Borrowed word türkçesi Borrowed word nedir

  • Aktarma sözcük.
  • Başka bir dilden alınmış kelime.
  • Gramer alanında kullanılır.
  • Bir dile yabancı bir dilden girmiş; ancak, daha o dilde benimsenmemiş olan kelime: fr. animatör “sunucu, çizgi film yapımcısı”, deflasyon < fr. deflation “durgunluk, para durgunluğu”, brifing (<ing. briefing “bilgilendirme”, best-seller “satış rekoru kıran kitap”, departman <fr. departement, dipfriz < ing. deep-freeze “derin dondurucu”, ekoloji (<fr. ecologi) “çevre bilimi”, fiktif < fr. fictif “kurmaca”, franchising < ing. franchi-sing “isim hakkı”, dejenerasyon < fr. degeneration “soysuzlaşma”, factoring < ing. factoring “aracı”, ing. handling “yer hizmetleri”, ing. off-shore “kıyı bankacılığı”, realizasyon < fr. realisation “gerçekleştirme”, transparan < ing. transparency “saydam”, ing. underground “yer altı” vb. || dilimize arapça ve farsçadan geçmiş doğu kökenli sözlerin pek çoğu, yeni türetmelerle kullanılıştan düşmüş ise de çeşitli etkenler altında batı dillerinden girmiş olan sözlerin önü alınamamıştır. bunlar içinde estetik, karne, kontrol, kontenjan, ekose, enflasyon, envanter kredi, sektör, jüri, rapor, kontrol, kontenjan gibi kısmen benimsenerek alıntı kelime durumuna geçmiş olanlar varsa da, yukarda belirtilen türden pek çok söz yabancılık damgasını taşımakta ve türkçe karşılıklarının benimsenmesini beklemektedir. krş. alıntı kelime.
  • Aktarma.
  • [#yabancı Yabancı kelime].
  • Başka dilden alınmış kelime.
 

Borrowed word ingilizcede ne demek, Borrowed word nerede nasıl kullanılır?

Borrowed : Nesneyi bedava kullanma ve belirli bir süre bitiminde geri verme koşuluyla başkasına geçici olarak verme. Borç alınan. Eğreti verme. Ödünç olarak alınmış. Borç alınmış. İğreti. Geçici olarak alınmış. Ödünç. Ödünç alınmış.

Word : Belli bir amaç için bir birim olarak düşünülmesi uygun düşen bir damga dizgisi. Kısa görüşme. Kelime. Mesaj. Anlatmak. Bir veya birden çok heceli ses öbeklerinden oluşan, aynı dili konuşan kişiler arasında zihinde tek başına kullanıldığında somut veya soyut bir kavrama karşılık olan yahut da somut ve soyut kavramlar arasında geçici ilişkiler kurmaya yarayan dil birimi. somut kelime: ağaç, taş, kedi vb. soyut kelime: sevinç, üzüntü, kaygı, çalışkanlık vb. ilişki için: gibi, göre, dolayı, kadar, karşı, üzerinde vb. Söz. Kısa konuşma. Bilgi. Parola.

Borrowed funds : Borç alınan paralar.

Borrowed light : Dolaylı ışık. İç pencere. İçduvar penceresi.

A bad word : Küfür.

About microsoft word : Microsoft word hakkında.

İngilizce Borrowed word Türkçe anlamı, Borrowed word eş anlamlısı

Sözcükler, direkt olarak Borrowed word ile ilgili eş anlamlı kelimeler olmayabilir. Kelime anlamı benzer olan sözcükler olabilirler.

Assignment : Bir bulguyu ya da markayı karşılıkla ya da karşılıksız olarak başkasına verme. Devir. Havale senedi. Ödev. Atama. İş. Tahsis etme. Feragat senedi.

 

Action verb : Eylem fiili. Cümlede yüklemin gösterdiği işin yapma niteliği taşıdığını, yapanın dışında bir nesneye yöneldiğini gösteren fiil: al-, bil-, getir-, derle-, düşün-, kaz-, yaz-, taşı- vb. (gramer) eylem veya hareket belirten yüklemin merkezi olan kelime. Kılış fiili. Hareket veya eylem fiili.

Accent intensive : Söz içinde çoğu zaman vurguyu üzerinde taşıyan hecenin daha şiddetli vurgulanmasıyla, bir maksadın, bir duygunun daha iyi belirtilmesini sağlayan vurgu: yazlığa bu hafta mı taşınıyor sunuz? hayır, gele ıcek hafta; bu sevimsiz olaylar karşısında adamcağız ımahvoldu; bu gayretler yapıldı ama sonuç olarak ıhiçbir şey getirmedi; ıamma da yaptınız, dedi, siz hiç hasta görmediniz mi? vb. Pekiştirme vurgusu.

