Kesi nedir, Kesi ne demek

Kesi; Dil bilgisi yönünden Türkçe'de isim olarak kullanılır.

  • Kesilmiş yer

Yerel Türkçe'deki anlamı:

Ortaklık, yarıcılık : Tarlayı kesiye verdim.

Çamaşır.

Giysi, elbise.

Ucu eğik baston, sırık.

Kesi ile ilgili Cümleler

  • “Nasıl sol elimle sağ elimi kesip biçeceğim?”
  • Ben kendimi kesinlikle farklı hissediyorum.
  • “Bizim bacınınsa yüzü kireç kesildi.”
  • “Doktor muayenesine gitmek için aldığı her randevunun ardından korkudan iştahı kesiliyordu.”
  • “Ve gün battığı zaman artık Gülbahar'ın hâli kalmamış, elden ayaktan kesilmişti.”
  • “... ağzım kupkuru kesildi.”
  • “Kız utancından kıpkırmızı kesilmiş.”
  • “Boks merakından çok sonra güreşe merak sardı, güreş âşığı kesildi.”
  • “Sabık komiserin sahiden bir komisermiş gibi tavır aldığı anlarda kadın kuzu kesilirdi.”
  • Ben kendimi kesinlikle aptal hissettim.
  • “Salonun içinde kimse kımıldayamadı. Hepsi olduğu yerde dondu. Taş kesildi.”
  • “Bir kere tadına varanlar, yine ondan ver diye başıma balta kesiliyorlar.”
  • “Olayların ardı arası kesilmez. Hepsi birbirini kovalar.”
  • “Yazdığın mektuplar, yaptığın itiraflar, anlattığın sırlar cümleten başına bela olur sonradan.”
  • “İnsan bir garip nesnedir. Bir korku atlattıktan sonra bülbül kesilir.”
  • “Lakin sonra mandalın gürültüsü, kanadın gıcırtısını duyunca hemen yerine donmuş, yatmış, kalıp kesilmişti.”
  • “Yüzüm nasıl bir hâl aldı bilmiyorum fakat ateş gibi kesildiğini iyi biliyorum.”
  • Ali kesinlikle etkilendi.
  • “Başkalarının rahatlık saydığı işlerde sıkıldım, sinir kesildim.”
  • “Sağ olup da bu hâli görseydi, o anda külçe mi kesilirdi acaba, yoksa oynatıverir miydi?”
  • Kesinlikle onu asla tekrar yapmayacağım.
  • Ali kesinlikle hiçbir şey yapmadı.
  • “Öteki çocuklar mum kesilmişler, sahte bir sessizlikle birer disiplin modeli olmuşlardı.”
  • Kesinlikle bir şey bilmiyorum.
  • “Gece kandili birdenbire sönmüş, oda zifiri karanlık kesilmişti.”
  • “Ana oğul Leman'ın gözlerini sildiler, kızcağızın başında pervane kesildiler.”
  • “Nefesi daralıyor, yüzü kızarıyor, böğrüne bir ağrı giriyor ve yol ona gittikçe uzuyordu.”
  • “Oysa ben karımı hatırlatacak her şeyden kurtulmak, yaşamımın ona ait bölümünü kesip atmak istiyordum.”
  • “Dumanlar gözlerimi yakıyor, görüş gücüme kesiklik veriyor.”
  • Kesinlikle utanç vericiydi.
  • “Yaşlı imiş ... çoktan erkekliği kesilmiş.”
  • Gidiş gelişin ardı hiç kesilmiyor.
  • “Yer bakır gök demir kesilmiş, günlerden beri deniz karış karış aranmış, balık yoktur.”
  • “Bir tıkırtı, bir ayak sesi duyar mıyım diye kulaklarımı açıp pürdikkat kesildim.”
  • Kesinlikle hiçbir fikrim yok.
  • “Sanki bütün dünyada ses seda kesilmişti.”
  • “Şuracıktan şuracığa yürüyemedim. Dizlerim kesiliverdi.”
  • “'İki Dulun Kocası' adlı bir taklitli güldürü oynanmış ve Nerval'in gözünde büyümüş büyümüş, alyon kesilmiştir.”
  • “Çöp tenekeleri modernleşip metal sandıklara dönüşünce bu zavallıların çöp tenekelerinden de kısmeti kesildi.”
  • “Zaman zaman iddiacılığını da bırakamazdı, bu böyledir diye kesip atardı.”
  • “O mirasın ağırlığı altında ezilip susacaklarına, bir de ülkemizde insan haklarının avukatı kesilmiyorlar mı cin ifrit oluyorum.”
  • Ali kesinlikle aç görünüyordu.
  • “Zavallı Reşat Efendi kendisinden başkaları için âdeta bir bela kesilmişti.”
  • Fakat o, bu gece sahiden canavar kesilmiş.
  • “Naci, dikkat kesilmiş bütün davranışlarımı izliyor.”
  • “Çok kızgın bir fikir çarpışmasının üzerine gelmişim, kulak kesildim.”
  • “Arzuma karşı konulunca ifrit kesildiğimi pek iyi bildiğinden ses çıkarmadı.”
  • Kesinlikle korkacak hiçbir şeyin yok.
  • “Bu hâli biraz yapmacık da olsa şimdi ben de şaşırmış, elim ayağım buz kesilmişti.”
  • “Bu tatlı sohbetin arasında kapı çalındı, lakırtıları bıçak gibi kesildi.”
  • “Çok uzak yerlerden geldim, ayaklarımın dermanı kesildi.”
  • Fiyatların yükseleceği kesin.
  • Kesinlikle Tom'u rahatsız eden bir şey var.
  • “Neyzen hicaz bir taksime başladı; bu koca yeri dolduran yüzlerce insan birden tıs kesildi.”
  • “Heyecandan dudakları titriyordu ve benzi sapsarı kesilmişti.”
  • “Sonra, artık takati kesilmiş gibi kendini bıraktı.”
  • “Görmediniz mi, adını söyleyince herkes put kesiliyor.”
  • “Kaskatı kesilmiş vücudu, suyun hafif akıntısına uyarak yavaş yavaş uzaklaştı.”
  • “Herkesin çevresinde saygılı bir pervane kesildiği bu huzurlu ortamda, bu genç kızın sıcak ilgisini hissetmek...”
  • “Şu dakika yalnız bu memleketin değil, bütün insanlığın düşmanı kesilmişti.”
  • “Benim dört çeşit insan karşısında iflahım kesilir.”
  • “İçimde elim bir boşluk, aşk ve hayat ortasında derin bir yalnızlık hissiyle bütün uykum acı ve zehir kesildi.”
  • “Artık açıkça mahallenin başına dert olmaya başlamış.”
  • Odadaki atmosfer kesinlikle soğuktu.
  • “İki güzel filmin arkasından peş peşe on tane moloz film sıralanınca insanın nefesi kesiliyor.”
 

Kesi hakkında bilgiler

 

Kesi, Uygur Türkler'ince 11. yüzyıla doğru Çin'de dokunan çok ince kalite ipek duvar halılarına verilen ad. Basit bir tezgahta çok ince ipekten atkı ve çözgü iplikleriyle dokunmuştur. Elde kalan çok sayıda parça, resimlerden alınmış kuş ya da çiçek motifleriyle süslüdür.

