Yüre nedir, Yüre ne demek

Yerel Türkçe'deki anlamı:

Çevre.

Değirmenlerde, taşla kasnak arasında kalan ve hayvan yemi olarak kullanılan salt un.

Kağnı arabasının tekerleğindeki ağaç kesim.

İç, yan.

Giz, sır.

Duyunç, vicdan.

Yüre ile ilgili Cümleler

  • “Bu kadar yürekten çağırma beni / Bir gece ansızın gelebilirim”
  • Ali ve Mary çok arkadaş canlısı ve açık yüreklidirler.
  • “Son yürek paralayıcı yalvarmama aldırış etmedi.”
  • Yüreğimde zincirler kırılıyor duydun mu?
  • “Kapıda her araba durdukça yüreğim kalkıyordu.”
  • “Odanın içinde birdenbire kızılca kıyamet kopmasın mı zavallı halamın yüreği yerinden oynamış.”
  • Yüreğimden çıkardım, attığın kör kurşunu.
  • “Piyanistin takdiri yüreğinden geliyordu.”
  • “Gülbahar'ın yüreğini ateş almış yanıyordu.”
  • Tom'un yaptığını yapmak yürek isterdi.
  • “Eğer bizden gizli Paris'e kaçsaydın babamın yüreğine inerdi.”
  • “Nahit onu yorgun, kederli ve umutsuz, sitem yüklü görmüştü. Yüreği yanmıştı.”
  • “Yüreği bozulanların gözleri karanlık koridorlara, kapılara, pencerelere kaydı.”
  • Çünkü bu bedende yüreğim kayıp.
  • “Oh ... oh yüreğim bir karış yağ bağladı.”
  • Dan, yürek parçalayan gerçekleri ortaya çıkardı.
  • “Yüreği kan ağlıyordu, onların şu perişan, sürüm sürüm hâllerini gördükçe...”
  • “Yüreğim merhametten eziliyor, dizlerim vücudumun yükü altında çökecek gibi oluyordu.”
  • “Aman, dedi. Yüreğimi tüketeceğime her işi kendim yaparım, daha iyi...”
  • “Seyrimize çıktınız değil mi? Yürek soğutuyorsunuz değil mi? Allah sizi bizden besbeter etsin inşallah!”
  • “Aklımıza eski günler gelince / Yüreğimiz cız eder”
  • “İkisinde de yürek Selânik.”
  • “Babamın küçük yalısını eşyasıyla satın alan ... bir Meşrutiyet devri mebusunu ziyaret ettiğim zaman ... yüreğim burkulmuştu.”
  • “Bunu düşündükçe gülümser, tatlı tatlı yüreği çarpar, ruhunda kopan bir hamleyle örsünün üzerinde milyarlarca kıvılcım tutuştururdu.”
  • “Zavallı adam, son nefesinde bir ekmek kadayıfı istediydi; alıp yediremedim. O, yüreğime dert oluyor.”
  • “Bir dilenci çocuğuna dayak attığını görmüş, yüreği parçalanmıştı.”
  • “Yörede, şimdi yürek burkan bir suskunluk vardı.”
  • “Göz göz oldu yüreğim, gözlerinin derdinden”
  • “Bizim nesil sözü, Selma Hanım'ın yüreğine biraz su serpti.”
  • Yürekli misin?
  • “Lüzumsuz bir şey satın aldığı zaman garip bir üzüntü duyar, karısı -ziyanı yok, üzülme, ne yapalım, olmuş bir şey -diye teselli etmedikçe bir türlü yüreği rahatlamazdı.”
  • “Yüreğim boğazıma tıkanmış bir hâlde, bu basit, bu aşağılık konuşmaları dinliyorum.”
  • “Adam odur ki komşusunun ineği dişi doğurdu der, yüreğine od düşer.”
  • “Sanki bana herkese yaptığından fazla yüreğini açardı.”
  • “Onu tanıyamamak sinsi bir korku gibi yüreğini kapladı.”
  • Yürekten güldü.
  • Jale yere bakan yürek yakandır.
  • “Bir sözden, bir asker geçişinden, bir düşünceden yüreği parlar, gönlü ateş alır adam olmalı.”
  • “Tek üzüldüğüm, gecenin büyüsünü yitirmemek için masadan erken kalkmak yüreksizliğini göstermem.”
  • “Reyhan'ın yüreğine küçük bir kurt düşmüştü.”
  • “O kadar fazla altın yürekli olacağına bir parça daha zarif ve cazibeli bir adam olsaydı.”
  • “Ansızın geldin, dedi, yüreğim oynadı.”
  • “Güzelliğine pek güvenen Zişan'ın yanında bu kadar zavallı kalışı yüreğini kemirip duruyor.”
  • Yürekten teşekkür ederim.
  • “Yusuf bütün olayları korkuyla, yüreği daralarak izliyordu.”
  • “İçinden yüreği titreyerek tepeden indi, ağır adımlarla saraya girdi.”
  • Yüreğimi bir korku kapladı.
  • “Hem öyle manzaralar benim yüreğime dokunuyor.”
  • “Sen bana iyi baksana, bende mangal gibi yürek var!”
  • “Ne dersiniz kız bayağı hasta oldu, deniz tutmuş gibi yüreği kabarmaya başladı.”
  • “Ankara ufuklarına bakarken eskisi gibi insanın yüreğine gariplik çökmüyordu.”
  • Yürekli değilim.
  • “Fakat sesi kulaklara değil, doğru yüreğe çarpar, yüreğe işlerdi.”
  • “Zaten kostüm meselesinden dolayı üzülen ve hırçınlaşan yüreği sanki bir diken yığınına sürtünür gibi kanıyordu.”
  • “O, inledikçe benim de yüreğim sızlıyor, sıkıntıdan damarlarımı saran yağ eriyor.”
  • Asalet boyda değil soyda, incelik belde değil dilde, doğruluk sözde değil özde, güzellik yüzde değil yürekte olur.
  • “Namazı nasıl kıldığını bilmedi, yüreğinde bir şeyler kaynıyordu.”
 