Adams apple : Gırtlağın arka kıkırdak üzerine oturmuş bulunan ve iki kanadı ön tarafta birbiriyle birleşerek katlanmış kalkanı andırır bir çıkıntı meydana getiren kısmı. kalkan kıkırdağın erkeklerde, özellikle zayıf erkeklerde dıştan da belli olan bu çıkıntılı kısmına adem elması denir. Kalkan kıkırdak.

Accentuation : Vurgu işaretleri koyma. Vurgu işaretlerini koyma. Önemle belirtme. Vurgu. Oyun düzeninde tasarımın bir öğesi. bir uygulamada çeşitli yöntemlerle kişiler, yığınlar, eşyalar ve simgeler vurgulanır. yönetmenin önemli işlerinden biri seyircinin en çok gözüne çarpması gereken şeyi seçmesidir. vurgu, gövde görünüşleri, değişik alanlar, ilişkiler, karşıtlıklar, yükseltiler vb. ile sağlanır. sahne konuşmasında bir tümceyi, belli bir durum içindeki anlamını doğru vererek söylemek için uygun sözcükleri yoğunlaştırmakta kullanılan ses vurgusu. Vurgulu okuma. Ahenk vurgusu. Ahenk durağı ile birbirinden ayrılmış kelime öbeklerinde, çok kez vurgulu hece üzerine düşen ve anlamı güçlendirmek üzere onun şiddetini artıran vurgu: ey türk gençliği/ birinci vazifen/ türk istiklalini/ türk cumhuriyetini/ ilelebet muhafaza/ ve müdafaa etmektir./ mevcudiyetinin/ ve istikbalinin/ yegane temeli/ budur./ bu temel/ senin/ en kıymetli hazinendir. (m.k. atatürk, nutuk, s. 607). || dur yolcu/ bilmeden gelip bastığın || bu toprak/ bir devrin/ battığı yerdir. || eğil de kulak ver/ bu sessiz yığın || bir vatan kalbinin/ attığı yerdir. (n.h. onan, çakıl taşları, ant., s. 921) vb. Belirtme.

Adjectival construction : Somut, soyut adları ve kavramları çeşitli yönleriyle nitelemek veya belirtmek maksadıyla ve ona bağlı sıfatın tamlama dizilişinde oluşturduğu söz grubu. bu dizilişte sıfat tamlayan, sıfat tarafından nitelenen veya belirtilen ad tamlanan görevindedir: evet, pekala biliyorum ki, bir gün ben her şeyi bırakıp bu küçük yola dalarsam onun bittiği yerde bütün saadet ve hasretlerimi, eski yaşanmış rüyalarımı bulacağım, temiz, yepyeni, mesut bir adam olacağım (a. h. tanpınar, abdullah efendinin rüyaları: bir yol, s.123). bu kötü günlerinde gülsüm’e bir ana gibi bakıyordu (r.n. güntekin, kızılcık dalları, s.29). tahir ağa, bugüne kadar üç nesil yetiştirmişti (r. n. güntekin, göst.e., s.29). sonra kızgın, dumanlı bir grup oldu; ezan sesleri arasında kısık, uyuşuk lambalar birer birer yanıp kasabayı kasvetli bir gece sardı (r.h.karay, memleket hikayeleri: şeftali bahçeleri, s.33). ben bu rüyayı on yedi yaşımda iken görmüş ve onu senelerce şehir şehir, sokak sokak aramış, daha ilk karşılaşmamızda, göğsüm daralarak: “işte bu odur!” demiştim (t. buğra, yarın diye bir şey yoktur, s. 35) vb. Sıfat tamlaması.

Connection : Aktarmalı taşıt. İlişik. Muhit. Bağıntı. Alışveriş. Ölçüye vurulan nesne ya da özellikler arasında bir sıra düzeninin kurulması için önkoşul olan "daha büyük " ve "daha küçük" ilişkilerinin tüm ölçümler için geçerli olmasını gerektiren kural. bk. sıralayıcı ölçek. İki borunun birbirlerine eklenme yeri. Bağlama. Bilgisayar, gramer alanlarında kullanılır. Bağ.

Alienisms : Aktarım. Aktarılabilirlik.

Citation : Celp kağıdı. Getirtme belgesi. Örnek olarak gösterme. Celpname. Takdirname (askeri terim). Geldiri. Celp. Kaynak olarak gösterme.

Aliening : Uzaylı. Yabancı. Farklı. Ecnebi. Yabancı uyruklu kimse. Yaratık. Başka bir ülkeden gelen kişi. Haklardan mahrum bırakılan kimse. Uymayan.

Borrowed word synonyms : clearing, accidence, abstract noun, adaptation, adjektive, active voice, accent of group, alien, attornment, carryovers, excerpt, actif, ablaut, loanwords, loanword, accusative, alienism, active verb, foreign word, carryover, ablative, changeovers, adaptations, changeover, action noun, aliens, copy.