Sama nedir, Sama ne demek

Yerel Türkçe'deki anlamı:

Köpek pisliği.

Sünnet düğününde yapılan eğlence.

Teknik terim anlamı:

Dabakların deriyi yumuşatmak ve deri üzerindeki pislikleri kabartmak amacıyla kullandıkları köpek pisliği. (Uşak).

Sama ile ilgili Cümleler

  • Saman ahırda depolanır.
  • Galileo Samanyolunun birçok yıldızlardan oluştuğunu ve ayın tepeleri olduğunu keşfetti. Şimdi Jüpiter'in yörüngesinde Galile uyduları olarak bilinen dört uyduyu keşfetti.
  • Samanyolu, yaklaşık olarak 100 milyar yıldızdan oluşur.
  • Saman nezlesi olduğunu bilmiyordum.
  • Samantha vardı.
  • Bu saman nezlesi ilacı benim için oldukça iyi çalışıyor.
  • Açık gecelerde Samanyolu'nu görürüz.
  • Bir balya makinesi samanı balyalara sıkıştırmak için kullanılır.
  • “Gönüller bir olunca samanlık seyran olurmuş; hele alev biraz daha bacayı sarsın, o zaman biriniz pes edersiniz.”
  • “Saman altından su yürüten, ürkek, kaypak görünüşlü insanoğlunu tanımışlığı var.”
  • “Konuşma, sap derken saman demek kabilinden hiçten şeylerden ibaret kalmıştır.”
  • “Saman gibi bir yaşamdı günlük yaşamım ama her şey dışarıdan bakılınca hiç de kötü değildi.”
  • Güneş - aslında tüm güneş sistemimiz - Samanyolu Galaksisinin merkezinde döner.
  • Samanı ateşe verdi, kendisi kenara çekildi.
  • Samanyolu galaksisinde 100 milyardan çok yıldız vardır. Eğer onları tek tek saymaya çalışsaydınız bu 3000 yıldan fazla sürerdi!
  • “Tutardık bir göz oda, yerleşirdik, bitti, gitti. İki gönül bir olduktan sonra, samanlık seyran olurdu.”
  • Samanyolu'nu ilk gördüğüm geceyi hatırlıyorum.
  • Samanlıkta iğne arıyoruz.
 

Sama hakkında bilgiler

Sama, hayvan derisi işleme süreci sırasında, strüktüre olmamış (deriyi oluşturan kollegen yapı ile bütünleşmemiş) proteinleri ham deriden ayırma işlemidir. Deri işlentisi sırasında en önemli işlem basamaklarından birisidir. Bu adımda yapılan hatalar, derinin kendisini oluşturan protein yapısına da zarar vereceğinden geri dönüşü olmayan hatalardır.

Sama ile ilgili Atasözü veya Deyim

arpa samanıyla, kömür dumanıyla : “yararlanılan nesneleri eksiklikleriyle birlikte kabullenmek gerekir” anlamında kullanılan bir söz.

evvel zaman içinde, kalbur saman içinde : “çok zaman önce” anlamında bir tekerleme.

gönüller bir olunca samanlık seyran olur : “karşılıklı sevgi oluşursa maddi sorunlara aldırılmaz” anlamında kullanılan bir söz.

güvenme dostuna, saman doldurur postuna : “dost sandığın birtakım kimseler sana kolaylıkla kötülük edebilirler” anlamında kullanılan bir söz.

iki gönül bir olunca samanlık seyran olur : “birbirini sevenler için zenginlik önemli değildir” anlamında kullanılan bir söz.

kedinin gideceği samanlığa kadar : “uygunsuz iş yapan kişi, ne kadar kaçarsa kaçsın, gideceği yer bellidir, kısa zamanda yakayı ele verir” anlamında kullanılan bir söz.

postuna saman doldurmak : öldürmek.

sakla samanı, gelir zamanı : “gereksiz görülen şey ileride gerekli olabilir” anlamında kullanılan bir söz.