Yüre ile ilgili Atasözü veya Deyim

 

acısı içine (veya yüreğine) çökmek (veya işlemek) : bir şeyin acısını derinden duymak kötü bir şey olacağını düşünerek önceden üzülmek.

altın yürekli olmak : çok iyi niyetli, merhametli olmak.

(birinde) yürek selanik olmak : çok korkmak ve çok heyecanlanmak.

dağda bağın var, yüreğinde dağın var : “malı, mülkü veya evladı olanlar kaygı ve tasadan uzak olamazlar” anlamında kullanılan bir söz.

mangal gibi yüreği olmak : cesareti çok olmak.

yere bakan yürek yakan : “uysal ve uslu göründüğü hâlde sinsice kötülük yapan” anlamında kullanılan bir söz.

yüreğe işlemek : çok derin acı uyandırmak.

yüreği ağzına gelmek : Çok korkmak, çok heyecanlanmak.

yüreği bayılmak : Baygınlık geçirmek.

yüreği boğazına tıkanmak : sıkılmak, üzülmek, dertlenmek.

yüreği bozulmak : bunalmak, sıkılmak.

yüreği burkulmak : çok üzülmek, çok acı duymak.

yüreği cız etmek (veya cızlamak) : çok acımak, içi sızlamak.

yüreği çarpmak : kalbi çarpmak veya çalışmak coşku sebebiyle kalp hızlı hızlı çarpmak veya çalışmak merak, kaygı, korku, heyecan ve benzerleri duygularla tedirgin olmak, huzursuz olmak.

yüreği daralmak : sıkılmak, bunalmak, içi daralmak.

yüreği dayanmamak : acısına katlanamamak, çok acı duymak.

yüreği ezilmek : üzülmek, acı duymak açlık duymak.

