Pronoun türkçesi Pronoun nedir

  • Adıl.
  • Kişilerin ve canlı cansız ad grubundaki varlıkların yerini tutma, onları işaret veya soru yolları ile temsil etme görevi yüklenmiş olan ad soylu kelime türü. şahıs gösteren ben, sen, o, bunlar, şunlar, onlar, şahıs zamirleri, dönüşüklülük gösteren kendim, kendin, kendi, kendisi, kendimiz, kendiniz, kendileri zamirleri; bu, şu, o, bunlar, şunlar, onlar işaret zamirleri; biri, birisi, başkası, herkes, kimse vb. belirsizlik zamirleri; hangisi, kim, ne, neyi, neden vb. soru zamirleri gibi türleri vardır.
  • Zamir.
  • İlgi adılı.
  • Gramer alanında kullanılır.

Pronoun ile ilgili cümleler

English: The Portuguese pronoun "eu" came from Latin "ego".
Turkish: Portekizcedeki "eu" zamiri Latince "ego" dan gelmiştir.

English: Ali carefully pronounced the words.
Turkish: Ali kelimeleri dikkatlice telaffuz etti.

English: I don't know why the English pronoun "I" always appears with a capital letter.
Turkish: İngilizce "I" zamiri neden hep büyük harfle görünüyor bilmiyorum.

English: Ali doesn't know how to pronounce my name properly.
Turkish: Ali ismimi doğru dürüst nasıl telaffuz edeceğini bilmiyor.

English: "How do you pronounce the sign @ in this language?" "at"
Turkish: "Bu dilde @ işaretini nasıl telaffuz ediyorsunuz?" "Et"

 

Pronoun ingilizcede ne demek, Pronoun nerede nasıl kullanılır?

Demonstrative pronoun : İşaret zamiri. Gösterme adalı. Bir objeyi gösteren zamir (gramer). Somut ve soyut nesneleri işaret etme, gösterme yoluyla karşılayan kelime. bugün türkçede kullanılan işaret zamirleri bu, şu, o (teklik) bunlar, şunlar, onlar (çokluk)'dır: şu var ki, yanmış bir parmağın soğuk suda bir an için bulunduğu rahatlık parmak sudan çekilince acıyı misillerle büyütmüş olarak geri getirecektir (n. fazıl kısakürek, aynadaki yalan, s. 145). bunlar bizim akıl erdirebileceğimiz meseleler değil (n. fazıl kısakürek, göst. e., s. 186). bu adeta hastayı kudurttu (p. safa, şimşek, s. 287). bunu bilmeyi çok isterdim. vb. Gösterme adılı.

Impersonal pronoun : Özeniş belirsiz olan zamir (gramer). Belirsizlik zamiri. Belirsiz zamir.

Indefinite pronoun : Belgisi adıl. Belirsiz zamir. Belli bir şeye atıfta bulunmayan zamir (gramer). Belgisiz zamir. Kişileri veya nesneleri belirsiz olarak temsil eden zamir: bazısı, bazıları, başkası, biri, biriniz, birkaçı, birçoğumuz, hepsi, herkes, hepimiz, hiçbiri, hiçbiriniz, kimse, kimisi, insan, adam vb. daha kimse odununu alamamış, bir çare bulamamıştı (r. h. karay, memleket hikayeleri, s. 86). hiçbirisi bu işte beni dinlemiyorlardı (a. h. tanpınar, saatleri ayarlama enstitüsü, s. 92). bir başkası mübarek’in böyle yer değiştirmelerinin, misafirliğe gitmelerinin sık sık vaki olup olmadığını sordu (g. e. s. 160). hepsi ona büyülenmiş gibi bağlı ve hepsi de bu yüzden azçok biçare idiler (g. e. s. 163). bugüne kadar bana kimse gelmedi. insan bir hatır sorar. vb. Belgisiz adıl. Belirsiz adıl. Belirsizlik zamiri.