Kesi ile ilgili Atasözü veya Deyim

altın tutsa toprak olur (veya altına yapışsa elinde bakır kesilir) : giriştiği işlerde büyük talihsizliklere uğrayan kimsenin durumunu anlatan bir söz.

alyon kesilmek : zenginlik taslamak.

ardı arası kesilmemek : aralıksız olarak gelmek.

ardı kesilmemek : arkası gelmemek, tükenmemek.

aslan kesilmek : aslan gibi güçlü ve cesur duruma gelmek.

ateş gibi kesilmek : beklenmedik bir olay karşısında öfke sonucu kanı beynine sıçramak.

ateş kesilmek : çok kızgın davranışlarda bulunmak, ateş püskürmek sonradan çok çalışkan, hareketli ve becerikli olmak.

ayağı yerden kesilmek : ayağı yere değmez olmak bir taşıta binip yaya yürümekten kurtulmak Mecaz anlamı çok mutlu olmak.

barut kesilmek (veya olmak) : çok öfkelenmek.

başına balta kesilmek (veya olmak) : sürekli istemek, ısrar etmek, inat etmek.

başına bela olmak (veya kesilmek) : sıkıntı vermek, tedirgin etmek, musallat olmak.

başına dert olmak (veya kesilmek) : bir kimse veya olay, sıkıntı vermek.

bela kesilmek : birisine sıkıntı ve eziyet vermek, musallat olmak.

bembeyaz kesilmek (veya olmak) : beklemediği bir durum karşısında beti benzi atmak.

bıçak gibi kesilmek : söz, konuşma, sohbet birden bitmek, duruvermek.

bıçak suyu kesiyor : “çok körleşmiş” anlamında kullanılan bir söz.

bir sürçen atın başı kesilmez : “şimdiye kadar sizi memnun etmiş olan kişi bir kez yanlış iş yaptığında kendisine hemen ağır ceza verilmemelidir” anlamında kullanılan bir söz.

(bir şey) abanoz kesilmek : sertleşerek dayanıklılığı artmak kirden dolayı matlaşmak, rengini kaybetmek.

(bir şeyin) arkası kesilmek : tükenmek, son bulmak.

(bir şeyin) aşığı kesilmek : tutku durumuna getirmek.

(birinde) hoşafın yağı kesilmek : söyleyecek söz, verecek karşılık veya yapacak bir şey bulamayacak bir duruma düşmek.

(birini) kesintiye almak : biriyle sezdirmeden alay etmek.

(birinin) başına kahya kesilmek : olur olmaz her işine karışmak.

buz kesilmek : şaşılacak, üzülecek bir durum karşısında donakalmak.

bülbül kesilmek : bir etki veya baskı altında çokça konuşmak.

canavar kesilmek : hırçınlaşmak, canavar gibi olmak.

cin ifrit olmak (veya kesilmek) : son derece kızmak, öfkelenmek.

çakı suyu kesiyor : bıçak suyu kesiyor.

dermanı kesilmek : yorgunluktan güçsüzleşmek.

dikkat kesilmek : bütün dikkatini bir şey üzerinde toplamak.

dizleri kesilmek (veya tutmamak) : dizlerinde derman, güç kalmamak.

dört yanı deniz kesilmek : çaresiz ve umutsuz kalmak.

dünya gözüne zindan olmak (veya görünmek veya kesilmek) : büyük bir karamsarlık ve umutsuzluk içinde olmak.

düşman (veya düşmanı) kesilmek : düşman olmak, düşman gibi görmek.

eğilen baş kesilmez : “kusurunu anlayıp özür dileyen kişi bağışlanmalıdır” anlamında kullanılan bir söz.

elden ayaktan düşmek (veya kesilmek) : yaşlılık sebebiyle veya sağlığı büsbütün bozularak çalışamaz duruma gelmek.

eli ayağı buz kesilmek (veya tutmamak) : güçsüz, dermansız kalmak.

erkekliği kesilmek : erkek fizyolojik görevini yerine getirememek.

eski kulağı kesiklerden olmak : görmüş geçirmiş, çok deneyimli olmak.

göbeği biriyle bağlı (veya beraber kesilmiş) : her zaman birlikte bulunan, birbirinden ayrılmayan kimseler için kullanılan bir söz.

göbeği sokakta kesilmiş : evde durmayıp hep sokaklarda gezen, sürtük.

göz kesilmek : bütün dikkatiyle bakmak.

gücü kesilmek : Kuvveti kalmamak, yorgun düşmek.

hayızdan nifastan kesilmek : menopoza girmek verimsiz olmak.

iflahı kesilmek : çaresiz kalmak.

ifrit kesilmek (veya olmak) : çok öfkelenmek, çok kızmak.

iştahı kapanmak (veya kesilmek) : yemek isteği yok olmak.

kalıp kesilmek : olduğu gibi kalmak.

karanlık kesilmek : ortalık birdenbire kararmak.

kaskatı kesilmek : aşırı coşku, soğuk, korku, üzüntü ve benzerleri etkisiyle hareket edemeyecek, bir şey söylemeyecek duruma gelmek, donup kalmak.

kesiklik vermek : ara vermek hâlsizlik, kırıklık, yorgunluk ortaya çıkmak.

kesilen baş yerine konmaz : “kesin olarak yapılıp sonuçlandırılan iş, eski durumuna getirilemez” anlamında kullanılan bir söz.

kesin olarak : kesinlikle.

kesintiye uğramak : bir süre için durmak.

kesip atmak : uzun uzadıya düşünmeden kesin yargıya varmak kesin olarak çözmek, bitirmek.

kesip biçmek : parçalamak, doğramak, ameliyat etmek ağzına geleni söylemek, ileri geri konuşmak zorbalıkla korkutmak.

kıpkırmızı kesilmek (veya olmak) : yüz herhangi bir nedenle çok kızarmak.

kısmeti kesilmek : daha önceden kendisine nasip olan bir şey artık nasip olmamak.

köpek sürünmekle etek kesilmez : “terbiyesiz kimsenin sataşmasıyla temiz kişi lekelenmiş olmaz” anlamında kullanılan bir söz.

kulak kesilmek : büyük bir dikkatle dinlemek.

kupkuru kesilmek : çok kurumak.

kuzu kesilmek : uysallaşmak, sessizleşmek, sakin bir durum almak.

külçe kesilmek : dermansız, güçsüz kalıp olduğu yere yığılmak.

lafını (veya lafınızı) balla kestim (veya kesiyorum) : sözünü balla kestim.

mosmor kesilmek (veya olmak) : kötü duruma düşmek, bozulmak, mahcup olmak.

mum kesilmek : sessiz, uslu, doğru düzgün durmak.

nefesi kesilmek (veya daralmak veya tutulmak) : güç soluk alacak duruma gelmek veya soluğu büsbütün durmak Mecaz anlamı bunalmak, sıkılmak Mecaz anlamı hayran kalmak, etkilenmek.

pancar kesilmek : pancar gibi olmak.

pervane kesilmek : saygı duyduğu bir kişiye hizmet edebilmek için devamlı etrafında olmak, didinip durmak her isteği yapmak için çevrede dört dönmek dönüp durmak.

put kesilmek : sessiz ve hareketsiz bir durum almak.

pürdikkat kesilmek : çok dikkat etmek.

sapsarı kesilmek (veya olmak) : çok sararmak.

ses kesilmek : ses, artık duyulmamak.

ses seda kesilmek (veya kalmamak) : hiçbir ses duyulmamak.

sinir kesilmek : çok sinirlenmek, öfkelenmek.

soluğu kesilmek (veya tutulmak) : soluk almaz duruma gelmek Mecaz anlamı aşırı heyecanlanmak Mecaz anlamı gücü tükenmek.

sözünü (veya sözünüzü) balla kestim (veya kesiyorum) : karşısındakinin konuşmasını kesip arada herhangi bir şey hatırlatmak istenildiğinde izin dilemek için söylenen bir söz.

suyu kesilmiş değirmene dönmek : işlemez, yararsız duruma gelmek.

takati kalmamak (veya kesilmek) : gücü azalmak, bitmek.

taş kesilmek : çok şaşırıp ne yapacağını, ne söyleyeceğini bilememek, sesini çıkaramaz olmak.

tıs kesilmek : sessiz kalmak.

yemeden içmeden kesilmek : bir üzüntü veya heyecan sebebiyle yiyemez, içemez duruma gelmek, iştahı kesilmek.

yer bakır gök demir kesilmek : tamamen tükenmek, bitmek, yoksul duruma düşmek.

yüzü kireç kesilmek : yüzünde renk kalmamak.

zehir kesilmek : çok acı ve yakıcı olmak Mecaz anlamı ortalık ümit, sıkıntılı bir durum olmak.