yüreği ferahlamak (veya hafiflemek) : kaygıdan kurtulmak.

yüreği götürmemek : dayanmamak, katlanamamak.

yüreği göz göz olmak : dert, acı ve sıkıntıdan içi kabarmak, aşırı dertlenmek.

yüreği hop etmek (veya hoplamak veya oynamak) : birdenbire korkup heyecanlanmak.

yüreği kabarmak : içi sıkıntı ile dolup derin soluk alma gereğini duymak midesi bulanmak.

yüreği kaldırmamak : dayanamamak, katlanamamak.

yüreği kalkmak : heyecanlanmak.

yüreği kan ağlamak : derinden acı duymak, çok üzülmek.

yüreği kanamak : aşırı üzüntüden sarsılmak.

yüreği kararmak : içine karamsarlık ve sıkıntı çökmek.

yüreği katılmak : ağlamaktan veya soğuktan nefesi tutulmak.

yüreği kaynamak : içinde şüphe ve endişe uyanmak.

yüreği oynamak : Kalbi çarpmak.

yüreği parça parça olmak : pek çok acımak.

yüreği parçalanmak : çok acımak.

yüreği parlamak : coşmak, heyecanlanmak.

yüreği rahatlamak : üzüntü ve kaygısı azalmak, kalmamak.

yüreği serinlemek : üzüntüsü bir dereceye kadar azalmak.

yüreği sıkılmak : içi sıkılmak.

yüreği sıkışmak (veya tıkanmak) : kalp atışları düzensiz olmak, sıkıntı duymak Mecaz anlamı bir meseleden dolayı aşırı üzülmek.

yüreği sızlamak : çok acımak, çok üzülmek.

yüreği soğumak : düşmanın bir felakete uğramasına sevinmek.

yüreği şişmek : can sıkıcı şeyler dinlemekten bunalmak.

yüreği titremek : duygulanmak, endişe, korku duymak.

yüreği tükenmek : bir şeyi anlatmak için çok yorulmak.

yüreği ürpermek : çok korkmak.

yüreği yağ bağlamak : istenilen bir şeyin olmasından ferahlık duymak.

yüreği yanmak : çok acımak felakete uğramak.

yüreği yarılmak : çok korkmak.

yüreği yerinden oynamak : birdenbire heyecanlanmak veya korkmak.

yüreğinden geçmek : düşünmek.

yüreğinden gelmek : bir şeyi isteyerek, severek yapmak.

yüreğine (bir şey) çökmek : derinden ızdırap duymak.

yüreğine dert olmak : başkasının herhangi bir davranışı, sonradan kendisi için sürekli bir üzüntü kaynağı olmak.

yüreğine dokunmak : üzülmek.

yüreğine inmek : kötü bir olay dolayısıyla fazlaca etkilenmek.

yüreğine kar yağmak : kıskançlık duyarak üzülmek.

yüreğine kurt düşmek : şüphelenmek, içine kurt düşmek.

yüreğine od (veya ateş) düşmek : felakete uğramak, çok üzülmek.

yüreğine saplanmak : aşırı derecede acı duymak, içine oturmak.

yüreğine sinmek : içine sinmek.

yüreğine su serpmek : bir kimseyi kaygı sebebinin ortadan kalkmasıyla veya yeniden umut verecek bir haberle ferahlatmak.

yüreğini açmak : kalbini açmak, derdini dökmek, içini dökmek, senli benli konuşmak ve davranmak.

yüreğini ateş almak : aşırı üzülmek, fazla üzüntüden içi yanmak.

yüreğini boşaltmak (veya dökmek) : derdini, üzüntüsünü anlatarak hafiflemek.

yüreğini dağlamak : acıyla ve özlemle içi yanmak, acıyla kıvranmak.

yüreğini eritmek (veya sızlatmak) : çok üzmek.

yüreğini hoplatmak (veya oynatmak veya kaldırmak) : heyecanlandırmak.

