Occlusions türkçesi Occlusions nedir

Occlusions ingilizcede ne demek, Occlusions nerede nasıl kullanılır?

Malocclusions : Maloklüzyon. Malokluzyon. Kusurlu kapanış. Kapanış bozukluğu.

Vascular occlusion syndrome : Bir damarın tam olarak tıkanmasıyla ilgili bölgede oluşan klinik ve patolojik bulguların tümü. Damar tıkanma sendromu.

Veno occlusion : Damar lümeninde oluşan tam veya kısmi tıkanma. Veno-oklüzyon.

Occlusion : Kapanma, daralma, tıkanma. ağız kapandığı zaman dişlerin kavuşması hali. bir gazla bir metal arasında veya bir çökeltiyle eriyebilen madde arasında moleküler yapışmanın bulunması hali. Emme. Bir kanal ya da tüpçüğü tıkama. Kapatma. Kapanma. Kapatılma. Oklüzyon. Absorpsiyon. Gazların emilmesi. Tıkama.

Malocclusion : Malokluzyon. Alt ve üst çene arasındaki temas bozukluğu nedeniyle dişlerin kusurlu kapanışı. çene kapalı iken alt ve üst dişler çiğnemeyi etkileyecek biçimde birbirine temas edemez. Maloklüzyon. Diş dizesi düzensizliği. Kapanış bozukluğu. Kusurlu kapanış. Dişlerin çapraz, önde veya geride olması durumu. sazan balığı ağzı diş yapısı (brachygnathia-üst dişler önde), turna balığı ağzı diş yapısı (prognathia-alt dişler önde).

 

Occlusal : Mühürlü. Kapalı. Oklüzal.

Occlusive wound dressing : Akıntısı olmayan drenajsız veya yüzeysel yaraların üzerine dörde veya sekize katlanmış bir gazlı bez konduktan sonra plasterle bölgeye tutturulmasıyla uygulanan pansuman çeşidi. Koruyucu pansuman.

Occlusive : Tıkayan. Kapantılı. Oklüzif. Ağız kanalının kapanması ve ciğerlerden gelen havanın patlama biçiminde dışarı itilmesiyle oluşan ünsüz; p, b, m, t, d, k, g ünsüzlerinden her biri. Oklüzyon ile ilgili. Tıkayıcı. Bloke eden. Kapatıcı. Kapatan.

İngilizce Occlusions Türkçe anlamı, Occlusions eş anlamlısı

Sözcükler, direkt olarak Occlusions ile ilgili eş anlamlı kelimeler olmayabilir. Kelime anlamı benzer olan sözcükler olabilirler.

Closer : Satışla kapatan. Sıkı. Kapalı. Kapı kapatıcısı. Kıt. Tuğla parçası. Akım kesici. Cimri. Satışla sonuçlandıra. İçli dışlı.

Attack : Yakalanmak. Koyulmak. Saldırmak. Tecavüz etmek. Kesin sonuç almak için tarafların kurduğu, oyunu karşı taraf alanına aktaran düzen. Tutulmak. Bir dürtüş ya da vuruşun gerçekleşebilmesi için, ileri doğru gelişen saldırı eylemlerinin her birine verilen genel ad. Uğraşmak. Vurmak. Atak.

Resorbtion : Yeniden emme. Soğurma. Tekrar emilme.

Introsusception : Yeni maddeyi eskiler arasına yerleştirme (botanik terimi). Bir parçanın başka bir parça içine kayması (tıp veya medikal terimi). Yabancı maddeyi içine alma (fizyoloji). İçine çekme.

Assimilation : Yemdeki besin maddelerinin vücudun kendi maddelerinin yapısı ve deposu için vücut tarafından yararlanılabilir duruma getiren ve vücut tarafından kullanımını sağlayan, sindirim, emilim, dağılım ve metabolizma dahil işlemlerinin bir grubuna atfedilen fizyolojik bir olgu, özümleme. Ototrof organizmalarda karbondioksit, azot, su gibi basit inorganik maddelerin çevreden alınarak organizmanın kompleks organik bileşiklerine katılması. heterotrof organizmalarda sindirilen besin maddelerinin kompleks biyomoleküllere dönüştürülmesi. asimilasyon. Yeniden sentez. Benzetme. Kişilerin göçlerle gidip yerleştikleri yeni ülkelerdeki toplumun kültürel ve geleneksel yaşamlarına uyması ve o toplumun bireylerine benzemesi. Metabolizmanın doku yapımıyla ilgili bölümü, parçalanan gıda maddelerinin özümleme sonucu vücuda yarayışlı biçime sokularak dokuların yapısında yer alışı, bu amaca yönelik vücutta seyreden biyokimyasal olaylar dizisi, anabolizma, asimilasyon, yeniden sentez, anabolik reaksiyonlar. Magmanın yer yüzeyine çıkması sırasında, rastladığı kayaçları ergime ile sindirmesi. Benzeşme. Özümlenme. Benzeyiş.

 

Immurement : Hapsedilme. Hapis. Duvarlarla çevrelenme. Duvarlarla çevirerek hapsetme. Duvarlarla çevrilme. Çevrilme.

Banning : Yasa dışı ilan etme. Yasaklanma. Men etme. Yasaklayarak. Yayından kaldırma. Yasak etme. Yasaklama. Kaliforniya eyaletinde şehir.

Congestion : Sıkışma. Kalabalık. Bilgisayar, veterinerlik alanlarında kullanılır. Konjesyon. Hiperemi. Tıkanıklık. Toplardamarlardaki kanın dönüşünün engellenmesi veya yetersizliği sonucu kanın organ veya dokuların bir bölgesinde veya tamamında birikmesi. Kan hücumu. Genellikle dolaşımın yoğun olduğu yollardan söz edilirken kullanılmakla birlikte, besleyemeyeceği ve kentsel işlevlerini gereği gibi yerine getiremeyeceği ölçüde büyümüş, yüzölçümü, işlevlerine dar gelmeye başlamış kentler için de kullanılan terim.

Embolism : Amboli. Pıhtı atması. Embolizm. Embolı. Damar tıkanıklığı. Ay veya gün ilavesi. Emboli. Damar içinde katı, sıvı veya gaz halindeki yabancı cisimlerle damarın tıkanması olayı.

Occlusions synonyms : coronary occlusion, choking up, concealment, inclosure, absorptions, resorption, impoundment, being stopped, occlusion, obturation, caulkings, shutdown, cladding, caulking, embolization, encasing, thromboembolism, concubines, engorging, absorbing, impoundage, closuring, thrombosis, obtundation, blooping, confinements, closured, blockage, chokes, encasement, envelopments, impoundments, blanketing.