Kesi kısaca anlamı, tanımı

Adet kesimi : Kadınlarda dölüt yapma süresinin sonu sayılan ve bazen fizyolojik ve ruhsal sıkıntılara neden olan, aylık âdetlerin kesilme dönemi

Afarozman kesilmek : Tehditle karışık hiddet göstermek, zorbalık yapmak.

Ağırlıklı kesitaraştırma : Bir araştırma evreninin göreli olarak küçük bir kesimini oluşturmakla birlikte, araştırma amaçları bakımından özel bir önem taşıyan bir alt kesimine güdümlü olarak örnekte daha büyük bir yer veren kesit araştırma türü.

Akım kesici : Elektriğin özdenetimli olarak kesilmesini sağlayan düzen.

Alçak kesitli lastik : Kesit oranı 0,9'dan küçük lastik türü.

Ana akım kesici : Tüm akımların toplandığı ve gönderildiği konsol.

Ana kesim : Kesimlenmiş bir izlencede yerpaylaşır kesimleri çağırmak üzere sürekli olarak bellekte tutulan kesim. Yerpaylaşır kesimlerin tanımlanmadığı gerçek anlamda kesimlenmemiş bir izlencede de, öteki kesimlere göre denetim işlevlerini yürüten kesim için, ana kesim deyimi kullanılabilir.

Ana kesit : Çift kırıcı bir buzsulun bakış ekseni boyunca geçen ve yüzeylerinden birine dik olan düzlem.

Ardıl kesitler : Değişme sürecine ilişkin araştırmalarda başvurulan ve belli bir evrenden aynı ölçüm boyutunda, ardı ardına alınan kesitler, bk. kesitaraştırma, süremli araştırma.

Bırakıntı metal kesimi : Dolgu metali kullanılmış kaynaklarda, iri direksi tanelerden oluşan en üstteki kesim.

Bilet kesici : Sinema kapısında, satılan biletleri kesen kimse.

Birincil kesim : Doğal kaynakların doğrudan doğruya kullanılarak üretimin yapıldığı, tarım ve madencilikten oluşan kesimler.

Bu kesime : Bu durumda, bu şekilde.

Buruncuk kesiti : Buruncuğun, istenen devinimi sağlayan kesiti.

Büyük kesim : Divan yazınında dörtten artık dizesi olan kesim.

Çarpışma kesiti : İki taneciğin çarpışma olasılığını ölçen, çarpılan taneciğin gösterdiği etkileşim alanının büyüklüğüyle ilgili nicelik.

Çevre kesişmesi : Bir toplumda bireylerin aynı zamanda birden çok toplumsal kümenin üyesi olmaları ve işbirliği yapmaları olgusu.

Çift kesikli : Sap ile birleştiği kısmının hem alt hem de üst tarafında kesik bulunan gitar gövdesi ve bu tür gövdeye sahip gitar.

Dal kesimi : Çokdeğerli karmaşık bir işlevin, bir dalını tanımlamak için kullanılan ve tekil noktalardan oluşan eğri ya da doğru.

Dedekind kesimi : Alman uzbilimcisi Julius Wilhelm Dedekind'in (1831-1916) gerçek sayıları kurmak için ortaya koyduğu ve oranlı sayıları; birinci bölükteki her sayı ikinci bölükteki her sayıdan küçük, birinci bölüğün en küçük öğesi yok olacak biçimde iki bölüğe ayıran kuralı.

Değişkenli kesimleme : Nitel veri ya da içerikleri, eşit aralıklı ve saltık sıfırı olan bir ölçeğe göre değişkenliğin tüm gerekimlerini karşılayacak biçimde kesimleme. bk. saltık sıfır noktası.

Değmeli kesici : Bir elektrik çevrimini kendiliğinden açıp kapayan, elektrik zili gibi işleyen akımmıknatıssal bir düzenek.

Dikey kesit : (Mimarlık) Bir yapı yüzünün dik izdüşümü.

Dizileyici kesimleme : Nitel veri ya da bu verilerin içerikleri bir ayrıtın salt varlığını ya da yokluğunu aramakla kalmayarak yoğunluk düzeyini de gösterecek biçimde kesimleme.

Dondurma kesiti : Çeşitli işlemler sırasında, lipit ve diğer kimi maddelerin hücre ve dokudan çıkmasını önlemek üzere tespit edilmiş veya edilmemiş doku örneklerinin dondurma mikrotomuyla doğrudan kesilmesi.

Dondurma kesitleri : Çeşitli muameleler sırasında, lipit ve diğer bazı maddelerin hücre ve dokudan çıkmasını önlemek üzere tespit edilmiş ya da edilmemiş örneğin dondurma mikrotomu ile doğrudan kesilmesi.

Düz kesim : Tomruğun boylu boyunca dilimlenmesi yoluyla daha çabuk ve düşük maliyetli kereste elde edilmesine dayalı kesim yöntemi.

Düzgen kesit : Yüzeyin bir noktasındaki düzgeninden geçen dilemsel bir düzlemle söz konusu yüzeyin arakesiti.

Düzlemsel kesit : Bir düzlemin bir yüzey ya da bir katı oyutla kesişimi. Bir geometrik şekille, bir düzlemin ara kesit kümesi.

Eğik kesit : Bir organizmayı vücudun eksenleri ile çeşitli açılar yaparak kesen kesitler.

Eğim kesikliği : Buzul ve akarsu yatakları boyunca görülen, alışılagelene uygun olmayan keskin diklik.

Enine kesi : Bir organizmayı boy eksenine dik ya da en eksenine paralel olarak kesen kesi.

Enine kesit : Bir organizmayı boy eksenine dik ya da en eksenine paralel olarak kesen kesit. Transversal kesit. Bir organizmayı boy eksenine dik veya en eksenine paralel olarak kesen kesit, transversal kesit.

Erliği kesilmek : Şiddetli ve birdenbire olan korku etkisiyle erkeklik yeteneğini kaybetmek.

Esik kesik : İnişli çıkışlı arazi.

Eşek kulağı kesilmekle küheylan olmaz : “aslında niteliksiz olan bir şeye ne yapılsa değişmez” anlamında kullanılan bir söz.

Et kesiği : Adale ağrısı.

Eterin kesile : Ocağın sone, evin bata anlamında ilenç.

Etkin kesit : Bir öğeciğin gelen bir temel parçacık demetine gösterdiği etkin yüzey; bu yüzey, parçacıklar ile öğecik arasındaki etkileşimin ölçüsüdür. Gelen ışınım ile hedef parçacık ya da parçacıklar sistemi arasındaki belirli bir etkileşim olasılığının ölçümü.