 

Interrogative pronoun : Soru zamiri. Yerini tututuğu varlığı soru yoluyla temsil eden zamir, kim? ne? zamirleri: karaoğlan, yarım ağızla, başını çevirmeden karşılık verdi. yani de ona uyarak, yarım ağızla: — ne içeceksin? diye sordu (t. buğra, yarın diye bir şey yoktur, s. 45). o zamandan beri neler oldu, sen benden iyi biliyorsun! yalnız sana sormak isterim ki, bundan sonra ne olacak? (y.k. karaosmanoğlu, erenlerin bağından: okun ucundan, s.64). aziz dost, bülbül şeyda ise gül perişandır. kim kime rahmedecek? (y. k. karaosmanoğlu, göst.e., s. 49). iyelik ekleri ile genişletilmiş soru sıfatları da soru zamiri olarak kullanılır: hangisini beğendiniz? kaçıncısını deniyorsunuz? ne kadarından vazgeçiyorsunuz? vb. bk. ve krş. soru sıfatı. Soru adılı.

Personal pronoun : Kişi adılı. Şahıs zamiri. Dilbilgisinde söz söyleyen, kendisine söz söylenen ve kendisinden söz edilen kişilerin yerini tutan kelime. türkçede şahıs zamirleri şahıslar için ben, sen, o; çokluk şahıslar için biz, siz, onlar kelimeleridir.

Reflexive pronoun : Söz içinde yapılan işin yapana döndüğünü anlatan ve şahıs kavramını pekiştirerek belirten kendi zamiri. bu zamir iyelik ekleri alarak bütün şahısları karşılar: kendim, kendin, kendi, kendisi; kendimiz, kendiniz, kendileri: sen bu işi kendin başarmalısın bugüne kadar kendisinden herhangi bir haber çıkmadı gibi. Dönüşlü adıl. Dönüşlü zamir.

Possessive pronoun : Mülkiyet zamiri. İyelik zamiri. İyelik adılı.

Pronounce absolution : Bir günahkarın allah tarafından affedildiğini söylemek (papaz).

Relativ pronoun : Kendisinden önce gelen bir kelime veya kelime grubunun yerini tutan ve yerini tuttuğu kelime veya kelime grubu ile kendisinden sonra gelen açıklayıcıyı birbirine bağlayan far. ki zamiri: konya’da bir ağaç vardır ki dökülmez yaprakları (a. n. asya, bir bayrak rüzgar bekliyor, s. 160). o insanlar ki, renkli, silik (o. veli kanık, bütün şiirleri, s. 1686). – vallahi bu o kadar karışık ve zor bir sistemdir ki, size ayrıntıları ile açıklayamam (y. b. bakiler, üsküp’te kosova’ya, s. 171). hissediyor ki, bir tarafı can çekişir ve ölürken, her tarafına bedel başka bir tarafı canlanmakta, dirilmektedir (n. fazıl kısakürek, aynadaki yalan, s. 59). ben ki bursa’yı o kadar severim, sanatımın ve iç hayatımın bütün bir tarafını bu şehre borçluyum (a. h. tanpınar, yaşadığım gibi, s. 209). dediler ki, bin derde deva bu mübarek sudur (y. k. karaosmanoğlu, erenlerin bağından, iki amanın sözleri, s. 106). dünyanın başka yerlerinde öyle memleketler vardır ki, düzenini periler kurdu zannedersiniz (y. k. karaosmanoğlu, göst. y.). bu işler o kadar zordur ki, gecenizi gündüzünüze katmadan başarıya ulaşamazsınız. vb. Bağlama zamiri.

Pronounce : Ayıtmak. Resmen bildirmek. Bildirmek (kararı). Telaffuz etmek. İlan etmek. Duyurmak. Fikrini söylemek. Bildirmek. Söylemek. Tefhim etmek.

İngilizce Pronoun Türkçe anlamı, Pronoun eş anlamlısı

Sözcükler, direkt olarak Pronoun ile ilgili eş anlamlı kelimeler olmayabilir. Kelime anlamı benzer olan sözcükler olabilirler.

Action noun : Kılış adı. Bir durumu, bir oluş ve kılışı ad olarak anlatan ve fiillerden -mak, -ma, -ış / -uş, -ıcı / -ucu vb. eklerle kurulan ad: oku-mak, oku-ma, oku-y-uş, yaz-mak, yaz-ma, yaz-ış, bak-ıcı, gel-ici, gid-ici vb. örnekler: sükut, onları düşünür; acımak onlara ağlar… (a. n. asya, kubbeler: bulutlar, s. 14). bu beklenmeyen bitişiyle çocuk için tabii bir şey olan masal uydurma bu küçük yazıda bütün bir kompozisyon oluyor (a. h. tanpınar, yaşadığım gibi, s. 417). kitaptan korkmak, insan düşüncesinden korkmak, insanı kabul etmemektir (a. h. tanpınar, göst. e., s. 58). pervin kitabını iki avucu arasında asabi bir kavrayışla sıkarak salondan çıktı (p. safa, şimşek, s. 45). bu kuvvet kuruntusunun kendini kuvvetli sanışın sadece o delikanlılık yaşlarına has bir aldanış olduğunu kabul etmek istemiyordu (t. buğra, yalnızlar, s. 46). bütün bu girişlerin, dolandırmaların ne için olduğunu şimdi hepsi de anlamıştı (t. buğra, göst. e., s. 211).