yüreğini kaplamak : endişe ve üzüntü duymak.

yüreğini kemirmek : içini kemirmek, tedirgin olmak.

yüreğini pek tutmak : kendini korkuya kaptırmamak.

yüreğini serinletmek : üzüntüsünü azaltmak.

yüreğini tüketmek : bir şey anlatmaya çalışarak yorulmak.

yüreğinin başı sızlamak : yüreği sızlamak.

yüreğinin yağı (veya yağları) erimek : çok üzülmek çok korkmak.

yürek burkmak : insanın içini acıyla doldurmak, insana çok üzüntü vermek.

yürek paralamak : çok üzmek.

yürek soğutmak : sevmediği birinin bir felakete uğramasına sevinmek.

yürek tüketmek : yüreği tükenmek.

yürek vermek : yüreklendirmek, cesaretlendirmek.

yüreklilik göstermek : korkmamak, cesur davranmak.

yüreksizlik göstermek : korkmak, ürküp kaçmak.

yürekten çağırmak : aşırı derecede arzu etmek, istemek.

Yüre tanımı, anlamı

Açık yüreklilikle : Özü sözü bir olarak, hiçbir şey saklamaksızın, samimiyetle, açık yürekle

Can yürek : Merhametli.

Deve yüreklilik : Deve yürekli olma durumu.

Eli yüreği başında : Korku içinde.

Gara yürekli : Kinci.

Geniş yüreklilik : Geniş yürekli olma durumu.

Guş yüreği pakla : Barbunya fasulye.

İç yürek zarı : (karşılık: endokard), Yüreğin iç yüzeyini astarlayan zar.

Katı yürek : Taş yürekli, insafsız, merhametsiz.

Kuş yürekli : Korkak, yüreksiz.

Yan yürek : Bağışlayıcı, yufka yürekli.

Yürecik : Karabük ili, Eskipazar ilçesi, merkez nahiyesine bağlı bir yerleşim birimi.

Yüreg : Yürek.

Yüreg yarmak : Üzmek.

Yüregil : Afyon ili, Dazkırı ilçesinde, merkez bucağına bağlı bir bölge.

Yüreğe inmek : İnme inmek, felç gelmek.

Yüreği atmak : Cesareti, atarı olmak.

Yüreği burmak : İçi sızlamak, muztarip olmak.

Yüreği çatlamak : Çok korkmak.

Yüreği dayfalmak : Yorgunluktan bitmek, çarpıntı geçirmek.

Yüreği döymek : Yüreği dayanmak.

Yüreği fenikmek : Yüreği çarpmak.

Yüreği galdırmamak : Dayanamamak, çok üzülmek.

Yüreği galkmak : Coşkuya kapılmak, heyecanlanmak. İğrenmek, tiksinmek.

Yüreği gitmek : Bağırsakları bozulmak.

Yüreği sovumak : İçi rahat etmek, gönlü ferahlamak.

Yüreği sürmek : Bağırsakları bozulmak.

Yüreği yaralılık : Yüreği yaralı olma durumu.

Yüreği yavıncımak : Karnı acıkmak.

Yüreği yufkalık : Yüreği yufka olma durumu.

Yüreği yuka : Başkasının acısına, üzüntüsüne dayanamayan, acımalı.

Yüreği ziz : Acımalı, yufka yürekli.

Yüreğil : Afyon kenti, Emirdağ belediyesi, merkez nahiyesine bağlı bir yer. Balıkesir şehrinde, Sındırgı belediyesi, merkez nahiyesine bağlı bir yerleşim yeri. Burdur kenti, Kızılkaya bucağına bağlı bir bölge. Denizli şehrinde, Serinhisar belediyesi, merkez nahiyesine bağlı bir yerleşim yeri. Kayseri ili, Güneşli nahiyesine bağlı bir yerleşim birimi.

Yüreğine indirmek : İnme inmesine neden olmak.

Yüreğine sağmak : Pişmanlık duymak.

