Toes türkçesi Toes nedir

  • Ayak baş parmankları.
  • Burun takmak (çorap, ayakkabi vb.).
  • Ayak ucuyla vurmak.
  • Golf sopasıyla vurmak.
  • Tekme atmak.
  • Ayak parmakları ile dokunmak.

Toes ile ilgili cümleler

English: My toes are numb.
Turkish: Ayak parmaklarım uyuşmuş.

English: My toes are getting numb.
Turkish: Ayak parmaklarım uyuşuyor.

English: There is no feeling in my toes at all.
Turkish: Ayak parmaklarımda hiç his yok.

English: My toes are frozen.
Turkish: Ayak parmaklarım dondu.

English: Ali bent down and touched his toes.
Turkish: Ali eğildi ve ayak parmaklarına dokundu.

Toes ingilizcede ne demek, Toes nerede nasıl kullanılır?

Toes just off the floor : Parmaklar hafif kalkık. Dansçının yere basarken ayak parmaklarını yukarı kaldırarak duruşu.

Toes sideways : Açılı duruş. Topuklar bitişik, ayak uçları bir ayak genişliğinde açık duruş.

Two toes congo eel : İki soluklu. Kuyruklu iki yaşamlılar (urodela) takımının, iki soluklugiller (amphiumidae) familyasından, 90 cm kadar uzunlukta, mavi kara renkli, kuzey amerika'da yaşayan bir amfibyum türü.

Running on toes : Vücudun ağırlığını ayak uçlarına verip bu dar dayanak yüzeyinde yaylanarak koşma. Ayak uçlarında koşma.

Square toes : Köşeli ayak ucu olan (ayakkabılarda). Bağnaz. Eski kafalı. Geri kafalı.

 

French fried potatoes : Patates kızartması. Patates cipsi. Cipslik patates. Cips. Pomfrit patates.

Ghettoes : Yahudi mahallesi. Geto. Azınlık mahallesi.

Boiled potatoes : Haşlanmış patates.

Does the meal come with potatoes : Porsiyon patates ile birlikte mi geliyor.

Walking on toes : Vücudun ağırlığını salt ayak uçlarına vererek bu dar dayanak yüzeyinde yürüme. Ayak uçlarında yürüyüş.

İngilizce Toes Türkçe anlamı, Toes eş anlamlısı

Sözcükler, direkt olarak Toes ile ilgili eş anlamlı kelimeler olmayabilir. Kelime anlamı benzer olan sözcükler olabilirler.

Fling : Deneme. Düşünmek. Ani hareket etmek. Fırlatmak. Çılgınça zaman. Yaymak. Fırlamak. Atış. Savurmak. Sallamak.

Submarine : Denizaltı ile ilgili. Denizaltında yetişen. Denizaltı. Denizdibi. Su altında seyredebilen taşıt. Denizaltı gemi. Denizaltı ile saldırmak. Denizaltında olan. Denizin altında olan.

Spurns : Burun kıvırarak geri çevirmek. Tepmek. Geri çevirmek. Küçümseyerek reddetmek. Hiçe saymak. Hor görerek reddetmek. Elinin tersiyle itmek. Reddetmek. Hakaretle reddetmek.

Toe : Ayak parmağı. Ayak ucu. Ayak başparmağı. Burun takmak (çorap veya ayakkabı vb'ne). Parmak. Ayak parmak uçlarının oluşturduğu dar dayanak yüzeyi. Ayakkabıda burun.

Turn : Dönüştürmek. Çevirmek. Sapma. Varmak. Hastalık nöbeti. Heyecan. Burkmak. Faydalanmak. Şok.

Kick in : (yorgunluk vb) çökmek. (uyuşturucu vb.) etkisini göstermek. Payına düşeni ödemek. Bağışta bulunmak. Para verme. (hap vs.) patlamak. Bağışlamak. Sonuç vermeye başlamak. Ölmek.

Flip : Çıldırmak. Çılgına dönmek. Çevirmek. Çevirmek (sayfa, disk). Kafayı çizmek. Fiske vurmak. Çevirmek (sayfa veya disk vb). Balatayı sıyırmak. Aklını kaçırmak.

 

Sky : Hava sahası. Yükseğe atmak. Gözerimi üzerine kapanan, sonsuz yarıçaplı mavi kubbe; bu kubbenin iç yüzü. Asuman. Gök. Sema. Topa çok hızlı vurarak havalandırmak. Gökyüzü. Hava. Kubbe.

Spurned : Hiçe saymak. Reddedilmiş. Reddetmek. Geri çevirmek. Tepmek.

Lag : Gerileme. Geri. Tahta kaplamak. Herhangi bir olayın gerçekleştiği an ile o olaya ilişkin verilerin sağlanması, algılanması, yasama ve yürütme işlemlerinin gerçekleştirilmesi arasında geçen zaman. krş. veri gecikmesi, algılama gecikmesi, yasama gecikmesi, yürütme gecikmesi. Oyalanmak. Gerilik. Yalıtım malzemesi ile kaplamak. Geride olma. Geri kalmak. Duraklama.

Toes synonyms : toss back, throw back, give the boot, kick, spurning, pitch, toeing, give a kick, spurn, boot, tootsies, kicking.