 

saman alevi gibi : birden parlayıp arkasından hemen yatışan.

saman altından su yürütmek : belli etmeden iş çevirmek, ortalığı karıştırmak.

saman gibi : tatsız, yavan.

sap derken saman demek : belirli ve doyurucu bir düşünce ortaya koyamamak.

sapla samanı karıştırmak : iyi ile kötüyü ayıramamak.

Sama tanımı, anlamı

Arı saman : Beyaz buğday. Temiz saman

Arpa samanı : Arpa bitkisinin hasat edilmesinden sonra geriye kalan sap ve yaprakların saman makinesiyle öğütülmesi sonucu elde edilen, sindirimi düşük kaba yem.

Badaz samanı : Toprak damlı evlerin üstüne atılan, harman yerindeki tozlu saman.

Bakla samanı : Bakla bitkisinin sap ve yapraklarının öğütülmesiyle elde edilen, ham protein ve kalsiyum bakımından buğdaygil samanlarından daha zengin, selülozun sindirimi daha iyi olan kaba yem.

Başdan sama : Özensiz, gelişigüzel.

Bezelye samanı : Bezelye bitkisinin sap ve yapraklarından elde edilen, baklagil samanları içinde en yüksek yem değerine sahip olan, hayvanlar tarafından sevilerek tüketilen, ham protein bakımından bakla samanından daha iyi kaba yem.

Buğday samanı : Buğday hasatından sonra elde edilen sapların saman makinesi (patoz) veya döven gibi araçlarla 5-10 cm ebadında kıyılmasıyla elde edilen, ham selüloz bakımından zengin ürün.

Çandı samanlık : Ağaçlar üstüste konularak yapılan samanlık.

Çavdar samanı : Çavdar hasatından sonra elde edilen sapların saman makinesi veya döven gibi araçlarla 5-10 cm ebadında kıyılmasıyla elde edilen ham selüloz bakımından zengin ürün.

Fiğ samanı : Fiğ bitkisinin kurutulup saman makinesi veya başka yollarla öğütülmesiyle elde edilen kaba yem.

Hidrolize saman : Samanın sindirilebilirliğini ve dolayısıyla yem değerini artırmak amacıyla, sıcaklık ve basınç altında, tercihen sodyum hidroksit veya amonyak gibi alkali maddelerle muamele edilmesiyle elde edilen saman.

Mercimek samanı : Mercimek bitkisinin sap ve yapraklarının öğütülmesiyle elde edilen, genç hayvanlara bile tereddüt etmeden verilebilen, hoş tadı ve besin madde içeriği zengin baklagil samanı.

Mısır samanı : Mısır saplarından koçanlar ayrıldıktan sonra geriye kalan kısmın öğütülmesiyle elde edilen, diğer samanlara göre daha değerli bir kaba yem.

Pirinç samanı : Pirinç gövde ve yapraklarının saman makinesinde öğütülmesiyle elde edilen selüloz bakımından zengin, önemli kısmını lignin gibi sindirilmeyen silikanın oluşturduğu ham kül bakımından zengin, koyun, at ve sığırlara verilebilen kaba yem.

Samaç : Güveyi için yapılan şenlik.

Samadan : Köpek pisliği.

Samağ : Çalgılı, yemekli eğlence.

Samağar : Anlayışı kıt, anlayışsız.

Samağır : Anlayışı kıt, anlayışsız. Kayseri şehrinde, Elbaşı bucağına bağlı bir yer.

Samah : Ucunda alev çıkararak yanan madde bulunan değnek, meşale. Çalgılı, yemekli eğlence. Düğünde yapılan eğlence. Bir kadın, bir erkekle oynanan bir çeşit oyun. Yabani bir yemiş.

Samahalanmak : Geciktirmek.

Samahar : Aptal, sersem, budala.

Samahat : [Bakınız: Semahat].

Samahı : Aptal, bön.

Samahlaşmak : Çekişmek, tartışmak : Çocuklar niçin birbirinizle samahlaşıp duruyorsunuz?.

Samahor : Semaver.