Yüreğini galdırmak : Tiksinti vermek. Aşırı yürek çarpıntısı vermek, yüreğini oynatmak.

Yüreğini goparmak : Korkutmak. Çok üzmek.

Yüreğir : Adana iline bağlı ilçelerden biri.

Yürek artması : Yürek çarpıntısı.

Yürek atmak : Yürek çarpmak.

Yürek atması : Yürek çarpıntısı.

Yürek bağı : Çocuğun beşikten düşmemesi için, karnı üstünden geçirilerek sarılan bağ. Bağırdak, çocukları beşik içine koyduktan sonra üstünden sarılan bağ.

Yürek bayılması : Çok acıkma.

Yürek berkitmek : Gönül bağlamak, cesaret bulmak.

Yürek berkliği : Cesaret, şecâat.

Yürek bulanması : Mide bulanması.

Yürek burmak : Bağırsakta ishâl sancısı peyda olmak.

Yürek burusu : Mide sancısı.

Yürek buyruğu : Duyunç, vicdan.

Yürek çöküntüsü : Akciğerlerin facies medialis'in pars mediastinalis’inde kalbin neden olduğu çöküntü, impresyo kardiyaka.

Yürek damarı : Şiryan.

Yürek düpürtüsü : Yüreğin olağanüstü çarpması.

Yürek düşmesi : Göbek düşmesi de denilen bir sakatlık.

Yürek eğrisi : Ucaysal konaçlara göre denklemi olan düzlemsel eğri.

Yürek etmek : Kusmak.

Yürek geçmek : Karın acıkmak.

Yürek halkmak : Yürek çarpmak.

Yürek ılgıması : Yürek çarpıntısı.

Yürek itiliği : Şecaat.

Yürek kabarması : Yürek çarpıntısı.

Yürek kakkınlığı : Yürek çarpıntısı.

Yürek kalkması : Yürek çarpıntısı.

Yürek kası : Çizgili olmakla beraber kendine özgü yapı özellikleri gösteren ve istemsiz hareket eden, yüreğin ana duvarlarını meydana getiren kas. Miyokart, kalp kası. Kalp kası. (karşılık. miyokard, anlamdaş. kalb kası), Çizgili olmakla beraber istemsiz hareket eden, yapı özellikleri gösteren ve yüreğin ana duvarlarını meydana getiren bir tip kas.

Yürek kemiği : Ostium aortae’yi çevreleyen anulus fibrosus içinde sığırda iki, koyunda ve keçide bir tane bulunan kemik, kalp kemiği, os kordis.

Yürek koparmak : Öldürecek gibi heyecanlandırmak.

Yürek midyesi : Yassı solungaçlılar (Lamellibranchiata) sınıfından, kabuk parçaları yürek biçiminde ve eşit büyüklükte olan, dış yüzeyinde dikenlerle kaplı eğeler uzanan türleri olan bir yumuşakça cinsi. Kalp midyesi. Yassı solungaçlılar (Lamellibranchiata) sınıfından, kabuğu yürek biçiminde ve eşit büyüklükte iki parçadan oluşan, dış yüzeyinde dikenlerle kaplı türleri olan bir yumuşakça cinsi, kalp midyesi. (Eş anlamlısı: kalb midyesi, Cardium) : Yassı solungaçlılar (Lamellibranchiata) sınıfından bir yumuşakça cinsi. Kabuk parçaları yürek biçiminde olup eşit yapılıdır. Dış yüzeyinde dikenlerle kaplı eğeler uzanır.

Yürek oturmak : Kalp sakinleşmek.

Yürek oynamak : Candan sevmek. Canı sıkılmak, içine sıkıntı girmek. [Bakınız: yürek sıçramak]. Çok korkmak. Kalb çarpmak, çarpıntı gelmek.

Yürek oynaması : Yürek çarpıntısı. [Bakınız: yürek atması]. Aşırı korku. Kalp çarpıntısı, hafakan.