Etkinleme etkin kesiti : (aktifleme etkin kesiti) Bir radyonüklidin belirli bir etkileşimle biçimlenebilmesi için gerekli olan etkin kesit.

Fisher kesin olasılık testi : Dört gözlü bir tabloda, bir veya birden fazla beklenen değer beşten küçük değere sahipse uygulanan, nitel sayısal verilerin karşılaştırılmasında kullanılan bir test.

Frontal kesi : Vücudu sırt ve karın bölgelerine ayıran boyuna bir kesi.

Frontal kesit : Vücudu sırt ve karın bölgelerine ayıran boyuna kesit.

Gaga kesimi : Kümes hayvanlarının gagalarının uç kısmının kanibalizmin kontrol altına alınması ve yem israfının önlenmesi amacıyla kesilmesi.

Geçişim kesimi : Kaynak işlemi sırasında, D1 ve D3 sıcaklıkları arasına erişmiş ve yapısı yer yer filizlenmiş olan kaynak kesimi.

Geleneksel kesim : Sonsuz işgücü sunumuyla çalışan ve gizli işsizliğin yaygın olduğu emek yoğun üretim tekniklerinin kullanıldığı iktisadi kesim.

Gırım kesim : Ufak tefek, biçimli, zarif kimse: Girim kesim bir giz.

Giriş kesimi : Oyunun eylemi başlamadan önce serimi ya da açıklamaları kapsayan kesim. bk. prologos.

Gön kesiği : Semer ya da eyer vurması yüzünden hayvanın sırtında meydana gelen yaralar.

Göreli kesinlik : Aynı örneklem büyüklüğüne ve aynı örnekleme birimlerine dayalı iki ayrı örneklemin yanılgı değişkelerinin oranı. Büyük evrenler için yalın rasgele örnekleme durumunda göreli etkinlikle anlamdaştır.

Görüntü kesitli çizim : Verileri kesiti alınmış çizel (geometrik) biçimlerle gösteren çizim.

Göz kesimi : Göz kararı, oranlama.

Gün kesiği : At ve eşeğin sırtında olan büyük yara.

Güz kesiği : Sonbaharda kesilen odun.

Havalı kesim : Yeryüzünün altındaki geçirimli kayaçların, su basıncı altında su ile doygun olmayan kesimi.

Helal kesim : Kasaplık hayvanların İslam dininin kurallarına göre kesilmesi.

Hizmet kesimi : Turizm, ulaştırma, bankacılık, haberleşme gibi hizmet üreten iktisadi kesim.

Hort kesilmek : Derinin, kabuğun kesilmesi.

Hüyük kesilmek : Taş kesilmek, donakalmak.

Ilgıdır kesilmek : Zayıflamak.

Ilkı kesilmek : Bir şey tükenmek, bitmek.

Isıl etkin kesit : Isıl nötronlarla etkileşim için gerekli olan etkin kesit.

Işın kesici : Bir kaynaktan gelen ışını, bir an geçirip, bir an engelleyerek kesen düzenek.

İç kesilmesi : Hlk. İshal.

İki kesime bölmeli arama : Bir öğeler kümesinin iki kesime bölünüp bir kesimin benimsendiği ve bu sürecin, arama bitirilinceye dek, hep benimsenen kesim üzerinde yinelenerek sürdürüldüğü bir arama.

İkincil kesim : Birincil kesim tarafından üretilen aramallarını kullanarak üretim yapan ağır sanayi ve hafif sanayiden oluşan imalat kesimi.

İlişik kesilmesi : Bir disiplin suçu işlemiş olan öğrencinin bir ya da iki öğretim yılı okula devamına izin verilmemesi.

İnce kesit : Mikroskopta incelemek için, kayaçtan kesilerek milimetrenin yüzde 1-3'üne dek inceltilmiş yassı parça.

İnce taneli kesim : İşlem sırasında, D3 sıcaklığının az üzerine erişmiş olan, kaynağın en küçük taneli kesimi.

İri taneli kesim : İşlem sırasında D3 sıcaklığının çok üstüne çıkmış ve tane büyümesine uğramış olan kaynak kesimi.

İsteğe bağlı kesinti : Sendika ödentilerinin işçilerin ücretinden kesilmesi için işçi ile işveren arasında varılan anlaşma gereğince yapılan kesinti.

Kakaç kesilmek : Soğuktan donup kaskatı olmak.

Kamu güvenceli özel kesim borçları : Hazine güvencesiyle alınan özel kuruluşların borçları.

Kamu kesimi borçlanma gereği : Kamu kesimini oluşturan kuruluşların her birinin finansman açıkları toplamı.

Kamu kesimi borçlanma gereği oranı : Kamu kesimi borçlanma gereğinin gayrisafi yurtiçi hasılaya oranı.

Karakütük kesilmek : Bedeni zayıflayıp yüzü kararmak: Yangı ile karakütük kesildi.

Karşılaştırmalı kesim tekniği : Daha ucuz ve hayvanlar doğal koşullarda tutulduğundan daha pratik sonuçlar veren, karkas analizleri yapılarak hayvan vücudunda biriken enerjinin ölçülmesi.

Kaynağında kesilen vergi : Alacağın gerçekleşmesi sırasında kaynaklarında kesilen vergi.

Kaynak kesimleri : Bir kaynağın derinlemesine kesilmiş ve dağlanmış yüzeyinde görülen ve kaynak işlemi sırasında oluşmuş kesimler.

Kaynaşma kesimi : Erime sıcaklıklarının üstünde erişmiş olan ve ana metalin eridiği kaynak kesimi.

Kehenetten kesilmek : Tükenmek, bitmek, güçsüz kalmak, kudretten düşmek.

Kemik kesici : Kemik kesmeye yarayan ortopedik aygıt.

Kepeği kesilmek : Ölmek.

Kesi taşı : Çamaşır taşı.

Kesib : Ölçü: Bu işin kesibini gaçırdın.

Kesici ağız : Bir aracın kesmeye yarayan kenarı.

Kesici aralığı : Kesici uçlar arasındaki enbüyük anma uzaklğı.

Kesici biyopsi iğnesi : Dışı düz kanül, iç yüzü çentikli bir pimden oluşan, biyopsi örneği dokudan kesildikten sonra, çıkarılırken kapanabilen, tek kullanımlık biyopsi iğnesi, Tru-kat biyopsi iğnesi. Lenf yumrusu, karaciğer ve böbrek gibi perkutan biyopsilerde yaygın olarak kullanılır.

Kesici buruncuğu : Dağıtım dingili üzerinde, ateşleme sırasında kesici uçlarını ayıran buruncuk.

Kesici çevrim : İmlemlerin artı ya da eksi tepelerinin belli bir değeri aşmasını önleyen çevrim.

Kesici dişler : Alınan besinleri kesmeye yarayan ön dişler. Geviş getirenlerde üst çene kesici dişleri bulunmaz, dentes insisivi.

Kesici endonükleaz : Çift iplikli DNA’daki kısa nükleotit dizilimlerini özgün olarak tanıyıp genellikle tanıma bölgesi içerisinde veya bazen bu bölge dışında nükleotitleri kesen enzimler.

Kesici kılıççı : Kesici kılıçla yarışan kılıçoyuncusu.

Kesici pens : Şirurjikal iğneleri ve alüminyum telleri kesmede kullanılan aygıt.

