Geçi nedir, Geçi ne demek

Geçi; Metalürji alanında kullanılan bir terimdir.

Yerel Türkçe'deki anlamı:

Keçi.

Makas.

Oynatılan orta kadını.

Kız.

Avam, halk.

Metalürji'deki terim anlamı:

Haddeleme işleminde, haddelenen parçaların haddelerden bir kez geçişi.

Geçi ile ilgili Cümleler

  • “Bu kurnaz dilenci böylece inisiyatifi göstermelik de olsa eline alıp sağa sola emirler vermeye başladı.”
  • “Kaybolmuş şeyleri bulurum ama sen zamanı geçirmişsin, saatini bulamadım.”
  • “Zeytinyağı tüccarı kalp krizi geçirdiği günün ertesinde, burada gecelemeye kalkmamıştır herhâlde.”
  • “Hoşsohbet, şakacı bir insan olduğu için Kâzım Bey'le kaynatasını kahkahadan kırıp geçirir.”
  • Geçinmek için garsonluk yapıyor.
  • “Topkapı Sarayı'nda Hünername minyatürlerine bakarken kaç defa gönlümden bu özleyiş geçti.”
  • Sadece seninle dalga geçiyorum.
  • “Hele onu bir elime geçireyim, görürsün, burnundan getireceğim.”
  • Geçici olarak kördüm.
  • “Kız kardeşim bir sinir buhranı geçiriyordu.”
  • “Otomobil tamircisi bir akrabaları varmış, o da arabayı elden geçirmiş.”
  • “İlçelerinde ne kadar dernek varsa hepsini harekete geçirdiler.”
  • Ali bütün sabahı sorgulama odasında geçirdi.
  • Geçici işçilerin sayısı 2003'ten beri neredeyse üç katına ulaştı.
  • “Kalabalığı kısa ve kuş bakışı bir tahlilden geçirelim.”
  • Fransa'ya gitmeyi hayalinden geçirirdi.
  • Geçiş izni olmadan girmene izin veremem.
  • “Düğün sahipleri onlara söz geçiremediler.”
  • “Sözün tam anlamıyla bu sayede geçinip gidiyordu.”
  • Farklı diller öğrenmek için bir web sitesi olan tatoeba.org'u gözden geçirmen gerekir.
  • “... ihtiyar adam hazin bir ömür geçiriyordu.”
  • “Allah bereket versin, gül gibi geçiniyorum.”
  • Geçimini yazar olarak sağlıyor.
  • “Dün anlattıklarımı yazıya geçirirken bir yığın yazım yanlışı yapmışlar.”
  • Geçimimi kıt kanaat sağlıyorum.
  • Tatoeba.org dil web sitesi bakım için geçici olarak kapatıldı.
  • “Bu kadar güzel, bu kadar büyük bir şehir nasıl ıska geçilir diye içerliyordum.”
  • “Akşam hazırlanmış sofrayı gözden geçirmek için odasından çıktı.”
  • Çarşıda meyveden geçilmiyor.
  • “O günkü gazeteleri gözden geçirdi.”
  • “Bu ilişkinin nasıl olsa gelip geçici olduğunu biliyormuş gibi aldırışsızdır.”
  • “Genç şair ile hanım ilk anlarda birbirlerini tepeden ayağa süzgeçten geçirdiler.”
  • “Anası cahil kadın... Delikanlı oğluna diş geçiremedi.”
  • “Aklından geçirdiği gerçekmiş gibi telaşlanmıştı.”
  • “Gayet parlak ve kibar bir hayat geçiriyordu.”
  • “Pardösüyü sırtıma geçirdim.”
  • “Bizim zavallı soydaşlarımıza kadar önünüze kim rast geldiyse kılıçtan geçirdiniz.”
  • “Ben biraz fenalık geçirdim de eczaneden rica ettik.”
  • “Karşısındakine diş geçirmek inadı gene kabarmıştı.”
  • “Kızcağızın daha önce de bazı bunalımlar geçirmiş olduğu ortaya çıktı.”
  • “Hastalığı için, ciğerleri zayıf düşmüş, zafiyet geçiriyor, demişlerdi doktorlar.”
  • “İstanbul'u ele geçirmek için bu muharebeye girdiklerini ilan etmekten başka bir şey yapamadılar.”
  • “Birdenbire sustu ve göğüs geçirdi, hüzün, dertlenme derecesini bulmuştu.”
  • “Baban da, olur, demiş, ak sakallı adamın yüzünü yere mi geçireceksin?”
  • Cafcafından geçilmiyor.
  • “Aklın olmadıktan sonra istediğin denli deneylerden geç. O deneyleri aklın süzgecinden geçirmedikten sonra.”
  • “Akıllı geçinen kadınlardan beklenebilecek tepkileri vermedi hiç.”
  • “Pakize'nin kırıp geçirdiği bir şeyi görmekten hasıl olacak tesiri temaşaya gelen çocuklara...”
  • “Derin bir iç geçirişti ki ah çekişti denilebilir.”
  • “Dünyaları yakarım diyen, o cakasından geçilmeyen genç adamdan geriye bir enkaz kalmıştı.”
  • “Biri elbise askısı yapıyor, diğeri de yapılanları satıyor, böylece geçimlerini doğrultuyorlardı.”
  • “Bir İspanyol şarkıcı var. Beyoğlu'nu kırıp geçiriyor.”
  • “Adamın her akşam yarım kiloyu devirdikten sonra ortalığı kırıp geçirmesinden perişan oluyorlar.”
  • Geçineceğimizden eminim.
  • “Annem, üç gün sonra, sevinç baygınlıkları geçiren Yahudi'nin avucuna on altın sayıp yalvardı.”
  • Ali geceyi onunla geçirmesi için Mary'yi davet etti.
  • “Oğlum subay oldu diye zambırından geçilmiyordu.”
  • Geçinmek gittikçe zorlaşıyor.
  • “Avrupa tiyatrosunda işveli gerdan kırışları, meşhur kantolarıyla, ortalığı kırıp geçirdiği zamanlar!”
 

Geçi ile ilgili Atasözü veya Deyim

 

ak don kara don geçitte belli olur : akı karası geçitte belli olur.

ak koyun kara koyun geçit başında belli olur : “kimin ne olduğu deney veya sınav sonunda anlaşılır” anlamında kullanılan bir söz.

akıllı geçinmek : kendini çok akıllı sanmak.

aklın süzgecinden geçirmek : etraflıca düşünmek, çok iyi muhakeme etmek.

aklından geçirmek : bir şeyi yapmayı düşünmek, tasarlamak.

aklının ucundan bile geçirmemek : hiçbir biçimde düşünmemek.

ayağına geçirmek : bir şeyi aceleyle giymek.

baygınlık geçirmek : bayılmak Mecaz anlamı çok heyecanlanmak, telaşlanmak Mecaz anlamı çok sıkılmak.

(bir şeyden) geçilmemek : bol, çok, aşırı olmak.

(bir şeyden) sünger geçirmek : silip atmak, unutmak.

(bir şeyi) zimmetine geçirmek : emanet edilmiş para veya eşyayı kendine mal etmek.

(birine, bir şeye) laf geçirmek : söz geçirmek.

(birine, bir şeye) söz geçirmek : söylediğini, istediğini yaptırmak.

(birine) diş geçirememek : gücü yetmemek.

(birini) gömleğinden (veya gömlekten) geçirmek : evlat olarak kabul etmek, evlat edinmek.

(birinin) çalımından geçilmemek : çok kurumlu olmak, çok çalımlı olmak.

boynuna geçirmek : bir şeyi kendine mal etmek, zimmetine geçirmek.

buhran geçirmek : bunalım geçirmek.

bunalım geçirmek : herhangi bir sebeple oluşan bunalımı yaşamak.

cafcafından geçilmemek : her zaman ve her yerde gösteriş yapmak.

cakasından geçilmemek : her zaman ve her yerde gösteriş yapmak.

cinnet geçirmek : delirmek, aklını kaçırmak.

çaydan geçip derede boğulmak : büyük güçlükleri yenmişken önemsiz bir sebepten başarısızlığa uğramak.

çember geçirmek : çemberle kuşatmak.

denizden (veya denizi) geçip çayda boğulmak : bir işte büyük güçlükleri yendikten sonra önemsiz bir sebeple başarısızlığa uğramak.

diş geçirmek : zorla veya inatla istediğini yaptırmak.

elden geçirmek : eksiklik veya bozukluklarını gidermek veya denetlemek için incelemek.

ele geçirmek : yakalamak sahibi olmak.

elekten geçirmek : Etraflıca incelemek, inceden inceye takip etmek.

fenalık geçirmek (veya gelmek veya çökmek) : kendini bilmeyecek veya bayılacak bir duruma gelmek.

geçimini doğrultmak : geçinmek için yeteri kadar para kazanmak.

geçinip gitmek : çok iyi değilse de şöyle böyle geçinmek.

geçiniz : “bu söylediklerinizi kabul etmiyorum, daha mantıklı sözler söyleyin” anlamında kullanılan bir söz bilgi yarışmalarında kendisinden sonraki yarışmacıya geçilmesini istemek için veya bir sonraki soruya geçmek için söylenen bir söz.

geçinmeye gönlü olmamak : herhangi bir konuda isteksizliğini belli etmek.

geçit vermek : çay, ırmak, dağ vb.nin geçilecek bir yeri olmak.

gelip geçici olmak : kısa süreli, önemsiz olmak.

göğüs geçirmek : üzülerek derinden soluk almak.

gönlünden geçirmek (veya geçmek) : bir şeyin olmasını veya bir şey yapmayı istemek düşünmek.

gözden geçirmek : okumak niteliğini anlamak için bir şeyin her yanına bakmak, incelemek, muayene etmek araç, motor vb.nin çalışıp çalışmadığını incelemek, denemek, denetlemek.

gül gibi geçinmek (veya yaşamak) : çok iyi anlaşmak, geçinmek pek geniş olmayan bir imkânla rahat, sıkıntısız yaşamak.

gün geçirmek (veya öldürmek) : boş şeylerle vakit geçirmek.

haddeden geçirmek : madenleri tel durumuna getirmek için haddeyi kullanmak Mecaz anlamı en küçük ayrıntısına kadar incelemek, dikkatle araştırmak.

harekete geçirmek (veya getirmek) : bir işin yapılmasına sebep olmak, kımıldatmak, canlandırmak.

hayalinden geçirmek : olmasını istemek, düşünmek.

hayat geçirmek : yaşamak, varlığını sürdürmek.

hayata geçirmek : uygulanır duruma getirmek, canlılık kazandırmak.

heyheyler geçirmek : büyük heyecanlar geçirmek.