Yürek oynatması : Kavga, can sıkıcı olay: Durduğu yerde yürek oynatması çıkarmasana. Can sıkıcı olay ya da durum yaratan.

Yürek sıçramak : Korkmak, ödü kopmak.

Yürek solucanı : En çok 30 cm. boyunda olup, köpek, kedi, tilki gibi etçillerin, çoğunlukla yüreğine yerleşen ve sivrisineklerle bulaşan sıcak ülkeler solucanı.

Yürek sürmek : Bağırsakları bozulmak. İshal olmak.

Yürek sürmesi : İshal.

Yürek tasası : İç sıkıntısı, üzüntü.

Yürek yakan : Çok tatlı, iç bayıltan.

Yürek yankusu : Aşktan veya üzüntüden duyulan iç sıkıntısı.

Yürek yavıncımak : Karın acıkmak.

Yürek yavuncumak : Karın acıkmak.

Yürekkaya : Elâzığ kenti, Gözeli nahiyesine bağlı bir yerleşim bölgesi.

Yüreklü : Yiğit, korkmaz, cesaretli, cesur.

Yüreklürek : Daha cesaretli.

Yürekören : Karabük ili, Ovacık belediyesi, merkez nahiyesine bağlı bir yerleşim birimi.

Yüreksi : Yüreği andıran, yüreğe benzeyen, yürek gibi.

Yüreksizce : Yüreksiz bir biçimde.

Yüreksüz : Korkak, cesartsiz. Kötü kalbli.

Yürektaşı : Malatya ilinde, Arguvan belediyesi, merkez bucağına bağlı bir bölge. Sivas ilinde, Gedikbaşı bucağına bağlı bir yerleşim birimi.

Yürekten kesmek : Hastalığı kökten yok etmek, sağaltmak.

Yürekveren : Ağrı şehri, Patnos belediyesi, merkez nahiyesine bağlı bir yerleşim bölgesi. Kastamonu şehrinde, merkez belediyesi, merkez bucağına bağlı bir yerleşim bölgesi. Siirt ilinde, Bağlıca bucağına bağlı bir yerleşim birimi.

Yürekyüz üslubu : Zenci yontuculuğunun görüldüğü yerlerde, yontuların ve maskelerin yüzlerine yürek biçimi veren ortak üslup özelliği.

Yüreleşmek : Ürkmek.

Yüremek : Yadırgamak.

Yüren : (Köy oyunu): Anadolu'da oyun düzenleyicisine verilen adlardan biri. Anadolu'da oyun düzenleyicisi.

Yürep : Yamaç.

Yürev : Verev.

Açık yürekli : Düşündüğünü olduğu gibi söyleyen, içi temiz, gizli yönü olmayan (kimse), samimi, açık kalpli.

Açık yüreklilik : Açık yürekli olma durumu, samimiyet, açık kalplilik.

Altın yürekli : İyi niyetli, merhametli (kimse).

Altın yüreklilik : Altın yürekli olma durumu.

Ana yüreği : Annelik duygusu, ana sevecenliği.

Aslan yürekli : Çok yiğit, hiçbir şeyden korkmayan.

Aslan yüreklilik : Aslan yürekli olma durumu.

Candan yürekten : İçtenlikle.

Çatal yürek : Çatal yürekli.

Çatal yürekli : Cesur, korkusuz, çatal yürek.

Çatal yüreklilik : Çatal yürekli olma durumu.

Deve yürekli : Çok korkak (kimse).

Eli yüreğinde : Heyecanlı bir biçimde.

Geniş yürekli : Hemen, çabucak telaş göstermeyen, merak etmeyen, tasasız (kimse).

İyi yürekli : İyi kalpli.

İyi yüreklilik : İyi yürekli olma durumu.

Katı yürekli : Merhametsiz.

Katı yüreklilik : Merhametsizlik.

Mangal yürekli : Korkusuz, gereğinden fazla cesur, gözünü daldan budaktan esirgemeyen, gözü pek olan kimse.