Kesici ucu : Kesici kollarının ucunda bulunan, elektriksel aşınmaya dirençli, platin ya da tungstenden yapılmış, değme uçlarından her biri.

Kesici ucu aşınması : Kesici uçlarında kıvılcım atlaması nedeniyle uç metalinin yanması, bir uçtan öbürüne taşınması.

Kesicilik etmek : Adam öldürmek.

Kesicilik yapmak : Çekiştirmek, yermek.

Kesiç : Saç üzerindeki ekmeği çevirmeye yarayan, yassı tahta bir araç.

Kesiğ : Hlk. Gözde kese.

Kesik akıtma : Atlarda burun üzerinde görülen beyaz kılların burun üzerinde kesilmiş ve biraz aşağıdan tekrar başlamış olması durumu.

Kesik atmak : Tarlanın kenarına 50-60 cm. derinlik ve yükseklikte hendek açmak.

Kesik boğaz alabalık : Kemikli balıklardan, alabalıkgiller (Salmonidae) familyasından, Kuzey Amerika’nın iç bölgelerindeki soğuk akarsu ve göllerde yaşayan, yetiştiriciliği yaygın olmayan bir tür.

Kesik cümle : [Bakınız: eksiltimli cümle].

Kesik çatma : Taban ile tabana koşut olan bir düzlemle sınırlanan çatma parçası.

Kesik dağılım : Bir dağılımdan belli bir değerin sağında ya da solunda uzanan kesimi boşlayarak elde edilen dağılım.

Kesik dna zinciri : DNA kopyalanması esnasında çift ipliğin 5'-3' yönündeki ipliğini süreksiz parçalar hâlinde tamamlayan yeni sentezlenmiş zincir. Ecoli’de bu parçalar Okazaki parçaları olarak adlandırılmıştır. Lider zincir olarak adlandırılan diğer iplik 3'-5' yönündedir ve süreklidir. Tamamlayıcı nükleotitler her iki zincirde de 5'-3' yönündedir.

Kesik kesmek : Hendek açmak. [Bakınız: kesik atmak].

Kesik kızgınlık : Bölünmüş kızgınlık.

Kesik koyunu : Tuj koyunu.

Kesik mani : İlk dizesi düşerek, yerini, yedi heceden az, anlamlı ya da anlamsız sözcükler (sözcük öbeği) almış, uyakları ündeşli manilerdir, bk. ündeşli mani. Ör. / Sarardı / Bağda güller sarardı / Sen benim namert kolum / Ne güzeller sarardı / Güzel çünkü derdin yok / Niçin benzin sarardı.

Kesik otu : Kanayan yara üzerine konularak kanı durduran bir ot.

Kesik para : Eksik, zuyûf akça, ayarı düşük para.

Kesik top : Gidiş yönüne ters yönde kendi çevresinde dönen top.

Kesikağaç : Diyarbakır şehrinde, merkez belediyesi, merkez bucağına bağlı bir yerleşim bölgesi.

Kesikçi : Kısa ve öz konuşarak tartışmaya son veren.

Kesike : Kaplumbağa.

Kesiki : Kerpiç. Tuğla, kiremit.

Kesikkaş : Sivas ili, Suşehri belediyesi, merkez bucağına bağlı bir yerleşim yeri.

Kesikkavak : Ankara şehri, Haymana ilçesinde, merkez bucağına bağlı bir yerleşim bölgesi.

Kesikkaya : Samsun şehri, Terme ilçesi, merkez bucağına bağlı bir yerleşim yeri.

Kesikkeli : Osmaniye kenti, Kadirli ilçesi, merkez bucağına bağlı bir yerleşim bölgesi.

Kesikkerem : Halk türkülerinde geçen ünlü bir ezgi.

Kesikköprü : Ankara şehri, Balâ ilçesinde, merkez nahiyesine bağlı bir yerleşim yeri. Kırşehir ilinde, merkez ilçesi, merkez bucağına bağlı bir yerleşim yeri. Rize ili, Pazar belediyesi, merkez bucağına bağlı bir yer. Yozgat şehrinde, Saraykent belediyesi, merkez bucağına bağlı bir yerleşim birimi.

Kesikler dizimi : Gazete ya da dergi kesiklerinden oluşan ve kitaplardaki bilgiyi tamamlamak amacıyla hazırlanan dizim.

Kesikleşmek : Ortaklaşmak.

Kesikli değiştirgeli süreç : [Bakınız: olasılıksal süreç].

Kesikli gidiş : Sözün kesik kesik söylenme tarzı.

Kesikli görünge : Güneş yüzeyindeki çeşitli öğe buharlarının, ak ışık içindeki ışınımlardan kimilerini soğurmasıyla bir biçmeden geçtikten sonra kara çizgiler içeren görünge.

Kesikli gösterim : Verinin damgalarla gösterimi. Her damga ya da damgalar öbeği belli seçeneklerden birini gösterir.

Kesikli işlem : Bir tepkimede giriş ve çıkış maddelerini bir süre durdurup, istenen fiziksel ve kimyasal değişmelerin gerçekleşmesi için yeterli süre bırakılarak yapılan işlem.

Kesikli kıvrım : Kıvrımlı bölümleri arasında düz bölümler olan tel.

Kesikli olasılıksal değişken : [Bakınız: olasılıksal değişken].

Kesikli örneklem uzayı : [Bakınız: örneklem uzayı].

Kesikli süreç : Bir dizgenin giriş ve çıkış akımlarını bir süre durdurup amaçlanan fiziksel kimyasal değişimlerin gerçekleşmesi için yeterli süre bırakılarak yapılan işlem ya da işlemler dizisi.

Kesikli tekbiçimli dağılım : X olasılıksal değişken olmak üzere, biçiminde olan kesikli dağılım, olası değerleridir.

Kesikli veri : Damgalarla gösterilen veri.

Kesikli yanma : Kazanda ateşin kesik kesik yanması. Bu durum özellikle otomatik yükleyiciler ve yağ yakıcılar kullanıldığı zamanda oluşur.

Kesiklik önsavı : Uyarlanabilir beklentiler önsavının geçerli olduğu bir ekonomide uygulanan enflasyon karşıtı bir politikanın ya da iktisadi durgunluğun, cari dönemde gayrisafi milli hasılayı doğal gayrisafi milli hasılanın altına çekerek cari işsizlik oranının doğal işsizlik oranının üstüne çıkmasına yol açacağını, izleyen dönemde ise işsiz kalanların iş becerilerini ve iş bulma umutlarını yitirmelerine bağlı olarak doğal işsizlik oranının yükseleceğini ve enflasyon karşıtı politika veya durgunluk sona erse de doğal oranların ulaştığı yeni düzeyde kalacağını ileri süren Yeni Keynesyen önsav.

Kesiklilik : [Bakınız: süreksizlik]. [Bakınız: kesiklik]. Bir süreç ya da gidişin aralıklı olarak süregelmesi.

Kesiklilik yüzeyi : Yerin içinde, fiziksel özeliikleri başka başka olan iki katman arasındaki sınır düzlemi. (Deprem ışınlarının niteliği bu düzlemde birdenbire değişir.).

Kesiksiz kıvrım : Kıvrımsız (düz) bölümü olmayan kıvrımlı tel.

Kesiksiz süreç : Bir dizgeye giren özdeklerin niteliklerini fiziksel ve kimyasal yollarla değiştirmek için gerekli süreyi , giren ve çıkanların akış hızlarını ayarlayarak sağlayıp dizge içinde geçen sürede amaçlanan değişimleri gerçekleştirme.

