Bleeders türkçesi Bleeders nedir

Bleeders ingilizcede ne demek, Bleeders nerede nasıl kullanılır?

Bleeders disease : Akan kanın kolay dinmemesi hastalığı.

Bleeder pipe : Tahliye borusu. Boşaltma borusu.

Bleeder resistance : Yanıt eğrisi kontrol direnci. Önyükleme direnci.

Bleeder resistor : Gerilim düzen direnci. Kaçak direnci.

Bleeder : Boşaltma vanası. Boşaltma musluğu. Şantajcı. Akıtma yeri. Hemofili hastası. Boşaltıcı. Havalandırma deliği. Para sızdıran. Geleneksel toplumlarda hastalığı iyileştirmek amacıyla hastadan kan alan kimse.

Air brake moisture bleed valve : Basınçlı hava ile çalışan durduraç dizgelerinde, dizge içinde yoğuşan suyu atan özdevimli kapaç. Su atma kapacı.

Bleed white : Beyaz kanama. Kan veya kaynakların boşaltılması.

Bleed somebody : Para sızdırmak.

Carburettor idle air bleed channel : Karbüratör rölanti memesi hava tahliye kanalı.

Air bleed : Hava memesi. Hava deliği. Hava kaçırma. Havanın atılması. Tenek memesi. Tenek deliği. Hava alma.

İngilizce Bleeders Türkçe anlamı, Bleeders eş anlamlısı

Sözcükler, direkt olarak Bleeders ile ilgili eş anlamlı kelimeler olmayabilir. Kelime anlamı benzer olan sözcükler olabilirler.

Blood sucker : Yarasa. Kan emen. Asalak (argo terim). Kan emici. Sülük. Vampir. Başkalarını sömüren kimse.

 

Haemophile : Hemofili hastası kimse. Hemofil. Hemofilik.

Hemophiliacs : Hemofil. Hemofili hastası kimse. Hemofilyak.

Body : Beden. Büyük kısım. Sesini elektrik ve yardımcı düzenekler aracılığıyla duyurabilen telli çalgıların içi dolu geniş bölümü. Kasa. Bir sınıf veya bu sınıf içindeki bir grup. Esas. Kuruluş. Hacim. Bilgisayar, gitar, iktisat alanlarında kullanılır. Miktar.

Blackmailers : Şantaj yapan. Şantaj yapan kimse.

Extorters : Gaspçı. Gaspeden. Zorla yaptıran. Zorla alan. Zorba.

Haemophiliacs : Hemofilyak. Hemofil. Hemofili hastası kimse.

Leadership : Öncülük. Önderlik. Reislik. Önde gelenler. Lidere yakışan vasıflar. Başkanlık. Liderlik. Bir toplumsal kümede üyelerce gönüllü olarak izlenen bir kişinin ünü, gücü ya da toplumsal yeri dolayısıyla öncülük etmesi, toplumsal davranış başlatabilmesi, başkalarının çabalarını yönetmesi, örgütlemesi, denetlemesi durumu ya da süreci. Liderler.

Supreme headquarters : Başkomutanlık karargahı. Üst komuta. En önemli karargah.

Extortionate : İnsanı haraca kesen. Aşırı. İnsafsız. Zor kullanan. Çok fazla. Kazık. Fahiş (fiyat). Fahiş.

Bleeders synonyms : diseased person, sick person, hemophile, bleeder, high command, exacter, blackmailer, rome, exactors, funnel, sufferer, haemophiliac, crankcase breather, ventilation opening, air vent, exactor, exacters, extortionist, hemophiliac, extorter, funnels, vent hole, extortionists.