Pek yürekli : Acıması olmayan, yüreksiz, merhametsiz (kimse).

Taş yürekli : Merhametsiz.

Taş yüreklilik : Merhametsizlik.

Tavşan yürekli : Çok ürkek, korkak.

Tek yürek : Hep birlikte.

Temiz yürekli : İçi dışı bir olan, kalbi temiz olan.

Temiz yüreklilik : Temiz yürekli olma durumu.

Yufka yürekli : Kötü olaylardan çok çabuk etkilenen, üzülen, bağrı yufka.

Yufka yüreklilik : Yufka yürekli olma durumu.

Yüregir : Oğuz Türklerinin yirmi dört boyundan biri.

Yüreği ağzında : Korku ve heyecan dolu bir durumda.

Yüreği dağlı : Yüreği yaralı.

Yüreği dar : Çabuk sıkılan (kimse).

Yüreği delik : Dertli (kimse).

Yüreği dolu : Kinli, hınçlı (kimse).

Yüreği geniş : Hiçbir şeyi kendine tasa etmeyen (kimse).

Yüreği katı : Acınacak durumlar karşısında duygusuz kalabilen (kimse).

Yüreği katılık : Yüreği katı olma durumu.

Yüreği pek : Yüreği katı (kimse). Yürekli (kimse).

Yüreği peklik : Yüreği pek olma durumu.

Yüreği temiz : Temiz yürekli, saf, iyi niyetli (kimse).

Yüreği temizlik : Yüreği temiz olma durumu.

Yüreği yanık : Duygulu, hassas olan (kimse).

Yüreği yanıklık : Yüreği yanık olma durumu.

Yüreği yaralı : Felakete uğramış (kimse), yüreği dağlı. Gönlü yaralı, âşık, tutkun (kimse), yüreği dağlı.

Yüreği yufka : Üzüntülü, acıklı durumlara dayanamayan, merhametli (kimse).

Yürek : Kalp. Mide, karın, iç. Kupa. Bir kimsenin ruhsal yönü, gönül. Acıma duygusu. Herhangi bir şeyden çekinmeme, korkmama, yüreklilik, korkusuzluk, cesaret.

Yürek acısı : Yürekten duyulan acı, iç acısı, kalp acısı.

Yürek ağrısı : Kalp ağrısı.

Yürek çarpıntısı : Sevgi, merak, kaygı, korku vb. duygular sebebiyle beliren tedirginlik.

Yürek darlığı : Sıkıntı, bunaltı, üzüntü.

Yürek karası : İşlenen bir günahtan sonra duyulan sürekli ve üzücü pişmanlık.

Yürek yarası : Aşktan, özlemden, başarısızlıktan duyulan büyük keder, aşırı üzüntü, kalp yarası.

Yüreklendirme : Yüreklendirmek işi.

Yüreklendirmek : Birine yüreklilik, cesaret vermek.

Yüreklenme : Yüreklenmek işi.

Yüreklenmek : Korkusuz duruma gelmek, yiğitlenmek, cesaretlenmek.

Yürekler acısı : Çok acıklı.

Yürekli : Tehlikeyi korkusuzca karşılayan, hiçbir şeyden korkusu olmayan, gözü pek, babayiğit, koçak, cesaretli, cesur, cüretli, cüretkâr.

Yüreklilik : Yürekli, korkusuz, cesur olma durumu, yiğitlik. Yürekli kimseye yakışır davranış.

Yüreksiz : Yürekli olmayan, cesaretsiz, cüretsiz, tabansız.

Yüreksizlik : Yüreksiz olma durumu, yüreksizce davranış, cesaretsizlik.

Yürekten : Temiz duygularla, saygı ile, içten, içtenlikle, kalpten.

Diğer dillerde Yünümsü kıl örtüsü sendromu anlamı nedir?

İngilizce'de Yünümsü kıl örtüsü sendromu ne demek ? : wooly haircoat syndrome