Adjectival construction : Somut, soyut adları ve kavramları çeşitli yönleriyle nitelemek veya belirtmek maksadıyla ve ona bağlı sıfatın tamlama dizilişinde oluşturduğu söz grubu. bu dizilişte sıfat tamlayan, sıfat tarafından nitelenen veya belirtilen ad tamlanan görevindedir: evet, pekala biliyorum ki, bir gün ben her şeyi bırakıp bu küçük yola dalarsam onun bittiği yerde bütün saadet ve hasretlerimi, eski yaşanmış rüyalarımı bulacağım, temiz, yepyeni, mesut bir adam olacağım (a. h. tanpınar, abdullah efendinin rüyaları: bir yol, s.123). bu kötü günlerinde gülsüm’e bir ana gibi bakıyordu (r.n. güntekin, kızılcık dalları, s.29). tahir ağa, bugüne kadar üç nesil yetiştirmişti (r. n. güntekin, göst.e., s.29). sonra kızgın, dumanlı bir grup oldu; ezan sesleri arasında kısık, uyuşuk lambalar birer birer yanıp kasabayı kasvetli bir gece sardı (r.h.karay, memleket hikayeleri: şeftali bahçeleri, s.33). ben bu rüyayı on yedi yaşımda iken görmüş ve onu senelerce şehir şehir, sokak sokak aramış, daha ilk karşılaşmamızda, göğsüm daralarak: “işte bu odur!” demiştim (t. buğra, yarın diye bir şey yoktur, s. 35) vb. Sıfat tamlaması.

Demonstrative pronoun : Gösterme adalı. Gösterme adılı. İşaret zamiri. Bir objeyi gösteren zamir (gramer). Somut ve soyut nesneleri işaret etme, gösterme yoluyla karşılayan kelime. bugün türkçede kullanılan işaret zamirleri bu, şu, o (teklik) bunlar, şunlar, onlar (çokluk)'dır: şu var ki, yanmış bir parmağın soğuk suda bir an için bulunduğu rahatlık parmak sudan çekilince acıyı misillerle büyütmüş olarak geri getirecektir (n. fazıl kısakürek, aynadaki yalan, s. 145). bunlar bizim akıl erdirebileceğimiz meseleler değil (n. fazıl kısakürek, göst. e., s. 186). bu adeta hastayı kudurttu (p. safa, şimşek, s. 287). bunu bilmeyi çok isterdim. vb.

Reciprocal pronoun : İşteş adıl.

Ablative : Den halindeki. Ergiyen. Ayrılma hali. Ablatif. İsmin -den hali. Aşınan. Buharlaşan. Çıkma durumu. Çıkışlık hal.

Accent intensive : Söz içinde çoğu zaman vurguyu üzerinde taşıyan hecenin daha şiddetli vurgulanmasıyla, bir maksadın, bir duygunun daha iyi belirtilmesini sağlayan vurgu: yazlığa bu hafta mı taşınıyor sunuz? hayır, gele ıcek hafta; bu sevimsiz olaylar karşısında adamcağız ımahvoldu; bu gayretler yapıldı ama sonuç olarak ıhiçbir şey getirmedi; ıamma da yaptınız, dedi, siz hiç hasta görmediniz mi? vb. Pekiştirme vurgusu.