Samahu : Aptal, sersem, budala.

Samailli : Aydın ilinde, Nazilli ilçesinde, merkez bucağına bağlı bir yerleşim birimi.

Samak : Aptal, sersem, budala. Bölge, mahalle. Dut büyüklüğünde, ekşi, kırmızı bir çeşit meyve. Ayakkabı boyası elde edilen bir çeşit ot. Çalgılı, yemekli eğlence. Sağmak. Sarmak.

Samaka : Aptal, sersem, budala.

Samakar : Aptal, sersem, budala.

Samaksa : Üzüm suyu ile mısır unundan yapılan bir çeşit tatlı.

Samala : Karpuza benzer, bostan güzeli de denilen bir çeşit bitki ve meyvesi.

Samalgını : Sam yeli etkisiyle dökülen ham meyveler.

Samamiko : (Argo) Karagöz'ün argodaki adı.

Saman akarı : Buğday böceği.

Saman evi : Samanlık.

Saman hergi : Mart, nisan aylarında ot yokluğu nedeniyle koşum hayvanlarına saman yedirilerek yaptırılan herk.

Saman kapar : Kehlibar.

Saman örü : Saman ufağı.

Saman uğrusu : Kehkeşan, saman yolu.

Saman yaldızı : Altın yaldızın benzeri.

Samana saymamak : Çöp kadar değer vermemek.

Samanbeyli : Ardahan şehrinde, Hasköy bucağına bağlı bir yerleşim yeri.

Samancı : Kastamonu ilinde, Azdavay belediyesi, merkez nahiyesine bağlı bir yer. Kastamonu ili, Çatalzeytin belediyesi, merkez nahiyesine bağlı bir yerleşim bölgesi.

Samançay : Elâzığ kenti, Ağın ilçesinde, merkez bucağına bağlı bir yerleşim yeri.

Samandağ : Hatay iline bağlı ilçelerden biri.

Samandere : Düzce kenti, merkez ilçesinde, merkez bucağına bağlı bir yerleşim birimi.

Samandöken : Samanyolu. Ardahan ilinde, Göle ilçesi, merkez nahiyesine bağlı bir yerleşim yeri. Gaziantep kenti, Nizip belediyesi, merkez nahiyesine bağlı bir yerleşim bölgesi.

Samanı : Sarı renk.

Samankaya : Hatay ili, Harbiye nahiyesine bağlı bir yerleşim birimi. Sivas ilinde, Şarkışla ilçesi, merkez bucağına bağlı bir yerleşim bölgesi.

Samanköy : Malatya şehrinde, merkez ilçesi, merkez bucağına bağlı bir yerleşim yeri.

Samanlamak : Hayvanlara saman vermek.

Samanlıkköy : Ankara ili, Kalecik ilçesinde, merkez bucağına bağlı bir yerleşim birimi. İzmir kenti, Dikili belediyesi, merkez bucağına bağlı bir yerleşim birimi.

Samanlıören : Kastamonu kenti, Taşköprü ilçesinde, merkez nahiyesine bağlı bir yerleşim bölgesi.

Samannıh : Samanlık.

Samannık : Samanlık.

Samansağı : Saman gibi, tatsız.

Samansak : Akılsız, budala.

Samanuğrısı : Samanyolu.

Samanyalağı : Samanyolu.

Samanyılı : Ekin başağının az, samanın çok olduğu yıl.

Samanyolağı : Samanyolu.

Samanyolu ışığı : Samanyolu kuşağında görülen yaygın ve donuk ışık.

Samar : Zarar. Etki. Aptal, sersem, budala.

Samara : Kanatlı, açılmayan kuru meyve. Kanatlı nuks.

Samarak : Aptal, sersem, budala. İçi boşalmış kof, çürük ağaç.

Samardala : Yabanıl pırasa.

Samarık : Aptal, sersem, budala. 1.Hastalığın bıraktığı sersemlik : Geziyorum ama hala hastalığın samarığı geçmedi. [Bakınız: samahar]. Bozuk, çürük : Ali'nin elması samarıkmış. Etki. Hastalık. Dışı sağlam, içi çürük (ağaç, kütük ve benzerleri nesne için). Çok su almış, ıslak (odun için). Aptal, bön.

