Turkish: Ali parti için kızına yeni bir elbise aldı.
English: A new dress was bought for her.
Turkish: Ona yeni bir elbise satın alındı.
English: Ali asked Mary not to wear her red dress to the opera.
Turkish: Ali Mary'nin opera için kırmızı elbisesini giymemesini istedi.
English: Ali bought a pair of black dress shoes yesterday.
Turkish: Ali dün bir çift siyah elbise satın aldı.
English: A red dress looks good on her.
Turkish: Kırmızı bir elbise onun üzerinde iyi görünüyor.
Dress a ship : Gemiyi bayraklarla donatmak.
Dress a shopwindow : Bir dükkanın camekanını çekici hale getirmek. Bir dükkanın camekanını süslemek.
Dress a wound : Bir yaraya bandaj sarmak. Pansuman yapmak. Yarayı sarmak. Yara sarmak. Bir yaraya tıbbi müdahalede bulunmak.
Dress circle : Sahneye en yakın koltuklar. Protokol kısmı. Özel koltuklar. Protokol yeri. Birinci balkon.
Dress clothes : Gece elbisesi. Tuvalet.
Dress pattern : Patron. Elbise kalıbı. Terzi patronu. Elbise patronu.
Dress oneself up : Donanmak. Giyinip kuşanmak.
Dress for dinner : Akşam yemeği için giyinmek. Akşam yemeği onuruna resmi bir şekilde giyinmek.
Dress coat : Frak.
Dress oneself : Giyinmek. Üstünü giymek.
Sözcükler, direkt olarak Dress ile ilgili eş anlamlı kelimeler olmayabilir. Kelime anlamı benzer olan sözcükler olabilirler.
Polonaise : Polonez müziği. Polonez dansı.
Primp : Saçlarını taramak. Süslenip püslenmek. Taranmak. Kendine çeki düzen vermek.
Neckline : Bir giysinin boyu çevreleyen veya kapatan parçası olan tasarım (elbise, gömlek, süveter, vs.). Başlık altı. Yaka hattı. Boyun hattı. Yaka.
Tog : Yargıç cüppesi. Biniş. Avukat cüppesi. Giyinip kuşanmak.
Attires : Süs. Donatmak. Giyim. Giyinip kuşanmak. Kisve. Kılık.
Shaves : Soymak. Kesmek. Tıraş etmek. Sıyırmak. Yüzmek. Kırpmak. Sakal tıraşı olmak. Tıraş. Buz kazımak (buz kalıbından).
Prinks : Aşırı şık giyinmek. Süslenmek. Giyinip kuşanmak. Çok şık giyinmek. Süslenip püslenmek.
Bedeck : Donatmak. Bezemek.
Dirndl : Üstü dar altı geniş elbise. Bavyera ve avusturya yöresel bayan elbisesi. Üst kısmı dar etek kısmı geniş elbise. Yöresel bayan elbisesi.
Appareled : Esvap. Kılık. Donatmak. Giyim kuşam. Giyecek. Süs. Üst baş.
Dress synonyms : cross dress, woman's clothing, shirtdress, mother hubbard, tog out, array, deck up, enclothe, pinny, coatdress, gussy up, forms, accouters, caparisoning, underdress, prink, rasps, dressing up, clothing, knap, trick out, shift, duds, raiment, get into, grates, bedight, fashion, clothe, caparison, accoutering, costuming, fig out.
Underdress : Hafif giyinmek. İçine giydirmek. Kötü giyinmek. Altına giymek. Sade giyinmek.
Dress up : Bayramlıklarını giymek. Donanmak. İlginçleştirmek. Resmi giyinmek. Giydirip süslemek. Şık giyinmek. Süslemek. Süslenip püslenmek. Farklı göstermek. Giyinip süslenmek.
Undress : Giysilerini çıkarmak. Soyunmak. Sargısını açmak. Ev elbisesi. Elbiselerini çıkarmak. Üniforma. Soymak. Gündelik elbise. Dökülüp saçılmak.
Dress antonyms : overdress, stay.
Dress kelimesinin İngilizce - İngilizce çevirisi (English to English) : To put right or straight. Apparel. To arrange one`s self in due position in a line of soldiers. Clothes. Habit. To regulate. That which is used as the covering or ornament of the body. Garments. The word of command to form alignment in ranks. To direct. To order. As, Right, dress!.
Sayfa düzgün görüntülenmiyorsa, lütfen sayfayı yenileyin. (F5)
Bu kısımda Dress kelimesinin türkçesi nedir? ingilizcede Dress ne demek? gibi ya da benzeri soruları üye olmadan pratik olarak hemen sorabilir, daha sonra kısaca ingilizce Dress anlamı, açılımı ya da türkçe kelime anlamı hakkında bilgiler verebilir veya dilerseniz Dress ile ilgili cümleler sözler yazılar ile ingilizce türkçe çeviri sözlük anlamları paylaşabilir, diğer web sitelerinden de birçok kaynaklar sunabilirsiniz. Spam veya çok kısa yazılan mesajlar yayınlanmayacaktır.