Kesiksizlik : Bir süreç ya da gidişin aralıksız süregelmesi.

Kesiksu : Batman şehri, Gercüş belediyesi, merkez bucağına bağlı bir bölge.

Kesiktaş : Gaziantep şehri, Nizip ilçesi, merkez bucağına bağlı bir yerleşim bölgesi.

Kesil alkol : Formülü C15H26O2, mol kütlesi 238,4 g, e.n. 156 °C (11 mmHg) olan, kesso yağından elde edilen alkol.

Kesilebilme : Kesilebilmek işi.

Kesilebilmek : Kesilme imkânı veya olasılığı bulunmak.

Kesileme : Dizelerin ölçülerini denetlemek için bunları ölçü kalıplarına göre duraklara ayırma.

Kesilen sayışım : İşlemlerin bir başka sayışıma alınması nedeniyle eski sayışımın arıtılması ya da kapatılması.

Kesili : Söz verilmiş, sözlü : Bu kız Ahmet'e kesili. Tamamlanmış, bitmiş : Bu iş kesili bir hale geldi.

Kesilik : Çamaşırlık.

Kesilim : Güzel, iyi : O kesilim elbiseyi pis etti.

Kesilim öngerilimi : Bir eksicik borusunda üst-üşek akımını durdurmak için kafese uygulanması gerekli eksi gerilim.

Kesilim sıklığı : Bir dalgalı akım çevriminde akımın kesilmesine yol açan sıklık.

Kesiliverme : Kesilivermek işi.

Kesilivermek : Ansızın kesilmek.

Kesilli : Samsun ilinde, merkez ilçesinde, merkez nahiyesine bağlı bir yerleşim yeri.

Kesilmeğ : Kalmamak, vazgeçmemek: Kesilip gelip giden, seni kimden sorayım.

Kesim ağırlığı : Kesimden en az 12 saat önce yem verilmesinin kesilip kesimden hemen önce hayvanın gübre ve çamur kirleri temizlenerek belirlenen canlı ağırlığı.

Kesim bindirmesi : Kırık düzlemi, yatay ya da yataya yakın bir ters kırıkla, eski bir kesimin daha yenisinin üstüne bindirmesi.

Kesim çalım : Boy boş.

Kesim etmek : Taklidini yapmak.

Kesim firesi : Karkas ağırlığıyla kesim öncesi ağırlığı arasındaki farkın kesim öncesi ağırlığına oranı.

Kesim itmek : Vergiye bağlamak.

Kesim kesmek : Düğün tarihini belirtmek, söz kesmek : Babam gelini getirmek için kesim kesmeğe gitti. Düğün, nişan için erkek ve kız aileleri anlaşmak. Pazarlıkta anlaşmak. [Bakınız: kesime kesmek].

Kesim kipi : Makineyle oluşturulmuş ağdan kullanılacak av aletine uygun ağ parçalarının çıkartılması için enine veya yüksekliğine göre çıkartılması gerekli olan kesim biçimi.

Kesim kuramı : Bir yerleşim yerinde, oturmaya ayrılmış alanların ve buralarda yaşayan sınıfların, kent özeğinden dışa doğru belli başlı anayollar boyunca uzanacak biçimde bir düzene girme eğiliminde olduklarını varsayan kentsel büyüme kuramı.

Kesim noktası : Bir ölçekte ölçüm sürekliliğini konumlara ayıran kesit ya da bir çizimde kesişen çizgilerin ortak noktası.

Kesim taksitleri : Kesime verilen devlet mallarının taksite bağlanan bedelleri.

Kesim ve kurgu : Filmin kesilerek kaba kurgusunun gerçekleştirilmesi işi.

Kesime bağlı eyaletler : Her yıl başkente belli bir para ve aşlık gönderen eyaletler: Mısır, Bağdat, Basra gibi.

Kesime kesmek : Bir işi belli şekilde yapmak üzere iki taraf aralarında uyuşmak.

Kesime verme : İslam devletlerinde hükümdarın, bir hizmet karşılığı olarak bir toprak ya da gelirini bir memura ya da askere vermesi yöntemi.

Kesime vermek : Götürü pazarlığa vermek. İcara vermek.

Kesime yazmak : Vergiye bağlamak, belli bir para ödemeye mecbur tutmak.

Kesimiş : Götürü, toptan iş. Götürü iş.

Kesimleme : Bir izlenceyi, gerektikçe çağrılabilecek, birbirinden bağımsız kesimlere ayırma. Karışık bir sıvıyı, damıtma yoluyla değişik kaynama noktalarında daha arı sıvılara ayırma. Kesimlemek işi. Bir ya da birden çok değişkene göre elde edilmiş gözlemleri, değişkenlerin seçenek ve değerlerine ya da bunların bileşimlerine göre altbölümlere ayırma.

Kesimleme dizgesi : Nitel verilerin nicelenme ve dökümünde başvurulan alt bölümleme dizgesi.

Kesimlemek : Oranlamak, tahmin etmek. Tomruktan kereste elde etme. Bir dizenin tartısını denetlemek için, tartının çeşidine ve örneğine göre, adımlara ayırmak, hecelerini saymak, duraklarını yoklamak gibi işler yapmak (KESİMLEME, Takti, Scansion).

Kesimli : Belli, kesin ücret. Kesilerek oluşturulmuş.

Kesimli damıtma : Karışık bir sıvıyı, değişik kaynama noktalarında birkaç sıvıya ayırarak damıtma.

Kesimli eder : Tümdeğer öğeleri göz önünde tutularak hükümetçe alış ve satış için saptanan eder.

Kesimli kırık dökük : Geminin ya da içinde bulunan yükten bir bölüğünün kırılıp dökülmüş ya da kaybolmuş olması.

Kesimli ödeme : Bir ödek tutarını bütünüyle değil bölüm bölüm ödeme.

Kesimlü : Kararlaştırılmış, taahhüt edilmiş.

Kesimsel arılaşma : Kesim anlaştırma yöntemiyle, bir parçadaki belirli kesimlerin arılaşması.

Kesimsel arılaştırma : Kesim kesim ve kantarda eritme yoluyla yapılan arılaştırma işlemi, kesimsel eritme de denilir.

Kesimsel bunalım : Ekonominin bütününden ziyade belli sanayi kollarında yaşanan darboğazlar.

Kesimsel eritme : Bir sıvı faz ile ondan katılaşan katı fazın çözünen derişimlerinin nicelik ayrılığından yararlanarak, bir parçaya, yerel arılaştırma kazandırmak ereğiyle yapılan eritme işlemi, kesimsel arılaştırma da denir.

Kesimsel gelir dağılımı : Bir ülkede belirli bir dönem içinde üretilen gelirin tarım, sanayi, hizmet kesimleri arasında paylaşımı. karşılığı kişisel gelir dağılımı, mesleki gelir dağılımı, bölgesel gelir dağılımı.

Kesimsel işlendirme çoğaltanı : Herhangi bir kesimin sonul isteminde bir birimlik artışın toplam işlendirmede ne kadar artış sağlayacağını gösteren katsayı. Tüm kesimlerin sonul isteminde bir birimlik artışın belli bir kesimdeki işlendirmede ne kadar artış sağlayacağını gösteren katsayı.

Kesimsel sermaye çoğaltanı : Herhangi bir kesimin sonul isteminde bir birimlik artışın toplam sermayede ne kadar artış sağlayacağını gösteren katsayı. Tüm kesimlerin sonul isteminde bir birimlik artışın belli bir kesimin sermayesinde ne kadar artış sağlayacağını gösteren katsayı.

