Defelenmek nedir, Defelenmek ne demek

Yerel Türkçe'deki anlamı:

Bir şey aramak için gidip bulamamak, eli boş dönmek: Dün Mehmet'lere kadar boş yere defelendim.

Defelenmek kısaca anlamı, tanımı

Defe : Dokuma tezgâhlarında mekiği hareket ettiren, argaç atıldıktan sonra da bunu sıkıştıran tezgâhın ana kısımlarından biri: Defenin hiç düzeni yok, şuna bir baksana. Defa, kez, bk. dehfe. Dokuma tezgâhında ipleri sıkıştırmak için kullanılan araç. (Ankara). Çulhaların mekik attıktan sonra ipi sıkıştırmak için kullandıkları taraf. Dokumacılıkta tarak vurma

Bulamamak : Bulamamak.

Mehmetler : Balıkesir ilinde, Kepsut belediyesi, merkez nahiyesine bağlı bir bölge. İzmir şehrinde, Boğaziçi nahiyesine bağlı bir yerleşim birimi.

Boş yere : Boşuna.

Eli boş : İşi olmayan, boş gezen (kimse). Yoksul.

Dönmek : Kendi ekseni üzerinde ya da başka bir şeyin dolayında hareket etmek. Sapmak. Bir şeyi andıracak duruma girmek, benzemek. Geri gelmek, geri gitmek. Kendini bir yandan bir yana çevirmek. Sınıfta kalmak. Bırakılan bir konu veya işe başlamak. Belirli bir yerde dolaşmak. Yönelmek. Söz konusu etmek, hatırlamak. Durumdan duruma geçmek, değişmek, olduğundan daha değişik bir durum almak, benzemek. Hileyle, gizlice yapılmak. İnanç, din veya düşüncesini değiştirmek. Yönetilmek, düzene konulmak, çekip çevrilmek.

 

Bulama : Bulamak işi. Genellikle üzüm şırasının kaynatılması ile yapılmış olan koyu pekmez.

Aramak : Birini veya bir şeyi bulmaya çalışmak. Önem verip istemek. Ziyarete, hatır sormaya gitmek. Bir şeyin yokluğunu duyarak geri gelmesini istemek, özlemek. Şart koşmak. Bir kişiyle görüşmek üzere telefon etmek. Araştırmak, yoklamak.

Mehmet : [Bakınız: Muhammet].

Dönme : Dönmek işi. Biçimi değişmeyen bir şeklin ekseni çevresindeki hareketi. Başka bir dindeyken Müslüman olan, mühtedi. Ameliyatla cinsiyet değiştiren kimse.

Kadar : Ölçüsünde, derecesinde. Miktarda, derecede. Gibi. Denli. Büyüklüğünde, genişliğinde. Süre belirten bir söz. Bir sayıdan sonra geldiğinde kesinlikle belli olmayan bir niceliği belirten söz. Dek.

Arama : Aramak işi, taharri. Sanığın yakalanması veya suç belgelerinin elde edilmesi için bir kimsenin evinde, iş yerinde, üzerinde veya eşyasında yapılmış olan araştırma işlemi.

Aram : Fırsat, uygun zaman: Aramını bulsam babamdan para istiyeceğim. Aralık, fasıla.

Kada : Kardeş. Ağabey. Kız kardeş, abla. Küçük kardeş. Arkadaş. Teyze. Yeni doğmuş hayvan yavrusu. Gönül, naz. Konuşmaya engel olan dilbağı : Dili kadalı olduğundan konuşamıyor. Sıra: Ahmet'in kadasını sen mi savdın. Kadar (bk. gadâ, kada kadar). Kadar. Kadar, bk. kadê, kadâr.

Gidi : Azarlama sözü. Ahlaksız, pezevenk.

Bula : Yenge, amca ya da dayı karısı.

İçin : Amacıyla, maksadıyla. Düşüncesince, kendince, göre. Özgü, ayrılmış. Ant deyimleri yapan bir söz. Karşılığında, karşılık olarak. Oranla, göz önünde tutulursa. Uğruna, yoluna. -den dolayı, -den ötürü. Neden ve sonuç belirten bir söz. Hakkında. Süre belirten bir söz.

 

Boş : İçinde, üstünde hiç kimse veya hiçbir şey bulunmayan, dolu karşıtı. Yapılacak işi olmayan, işsiz. Anlamsız. Görevlisi olmayan (iş, görev), münhal. Bilgisiz. Habersiz, hazırlıksız bir biçimde. Bir işe yaramayan, yararsız. Kullanıldıktan sonra içinde bir şey bulunmayan, kirli (bardak, çanak vb.).

Bir : Sayıların ilki. Tek. Ortaklaşa olan, birleşik, müşterek. Eş, aynı, bir boyda. Bu sayıyı gösteren 1 ve I rakamlarının adı. Bir kez. Değer, önem bakımlarından birbirinden farksız, birbirine eşit, birbirine benzer. Herhangi bir varlığı belirsiz olarak gösteren (sayı). Beraber. Aynı, benzer. Bu sayı kadar olan. Ancak, yalnız. Sadece.

Diğer dillerde Defektus anlamı nedir?

İngilizce'de Defektus ne demek ? : defectus