Asters türkçesi Asters nedir

Asters ile ilgili cümleler

English: I have lived with several Zen masters, all of them cats.
Turkish: Birkaç Zen üstadıyla birlikte yaşadım, hepsi de kediydi.

English: A string of disasters struck the region.
Turkish: Bir dizi felaket bölgeyi vurdu.

English: I used to collect coasters.
Turkish: Eskiden bardak altlıklarını toplardım.

English: Earthquakes and floods are natural disasters.
Turkish: Depremler ve seller doğal felaketlerdir.

English: Dogs have masters. Cats have staff.
Turkish: Köpeklerin efendileri var. Kediler kadroya sahip.

Asters ingilizcede ne demek, Asters nerede nasıl kullanılır?

Bandmasters : Bando şefi. Bando yönetkeni.

Blasters : Ateşleyici. Püskürtme için kullanılan makine. Patlatıcı. Patlatma için kullanılan makine. Püskürtücü. Patlatmak için kullanılan makine. Patlatman. Püskürtme için kullanılan makine (örneğin, kum püskürtme aleti). Yok edici. Saldırıcı.

Boasters : Taşçı keskisi. Kabadayı. Palavracı. Atıcı. Geniş keski. Övünen kimse. Geniş taşçı kalemi.

Broadcasters : Yayımcı. Radyo spikeri. Yayın yapan (radyo ve televizyon terimi). Radyo istasyonu. Yayın yapan (radyo, televizyon). Televizyoncu. Yayıncı. Tohum saçma makinesi.

 

Burgomasters : Belediye başkanı. Hollanda ve almanya'da belediye başkanı.

Bushmasters : İri zehirli yılan.

Easters : Doğulular.

Concertmasters : Konser maysteri. Bir orkestranın öncülük eden kemancısı. Orkestra şefi ünvanından hemen sonra gelen ile orkestranın yardımcı lideri.

Coasters : Tahta peynirlik. Kabotaj gemisi. Bardakaltı. Koster. Altlık. İki kulplu şarap bardağı. Bardak altlığı. Kabotaj yapan gemi. Kıyı boyunca işleyen ticari gemi. Kızak.

Casters : Hafif vinç. Dökme kabı (sirke, yağ vb). Küçük tekerlek. Dökmeci. Dökümcü. Dökme kabı (sirke, yag vb). Biberlik. Tuzluk. Küçük tekerlek (mobilyaya takılan). Mobilya tekerleği.

İngilizce Asters Türkçe anlamı, Asters eş anlamlısı

Sözcükler, direkt olarak Asters ile ilgili eş anlamlı kelimeler olmayabilir. Kelime anlamı benzer olan sözcükler olabilirler.

Corrupt : Bayağı. Bozulmuş. Kötüleştirmek. Ahlaksız. Yiyici. -e rüşvet yedirmek. Rüşvetçi. Baştan çıkarmak. Bozmak (dili). Kötü yola sürüklemek.

Fertilise : Fertilize. Gebe bırakmak. Tohumlamak. Döllemek. Verimlileştirmek. İlkah etmek. Verimli kılmak. Hamile bırakmak. Gübrelemek. Bereketlendirmek.

Break down : Bölmek. Yıkmak. Çökmek. Kendinden geçmek. Duygularını kontrol edememek. Baskıya dayanamamak. Arıza meydana gelmek. Ruhen yıkılmak. Yıkılmak. Parçalamak.

Gelatinize : Jelatine çevirmek. Jelatin haline getirmek. Jelatinlemek. Jelatinleşmek. Jölelemek. Jelatine dönüştürmek.

Develop : Ün kazanmak. Açınmak. Belirtici yıkama. Gelişme göstermek. İmara açmak. Banyo etmek. Gelişmek. Açınım yapmak. Harekete geçmek. Açıklamak.

 

Neutralize : Etkisiz hale getirmek. Nötr hale getirmek. Etkisiz duruma getirmek. Nötrleştirmek. Tarafsız kılmak (hukuk). Etkisizleştirmek. Tesirsiz bırakmak. Tarafsız kılmak. Yansızlaştırmak. Nötrlemek.

Insulate : Ayrı tutmak. İzolasyon yapmak. Korumak. Ayırmak. Yalıtmak. İzole etmek. Yalıtım yapmak. Tecrit etmek. İzolasyon.

Rationalise : Verimlileştirmek. Mantıklı kılmak. Örgütlemek. Mantığa uygun kılmak. Ussallaştırmak. Rasyonelleştirmek. Bahane bulmak. Akla uygun olarak düzenlemek. Rasyonel sayıya çevirmek. Rasyonalize etmek.

Fatten up : Şişmanlatmak.

Blear : Kamaştırmak. Çapaklı. Göz vb sulandırmak. Sulandırmak (göz). Yaşartmak (göz). Uykulu. Donuk. Karartmak.

Asters synonyms : intransitivize, mythicise, devilise, devilize, uniformise, internationalise, acetylize, mythologise, take a firm stand, plasticise, transitivise, slenderise, detransitivise, denationalise, deconcentrate, spice up, bolshevise, renormalise, destress, deodorise, isomerise, lifehack, dissonate, unsubstantialise, professionalise, constitutionalise, revolutionize, sensibilize, paganize, sensify, demythologise, colorise, automatise.

Asters zıt anlamlı kelimeler, Asters kelime anlamı

Decelerate : Hızı azalmak. Hız kesmek. Yavaşlamak. Hız azaltmak. Yavaşlatmak.

Dissimilate : Farklı olmak. Farklılaştırmak. Farklı yapmak. Farklı sesler çıkarmak. Bir kelimede birbiriyle ilgili iki sesi atlamak (sesbilim). Farklılaşmak.

Focus : Odağı ayarlamak. Odak. Bir merceğin ya da yuvarsal aynanın asal ekseni üzerinde, çok uzakta bulunan bir kaynaktan bu eksene koşut olarak gelen ışınların, mercekten geçtikten ya da aynada yansıdıktan sonra, bu asal eksen üzerinde kırıldıkları ya da yansıdıkları nokta. Deprem ocağı. Merkez. Odaklama. Fokus. Odaklama eylemi. Seçikleştirmek amacıyla görüntüyü odak noktasına düşürmek için alıcı merceğinde yapılan düzeltme. Yakınsayan ışınların kesişme noktası (gerçek odak), ya da ıraksayan ışınların kaynaklanır göründüğü nokta (sanal odak).

Asters antonyms : orientalise, denationalise, odourise, deconcentrate, de iodinate, demulsify, de ionate, detransitivize, personalise, occidentalise, complicate, tire, brighten, destabilize, better, wet, odorize, nationalize, transitivize, demythologize, stabilise, awaken, cool, stiffen, stabilize, depersonalise, assimilate, decrease, centralize, activate, deoxidise, desensitize, accelerate, decontaminate, occidentalize, worsen, orientalize, increase, beautify, decentralise, dirty, dehydrogenate, hydrogenate, personalize, clarify, emulsify, concentrate, magnetise, dry, deoxidize, qualify, invalidate, dehumanize, inactivate, sensitize, sharpen, sensitise, strengthen, scramble, inflate, empty, decentralize, enable, demilitarise, heat, dull, darken, demilitarize, discolor, thin, centralise, clutter, magnetize, naturalize, loosen, rejuvenate, destabilise, depersonalize, nationalise, cause to sleep, denationalize, unstring, weaken, demagnetise, fill, quieten, begin, clean, deflate, simplify, wrong, disable, discharge, validate, tune, denazify, demagnetize, denaturalize, unscramble, mythologize, order, criticize.