Samarıklaşmak : Aptallaşmak.

Samarıklı : Hasta, zayıf : O samarıklının biridir. Tatsız, lezzetsiz (turp ve benzerleri için). Hasta.

Samartı : Boyunduruğa geçirilen, öküzlerin bağlanmasına yarayan demir ya da ağaç çubuklar, boyunduruk zelvesi.

Samaruh : Hastalığın bıraktığı sersemlik. Kalıntı.

Samaşdırmak : Sarmaştırmak.

Samat : Bolu ili, Gerede ilçesinde, merkez nahiyesine bağlı bir yer. Bolu ilinde, Mudurnu belediyesi, merkez nahiyesine bağlı bir yer. Kütahya kenti, Simav ilçesinde, merkez bucağına bağlı bir yerleşim birimi.

Samat günü : Cumagünü yapılan gelin yazma günü.

Samata : Gürültü.

Samatlar : Kastamonu şehri, İğdir nahiyesine bağlı bir yerleşim birimi. Uşak ilinde, Sivaslı belediyesi, merkez bucağına bağlı bir yerleşim bölgesi.

Samavar : Semaver. Rusça kökenli samovar: semaver.

Samay : Şakak, kulaktozu.

Sap saman söylemek : Anlamsız konuşmak.

Sap yiyip saman sıçmak : Bir olaya kızıp ateş püskürmek. yararsız şeylerle uğraşmak.

Soya samanı : Soya sap ve yapraklarının saman makinesinde öğütülmesiyle elde edilen, hayvanlar tarafından sevilerek tüketilen, anti besleme faktörü olarak tripsin inhibitörü taşıyan kaba yem.

Turbo saman makinesi : Üfleyici doğrama makinesi.

Yavrı saman : Harman savrulurken yelin yığından uzağa götürdüğü küçük saman parçaları.

Yonca samanı : Kurutulmuş yoncanın saman makinesinden geçirilerek kıyılması.

Yulaf samanı : Yulaf bitkisinin hasat edilmesinden sonra geriye kalan sap ve yaprakların öğütülmesiyle elde edilen kaba yem.

Açık saman rengi : Soluk sarı renk. Bu renkte olan.

Saman : Ekinlerin harmanda dövülüp taneleri ayrıldıktan sonra kalan, hayvanlara yedirilen ufalanmış sapları.

Saman alevi : Gelip geçici, çabuk yatışan, çabuk sona eren.

Saman kağıdı : Genellikle kurşun kalemle yazı yazmaya elverişli olan veya ambalaj için kullanılan kaba kâğıt, teksir kâğıdı.

Saman nezlesi : Genellikle bahar aylarında görülen, çiçek tozlarına karşı alerjiden ileri gelen nezle, bahar nezlesi.

Saman rengi : Açık, soluk sarı renk, saman sarısı. Bu renkte olan.

Saman sarısı : Saman rengi. Bu renkte olan.

Samani : Saman rengi, açık sarı. Bu renkte olan.

Samankapan : Kehribar.

Samanlı : Samanı olan.

Samanlı gübre : Samanı gerektiği kadar yanmamış gübre.

Samanlı kerpiç : İçine saman karıştırılarak dökülen kerpiç.

Samanlık : Saman konulan yer.

Samanuğrusu : Samanyolu.

Samanyolu : Açık gecelerde gökyüzünde boydan boya görülen uzun, bol yıldızlı, ışıklı şerit, Gökyolu, Hacılaryolu, Hacıyolu, Kehkeşan, Samanuğrusu.

Samaryum : Atom numarası 62, atom ağırlığı 150,4, yoğunluğu 7,75 olan ve az bulunan bir element (simgesi Sm).

Diğer dillerde Salyangozlar anlamı nedir?

İngilizce'de Salyangozlar ne demek ? : snails