Çent nedir, Çent ne demek

Yerel Türkçe'deki anlamı:

Birbirine yapışık iki eşit parçadan meydana gelmiş olan cisimlerden her biri, fasulye, nohut gibi sebzelerin, badem, ceviz, erik gibi kuru meyvelerin içindeki parçalar.

Çent ile ilgili Atasözü veya Deyim

çentik açmak : çentik oluşturmak.

çentik atmak : çentiklemek.

Çent anlamı, kısaca tanımı

Çenta : Çanta, karşılığı çente

Çente : Çanta: Çocuğa çente aldım. Çinko sahan. Asker arkadaşı: Ne o çente nerden geliyorsun. İçine öteberi koymaya yarayan kıldan dokuma çanta. Çanta. Çoban sırt azık torbası. (Üreyil Çankaya Ankara).

Çentebilme : Çentebilmek işi.

Çentebilmek : Çentme imkânı veya olasılığı bulunmak.

Çentek : Et satırı. Eğri, düz olmayan. Ağaç dallarının birbirinden ayrıldığı yer. Bıçakla, çubuk veya tahta üzerinde açılan küçük tırtık: Hele şuna, masanın kenarını çentek çentek etmiş.

Çentek çüntek : Eğri, düz olmayan.

Çenteklemek : Yontmak.

Çentelek : Değişken hava.

Çentelemek : Yontmak. Pazarlık etmek: Bu işi çok çenteledin ha. Daha ucuza veremem.

Çenteleşmek : Pazarlık etmek. Çekişmek, münakaşa etmek.

Çenteli : Köy kızlarının giydiği ön ve arkası kapalı giysi.

Çentelmek : Karşılık vermek, isyan etmek: Karşımda ne çentelip duruyorsun.

Çentemek : Yontmak.

 

Çenteneli : Budağı çok olan değnek.

Çentes : Bozuk para.

Çentey : Çanta.

Çenteyi : İçine öteberi koymaya yarayan kıldan dokuma çanta.

Çentez : Bozuk para.

Çenti : Çanta. Bıçakla, çubuk veya tahta üzerinde açılan küçük tırtık: Hele şuna, masanın kenarını çentek çentek etmiş. Gömlek.

Çentici : Hastanın şişip sızlayan yerini, bıçağın ağzıyla yontuyormuş gibi yavaş yavaş vurarak iyileştirmeye çalışan kimse: Eli sebeplidir ocaktan çenticidir o.

Çentik açma : Çentik yapmak üzere bir yüzeyi çentme.

Çentik koyak : Yamaç aşınması yeni başlamış, bakışımlı, enine yanayı V harfini andıran genç koyak türü. bk. genç koyak, boğaz.

Çentik tokluğu : Çentikli örnek parçaların kırılması için, gerekli erkede yansıyan özellik.

Çentikleme : Çentiklemek işi.

Çentikleme masası : Çentikleme işinin yapılmasında kullanılan masa.

Çentikleyici : Çentik yapmakta kullanılan aygıt.

Çentikli çubuk : Üzerine çentik açılmış olan metal çubuk.

Çentikli çubuk çarpı deneyi : Metallerin birden yüklemelerdeki kırılma özelliklerini saptamak için, çentikli örnek parçalarla yapılan deney.

Çentikli örnek : Çentikli çubuk çarpı deneyinde kullanılmak için, üstüne çentik açılmış olan çubuk.

Çentilebilme : Çentilebilmek işi.

Çentilebilmek : Çentilme imkânı veya olasılığı bulunmak.

Çentilemek : Pazarlık etmek.

Çentimek : Yontmak.

Çentiyan : Gentiana türleri.Gentianaceae.

Çentmeh : Yontmak.

Çenttirmek : Ağrıyıp sızlayan yerine, bıçağın ağzıyla yavaş yavaş dokundurtmak: Senin gözün avsın olmış, çenttiriver.

Çentük çüntük : Diş diş, pürüzlü, yontulmuş: Bizim kapların ağzı çentük çüntük oldu.

 

Damar çentiği : Etçil hariç diğer türlerde, alt çene kemiğinin ramusuyla korpusunun sınırında ve ventral kenarında bulunan ve atgillerle büyük geviş getirenlerde nabız almaya yarayan çentik, insisura vazorum fasyalium.

Ek çentiği : Ek yeri gürültüsünü önlemek amacıyla filmin kenarına yapılan çentik.

Hokka çentiği : Asetabulumun mediyal tarafında, ligament geçmesine yarayan çentik, insisura asetabuli.

İlye büyük çentiği : Corpus ossis ilii'nin dorso-mediyal kenarı üzerinde, spina ischiadica'nın önünde yer alan çentik, insisura işyadika mayor.

İlye küçük çentiği : Spina ischiadica'nın arkasında bulunan çentik, insisura işyadika minor.

Kanat çentiği : Etçillerde atlas kanadının ön kenarı üzerindeki çentik. Bu çentik diğer türlerdeki for. alare'nin karşılığıdır, insisura alaris.

Karst çentiği : Kireç ve alçıtaşlarının erimeleriyle oluşan ve kimi karst biçimlerinin başlangıcı sayılan küçük çukurluk.

Kenarı çentikli kart : Kitaplıkta belirli bir bilgiyi verebilmek amacıyla deliklerine çentik açılmış kart. a. bk. kenarı delikli kart.

Omur arka çentiği : Omurlarda, arcus vertebrae'nin corpus vertebrae ile birleştiği yerde arkada bulunan çentikler, insisura vertebralis kaudalis.

Omur ön çentiği : Omurlarda, arcus vertebrae'nin corpus vertebrae ile birleştiği yerde önde bulunan çentikler, insisura vertebralis kranyalis.

Orta çentik : Oyun alanını ortadan iki eşit bölgeye ayıran çizgi.

Çentik : Bir şeyin kenarından kesilerek veya kırılarak açılan küçük kertik, tırtık. Kertikli. Basım sırasında basım aletinin diyaframını belirli bir açıklığa getirecek düzeni işletmek için filmin kenarına yapılmış olan çukurluk. Küçük oyuk.

Çentiklemek : Bir şeyde çentik açmak. Bir şeyi ince doğramak.

Çentiklenme : Çentiklenmek işi.

Çentiklenmek : Çentikli duruma gelmek.

Çentikli : Üzerinde çentik bulunan.

Çentiksiz : Üzerinde çentik bulunmayan.

Çentilme : Çentilmek durumu.

Çentilmek : Çentme işine konu olmak.

Çentme : Çentmek işi.

Çentmek : Bir şeyin kenarında kertik açmak. Soğan, salatalık vb.ni küçük ve ince parçalar biçiminde doğramak.

Diğer dillerde Çene deliği anlamı nedir?

İngilizce'de Çene deliği ne demek ? : foramen mentale