ıska geçilmek : gözden kaçırılmak, atlanmak, değeri ve önemi anlaşılmamak.

iç geçirmek : derin soluk alarak üzüntüsünü belli etmek.

içinden geçirmek : bir şeyi yapmayı düşünmek.

inisiyatifi ele almak (veya geçirmek) : karar verme yetkisini kullanmak.

kafasına geçirmek : başına geçirmek.

kafasından geçirmek : belli belirsiz düşünmek.

kalburdan geçirmek : kalbur yardımıyla ayırmak, elemek.

kalemiyle yaşamak (veya geçinmek) : geçimini yazılarıyla sağlamak.

kayda geçirmek : ilişkili bulunduğu deftere yazmak.

kaza geçirmek : can ve mal kaybına veya zararına neden olan kötü bir olayla karşılaşmak.

kılıçtan geçirmek : çok sayıda insanı kılıçla topluca öldürmek.

kırıp geçirmek : yakıp yıkarak, öldürerek, baskı veya etki yaparak büyük zarar vermek çok sert davranarak darıltmak tuhaf söz ve davranışlarla herkesi çok güldürmek hayran etmek.

kışı geçirmek : kış mevsimini bir yerde geçirmek.

köprüden (veya köprüyü) geçinceye kadar ayıya dayı derler : “kişi işini gördürünceye kadar yardım beklediği kimseyle iyi geçinir” anlamında kullanılan bir söz.

kriz geçirmek : bir organda birdenbire fizyolojik değişiklik olmak Mecaz anlamı bunalım içinde bulunmak.

kütüğe geçirmek : ana deftere yazmak.

ne yarden geçilir ne serden : “insan ne kendinden ne de sevdiklerinden kolay kolay vazgeçemez” anlamında kullanılan bir söz.

ortalığı kırıp geçirmek : herkesi heyecana sürüklemek çok kızarak çevresindekilere bağırıp çağırmak.

ömür geçirmek : yaşamak.

sansürden geçirmek : her türlü yayını, sinema ve tiyatro eserini denetlemek.

sarsıntı geçirmek : beklenmedik bir olaydan çok etkilenmek, üzülmek.

sırtına geçirmek : bir şeyi giymek.

sinir buhranı geçirmek : bunalım içinde olmak.

sudan geçirmek : herhangi bir şeyi üstünkörü yıkamak sabunlu çamaşırı durulamak.

sükutla geçiştirmek : sözü edilmesi gereken bir noktayı söylemeden atlamak, bile bile bir konuya değinmemek.

süzgeçten geçirmek : ayrıntılı bir biçimde incelemek.

tahlilden geçirmek : gözden geçirmek.

tırpandan geçirmek : tırpanlamak.

üstüne geçirmek : bir malın tapusunu kendi adına yazdırmak evlat edinmek.

vakit geçirmek : oyalanmak, uğraşmak.

yazıya geçirmek : yazmak, yazılı duruma getirmek.

yüzünü yere getirmek (veya geçirmek) : utandırmak, mahcup duruma düşürmek.

zafiyet geçirmek : zayıflayıp iyice kuvvetten düşmek.

zamanı geçirmek : oyalanmak.

zambırından geçilmemek : çok çalım yapmak.

Geçi tanımı, anlamı

Abomazum geçişinin mekanik tıkanıklığı : Şirden geçişinin mekanik tıkanıklığı

Ak geçi : Tiftik keçisi: Ak geçiyi gören içi dolu yağ sanır.

Aktif geçiş : Parazit vektörünün konakçıyı bulup paraziti aktarması. Aktif parazitin konakçıyı bulup yerleşmesi.

Alacağı geçiren : Alacağı temlik eden.

Alacağın geçirilmesi : Alacağın temliki.

Alacak geçirilen : Alacağı temellük eden.

Ara geçici dengelemi : Değiştirilmesi ya da yeniden düzenlenmesi gereken sayışımları kapsayan dengelem.

Aralı geçiş : Filmin alıcı, gösterici ve basım aygıtında aralı devinimle yol alması.

Bağıl geçirim : Bir özdeğin geçiriminin, ölçün seçilen bir başka özdeğin geçirimine oranı.

Bağrı geçik : Karnı içine çekik insan veya hayvan. Ağlamaklı. Öksüz, kimsesiz, garip. Karnı içine çökmüş, cılız.

Basit geçitler : Sekonder hücre duvarı kalınlaşmasının kesintiye uğradığı yerlerdeki delikcikler.

Başkasını kendi yerine geçirme : (vekillik sözleşmesinde): ikame.

Boş geçiş : Bir dürtüş ya da vuruş için yapılan saldırı sırasında, uzatılan savut namlusunun karşı yarışmacıya hiç değmeden geçmesi.

Bulut geçi : Kısa süren, hafif yağmur.

Bulut geçiği : Kısa süren, hafif yağmur. Nohut bitkisinde görülen bir hastalık.

Bulut geçintisi : Kısa süren, hafif yağmur.

Bulut geçişi : Kısa süren, hafif yağmur.

Buyruk geçirmek : Emrini infaz etmek.

Çalışma geçidi : Sahne içinde, yukarıda bulunan çalışma balkonu.

Çıtayı geçiş : Yüksek atlamalarda, belli bir yüksekliğe konmuş olan çıtayı düşürmeden aşarak, vücudu tümüyle sıçrayış yönünden öbür yöne aktarma.

D geçici trafik belgesi : Dışalımı ya da dışsatımı yapılan araçların karayollarından sürücü tarafından kullanılarak getirilmesi ya da götürülmesi için verilen izin belgesi.

Dar geçit : Yüksek genç dağlarda iki yamacı birleştiren derin, uçurum görünüşünde dar yol.

Değillemeli geçişli bağıntı : ß bağıntısının K. kümesinde değillemeli-geçişli olması . Her değillemeli-geçişli bakışımsız bağıntı geçişlidir.

Direkli geçit : İki sokağı birbirine bağlayan, içinde satış yerleri bulunan üstü kapalı geçit. iki sütun ya da iki ayak arasındaki bir açmanın üstüne örtmek için, uçları bir sütun ya da ayaklara oturmak üzere yay biçiminde yapılan ağaçtan, madenden ya da taş ve tuğladan yapı parçası.

Dönü dizge geçişi : Özdecik erke düzeyleri arasında, toplam dönüsü değişik olan düzey dizgelerinin birinden diğerine geçişi (çoğunlukla S = 1 üçlülerinden S = 0 teklilerine).

Düz geçiş : Alıcı ya da gösterici düzeneğinin olağan işleyişi sonunda, filmin verici makaradan alıcı rrakaraya doğru yol alması. Ters geçişin karşıtı.

Ele geçirme : Hukuki açıdan bir firmanın başka bir firmanın varlıklarının yarısından fazlasını satın alması. karşılığı beyaz şövalye, kara şövalye.

Elektriksel geçişim : Bir sıvının uygulanan gerilim altında gözenekler ya da kılcal borulardan geçişi.

Elektronik geçişler : Bir elektronun, bir elektronik halden uyarılmış bir elektronik hale veya tersine geçişi.

Eliyh geçisi : Dağ keçisi, karaca.

En az geçim indirimi : Gelir vergisi yükümlüsüne saptanacak vergiden düşülen enaz geçim indirimi.

Enaz geçim indirimi : Gelir vergisi mükellefi gerçek kişinin, geçinmesi için gerekli olan enaz gelirin vergi dışı bırakılması.

Evre geçişi : Katı, sıvı, gaz gibi bir evrenin, bağımsız değişkenlerin belli bir noktasında başka bir evreye dönüşmesi olayı.

F geçici trafik belgesi : Yurtdışında bulunan Türkiye vatandaşlarının, bulundukları ülke mevzuatı gereğince belge ve plakaları geri alınan plakasız araçları ile Türkiye’ye gelişlerinde gümrük idarelerince verilen giriş izin belgesiyle tescil birimince en çok 3 ay süre için verilen belge.

Geçek geçit : Büyük suların geçilebilecek yeri.

Geçi kabul : Ülkeye sokulduğu durumda ya da yapma, onarma gibi bir eyleme bağlı tutulduktan sonra, yeniden yurt dışı edilmek üzere, belli bir erek ve süre için ve giriş vergileri koşula bağlı olarak ödenmeden yurda sokulan mallara uygulanan gümrük yöntemi.

Geçi sakalı : Mızraksı ve çizgili yapraklı, çiçekleri mavi ya da mor renkte olan bir bitki.

Geçici ad : Henüz kesinleşmemiş, yalnızca çevrilmekte olan bir filmi belirtmek amacıyla kullanılan ad.

Geçici akarsu : Kurak bölgelerde görülen, yatağında çok kez su bulunmayan, ancak yeğin sağanaklardan sonra bol su ve çamur taşıyan yataklar.

Geçici akım : Bir gerilim atımı ile oluşan anlık akım.

Geçici alındı : Pay ya da borç belgiti almaya istekli olanlara ya da bunlara ilişkin borçlanmalardan bir bölümünü ödeyenlere verilen geçici belge.

Geçici anlaşma : [Bakınız: Türkiye-AET Geçici Anlaşması]. Tecimsel uygulamalarla gümrük işlemleri üzerinde iki ülkece geçici olarak yapılan anlaşma.

Geçici asalaklık : Hayatın bir veya birkaç döneminde konaktan geçici olarak yararlanma veya beslenme durumu, geçici parazitlik.

Geçici belge : Adalet Bakanlığındaki kütüğe yazılıncaya değin ilgiliye verilmesi gereken belge.

Geçici bırakma : Özel koşullarla ya da istem dışında bir süre için markayı kullanmama.

Geçici bilanço : Gerçek bilânço hazırlanana kadar bir işletmenin belirli bir tarihteki mali durumunu gösteren bilânço.

Geçici borç belgiti : Basımı henüz yapılmamış borç belgitlerine karşılık taşıyanlarına verilen geçici belgit.

Geçici bozunum : Yalnız, yük uygulandığı sürece var olan ve yük kaldırılınca yok olan bozunum.

Geçici bütçe : Zorunlu nedenlerle bütçe kanununun süresinde yürürlüğe konulamaması durumunda, yenisi yürürlüğe girinceye kadar uygulanan bütçe.

Geçici cari varlıklar : Bir işletmenin etkinliklerindeki mevsimsel ya da çevrimsel değişmelerle dalgalanan cari varlıkları.

Geçici çıkış : Onarım, yapım, sergileme gibi belli erekler için, malların geçici olarak yurttan çıkarılması.

Geçici dalyan : Ağ dalyan.

Geçici denge : Ana sayışımların büyük yazılıktan alınan borç ve alacak toplamları ile bunların kalıntılarını gösteren çizelge.

Geçici dengelem : Sayışımların ilkel durumunu göz önünde tutup kesin sonuçlara dayanak olacak aktarmalar yapılmak amacıyla düzenlenen geçici dengelem.

Geçici depolama alanı : Radyoaktif artıkların kesin depolama alanına taşınmasından önce, denetim altında tutulduğu alan.

Geçici dışalım : Dâhilde işleme rejimi kapsamında, işlenip ilerde tekrar yurtdışına çıkarılmak üzere malların gümrük vergisi ödenmeksizin dışalımı. karşılığı dâhilde işleme rejimi, geçici dışsatım.

Geçici dışalım eşyası : Dâhilde işleme rejimi kapsamında geçici dışalıma konu olan eşya. karşılığı geçici dışsatım eşyası.

Geçici dışsatım : Hariçte işleme rejimi kapsamında bir malın işlenmek, tamir edilmek veya yenilenmek üzere geçici olarak dışsatımının yapılması ve işlem görmüş ürünün tam veya kısmi muafiyetten yararlanıp ülkeye geri getirilerek serbest dolaşıma girmesi. karşılığı geçici dışalım.

Geçici dışsatım eşyası : Hariçte işleme rejimi kapsamında geçici dışsatıma konu olan eşya.

Geçici etkenler : Bir ölçme sürecinde, durumdan duruma ve kişiden kişiye değişen ve ölçümleri değişik yönlerde etkileyen kişisel etkenler.

Geçici gelir : Cari dönem gerçek geliri ile sürekli gelir arasındaki fark, diğer bir deyişle beklenmeyen gelir.

Geçici giriş : Malların, geçici kabul düzeninden yararlanılarak yurda sokulması.

Geçici göç : Günlük, mevsimlik ya da birkaç yıllık geçici bir süre için yapılan göç. bk. göç.

Geçici görev : Görevliye kendi görevinden başka yerde ya da görevli olduğu yerde geçici bir süre ile verilen değişik başka bir iş.

Geçici görev yolluğu : Bağlı bulundukları kurumlara ilişkin bir görevin yapılması amacıyla geçici olarak yurt içinde ya da dışında başka bir yere gönderilenlere yol ve zorunlu giderleri için verilen para. Yeni ve eski görevlerine ilişkin bir sorundan ötürü kurumlarınca açılan bir dava nedeniyle sanık ya da davalı olarak başka bir yere gönderilenlerden olumlu bir sonuç sağlayanlara yol ve zorunlu giderleri için verilen para. Görev yerlerinin bulunduğu yer dışındaki bir göreve vekil olarak gönderilenlere yol ve zorunlu giderleri için verilen para. Edimli olarak oturdukları yerlerden başka yerlere açıktan vekil olarak gönderilenlere (yalnız gidiş ve dönüşleri için) yol ve zorunlu giderleri ve gündelikleri karşılığı verilen para.

Geçici gümrük tarife yükü : Bir ülkenin geçici dış ödemeler dengesizliğini gidermek amacıyla gümrük tarifelerini yükseltmesi.

Geçici güvence : Artırma ve eksiltme ihalelerine katılmak isteyenlerden, yapılacak işin değerinin belli bir yüzdesi biçiminde belirlenerek güvence olarak istenilen değerli kağıtlar veya para.

Geçici güvence belgesi : Asıl güvence belgesi düzenleninceye kadar geçerli olmak ve güvencenin yapıldığını göstermek üzere verilen belge.

Geçici haktan yoksunluk : Güreşçi ya da yöneticinin suçuna göre ödek kurulunca verilen süreli ödek.

Geçici hareket adı : Sıfat-fiil ekleriyle kurulan ad: duyulmadık (söz), görülmedik (insan); akacak (kan), kör olası (şeytan); görünmez (kaza), tükenmez (kalem) vb.

Geçici hesaplar : Başka bir hesapta izlenmesi gerektiği hâlde kayıt sırasında herhangi bir nedenle işlemin henüz tamamlanmaması ya da zaman yönünden ilgili hesaba aktarılamaması nedeniyle bekleyen işlemlerin izlendiği hesap.

Geçici hipogammaglobulinemi : Üç-dört aylık genç taylarda, antikor üretiminin başlamasının gecikmesi sonucu oluşan, kandaki immünoglobulin düzeylerinin geçici ve kısa süreli olarak düşük olmasıyla belirgin bozukluk.

Geçici inanca : [Bakınız: geçici güvence]. Geçici inanca olarak yatırılan para ya da bankalarca geçici inanca karşılığı verilen yazılım.

Geçici iş göremezlik : Çalışanların hastalık, doğum ve geçici sakatlık gibi nedenlerle belli bir süre çalışmaması durumu. karşılığı geçici iş göremezlik ödencesi. Güvencelinin iş kazası, uğraşı sayrılığı, sayrılık ve analık nedenleriyle işini yapamaması.

Geçici iş göremezlik ödencesi : Geçici iş göremezlik durumunda olanlara sosyal güvenlik kurumlarınca çalışamadıkları süre için yapılan ödeme. karşılığı geçici iş göremezlik. İş kazası, uğraşı sayrılığı, sayrılık ve analık nedenleriyle iş göremeyen işçiye Toplumsal Güvenceler Kurumunca çalışamadığı üç günlük süreden sonra her gün için verilen ve yasasına göre ücretinin belli bir bölümünü kapsayan ödence.

Geçici işlendirme : Düzenli bir çalışma süresi veya ücret sözleşmesini temel almaksızın belli bir amaca yönelik olarak işgücünün çalıştırılması.

Geçici işsizlik : İşgücü piyasasında emek sunanların yer değiştirmeleri, kendi becerilerine ve arzularına tam uyan işi bulabilmeleri amacıyla yaptıkları iş arama sürecinde ortaya çıkan işsizlik türü.

Geçici kabul : [Bakınız: geçici dışalım]. Gümrüğe bağlı malları bir süre için yurda alarak daha sonra bunları aynen ya da biçim ve özelliklerini değiştirerek yurt dışına çıkartma.

Geçici kabul bildirgesi : Geçici kabul yolu ile yurda sokulan malların giriş işlemlerinde kullanılan özel bildirge.

Geçici kabul düzeni : Malların, geçici kabul yolu ile yurda sokulmasına ilişkin gümrük yöntem ve yolları.

Geçici kapama : Sayışımların dönem içinde geçici olarak kapatılması.

Geçici komite : Uluslararası para sisteminde gerçekleştirilecek reformlara yönelik çalışmalarda bulunmak amacıyla 1974 yılında IMF bünyesinde geçici olarak kurulup daha sonra politika oluşturmadaki temel birimlerinden biri haline gelen komite.

Geçici konut : Geçici ve olağanüstü bir durumun ortaya çıkardığı, barınma gereksinmesini karşılayan, uzun süre kullanmaya elverişli olmayan konut.

Geçici koruma : Sergilerde sergilenen markalarla bulguları, bu sergiler süresince ya da geçici belge süresi içinde koruma.

Geçici koruma belgeleri : Başkalarının incelemesine sunulan ve onların karşı koymalarını sağlamak üzere çok kısa bir süre için verilen belge.

Geçici mıknatıslık : Bir cismin bir mıknatıssal alana girince gözlenen ve alandan çıkınca yiten mıknatıslığı.

Geçici mizan : Bir işletmeye ait bilanço ve gelir tablosu gibi finansal tablolar hazırlanırken büyük defter hesaplarının düzeltme ve kapanış kayıtları yapılmadan önceki tutarlarına dayanılarak hazırlanan kesinleşmemiş hesap özeti.

Geçici onam : Bir yapının yapımının bitirilmesinden sonra, yetkili kılınmış bir kurulca incelenmesi sonucunda yapılan ön onama işlemi.

Geçici ödenek : Bütçenin reddi ya da onaylanmasının gecikmesi durumunda yasama organının yürütme organına geçici olarak verdiği harcama yetkisi.

Geçici örgensel örtü : Özellikle, bir yerden bir yere taşınan metal parçalarını yenime karşı korumak için, geçici olarak uygulanan örgensel örtü.

Geçici parazit : Belirli dönemlerde serbest olarak yaşayan belirli dönemlerde hayvan üzerinde parazitlenen okkasional parazit olarak da adlandırılan canlı, hayatının bir bölümünde serbest olarak yaşayan parazit, intermittent parazit, okkasiyonal parazit, temporer parazit.

Geçici parazitlik : Hayatın bir ya da birkaç döneminde olan, küçük vücutlu ve iri gözlü, parmaklarının ucunda yapışkan safihalan olan, ses çıkaran, zararsız, sıcak memleketlerde yaşayan bir familya. Geçici asalaklık. Hayatın bir veya birkaç döneminde konaktan geçici olarak yararlanma veya beslenme durumu.

Geçici patent : Esas patent verilinceye kadar geçen sürede, geçici korumayı sağlamak için yapılan patent başvurusu.

Geçici plankton : Yaşamlarının belli devrelerinde plankton olan organizmalar, meroplankton.

Geçici satak : Üretici ve yapımcı mallarının çoğunluğa gösterilmesi amacıyla değişmeyen, genellikle önemli tecim ve tarım kuruluşlarının bulunduğu yerlerde belirli sürelerle sergilendiği geçici satak.

Geçici satımca : Daha sonra verilecek kesin satış belgesinde düzeltilmek ve tamamlanmak üzere, kimi öğeleri sakıntıyla belirtilen ya da açık bırakılan geçici nitelikteki satımca.

Geçici sayışım : Kısa süreler içinde açtırılıp kapatılan geçici sayışım. (Kişinin bankaya borç belgiti kırdırması, borsa işlemi yaptırması ve benzeri uygulamalarda olduğu gibi).

Geçici sertlik : Sudaki kalsiyum ve magnezyum bikarbonat tuzlarından ileri gelen sertlik. Sudaki kalsiyum ve magnezyum bikarbonat tuzlarından ileri gelen ve kaynatma ile azalan sertlik. Sularda erimiş durumda bulunan kalsiyum ve magnezyum bikarbonat tuzlarının oluşturduğu sertlik.

Geçici siyasal örgüt : Avcı ve toplayıcı topluluklarda başına buyruk yerel öbeklerin geçici süreler için oluşturdukları siyasal örgüt.

Geçici tabu : Kabile başkanları, din adamları ya da büyücülerce bir kimsenin, bir bitkinin ya da bir hayvanın geçici bir süreyle başkalarına yasaklanması.

Geçici türdeş süreç : (Olasılık kuramı) Geçiş olasılıklarının, t uzunluğundaki herhangi bir zaman aralığı için aynı olduğu olasılıksal süreç.

Geçici uzaklaştırma : Bir disiplin suçu işlemiş olan öğrencinin belirli bir süre -örneğin bir gün ya da on beş gün- okula devamının yasaklanması.

Geçici varlıklar : Öncelikle ödenen giderler. Gelecek dengelem yılına ilişkin olmak üzere o yıl içinde ödenen giderler.

Geçici ve aracı sayışımlar : Sonuç olarak gerçek sayışımında yeralmak üzere önceden geçici bir bölümde toplanan ve bir süre bu bölümde bekletilen sayışımlar.

Geçici yağmur : Her yıl tekrarlanmayan akan yıldız yağmuru.

Geçici yapı : Bir kent ya da kasabada, bayındırım izlencesine alınmamış alanlarda, taşınmaz iyesinin başvurusu üzerine kent yönetim kurullarının vargısıyla, yapılmasına ya da yaptırılmasına geçici olarak olur verilen yapı.

Geçici yararlanma : Bir markadan ya da bulgudan geçici bir süre için yararlanma.

Geçici yerleşme : Bütün yıl boyunca sürekli oturulmayan, ancak yaz ya da kış mevsiminde oturulan kırsal yerleşme türü. bk. sürekli yerleşme, yaylacılık.

Geçici yerleştirim : Doğal kırana uğramış bir yöre halkının ya da yurt dışından uluslararası anlaşmalar uyarınca yurda gelmiş insan kümelerinin barınma ve geçinme gereksinmelerini gereği gibi karşılayacak yerleştirim izlenceleri yürürlüğe konuluncaya değin, açıkta kalmamalarını sağlamak üzere, kendilerine kent ya da kasabalarda, bir süre için kalabilecekleri uygun yerler gösterilmesi.

Geçik : Vaktinde kırılmayan tütün yaprağı. İhtiyar.

Geçiksimek : Bir işi ağır yapıldı sanmak.

Geçilebilme : Geçilebilmek işi.

Geçilebilmek : Geçilme imkânı veya olasılığı bulunmak.

Geçim araçları : Yaşamak için gereken yiyecek, giyecek ve barınak gibi tüm araçlar.

Geçim darlığı : Gelirin geçime yetmemesi durumu. karşılığı geçim.

Geçim resmi : Bir kimseye geçimi için devletçe ayrılan ödenek.

Geçimemesi : Çavuş üzümü.

Geçimlik bağışıklığı : Kendilerine yardım yapılmadığında yaşamları zorlaşacak olanlara verilmekte olan geçimlik ödentilerinin her tür kesintilerden bağışık olması.

Geçimlik çiftçilik : Çiftçinin yalnızca kendi gereksinimlerini karşılamak için üretim yapması.

Geçimlik ekonomi : Üretimin kısıtlı bir işbölümüyle yalnızca öz gereksinimler için yapıldığı, tüketimin piyasaya bağımlı olmadığı ekonomi.

Geçimlik ücret : İşçinin kendisinin ve ailesinin fizyolojik düzeyde yaşamını sürdürebileceği en düşük ücret. karşılığı enaz ücret.

Geçimlik üretim : Üreticilerin yalnızca kendi gereksinimlerini karşılamak için üretim yapmaları. karşılığı öztüketim.

Geçimölçüm : Geçimbilimsel ekonomik ilişkileri sayımsal eşitlik ve işlemlerle dile getiren bilgi dalı.

Geçinceme : Geçinme.

Geçincik : Geçince.

Geçindirebilme : Geçindirebilmek işi.

Geçindirebilmek : Geçindirme imkânı veya olasılığı bulunmak.

Geçindirme : Geçindirmek işi. iâşe.

Geçinebilme : Geçinebilmek durumu.

Geçinebilmek : Geçinme imkânı bulunmak.

Geçinecek : Geçim.

Geçinge : Bir kentin bir yıl içindeki tüm gelir ve giderlerinin kaynak ve gerekçeleriyle birlikte kestirimini anlatan ve kent yönetim kurullarınca hazırlanıp kent genel kurullarınca benimsendikten sonra kesinleşen dizelge.

Geçini : . . . den sonra anlamında kullanılır: Öğle geçini.

Geçinme göstergesi : Eder değişimlerinin geçinme durumu üzerindeki etkilerini görmek amacıyla saptanan oranlamalı sayışımlar.

Geçinme ücreti : Geçime dayanak olacak en küçük ücret.

Geçinmeg : Ölmek.

Geçinti : Tahılın kalbur altına geçen kısmı. Çabuk gelip geçen yağmur. Delik. Dilenci. Bölüm.

Geçirebilme : Geçirebilmek işi.

Geçirebilmek : Geçirme imkânı veya olasılığı bulunmak.

Geçiren : Fâriğ.

Geçirgen olmayan : İçinden sıvı veya herhangi bir maddenin geçişine izin vermeyen.

Geçirgenlik özelliği : Işınları geçirme özelliği. Örnek; cam görünür ışığı, kaya tuzu görünür ve UV ışınımları, Beyaz florit (white fluorite) IR, GB, UV ışınlarını, parafin hertzian ışınları, ince metaller gama ışınlarını geçirir.

Geçiri : Vaktini geçirerek.

Geçiricilik : Yutucu bir ortamın, bu ortamın sınırlarının hiç bir etkisi olmamak koşuluyle, birim kalınlığının iç geçme çarpanı.

Geçirilebilme : Geçirilebilmek işi.

Geçirilebilmek : Geçirilme imkânı veya olasılığı bulunmak.

Geçirilen : Mefrûgün leh.

Geçirim düzlemi : Bir ucaylayıcıdan geçen ucaylanmış ışığın titreşim düzlemi.

Geçirim sınırı : Verilen bir ortam için belirli sıklığın altında ya da üstümde kalan sıklıktaki ışınlanın soğurulduğu sınır.

Geçirim sözvermesi : Ferağ taahhüdü ferağ va’di.

Geçirimli katman : Suyu geçirebilen, sızdıran katman.

Geçirimli kayaç : Üzerine düşen suları kolaylıkla emip alttaki katmanlara geçiren kayaç türü. bk. gözenekli kayaç.

Geçirimölçer : Demirmıknatıssal nesnelerin ortalama mıknatıssal geçirgenliğini ölçmeye yarayan aygıt.

Geçirimsiz katman : Suyu sızdırmayan katman.

Geçirimsiz kayaç : Üzerine düşen suları emip sızdırmayan kayaç türü.

Geçirinmek : Ölmek. Uyumak.

Geçiriverme : Geçirivermek işi.

Geçirivermek : Ansızın, çabucak veya kısa sürede geçirmek.

Geçirmeli elektron mikroskobu : Canlılardan alınan doku parçalarının tespit edilmesinden sonra çok ince kesitler alınarak hücre içinin incelenmesinde kullanılan bir mikroskop çeşidi. Transmisyon elektron mikroskobu.

Geçirmez : Kimi yükün ya da özdecikleri içinden göçürmeyen (zar). Su veya hava geçirmez, kapalı.

Geçirtilme : Geçirtilmek durumu.

Geçirtmeç : Yürüyerek ya da koşarak yapılan yarış.

Geçiş aracı : Yıldızların öğlenden geçişini gözlemeye yarayan araç.

Geçiş belgesi : Bir okuldan başka bir okula geçecek öğrenciye, yazılmak istediği yeni okulun isteme yazısı üzerine, devam ettiği eski okulca verilen belge. Ülkeler arasında yapılacak geziler için siyasal görevlilerce belgelere konulan geçiş özgürlüğü.

Geçiş bölgesi : Kent özeğine bitişik ya da onu çevreleyen, yapıların ölçünleri düşük, görünüşü bozuk, toprak değerleri yükselmiş, yapıları karma kullanımlara ayrılmış, türlü kentsel işgörü ve kolaylıklar yönünden dar boğazları ve toplumsal sorunları olan alan. bk. çöküntü bölgesi. Bir kent içinde belli bir kullanım türünden bir başka kullanım türüne ya da belli bir toplumsal ve ekonomik kümenin elinden bir başkasının eline geçiş süreci içinde olan bölge. Türlü uygulayımsal ve ekonomik etkenler sonucu elverişsiz bir alan kullanım biçiminin oluştuğu ve böylece yaşama koşullarının kötüleştiği kent bölgesi.

Geçiş dizeyi : [Bakınız: doğrusal dönüşüm dizeyi].

Geçiş dönemi : [Bakınız: Türkiye-AET Geçiş Dönemi]. Gebeliğin son 3 haftasında başlanan, hayvanlara verilen konsantre yem miktarının her gün arttırılarak canlı ağırlığın % 1 düzeyine çıkarıldığı ve laktasyonu izleyen ilk 3 haftayı da içine alan süreç.

Geçiş durumu : [Bakınız: geri dönülen durum]. Bir reaksiyonun başlayabilmesi için gerekli enerji engelinin tepe noktası.

Geçiş düzeneği : Çeşitli sinema aygıtlarında, filmin düzenli olarak yol almasını sağlayan ve bir motora bağlı olarak dönen makaralar, eksenler, dişliler, tırnaklardan oluşan düzenek.

Geçiş ekseni : Sinema aygıtlarında filmin yol almasını sağlayan ve bir motora bağlı olan eksen.

Geçiş elementleri : Kısmen dolu d kabuğuna sahip elementlere verilen genel isim.

Geçiş hızı : Belirli bir yemin sindirilmeyen kısmının dışkıya ulaşması için geçen zaman.

Geçiş ısısı : Zarın lipitlerine bağlı olarak değişebilen, lipit moleküllerinin hareketinin çok azaldığı, lipidin sıvı halden kristal hâline dönüştüğü sıcaklık derecesi.

Geçiş iklimi : Birbirine yakın, ancak ayrımlı iklimler altında bulunan iki bölge arasında yer alan ve bu iklimlerin kimi benzer yanlarını taşıyan ara iklim türü.

Geçiş kuttörenleri : İnsan yaşamının doğum, erginlik, evlenme, ölüm gibi önemli geçiş dönemleri sırasında yapılan dinsel, büyüsel ve törensel işlemler.

Geçiş makarası : Sinema aygıtlarında filmin yol almasını sağlayan ve bir motora bağlı olarak dönen makara.

Geçiş mutasyonu : Bir gende bir pirimidinin başka bir pirimidinle veya bir pürinin başka bir pürinle yer değiştirdiği nokta mutasyonu.

Geçiş olasılığı : Bir erke düzeyinden bir ötekine, saniyede geçen öğecik ya da özdecik sayısı: (Aij).

Geçiş öğeleri : İç elektron yörüngeleri dolmamış ve Öğeler Dizgesi'nin l B, II B, III B, IV B, V B, VI B, VII B ve VIII ile gösterilen kümelerinde yer alan metal öğeler.

Geçiş öğesi : Öğecik numarası, bir sonraki öğecik ile bir önceki öğecikten yalnızca eksicik dizgesi ve bir iç kabuktaki eksicik sayısı açısından ayrılan öğe. örn. seyrek yer öğeleri.

Geçiş ph aralığı : Bir asit/baz indikatörünün renginin saf asit renginden konjüge bazının rengine dönüştüğü asitlik aralığı (genellikle yaklaşık 2pH birimi veya pKa±1 aralığı).

Geçiş potansiyeli : Bir yükseltgenme / indirgenme indikatörünün indirgenmiş şeklinin renginin yükseltgenmiş şeklinin rengine dönüştüğü potansiyel aralığı.

Geçiş sesi : Bir kelimenin ses yapısı bakımından zaman içinde uğradığı değişme ve gelişmede ara basamağı oluşturan ses, geçiş sesi: Sub>suw>su; yabız>yawuz>yavuz; ab>aw>av; Moğ. koboga>Kaşg. kowga>kowa>kova; ogmak>owmak>ovmak, kagur->kawur->kavur-; kagun>kawun>kavun; sogan (sogun)>sowan>sovan (soğan) ve benzerleri Bu değişimlerde yer alan w sesleri birer geçiş sesi durumundadır.

Geçiş sesliği : Bir sesten başka sese geçerken arada çıkan ve pek fark edilemiyen ses.

Geçiş sıklığı : Bilişimsel dilbilimde ve bilgi erişimde, bir sözcük, bir anahtar-sözcük ya da herhangi bir damga dizgisinin bir örüdeki geçiş sayısının, örüyü oluşturan benzer birimlerin toplam geçiş sayısına oranı.

Geçiş süresi : Bir veri kümesi üzerinde uygulanan bir iş geçişinin gerçekleşme süresi. Bir eksiciğin verilen belirli bir ilki üşek çifti arasını aşmak için geçirdiği süre. Süre-potansiyel eğrilerinde elektrot tepkimesi veren yükün türü derişiminin sıfıra yaklaşmasıyla, potansiyelin hızla değiştiği süre. Potansiyel-zaman eğrilerinde elektrot tepkimesi veren iyon türü derişiminin sıfıra yaklaşmasıyla potansiyelin hızla değiştiği süre.

Geçiş tecimi : İki ülke arasında, üçüncü bir ülke üzerinden geçerek yapılan tecim.

Geçiş tırnağı : Bazı sinema aygıtlarında filmin deliklerine girerek filmi bir resim boyu devindiren çıkıntı.

Geçiş ülkesi : Mal, hizmet ve üretim faktörlerinin çıkış ülkesinden varış ülkesine giderken geçtikleri ülke. İnsan ticareti veya göçmen kaçakçılığında, çıkış ülkesinden varış ülkesine gerçekleşen yolculukta geçilen veya elverişli koşullar oluşana kadar yasa veya yasal dışı olarak kalınan ülke.

Geçiş üslubu : (Resim, Heykel, Mimarlık) İki üslûp dönemi arasında kalan ve her ikisininde özelliklerini taşıyan ara üslûp. a. bk. üslûp.

Geçiş vergisi : Ellerine geçen mallar için kalıtçılarından alınan vergi. Osmanlı ülkelerinden geçirilen yabancı kökenli mallardan alınan transit vergisi.

Geçiş yolları : Tiyatro yapısında bir yerden başka bir yere gitmeyi sağlayan yollar.

Geçişim basıncı : Geçişim olayını önlemek için, derişik çözelti bölgesine uygulanması gereken en düşük basınç.

Geçişim karbürü : Isıl işlem sırasında çökelen ve yerini daha dengeli karbür çökelimine bırakmaya eğilimli, yarı dengeli karbür.

Geçişim kesimi : Kaynak işlemi sırasında, D1 ve D3 sıcaklıkları arasına erişmiş ve yapısı yer yer filizlenmiş olan kaynak kesimi.

Geçişken : Bir durumdan başka bir duruma geçme özelliği olan. Birbirine etki edebilen.

Geçişkenlik : Geçişken olma durumu.

Geçişli bağıntı : Bir küme üzerinde önermesini doğrulayan B ikili bağıntısı.

Geçişli fiil : [Bakınız: Fiil]. Söz içindeki bir varlık veya nesneyi etkileyen, yani nesne isteyen fiil: aç- (kitabı açmak), dik- (elbiseyi dikmek), aş- (engeli aşmak), çöz- (düğümü çözmek), sev- (geziyi sevmek), iç- (süt içmek, çorba içmek), yaz- (kitap yazmak), kıy- (sebzeyi kıymak, insana kıymak, paraya kıymak) ve benzerleri Bütün bunları düşünürken birden yeryüzünü hatırladım (Y. K. Karaosmanoğlu, Erenlerin Bağından, s. 80). Elini, karıştırılan yemeğin üzerinde kuruyan bir kaşık gibi uzattı (A. H. Tanpınar, Huzur, s. 127). Hayat etrafında döneceği değerleri bulur, düşünce, etrafında yüzünü çevirmiş bir cemaat görür (A. H. Tanpınar, Huzur, s. 225). Hüseyin Bey, oturduğu iskemlede bacaklarını uzatmış, keyifli ve tam bir güvenle onları süzüyordu (T. Buğra, Yalnızlar, s. 183). Güzel kadın başını ağır ağır kaldırdı Gözlerinin yeşil nûrunu ağır ağır serpti (A. H. Müftüoğlu, Çağlayanlar, s. 148). ve benzerleri Karşıtı geçişsiz fiil’dir.

Geçişliğin : Geçince.

Geçişlilik ekleri : Geçişsiz fiilleri geçişli fiil, geçişli fiilleri de çift geçişli fiil yapan ekler. Ettirgen fiil çatıları yapan ekler geçişlilik ekleridir: Yürü-(geçişsiz fiil)’ten -(I)t-/-(U)t- fiilden fiil yapma ekiyle yürüt- (bir kimseyi, bir şeyi), düş- (geçişsiz fiil)’ten -(I)r-/-(U)r- ekiyle düşür-(geçişli fiil), sev-(geçişli fiil)’ten, -dir- ekiyle sevdir-(çift geçişli fiil) gibi. bk. ettirgenlik eki.

Geçişlilik kuralı : Bir ölçme aracıyla ölçülmüş nesneler arasında bir sıra düzeninin kurulması için önkoşul olan ve "A, B'den büyük ve B, C'den büyükse A, C'den büyük olmalıdır" biçiminde dile getirilen kural, bk. sıralayıcı ölçek.

Geçişsiz fiil : [Bakınız: Fiil]. Gösterdiği oluş ve kılış yapana yönelen, yani özneyi etkileyen ve nesne istemeyen fiil: gel-, uyu-, yat-, kal- gibi. Mümtaz Nuranı her eve bırakışında bunu sonuncu zannederek korkardı (A. H. Tanpınar, Huzur, s. 189). Yağmur altında nereye gittiğinin farkında olmadan yürüyordu (A. H. Tanpınar, Huzur s. 20). Herşey bu baş döndürücü dönüşte küçülüyor, ufalıyor, renk ve mahiyetini diğiştiriyor, garip bir pelte, Suad’ın sefil ve bulaşık şahsiyetinin iğrenç hamuru hâline geliyor… (A. H. Tanpınar, göst. e., s. 205). Tutuşan yüreklerinden kopan ateş damlalarıyla ağladılar (A. H. Müftüoğlu, Çağlayanlar, s. 45). Gün batıyor; sevgili, korkun gönlümde doğuyor (A. H. Müftüoğlu, Çağlayanlar: Yakarış, s. 149). Bak… sızan göz yaşları ne ağlıyor?… Sızlayan yürekler ne inliyor? (A. H. Müftüoğlu, göst. e., s. 151). O güldüğü zaman insanın yüzüne bütün saffeti, kadınlığıyla bakar (S. F. Abasıyanık, Bütün Eserleri, s. 97). ve benzerleri Karşıtı geçişli fiil’dir.

Geçişsizlik : Geçişsiz olma durumu.

Geçiştirebilme : Geçiştirebilmek işi.

Geçiştirebilmek : Geçiştirme imkânı veya olasılığı bulunmak.

Geçit akçesi : Osmanlılarda, İstanbul'a getirilmekte olan kasaplık hayvanlardan, derbent ve başka geçitlerden geçirilirken alınan vergi.

Geçit elemanları : Endoplâzmik retikulumda sentezlenen proteini Golgi cihazına götüren ve Golgi cihazından sitosole gönderen kesecikler. Taşıyıcı kesecikler.

Geçit gemisi : Büyük suların bir yakasından öbür yakasına geçmekte kullanılan gemi.

Geçit ırkları : Onarılmış ırklar.

Geçit odası : Kenarlı geçitlerde, çukurluğun ikincil duvarının kemer ile örtülen bölgesi.

Geçit yeri : Yol boyu, yol üstü.

Geçitağzı : Erzurum şehrinde, Çamlıkaya bucağına bağlı bir yerleşim birimi. Kırıkkale ili, Dereköy nahiyesine bağlı bir yerleşim bölgesi.

Geçitalan : Ağrı ili, Murat nahiyesine bağlı bir yer.

Geçitaltı : Batman şehrinde, Kozluk ilçesi, merkez bucağına bağlı bir yerleşim bölgesi.

Geçitbaşı : Bitlis ilinde, Bölükyazı nahiyesine bağlı bir yer.

Geçitboyu : Kilis şehrinde, Musabeyli belediyesi, merkez nahiyesine bağlı bir bölge. Şırnak ili, merkez ilçesi, merkez nahiyesine bağlı bir yer.

Geçitimine : Parasız verilen şey (için).

Geçitköy : Antalya ilinde, Elmalı ilçesinde, merkez bucağına bağlı bir yerleşim birimi. Batman ili, Kayapınar bucağına bağlı bir bölge. Diyarbakır ilinde, Çüngüş ilçesi, merkez nahiyesine bağlı bir yerleşim bölgesi. Erzurum şehrinde, Tekman ilçesinde, merkez bucağına bağlı bir bölge. Giresun şehrinde, Karabulduk nahiyesine bağlı bir yerleşim birimi. Gümüşhane kenti, Kale bucağına bağlı bir yerleşim birimi. Kars ilinde, Akyaka ilçesinde, merkez bucağına bağlı bir yerleşim bölgesi. Konya ili, Ilgın ilçesinde, merkez nahiyesine bağlı bir yerleşim birimi. Şanlıurfa şehri, Payamlı nahiyesine bağlı bir yerleşim bölgesi.

Geçitler : Bolu ili, Gerede belediyesi, merkez bucağına bağlı bir yerleşim bölgesi.

Geçitli : Adana ilinde, Yakapınar bucağına bağlı bir yerleşim yeri. Adıyaman şehri, Gerger belediyesi, merkez nahiyesine bağlı bir yerleşim yeri. Adıyaman kenti, Kızılin bucağına bağlı bir yer. Adıyaman şehrinde, Yarpuzlu bucağına bağlı bir yerleşim bölgesi. Ankara şehrinde, Şereflikoçhisar belediyesi, merkez nahiyesine bağlı bir yerleşim birimi. Artvin ilinde, Ardanuç ilçesinde, merkez bucağına bağlı bir bölge. Batman şehri, Sason ilçesinde, merkez nahiyesine bağlı bir yer. Bilecik şehri, Söğüt belediyesi, merkez bucağına bağlı bir yer. Bingöl ili, Karlıova belediyesi, merkez bucağına bağlı bir bölge. Hakkâri şehri, Geçitli bucağına bağlı bir yerleşim yeri. Rize şehrinde, Kalkandere belediyesi, merkez bucağına bağlı bir yerleşim birimi. Trabzon şehrinde, Hayrat ilçesi, merkez bucağına bağlı bir yerleşim yeri.

Geçitlik : Müruriyye resmi, geçit parası.

Geçittepe : Şanlıurfa şehrinde, Birecik belediyesi, merkez nahiyesine bağlı bir yer. Şanlıurfa şehrinde, Şehitnusretbey bucağına bağlı bir yerleşim bölgesi.

Geçittirmek : Geçirtmek.

Geçitveren : Ağrı ilinde, Taşlıçay ilçesi, merkez nahiyesine bağlı bir yerleşim yeri. Tunceli kenti, Darıkent bucağına bağlı bir yer.

Geçityaka : Tunceli ilinde, Pertek ilçesi, merkez bucağına bağlı bir yerleşim birimi.

Geçiverme : Geçivermek işi.

Geçivermek : Çabucak veya kısa sürede geçmek.

Gelip geçicilik : Gelip geçici olma durumu.

Görmüş geçirmişlik : Görmüş geçirmiş olma durumu.

Gösteri geçidi : Sirk sanatçılarının kimi hayvanlar ve araçlarıyla halkın önünden geçmeleri ve düzenledikleri gösterilere gelmesi için halka küçük gösteriler sunmaları ile ortaya çıkan geçit.

Gözden geçirilmiş basım : Daha önce yayımlanmış bir yapıtın, gerekli düzeltmeler ve ekler yapıldıktan sonraki basımı.

Gözden geçirilmiş ve genişletilmiş yeni basım : Daha önce yayımlanmış bir yapıtın, gerekli düzeltmeler yapıldıktan sonra kitabın boyutlarını etkileyecek denli çok eklemelerle olan basımı.

Gözden geçirilmiş yeni basım : Daha önce yayımlanmış bir yapıtın gözden geçirilerek, düzeltme ve eklerle yeniden yapılan basımı, bk. basım, yeni basım, gözden geçirilmiş basım.

Gümrük geçiş belgesi : Yurda geçici olarak kalmak için gelen belli yolcuların karayolu taşıtları ile, ev, spor ve gezi malları için girişte vergi inancası olarak kabul edilen ya da bu araç ve malların yurt dışına çıkarılıp belli sürelerde geri getirilmelerinde, gümrük vergisine bağlı tutulmamaları için kullanılan belge.

Gümrüklerden geçiş karnesi : Uluslararası karayolu yolculuklarında bulundurulması zorunlu olan; kullanılan taşıta ve karne sahibine ait bilgilerin yer aldığı belirli bir geçerlilik süresi olan belge.

Günberi geçişi : Yer'in günberi noktasından geçmesi.

Halkbilim ürünlerinin geçişimi : Halkbilim olay ve ürünlerinin geçmiş çağlardan günümüze; bir toplumsal bölükten diğer toplumsal bölüğe geçişi.

Hava geçirmez : Hava geçirmeyecek şeklinde sımsıkı kapalı.

Hering geçidi : Karaciğer hücreleri arasındaki safra kanalcıklarının duktus biliferusa açılmadan önceki safra kanalı.

Hoskisi geçinmek : Yaranmak, iyi görünmeye uğraşmak.

Hoş kişi geçinmek : İyi görünmeye çalışmak, yaranmak.

Isı geçirmez : Çevreleriyle ısı türünde erke alışverişinde bulunamayacak biçimde yalıtılmış dizgelerin ortak niteliği.

Işık geçirgenliği : Saydam cisimlerin ışığı geçirme yeteneği.

Işık geçirmez : Işığı geçirmeyen mineral, saydamsiz.

Işınımsız geçiş : Bir özdeciğin, ışık salmadan uyarık bir durudan başka bir duruya yaptığı geçiş.

İlk geçiş etkisi : İlaç moleküllerinin mide-bağırsak mukozasından emilmeleri sırasında, mukozanın kılcal damarlarından portal dolaşıma geçerken, sindirim kanalı mukoza epitel hücreleri veya karaciğer lobüllerinin sinüzoitleri içinde, çeşitli enzimler tarafından önemli ölçüde metabolize edilmesi ve etkin veya etkin olmayan metabolitlere dönüştürülmesi olayı, presistemik eliminasyon.

İnce geçi : Çeliği, yapısına tokluk özelliği kazandırmak için, haddeden yeğnik olarak geçirme.

İnce geçili çelik : İnce geçi haddelemesi ile elde edilmiş çelik saç ya da levha.

İnce geçili haddeleme : Çelik saç ve levhaları, gereken tokluğu kazandırmak için, soğuk haddeleme yoluyla haddeleme işlemi.

İyeliğin geçirilmesi : Mülkiyyetin nakli.

İzomerik geçiş : Bir nükleer izomerden daha düşük enerjili izomere radyoaktif geçiş.

Jel geçirgenlik kromatografisi : Hidrofilik bir dolgu maddesinin kullanıldığı ve boyut ayırma işleminin yapıldığı bir kromatografi tipi.

Kafes geçit : Hayvanların kafeslerinden gösteri alanına geldikleri yanları ve üstü kafesli tünel ya da yol.

Kalıtım ve geçiş vergisi : Kalıtım ve tutsu yolu ile bunlar üzerinde hakları bulunan bir ya da daha çok kişilere geçen taşınır ve taşınmaz çeşitli mallar nedeni ile, bu kişilerden yasalarında belirtilen temel yargı ve oranlara göre alınan vergi.

Kara geçiş noktası : [Bakınız: başabaş noktası]. Gelir ve giderlerin dengeye geldiği (eşitleştiği) yer. Değişken üretim etkenleri tümdeğerinde bin, ya da daha çok aynı niteliği kapsayan düşünümlerin ekonomik oldukları yer.

Kenarlı geçit : İkincil hücre duvarının, geçit çukurluğu üzerinde kemer oluşturmasıyla meydana gelen geçit.

Kırkbayıra geçiş yetersizliği : Börkenek-kırkbayır geçişinde oluşan daralmalar nedeniyle, içeriğin kırkbayıra geçişinin aksaması, omazum transport yetersizliği.

Kuşak geçirimi : Bir dalga süzgecinin, yalnızca belirli bir sıklık kuşağını geçirme özelliği.

Kütüğe geçirme : Bulguyu ya da markayı kütüğe geçirme.

Mafdan geçinmek : Para ve emek vermeden yararlanmak.

Manyetik geçirgenlik : Bir bileşikte manyetik akı yoğunluğunun (B), dış alan kuvvetine (H) oranı (örnek; µ=B/H).

Markayı geçici koruma : Kütüğe yazılmamış ve ilk kez sergilerde gösterilen markaların, sergi süresince korunması ve kütüğe yazımda gözönünde bulundurulması.

Merdivenli geçit : Trakea elementlerindeki kenarlı geçitlerde enine uzanmış ve dikey sıralanmış geçit tabakası. Skalariform geçit, skaliform geçit.

Mevsimsel anöstrüse geçiş : Kısrak, koyun, keçi gibi türlerde üreme mevsiminden mevsimsel anöstrüse geçiş, üreme sezonundan mevsimsel anöstrüse geçiş.

Mevsimsel anöstrüsten üreme sezonuna geçiş : Kısrak, koyun, keçi gibi türlerde mevsimsel anöstrüsten üreme mevsimine geçiş.

Mıknatıssal geçirgenlik : Bir mıknatıssal geçirgen cisimde oluşan mıknatıssal akı yoğunluğunun, bunu irkilten dış mıknatıssal alan yeğinliğine oranı.

Nicem geçişi : Bir öğeciksel yapının ışınım erkesi salarak ya da soğurarak bir nicem durumundan başka birine geçişi.

Olağan düğüme geçiş damgası : Özel düğüme geçiş damgası ile getirilen bir dizi damganın sona erdiğini, yine standart damga takımının çizisel damgalarının geçerli olduğunu gösteren bir düğüm genişletme damgası.

Olumlu geçiş : Önceden kazanılmış herhangi bir alışkanlık, beceri ya da düşüncenin aynı özellikleri taşıyan sonraki alışkanlık, beceri ya da düşüncelerin öğrenilmesini kolaylaştırması. Eskiden öğrenilen ya da yapılanın yeniden öğrenilecek ya da yapılacak olan üzerindeki kolaylaştırıcı etkisi.

Olumsuz geçiş : Önceden edinilmiş herhangi bir bilgi, beceri ya da alışkanlığın aynı türden sonraki öğrenme etkinlikleri üzerinde olumsuz etki yapması. Başka bir konuyu öğrenmek ya da başka bir işi yapmanın yeniden öğrenilecek ya da yapılacak iş üzerinde öğrenimi zorlaştırıcı etki yapması.

Öğrenmede geçiş : Önceden edinilmiş olan bilgi, beceri, anlayış, hüner ve düşüncelerin daha sonraki benzeri öğrenme çabalarını etkilemesi.

Ölümlü geçinmek : Ölmeğe hazır bir halde ömür geçirmek.

Özel düğüme geçiş damgası : Standart damga takımının çizisel damgaları yerine, üzerinde uzlaşma sağlanmış başka bir damga takımına geçiş için kullanılan bir düğüm genişletme damgası.

Sayışıma geçirilmesi : Bir işlemin yazılıklarında yer alması, sayışıma geçirilmesi.

Seçici geçirgenlik : Hücre zarının hücreye girecek bazı molekül ve iyonlar arasında bir seçim yaparak bazılarını geçirmesi, bazılarını da geçirmemesi. Selektif perméabilité. Hücre zarının hücreye girecek bazı molekül ve iyonlar arasında bir seçim yaparak bazılarını geçirmesi, bazılarını da geçirmemesi, selektif permeabilite. Özel zarların, özellikle canlı protoplazma zarının bazı sıvı parçacıkları arasında bir seçim yaparak bazısını geçirip bazısını geçirmemesi.

Seçimli geçirgenlik : Bir akışkan karışımının birleşenlerinden bir bölüğünü sızdıran, gerisim tutan bir özdeğin seçicilik özelliği.

Sergilerde geçici koruma : Sergilerde ilk kez gösterilen bulguların o sergilerde geçici olarak, sonradan kütüğe yazımı koşuluyle korunması.

Ses geçirir : Sesi tutmayan, soğurmayan (özdek).

Ses geçirir görüntülük : Arkasında bulunan sesyayardan çıkan sesi salona verebilen görüntülük çeşidi.

Ses geçirmez : Sesi geçirmeyen yapıda olan.

Ses geçirmez perde : Cam yününden ya da benzer maddeden yapılmış ses geçirmeyen perde.

Ses geçirmezleme : Bir yeri, bir aygıtı ses geçirmez duruma sokma.

Sıkıdan geçirmek : Dayak atmak.

Soytarılar geçidi : Halkı sirke çekmek için soytarıların ön planda olduğu geçit.

Su geçirmez ışıklık : Püskürtülmüş, fışkırtılmış sulardan korunmuş olarak çalışmasını sağlayacak parçaları olan ışıklık.

Sürekli geçiş : Filmin çeşitli sinema aygıtlarında aralı devinime uğramaksızın yol alması.

Şirden geçişinin mekanik tıkanıklığı : Şirden çıkışının kıl yumağı, naylon, sentetik elyaf ve paçavra gibi bağırsak taşı oluşturan yabancı maddeler, yavru zarları, taş, kum ve benzerleri küt yabancı cisimler, kaba yemler ve tümöral oluşumlar tarafından tıkanması, abomazum geçişinin mekanik tıkanıklığı.

Şişe geçidi : Fillerin şişeler üzerinde dengelenmesi.

Tahta geçiş artırımları : Padişahın tahta geçmesi nedeniyle yeniçeri ulufelerinde yapılan artırımlar.

Tahta geçiş bahşişi : Padişahların tahta geçmeleri dolayısıyle askere, ulemaya ve memurlara dağıtılan para. Aynı nedenle timar, zeamet ve görev sahiplerinden alınan vergiler.

Takas tukas geçinmek : Geçim sıkıntısı çekmek, zar zor geçinmek.

Tapu kütüğüne geçirme : Bir kimsenin, bir taşınmazın iyesi olduğunu göstermek ve tapunun konusu olan taşınmazı, başkalarının saldırısına ya da ele geçirmesine karşı korumak için, tapu, tutu ve benzerleri belgelerle araçların devletçe tutulan bir kütüğe yazılması.

Taramalı geçirmeli elektron mikroskobu : Hem yüzey yapısını hem de kesit yapısını incelemeye imkân veren bir tip elektron mikroskobu.

Taşıyıcı aracılı geçiş : İlaçların kendilerine özgül bir taşıyıcı molekül aracılığında zarlardan geçişini sağlayan etkin taşınma ve kolaylaştırılmış difüzyon olaylarına verilen ad.

Terapötik geçimsizlik : Biri diğerinin fizyolojik veya farmakolojik antagonisti olan ilaçları veya biri diğerini akut zehirlenmeye veya ölüme neden olacak derecede potansiyalize eden ilaçların aynı tedavi programında kullanılması sonucu oluşan geçimsizlik.

Ters geçiş : Alıcının düzeneğini ters yönde çalıştırarak, alıcı makaraya sarılmış filmi yeniden verici makaraya doğru devindirme. Düz geçişin karşıtı.

Titreşim geçişleri : İnfrared ışımanın absorpsiyonuna yol açan temel elektronik titreşim seviyeleri arasındaki geçişler.

Tonlu geçiş : (Resim) Aratonlar yardımıyla bir renkten öbürüne geçiş.

Toplam geçimi : Bir yaprak ya da bir bölümün sonunda toplanan değerlerin gelen yaprak ya da bölümün baş tarafına aktarılması.

Türkiye aet geçici anlaşması : Türkiye AET ilişkileri çerçevesinde tarafların ticari hükümleri uygulaması amacıyla 1 Eylül 1971 tarihinde yürürlüğe giren ve katma protokolle birlikte sona eren anlaşma. karşılığı Türkiye-AET Katma Protokolü.

Türkiye aet geçici protokolü : Türkiye-AET ortaklığının Hazırlık Dönemi'nin usullerini belirleyen ve özellikle bu dönemde Topluluğun tek yanlı olarak sağlayacağı ticari ödünleri gösteren, Ankara Antlaşması'na ek belge. karşılığı Türkiye-AET Katma Protokolü, Türkiye-AET Hazırlık Dönemi.

Türkiye aet geçiş dönemi : Türkiye-AET ortaklık ilişkileri çerçevesinde; sanayi mallarında aşamalı olarak gümrük birliğinin oluşturulmasını, tarımsal ürünlerde tercihli rejim uygulanmasını, üretim faktörlerinin serbest dolaşımının sağlanmasını, iktisat politikalarının uyumlaştırılmasını öngören ve topluluğun mali yardımlarını düzenleyen, 23 Kasım 1970 tarihli Katma Protokol’e dayanan ikinci aşama. karşılığı Türkiye-AET Hazırlık Dönemi, Türkiye-AB Son Dönem.

Üreme sezonundan mevsimsel anöstrüse geçiş : Mevsimsel anöstrüse geçiş.

Ve geçidi : Ancak tüm girişlerindeki mantıksal değişkenlerin değeri "doğru" (ya da I) olduğunda, çıkış değeri olarak "doğru" (ya da 1) veren, değilse "yanlış" (ya da 0) veren mantıksal işleç ya da çevrim öğesi.

Ya geçidi : Girişlerindeki mantıksal değişikenlerden en az birinin değeri "doğru" (ya da 1) olduğunda, çıkış değeri olarak "doğru" (ya da 1) veren, değilse "yanlış" (ya da 0) veren mantıksal işleç ya da çevrim öğesi.

Yağmur geçirmez ışıklık : Yağmurun girmesine karşı, yönetmeliğine uygun koruyucuyle donatılmış ışıklık.

Yakadan geçirmek : Evlatlığa kabul etmek.

Yan geçit : Boru üzerinde bulunan bir aygıtın arıza yapması halinde akışkanın yöneltildiği yardımcı geçit.

Yan geçit sığacı : Bir çevrimin bir yerindeki akıma, daha düşük bir çeli veren yanaşık sığaç.

Yanlamasına geçiş : Olağan alıcılarda filmin, pencere önünde yukarıdan aşağıya doğru yol almasına karşılık, bazı özel yapılı alıcılarda filmin, tıpkı Leica çeşidi fotoğraf aygıtlarındaki gibi yanlamasına yol alması durumu.

Yansıtır geçirir ayna : Üzerine çekilen özel katlar yardımıyla, görülebilir izgenin bazı renklerini geçiren geri kalanını yansıtan ayna.

Yarı geçirgen zar : Çözeltideki bazı taneciklerin geçmesine izin veren, bazılarının geçmesini engelleyen çok küçük delikleri içeren filim şeklinde olan bir zar. Kısmen geçirgen olup, özellikle küçük moleküllerin veya iyonların geçişine izin veren fakat büyük moleküllerin geçişini engelleyen zar. Sadece belirli katı maddelerin geçmesine izin veren fakat suyun rahatlıkla geçebileceği bir zar tabakası.

Yarı geçirici : Özel zarların, özellikle canlı plazma zarının su ve suda çözünmüş bazı parçacıklan geçirip bazılarını geçirmemesi. Semipermeabl. Yarı yarıya ya da kısmen geçirme; özel zarların, özellikle canlı protoplazma zarının, küçük olan su ve bazı sıvı parçacıklarını geçirip daha büyük olan diğer parçacıkları geçirmemesi.

Yasak geçiş : Öğeciksel nicem halleri arasında, nicemsel kuralları engellediği için yapılamayan geçiş.

Yasaklı geçiş : Eş bakışım yüzünden geçiş olasılığı olmayan, ancak öğecik, özdecik yapısındaki küçük bir tedirgi etkisiyle izgede gene de biraz görünebilen nicemsel geçiş.

Yatırım geçingesi : Bir kent yönetiminin, düzentasarda öngörülen gezilik, taşıt durguluğu, kent alanı, açık ve yeşil alan, kamu yapıları gibi gereksinmelerini kapsayan, bunları önem sırasına koyan ve genellikle bir yıldan uzun bir sürede gerçekleştirilebilecek yatırım giderlerini belirten geçinge türü.