Kesimsel sermaye hasıla oranı : Bir kesim için herhangi bir andaki sermaye stokunun toplam hasılaya bölünmesiyle elde edilen katsayı, diğer bir deyişle bir birim hasıla için gerekli sermaye miktarı.

Kesimsel uyum kredileri : Dış ticaret hadlerindeki bozulma, reel faiz oranlarının yükselmesi, uluslararası borç krizinin patlaması ve dünya çapındaki durgunluğun genişlemesi gibi nedenlerle yapısal uyum kredilerinin üç-beş yılda tamamlanamaması üzerine kapsamının genişletilerek mali, ticari, tarım, enerji, sanayi, kamu kesimi gibi alanlara yönelik kesimsel reformların gerçekleştirilmesi amacıyla 1980’lerin ortasından itibaren gelişmekte olan ülkelere Dünya Bankası tarafından verilen krediler.

Kesin ad : Bir filmin piyasaya sürülürken aldığı ad. Geçici ad karşıtı.

Kesin alım : Açık piyasa işlemleri çerçevesinde merkez bankasının piyasadan doğrudan taşınır değer satın alması. Bir taşınır değerin doğrudan alımı.

Kesin alındı : Sayışımın bitiminde geçicisi ile değiştirilerek ilgilisine verilen kesin alındı.

Kesin depolama alanı : Radyoaktif artıkların başka yere taşınmamak üzere kesin olarak depolandığı denetimli alan.

Kesin eder : Üzerinde pazarlık yapılamayan eder. Belli bir düzene göre yapılmış olan göstergesinde yazılı eder.

Kesin fatura : Öneri faturanın kesinleşmiş biçimi.

Kesin gebelik ve doğum yardımı : Gebelik ve doğum olaylarında güvenceli ya da işçiye yasalarına göre yapılan kesin yardım.

Kesin giriş : Malın, gümrük vergisi ödenerek ya da kesin bağışıklıktan yararlanılarak yurda sokulması.

Kesin göç : Yabancı bir ülkeye ya da ülke içinde başka bir bölgeye bir daha geri dönmemek, orada yerleşmek üzere yapılan göç.

Kesin hesap : Mali yıl sonunda o yıl içinde yapılan sonul harcama ve gelirleri saptayıp gösteren hesap. Ara hesapları toplayarak yapılan sonul hesap.

Kesin hesap yasası : Belli bir mali yıla ait bütçe uygulama sonuçlarının ülke meclisleri tarafından denetlenmesiyle kabul edilen ve o bütçe yılında gerçekleşen gelir ve gider tutarını gösteren yasa.

Kesin ki üstiki sınaması : (İstatistiksel sınamalar) Göze sıklıklarından en az birinin 5'ten küçük olduğu 2x2 çizelgelerinde bağımsızlık sınaması için kullanılan ki-üstiki yöntemi, anlamdaş Fisher-Yates sınaması.

Kesin kütüğe yazım : Başvurmadan sonra yapılan incelemeler sonunda, geçici olarak yapılan işlemlerin kütüğe yazımına karar verilerek kesinleşmesi.

Kesin olay : Bir rasgele deneyin her yinelenmesinde ortay acıkan olay. Kesin olayın ortaya çıkma olasılığı 1'dir. Ortaya çıkma olasılığı sıfır olan olaya olanaksız olay adı verilir.

Kesin onam : Geçici onamdan bir süre sonra, bir yapıyı o süre içinde kullanmanın doğurabileceği bozulup yıkılmalar hesaba katılmaksızın yapılan son olurlama işlemi.

Kesin orantılar yasası : Öğeciklerin, bölünmeden ancak tamsayılarda birleşebildiklerini söyleyen yasa.

Kesin oyunluk : Bir film oynatıma hazır duruma geldikten sonra, bakımlıkta incelenerek gerçekleştirilen ve filmin tüm ayrıntılarını yansıtan oyunluk.

Kesin öneri : Belirli bir süre için geçerli olmak üzere satıcı tarafından belirli bir eder üzerinden yapılan satış önerisi.

Kesin satımca : Sayışıma geçirilecek bütün bilgi ve ayrıntıları gereği gibi kapsayan satımca.

Kesin satış : Açık piyasa işlemleri çerçevesinde merkez bankasının geri almamak üzere piyasaya doğrudan taşınır değer satması. Bir taşınır değerin doğrudan satımı.

Kesin sayışım : Üç, altı, ayda ya da yılda bir alış veriş ettiği kişilere ilişkin sayışımların bankalarca çıkartılarak kendilerine verilmesi (Bu sayışım karşı tarafça incelenir ve sonuçlarda beraberlik sağlanarak imzalanır ve bir tıpkısı düzenleyen bankaya geri verilir).

Kesin sorumluluk : Tecimsel bir belgit nedeniyle borçlanan ve bu borcunu ödemekle yükümlü bulunan kişinin sorumluluğu.

Kesin süre : Yasasında belirtilen ya da yargıç tarafından kesin olarak verilen; yapılması gereken işin yapılmaması halinde hakkı düşüren yönteme ilişkin süre.

Kesin tasarı : Bir kentin düzentasarının, öntasarı üzerindeki inceleme ve vargılara göre yeniden gözden geçirilerek düzenlenmiş ve onaylama orunlarına sunulmadan önceki biçimi.

Kesin yazılma : Bir üniversiteye aday olarak ön yazımını yaptıran öğrencinin, giriş sınavında aldığı puanlar bakımından devam etmek istediği fakültenin ya da bölümün koşullarını yerine getirdiği anlaşıldıktan ve gerekli belgeleri gösterdikten sonra o üniversiteye sürekli olarak yazılması.

Kesindik : Kesinti.

Kesinekes : Kesin, kati, kesinliğe yakın olarak.

Kesinetli : Şart, zorunlu : Bu işi yapmak kesinetli mi?.

Kesinleme : Kesinlemek işi.

Kesinlemek : Bir şeyi kesinleştirmek.

Kesinleşme : Kesinleşmek işi.

Kesinleşmiş vergi : Tarh edilmiş veya tahakkuk etmiş vergiye yönelik itiraz ve dava açma süresi dolmuş ya da yapılan itirazın ve açılan davanın mükellef aleyhine sonuçlanmış olması durumunda ödenme zorunluluğu doğmuş vergi.

Kesinleştirebilme : Kesinleştirebilmek işi.

Kesinleştirebilmek : Kesinleştirme imkânı veya olasılığı bulunmak.

Kesinleştirme : Kesinleştirmek işi.

Kesinleştirmek : Kesin bir duruma getirmek.

Kesinlik yasası : (Biçim ruhbilimi) Yaşantı ya da davranışların örgütlenmesiyle ilgili gene! bir yasa.

Kesintili anımsatma : Bir görüşmede görüşülenlere, soruları izleyen yanıt seçeneklerinin, tek tek ve duraklayarak, her birine yanıtlanma olanağı tanınarak sunulması.

Kesintili değişken : Ancak belli değerler alabilen ve iki değeri arasında başka değerleri bulunmayan değişken, bk. kesintisiz değişken.

Kesintili evirim : Herhangi bir filmin, yapımcı ya da yönetmenin isteği dışında kesintilere uğramış biçimi. Özellikle denetleme sonucu kesintilere uğramış film.

