Defe nedir, Defe ne demek

Yerel Türkçe'deki anlamı:

Dokuma tezgâhlarında mekiği hareket ettiren, argaç atıldıktan sonra da bunu sıkıştıran tezgâhın ana kısımlarından biri: Defenin hiç düzeni yok, şuna bir baksana.

Defa, kez, bk. dehfe.

Teknik terim anlamı:

Dokuma tezgâhında ipleri sıkıştırmak için kullanılan araç. (Ankara).

Çulhaların mekik attıktan sonra ipi sıkıştırmak için kullandıkları taraf.

Dokumacılıkta tarak vurma.

Defe ile ilgili Cümleler

  • Bu tılsım ile tüm şeytani ruhları defedebilirsin.
  • O beni itip defetti.
  • Madem gizli bir şey yoksa aranızda senin defektlerini bana söyleyecek cesaretin var mı?
  • Bütün ekonomik modellerin defektleri var.
  • Dünyada ülkeler hangi ekonomik modeli kullanırsa kullansın hepsinin kendine göre defektleri var.
  • Eğer özel hayatından hoşnutsuzsan, sana Facebook'a kaydolmanı önenirim. Bunu başından defetmenin en iyi yolu budur.
  • Bir gün onu başından defetmelisin.
  • Antikorlar enfeksiyonları ve virüsleri defeder.

Defe anlamı, tanımı

Arterya duktus deferentis : Meni kanalı atardamarı

Atriyal septum defekti : Kalbin sağ ve sol kulakçıkları arasındaki septumda doğuştan delik veya açıklık bulunması.

Defeatlerce : Defalarca.

Defedebilme : Defedebilmek işi.

Defedebilmek : Defetme imkânı veya olasılığı bulunmak.

 

Defedilebilme : Defedilebilmek işi.

Defedilebilmek : Defedilme imkânı veya olasılığı bulunmak.

Defediliş : Defedilme işi.

Defedilme : Defedilmek işi.

Defedilmek : Kovulmak.

Defediş : Defetme işi.

Defediverme : Defedivermek işi.

Defedivermek : Çabucak defetmek.

Defekasyon : Dışkılama.

Defekt : Eksiklik, kusur, kısmi sakatlık. Eksiklik. Kusur. Biçim bozukluğu.

Defekt koagulopatisi : Doğuştan veya kazanılmış olarak kanda bulunan pıhtılaşma faktörlerinin eksikliği veya pıhtılaşma faktörlerindeki işlevsel değişikliklerin neden olduğu pıhtılaşma bozuklukları.

Defektif : Sakat, noksan, kusurlu, hatalı, eksik.

Defektif virüsler : Hücreleri bulaştıran fakat gerekli komponentleri olmadığı için o hücreler içinde çoğalamayan virüsler.

Defektus : Noksan, eksik.

Defelenmek : Bir şey aramak için gidip bulamamak, eli boş dönmek: Dün Mehmet'lere kadar boş yere defelendim.

Defelü : Tefelenmiş, dokunurken örgüleri tefe ile sıklaştırılmış.

Defem : Defa.

Defensin : Nötrofiller tarafından salgılanan, mikroorganizmaların iç ve dış zarlarını parçalayarak onları öldüren özel bir protein.

Deferens : Taşıyan, ileten, aşağı doğru götüren, aşağıya ileten.

Deferentektomi : Sperma kanalının cerrahi işlemle çıkarılmasıyla yapılan kısırlaştırma.

Deferentitis : Sperma kanalının yangısı.

Deferroksamin : Streptococcus pilosus’ dan demirli şelat hâlinde elde edilen, sonradan demiri uzaklaştırılarak demirle zehirlenmelerde demirin sindirim kanalında çöktürülmesi ve emiliminin engellenmesi amacıyla sistemik antidot olarak kullanılan madde.

Duktus deferens : Meni kanalı.

Pleksus deferensiyalis : Meni kanalı sinir ağı.

 

Plika duktus deferentis : Ductus deferens'in içinde seyrettiği karın zarı dürümü.

Rami duktus deferentis : <İ>A. ve v. testicularis, a. umblicalis ve v. prostatica’nın, ductus deferens’in vaskularizasyonu için verdikleri damar dalları.

Septum defekti : Kalp septumlarında açıklık veya yırtık. Kulakçık veya karıncıklar arasında olabilir.

Vaz deferens : Meni kanalı.

Vaza deferensiya : Vaz deferensin çoğul durumu.

Vena duktus deferentis : Domuzda ve atgillerde v. iliaca externa'dan, etçillerde ve geviş getirenlerde v. prostatica'dan ayrılan ve ductus deferens'e giden toplardamar.

Ventriküler septal defekt : Karıncık bölme kusuru.

Defetme : Defetmek işi.

Defetmek : Kovmak. Savmak, savuşturmak.

Diğer dillerde Deepness anlamı nedir?

Osmanlıca Deepness : derinlik