Yeraltı yaya geçidi : Yol düzeyinin altında bulunan, yayaların taşıt dolaşımından korunması için yapılan, çökmelerin önlenmesi için her yanı betonla kaplanan geçit. bk. altgeçit.

Yıldırım geçişi : Bir çekimin sonunda ve bunu izleyen çekimin başında alıcının çok hızlı çevrinmesiyle görüntülerin birbirine geçmiş biçime girmesi, bulanıklaşması, seçilmez oluşundan yararlanarak gerçekleştirilen noktalama.

Yutak geçidi : Ağız boşluğuyla yutak boşluğunun ilişkisini sağlayan geçit, aditus faringis.

Yüzde geçirgenlik : T= %100 x I/Io bağıntısı ile gösterilen bir numunenin absorbe ettiği radyasyon şiddetinin bir ölçüsü.

Zehinden geçirmek : Bir an düşünmek.

Zülbiyeden geçirmek : Tülbentten süzmek.

Alt geçit : Trafik akışını kesmemek için bir yolun altından geçirilen geçit, battıçıktı, batçık.

Deniz geçişi : Denizden geçen gaz boru hattının deniz altında kalan kısmı.

Dikey geçiş : İki yıllık yüksekokullardan mezun olanların, belirli koşulları yerine getirerek fakültelerde okuma hakkı elde etmesi.

Geçici : Çok sürmeyen. Yaya, yoldan veya karşıdan karşıya geçen kimse, yolcu. Bulaşan, bulaşıcı. Kısa ve belli bir süre için olan, muvakkat, palyatif, kalıcı karşıtı.

Geçici işçi : Kısa süre için çalıştırılan kadrosuz işçi.

Geçici işçilik : Geçici işçi olma durumu.

Geçici madde : Yasa, tüzük ve yönetmeliklerde belirli bir süre için geçerli olan madde.

Geçici personel : Bir iş yerine bir yıldan daha az çalışmak üzere alınan kimse.

Geçici plaka : Motorlu taşıtlara trafiğe çıkabilmeleri için esas plaka alınıncaya kadar verilen plaka.

Geçici teminat : İhalelere katılanların yatırmak zorunda olduğu teminat.

Geçicilik : Geçici olma durumu. Muvakkatlik.

Geçiliş : Geçilme işi.

Geçilme : Geçilmek işi.

Geçilmek : Geçme işi yapılmak. Bırakmak, terk etmek.

Geçim : Geçinme işi, geçinme araçları, geçinme, maişet. Anlaşma, uyum.

Geçim derdi : Geçim sıkıntısı.

Geçim dünyası : Kişinin yaşamını sürdürebilmesi için gerekli olan şeyler bütünü.

Geçim kapısı : Yaşamak için gereken kazancın sağlandığı iş yeri.

Geçim sıkıntısı : Geçinmede çekilen güçlük, geçim derdi, geçim zorluğu.

Geçim yolu : Yaşamak için gereken kazancı sağlama aracı veya çaresi.

Geçim zorluğu : Geçim sıkıntısı.

Geçimli : Çevresindekilerle iyi geçinen.

Geçimlik : Yiyecek parası, nafaka.

Geçimlilik : Geçimli olma durumu.

Geçimsiz : Çevresindekilerle iyi geçinemeyen, kavga çıkaran, dirliksiz.

Geçimsizleşme : Geçimsiz olma.

Geçimsizleşmek : Çevresindekilerle iyi geçinememek.

Geçimsizlik : Geçimsiz olma durumu.

Geçindirmek : Geçinmesini sağlamak.

Geçinilme : Geçinilmek durumu.

Geçinilmek : Geçinme işi yapılmak.

Geçinim : Geçinme işi.

Geçinme : Geçinmek işi.

Geçinme endeksi : Belirli bir sosyal grubun ortalama yaşama düzeyini sürdürebilmesi için yapması gereken giderleri izleyen fiyat endeksi. Vatandaşların geçim gereksinimini karşılayabilmesi için yaptıkları harcamaların toplamı.

Geçinmek : Yaşamak için gerekeni sağlamak. Taslamak. Uzlaşmak, anlaşmak. Ölmek. Kendi gereksinimlerini başkalarından sağlamak.

Geçirgen : Gaz, sıvı vb.ni içinden kolaylıkla geçiren. Sıvıların geçmesine elverişli (kayaç), geçirimli.

Geçirgenlik : Bazı cisimlerin, içlerinden gaz, sıvı, akım vb. geçirme özelliği. Kayaçların, sıvıların geçebilmesine karşı elverişliliği, geçirimlilik. Saydam cisimlerin ışığı geçirme derecesi.

Geçirilme : Geçirilmek işi.

Geçirilmek : Geçirme işi yapılmak.

Geçirim : Geçirme işi.

Geçirimli : Geçirgen.

Geçirimlilik : Geçirgenlik.

Geçirimsiz : Geçirgenliği olmayan.

Geçirimsizlik : Geçirimsiz olma durumu.

Geçiriş : Geçirme işi.

Geçirme : Geçirmek işi.

Geçirmek : Geçme işini yaptırmak, geçmesini sağlamak. Bir gereksinimi eldeki imkânla karşılamak. Bir şeyi kendisine ayrılmış olan yere yerleştirmek, takmak. Zaman harcamak. Giymek, giyinmek. Birine kötü söz söylemek. Bir işi birden çok kişi üzerinde uygulamak. Bir şeyi bir yerden başka yere taşımak, nakletmek. Alışverişte aldatmak, kötü mal satmak, kazıklamak. Bir süre yaşamak, oturmak, kalmak. Herhangi bir durumu yaşamış olmak. Tespit etmek, yazmak, kaydetmek. Bir şeyi bir yandan öbür yana götürmek. Yola çıkan birini uğurlamaya gitmek, selametlemek, teşyi etmek. Etmek, yapmak. Hastalık bulaştırmak. Vurmak.

Geçirtilmek : Geçirme işi yapılmak.

Geçirtme : Geçirtmek işi.

Geçirtmek : Geçirme işini yaptırmak.

Geçiş : Geçme işi. Herhangi bir durumdaki değişme, intikal. Bir parça süresince bir tondan başka bir tona atlama. Resimde iki ayrı rengi birbirine bağlayan ara ton. Ses organlarının bir durumdan ötekine geçmesi.

Geçiş hakkı : Geçiş üstünlüğü.

Geçiş önceliği : Geçiş üstünlüğü.

Geçiş üstünlüğü : Cankurtaran, itfaiye ve güvenlik araçlarına tanınan yolu öncelikle kullanma hakkı, geçiş önceliği.

Geçişim : Geçişme işi, tedahül. Belirli bir işi yapma yeterliliğinin ilişkili veya bağlantılı başka bir işi yapma sonucunda artması, intikal. Yarı geçirgen bir zarla birbirinden ayrılmış iki sıvının karşılıklı geçerek birbirine karışması, hulul, ozmoz.

Geçişli : Nesne ile kullanılan (fiil), müteaddi: Sevmek (okuma-yı sevmek), görmek (ev-i görmek), kırmak (cam-ı kırmak), dökmek (süt-ü dökmek) gibi.

Geçişlilik : Geçişli olma durumu.

Geçişme : Geçişmek işi. Yarı geçirgen bir çeperin iki yanına yerleştirilmiş, derişikliği farklı iki sıvıdan oluşan yer değiştirme olayı, hulul, ozmoz. Moleküllerin kinetik enerjileri sebebiyle çok yoğun bir bölgeden az yoğun bir bölgeye hareketleri, difüzyon.

Geçişmek : Birbirinin içine geçip karışmak, tedahül etmek.

Geçişsiz : Nesne ile kullanılmayan (fiil), lazım: Gülmek, ağlamak, düşmek, gitmek, küsmek, barışmak gibi.

Geçiştirici : Tedavi edici etkisi olmayan, ağrı ve sızıları geçici olarak azaltan, dindiren (ilaç vb.), palyatif.

Geçiştirilme : Geçiştirilmek işi.

Geçiştirilmek : Geçiştirme işi yapılmak.

Geçiştirme : Geçiştirmek işi.

Geçiştirmek : Gereken önemi vermemek, üstünde durmadan başından savmak. Az bir zararla atlatmak, kurtulmak.

Geçit : Geçmeye yarayan yer, geçecek yer. İki dağ arasında dar ve uzun yol, derbent.

Geçit hakkı : Bir tarla, bağ bahçe vb. üzerinden ana yola, evine veya tarlasına gidebilmesi için komşu mal sahibine doğan yararlanma hakkı.

Geçit resmi : Geçit töreni.

Geçit töreni : Özel günlerde bir topluluğun belli bir yerden düzenli bir biçimde geçmesi, geçit resmi.

Gelip geçici : Sürekli olmayan, kısa süreli.

Görmüş geçirmiş : Görgülü, geçmişte iyi günler yaşamış, güngörmüş, deneyimli.

Hemzemin geçit : Kara yoluyla aynı düzeyde olan tren yolu geçidi.

Tüp geçit : Nehirlerin, kanalların, denizlerin iki yakasını su altından bağlayarak ulaşımı sağlayan yol. Büyük caddelerde yayaların karşıdan karşıya geçişini kolaylaştırmak amacıyla yolu üstten birbirine bağlayan kapalı yaya geçidi.

Üst geçiş : Bir yıldızın ufuk üzerinde en yüksek noktadan geçiş durumu, yücelim.

Üst geçit : Trafik akışını kesmemek için bir yolun üstünden geçirilen köprü biçiminde üstü açık geçit.

Yarı geçirgen : Aynı eritici içindeki iki eriyiği birbirinden ayıran ve eriticiyi geçirdiği hâlde erimiş cisimleri geçirmeyen (çeper).

Yarı geçirgenlik : Yarı geçirgen olma durumu.

Yatay geçiş : Yükseköğretimde bir okuldan eş değer başka bir okula yönetmeliklere uygun bir biçimde yapılmış olan geçiş.

Yaya geçidi : Caddelerde yayaların karşıya geçmesi için ayrılmış bölüm.

Yer geçidi : Yer altında bulunan geçit.

Diğer dillerde Geçi anlamı nedir?

İngilizce'de Geçi ne demek ? : pass