Kesintili gelir : Bir filmin oynatılması sırasında satılan biletlerin bedelinden oluşan ve vergi, eğlence resmi, salon sahibi payı, yapımcı payı, tanıtı giderleri, çeşitli harcamalar çıktıktan sonra kalan kazanç tutarı.

Kesintili ısıtma : Aşırı sıcaklık eğimlerini önlemek ereğiyle, kimi alaşım çelikleri ve büyük parçaları, işleme sıcaklığına ya da ısıl işlem sıcaklığına dek ara sıcaklıklarda durarak ısıtma işlemi.

Kesintili suverme : Birden soğuma sonucu doğabilecek çatlamaları ön keskilemek ereğiyle, Mb- sıcaklığı üstünde tutup sonuçlandırılan su verme işlemi.

Kesintisiz anımsatma : Bir görüşmede soruları izleyen yanıt seçeneklerinin duraklamadan ve ardı ardına sunulması.

Kesintisiz değişken : Kuramsal olarak iki değeri arasında bir başka değer alabilen nicel değişken.

Kesintisiz evirim : Kesintiye uğramamış film.

Kesintisiz gelir : [Bakınız: gayrisafi gelir]. Bir filmin oynatılması sırasında satılan biletlerin bedelinden oluşan ve vergi, eğlence resmi, salon sahibi payı, yapımcı payı, tanıtma giderleri gibi çeşitli harcamaların hesaba katılmadığı kazanç tutarı.

Kesintisiz süreklilik : Gelişme süreci içinde eski ile yeni arasındaki nesnel ve zorunlu bağlılık; her yeni şeyin yerine geçtiği eski şeyleri ortadan kaldırmayıp, onları içermesi ve kendine bağımlı kılması.

Kesintiye almak : Alaya almak, taklit etmek.

Kesip çıkarmak : Bir doku veya organdan kesip parça çıkarma, eksize etmek, eksizyon.

Kesip geçmek : Bir baştan öbür başa yürüyüp, koşup geçmek.

Kesir ismi : Bir sayının bölündüğü parçalardan birini yahut bir kaçını anlatan kelime veya deyim: Ondalık ve Beşte üç gibi.

Kesirgen böceği : Bitki köklerini yiyen, dana burnu da denilen bir böcek.

Kesirinden gelmek : İnadına, zıddına yapmak : Ben ne yapsam o kesirinden geliyorum sanır.

Kesirli rasyonel fonksion : Rasyonel fonksiyon için geleneksel olarak kullanılan başka bir ad.

Kesirli sayı sıfatları : Nesnelerin sayıca bir parçasını belirten sıfatlar; tam sayıların bir parçasını, kesirli sayıları gösteren sayı sıfatları. beşte bir=1 / 5, onda üç=3 / 10; yüzde yetmiş= 70 / 100, 0.70, % 70 vb.

Kesirli yineleme : (deneysel tasarım ) Çok sayıda işlem bileşeni olduğunda, tüm bileşenlerin sınanamaması nedeniyle yüksek dereceden bazı etkileşimlerin sınama dışı bırakılması.

Kesisiyle : Ölçülü olarak : Babam bana kesisiyle bir iş verdi.

Kesişebilme : Kesişebilmek işi.

Kesişebilmek : Kesişme imkânı veya olasılığı bulunmak.

Kesişen düzlemler : En az bir ortak noktaları bulunan iki düzlem. Farklı iki düzlemin en az bir ortak noktaları varsa, bu iki düzlem bu noktadan geçen bir doğru boyunca kesişirler.

Kesişen kümeler : En az bir ortak noktası bulunan kümeler, ayrık olmayan kümeler. Başka bir deyişle, kesişimi boş olmayan kümeler.

Kesişim : [Bakınız: ara kesit].

Kesişim imi : İki küme adından kesişim kümesinin adını oluşturan,ikili işlev imi:. Bir kümeler kümesi adından kesişim kümesinin adını oluşturan birli işlev imi:.

Kesişine doğrusu : Uzayda iki düzlemin en az bir ortak noktası varsa, bu iki düzlem kesişme doğrusu denilen bir doğru boyunca kesişirler.

Kesişiverme : Kesişivermek işi.

Kesişivermek : Aniden kesişmek.

Kesişme açısı : Kesişen iki doğru için, oluşturdukları açılardan küçük olanının salt ölçüsü. Kesişen iki eğri için, kesişme noktasından eğrilere çizilen iki teğet arasındaki açı. Kesişen iki düzlem için, kesişim doğrusu üzerindeki bir noktadan kesişime çizilen ve düzlemler içinde kalan iki dik doğru arasındaki açı. Kesişen iki doğrunun oluşturduğu dar açı. Kesişen iki eğrinin kesim noktasındaki teğetlerinin kesişme açısı.

Kesişme noktası : İki ya da daha çok uzambiçimde ortak olan nokta.

Kesişme yeri : Birkaç yolun, özellikle anayolların birleştiği yerlerde ortaya çıkan ve gidişgelişin düzenlenmesi bakımından tasarcılarca kullanılan genişliklere verilen ad.

Kesişmeyen doğrular : Ortak noktaları bulunmayan doğrular.

Kesişmezlik kuralı : Eş bakışımlı iki nicem duru erke düzeyi eğrilerinin, öğeciklerarası uzaklık büyüdükçe kesişmeden değişmesi kuralı.

Kesiştirme : Kesiştirmek işi.

Kesiştirmek : Kesişme işini yaptırmak.

Kesit alan : Tanecik çarpışmaları olasılıklarını veren, bir taneciğin etkileşim alanı ile ilgili nicelik.

Kesit deney düzeni : Biri deney, ötekisi denetim kümesi sayılan iki ayrı kümenin aynı anda gözlenerek karşılaştırılması,,temeline dayanan ve zaman boyutunu elemiş olan eksik denetimli deney düzeni.

Kesit oranı : Lastiğin yapısını tamamlamakta kullanılan, topuk ile sırt arası yüksekliğin yanaklar arası genişliğe bölünmesinden elde edilen sayı.

Kesitaraştırma : Belli bir evrenden belli bir zamanda örneklemeyle alınmış bir kesit üzerinde yapılan gözlemlerle gerçekleştirilen araştırma, bk. ağırlıklı kesitaraştırma, ağırlıksız kesitaraştırma.

Kesitdeya : Birdenbire (kalkmak, bir işe davranmak için).

Kesitmek : Birisini yermek, kötülemek.

Kesiverme : Kesivermek işi.

Kesivermek : Ansızın kesmek.

Kesiye vermek : Götürü, toptan vermek : Dükkanı senelik lira üzerinden kesiye verdim.

Kesiyen : Fare.

Kesiyh : Akraba : Heç démérsen bizim de burda bir kesiyhimiz var.

Keş kesilmek : Göz kör olmak.

Kırfacan kesilmek : Tedirgin etmek, bozup dağıtmak.

Kırsal kesim : Kırsal alanda ağırlıklı olarak tarım ve tarıma dayalı üretimin yapıldığı kesim.

Kısa kesik top : Karşı alanda ağın hemen dibine düşürülen kesik top.

Kıtırı kesilmek : Gücü, kuvveti kesilmek : Yokuşu çıkana kadar kıtırım kesildi.

Kiyim kesim olmak : Tutumlu olmak : Şimdi çok kıyım kesim oldu.

Koni kesiti : Bir koninin bir düzlemle kesilmesinde ortaya çıkan ara kesit çizgisi. Uzayda dik dairesel koni yüzeyinin bir düzlemle arakesiti olan eğri. