On the level türkçesi On the level nedir

  • Mertçe.
  • Dürüst.
  • Samimi.
  • Doğru yoldan.
  • Düzlükte.
  • Doğru.
  • İçten.
  • Dürüst ve gerçekçi bir biçimde.
  • Eline eteğine doğru.
  • Dürüstçe.
  • Samimi olarak.
  • Dobra dobra.
  • Dürüst ve gerçekçi olarak.

On the level ile ilgili cümleler

English: Her acting is on the level of a professional.
Turkish: Onun oyunculuğu profesyonel düzeydedir.

On the level ingilizcede ne demek, On the level nerede nasıl kullanılır?

On : Açık. İle. Esnasında. Çakırkeyif. E doğru. De. Hazır. Giyilmiş. Civarında.

The : Belirli durumlarda isimden önce kullanılır. Belirli veya spesifik bir kimse veya şeyi ifade etmek veya tanımlamak için kullanılan betimleyici (gramer). Belli bir objeyi veya kişiyi veya yeri nitelemek için kullanılır. Belgili tanımlık.

Level : Yerle bir etmek. Ölçülü. Düzeç. Seviye. Düzey. Mantıklı. Ölçülen bir niceliğin değişkene bağlı olarak değişiminde ulaştığı düzlük. Yatay. Bir aygıtın ya da cismin yatay olup olmadığını gösteren araç. Dürüst.

Be on the level : Doğruyu konuşmak. Dürüst olmak.

On the air : Yayında. Radyo tv yayında. Ünalgıda yayınlanmakta. Radyoda.

On the bias : Diyagonal. Verevine. Verev.

On the cards : Ha oldu ha olacak. Olması mümkün. Olanaklı. Eli kulağında. Olabilir. Oldu olacak. Hesapta olan. Olası. Muhtemel. Hesapta var.

 

On the average : Orta miktarda. Normal oranda. Ortalama olarak.

On the cheap : Sudan ucuza. Düşük fiyatla. Ucuz olarak. Ucuza. Çok ucuza.

On the beam : Doğru yönde. Tam. Doğru. Doğru fikirli. Doğru yolda.

İngilizce On the level Türkçe anlamı, On the level eş anlamlısı

Sözcükler, direkt olarak On the level ile ilgili eş anlamlı kelimeler olmayabilir. Kelime anlamı benzer olan sözcükler olabilirler.

Open and aboveboard : Dosdoğru.

Becomings : Göz alıcı. Yakışık alır. Cazip. Uygun. Yakışan. Yakışır. Olmak. Üzerine yakışan. Oluş.

Courageously : Cüretkarca. Yüreklice. Yiğitce. Cesaretle. Cesurca.

Honestly : Valla. Doğrusu. Doğruyu söylemek gerekirse. Hilesizce. Dürüst olmak gerekirse. Gerçekten. Samimiyetle. Aslında.

Clean hands : Suçsuzluk. Suçu olmayarak. Temiz eller. Kusursuzluk şartı. Masum olarak. Temiz vicdan (argo terim). Hilesizce. Suçsuzca. Masumiyet.

Around : Etrafında. Her yanına. Etrafına. Çevresinde. Yaklaşık. Geriye. Sularında. Çevresine. Etrafta.

Fairly : Dosdoğru. Yansızca. Büsbütün. Dürüst bir biçimde. Adeta. İyice. Tam olarak. Safça. Adilce. Epey.

To be quite honest about it : Tüm kalbiyle. O konuda son derece dürüst olmak. Senin ve benim aramda. Eğer bir an için açıkça konuşacaksak.

Authentics : Sahih. Asıl. Güvenilir. Gerçek. Hakiki. Özgün. Orijinal. Sahici. Sıhhat.

Deeper : Derin. Keskin. Esrarlı. Pes. Koyu. Şiddetli. Dalgın. Yürekten. Karışık. Tok (ses).

On the level synonyms : direct, decent, dinkum, sincerely, at heart, conches, in plain english, in earnest, conch, candids, downright, deeply, with all my heart, accurate, faithfully, hardily, according to cocker, man to man, dove like, companionable, companionably, forthrightly, guilelessly, foursquare, freely, levelly, bluntly, deepest, roundly, outright, forthright, cosy, as well.