Köpü nedir, Köpü ne demek

Yerel Türkçe'deki anlamı:

Öküz.

Köpü ile ilgili Cümleler

  • O kendini yanan mumlarla çevrili köpük banyosuna daldırdı.
  • Bu, diş macunu değil, yüz temizleme köpüğü!
  • Sinirden köpürüyorum.
  • Köpük bir anda kayboldu.
  • Bira çok köpürür.
  • Ali sinirden köpürüyor.
  • Hayat bir sabun köpüğü gibidir.
  • Deniz beyaz köpüklüydü.
  • Ağzı öfkeden köpürdü.
  • Ali köpüklü su raftingine gitti.
  • Kahvemi üstünde bol köpüklü severim.

Köpü ile ilgili Atasözü veya Deyim

köpük gibi : beyaz, hafif ve köpük görünümlü.

Köpü kısaca anlamı, tanımı

Ağaç köpüğü : Ağaç zamkı

Ay köpüğü : Geceleri ay ışığında bulunduğu söylenen bir çeşit taş.

Deniz köpüğü : Hlk. Mürekkep balığının sırtındaki kemiksi tabakadan veya deniz kabuklarından elde edilen tuz. Marangozlukta kullanılan hafif, beyaz taş.

Köpüç : Çamaşır tokacı. Tokaç.

Köpüg : Köpük.

Köpük : Sabun, deterjan vb.nin suda erimesinden oluşan beyaz kabarcık. Çalkanan, kaynatılan, mayalanan, yukarıdan dökülen sıvıların üzerinde oluşan hava kabarcıkları yığını. Yapay olarak elde edilen, yumuşak ve esnek dolgu gereci. Gaz ve buharların sıvı katmanları ile kuşatılmasından oluşan yığın. Hayvanların, bazı kez de insanların ağzında görülen salyamsı kabarcıklar. Harmanda ekin saplarını çekip dağıtmaya yarayan ucu eğri tarım aracı. Bir iktisadi varlığın cari fiyatının, gelecekte yükseleceği beklentisiyle olması gereken düzeyin çok üzerine çıkması durumu. karşılığı istikrar bozucu spekülasyon. Gaz ve buharların sıvı katmanları ile kuşatılmasından oluşan dizge. Çok küçük boyutlu gaz kabarcıklarının bir sıvı fazda dağılması ile oluşan heterojen karışım. Genellikle bir sıvı içinde, asıltı durumunda bulunan gaz kabarcıklarının oluşturdukları nesne.

 

Köpük elması : Sonbaharda yetişen kırmızı renkli, ekşimsi, dayanıklı bir çeşit elma.

Köpük giderici : Bir ortamda yüzey gerilimini artırarak köpük oluşmasını önleyen özdek.

Köpük hücresi : Lipit içeren ve vakuollü sitoplazması olan makrofaj veya histiyosit, foam hücresi.

Köpük oluşturucu : Sıvı veya katı gıdalarda gaz fazının bağdaşık dağılımını sağlayan madde.

Köpük otları : Bir, iki veya çok yıllık, çoğunlukla toprak altı gövdeleri etli veya pullu olan, otsu, su üstü veya kara bitkileri.

Köpük önleyiciler : Köpük oluşumunu engelleyen maddelerin genel adı, silikonlar.

Köpük taşı : Çok hafif, köpük gibi, süngere benzer, delikli taş. Sünger taşı.

Köpük yuva : Labirentli balıkların suyun yüzeyinde oluşturdukları hava kabarcıklarının içine yumurtalarını yerleştirdikleri yuva, kabarcık yuvası.

Köpüklü fermantasyon timpanisi : Birincil işkembe şişkinliği.

Köpüksüz : Köpüğü olmayan, köpüklenmemiş.

Köpüler : Manisa ili, Yarbasan nahiyesine bağlı bir yerleşim birimi.

Köpüme : Yaşlı kadınların giydikleri dikişli hırka.

 

Köpümek : Yorgan, şilte yatak gibi şeyleri kalın ve aralıklı, sıkıca dikmek. Hırka ve yorgan gibi şeyleri aralıklı dikmek.

Köpür : Ağaçtan ağaca geçmekte kullanılan merdiven.

Köpürcek : Mürekkep balığı. Sabun gibi suda köpüren bir çeşit ot.

Köpürcük : Sabun gibi suda köpüren bir çeşit ot. [Bakınız: köpürcek]. Köpük.

Köpürebilme : Köpürebilmek işi.

Köpürebilmek : Köpürme imkânı veya olasılığı bulunmak.

Köpürge : (Mimarlık) bk. tonoz.

Köpürköz : Korla dolu mangal. İyice yanmış ateşle dolu (ocak, mangal, soba).

Köpürlü : Çankırı kenti, Kurşunlu ilçesinde, merkez bucağına bağlı bir yerleşim birimi.

Köpürmeg : Ateş çok alevli yanmak.

Köpürtken : Çöven, Şam çöveni.

Köpürük daşı : Çok hafif, köpük gibi, süngere benzer, delikli taş.

Köpüş : Çamaşır tokacı. Maşrapa.

Köpüşken : Bulgur ununa pekmez, bal ya da şeker katılarak yapılan bir çeşit tatlı.

Köpüyh : Köpük.

Köpüz : Durgun kirli suda yüzeyi kaplayan katman.

Sabun köpüğü : Sabun ve sudan oluşan köpük.

Sut köpüğü gibi inmek : Öfkesi geçmek.

Yağ köpürmesi : Genellikle, su bulaşımı sonucu ortaya çıkan, su verme yağlarının köpürmesi olayı.

Kıza köpüre : Çok kızarak.

Köpükleniş : Köpüklenme işi.

Köpüklenme : Köpüklenmek işi.

Köpüklenmek : Üstü köpük bağlamak.

Köpüklü : Köpüğü olan, köpüklenen.

Köpüleme : Köpülemek işi.

Köpülemek : Şilte, yastık, yorgan vb.ni kalın ve aralıklı, sıkıca dikmek.

Köpürgen : Gerekli gereksiz, hızlı, aralıksız ve bıktırıcı biçimde konuşan.

Köpürme : Köpürmek işi.

Köpürmek : Köpük yapmak, köpük oluşmak, köpük çıkararak kabarmak. Gerekli gereksiz, aralıksız ve bıktırıcı konuşup durmak. Çok kızmak, birdenbire öfkelenmek, feveran etmek. Ekşiyip köpüklenmek.

Köpürtme : Köpürtmek işi.

Köpürtmek : Köpürmesini sağlamak.

Köpürtüş : Köpürtme işi.

Köpürüş : Köpürme işi.

Pekmez köpüğü : Pekmez kaynatılırken kazanın üzerinde oluşan tatlı köpük.

Tıraş köpüğü : Tıraş olmayı kolaylaştıran özel hazırlanmış köpük.

Diğer dillerde Köprümahmuzu anlamı nedir?

İngilizce'de Köprümahmuzu ne demek ? : spur