Adjektive : Sıfat. Somut ve soyut ad ve kavramları niteleme, belirtme, yer gösterme, sayı gösterme, sorma gibi çeşitli yönlerden vasıflandıran, sınırlayan kelime türü: doğru imla, ağır yük, uzun yol, ince iş, güzel fikir, hünerli kişi, doru at, kızıl elma, bin bir dert, tek yol, o zaman, bu durum; hangi iş vb. sıcacık, ışıltılı günü bekliyordu (y. kemal, ortadirek, s. 190). tekmil otların taze, yeşil, gıcır gıcır kokusuyla kokuyordu (y. kemal, göst, e., s. 191). taşbaşoğlunun keskin, umutlu gözleri teker teker üstündeydi (y. kemal göst.e, s. 301). tenha, sessiz yollarda yürür, yürürüm (p. safa, biz insanlar, s. 181). mavi duman, bir bilek damarı gibi kabartılı ve sıcak dudaklarından çıktı (s. faik, bütün eserleri 1, s. 69). biz de mükemmel bir yalancı olduk arkadaş! (k. tahir, esir şehrin insanları, s. 298). bazen bir kaç hafta fazla, bir kaç gün fazla yaşamak işleri nasıl da alt üst ediyor (k. tahir, göst. e., s. 322). hacer! — ha bak, gelirken benim o uzun yeşil ipek başörtümü de getir (m.n. sepetçioğlu, çardaklı bacı, s. 96) vb.

Accidence : Sarf usul ve prensipleri. Bükün. Çekim. Yapım ve çekim sırasında kelime köklerinin farklı biçimlere girmesi şeklindeki kırılma olayı. büküm; arapça, almanca, ingilizce, rusça gibi sami, cermen ve islav dillerine özgü bir olaydır: ar. ketebe «yazdı» kökünün kütibe «yazıldı», yüktebü «yazılır», yüktebune «yazılırlar», litükteb «yazıl!»; katebu «mektuplaştı, yazıştı», katibun «yazan, katip», mektubun «yazılmış şey, mektup» mektebun «mektep okul» şekillerine girmesi; almanca sehen «görmek», sah «gördü», gesehen «görmüş, görülmüş»; ing. to write «yazmak» wrote «yazdı», written «yazmış, yazılmış» gibi. Morfoloji. Yapıbilim. Tasrif. Büküm.

Active verb : Etken eylem. Öznesi belli olan, öznesiyle kesin ilişkisi bulunan ve herhangi bir çatı eki almamış olan fiil: o hızlı yürüdü, ben kaçtım. (p. safa. şimşek, s. 23). büyük babam esrarlı şeyleri çok severdi (p. safa, göst. y.). asırlarca birbirlerinin kanlarını emen, gözlerini oyan insanlar, kol kola oynadılar. doğan hürriyet güneşini alkışladılar (ö. seyfettin. harem, eshab-ı kehfimiz, s. 12). tanyeri nerdeyse ağaracaktı. dağlar kül rengi bir aydınlığın içinde kapkara yükseliyordu. (t. buğra, dönemeçte, s. 5). durmak zamanı geçti, çalışmak zamanıdır. (t. fikret) vb. karşıtı edilgen fiil’dir. bk. etken çatı. Etken fiil.

Active voice : Aktif ses. Aktif çatı. Etken çatı. Düz çatı. Yüklemin belirttiği işin özne tarafından doğrudan doğruya yapıldığını gösteren eksiz fiil çatısı, yalın çatı: ak-, belir-, biç-, eski-, duy-, kurtul-, kısal-, sabahla- vb. fiiller özneleri ve çekimli durumları ile birer etken çatı oluştururlar: arka sokaktaki dere bu yıl hiç kurumadı, hep aktı. hava (özne) karardı ve akşam oldu. kayıkçılar, (özne) kayığı kıyıya çektiler. şiddetli rüzgar (özne) ağacın dallarını kırdı. ömrümüz boyunca emek sarfettiniz. bir aralık böyle uyurken müthiş bir gürültü ile uyandım (özne: ben, h.z. uşaklıgil, kırk yıl ı, s. 41). o (özne) hızlı yürüdü, ben (özne) kaçtım (p. safa, şimşek, s. 23). büyük bakan (özne) esrarlı şeyleri çok severdi (göst.e., s. 23) vb. karşıtı edilgen çatı’dır.

Pronoun synonyms : function word, closed class word, anaphoric pronoun, relative pronoun, ablaut, accent of group, demonstrative, personal pronoun, pronouns, abstract noun, adams apple, accentuation, action verb, accusative, actif.

Pronoun ingilizce tanımı, definition of Pronoun

Pronoun kelimesinin İngilizce - İngilizce çevirisi (English to English) : A word used instead of a noun or name, to avoid the repetition of it. The personal pronouns in English are I, thou or you, he, she, it, we, ye, and they.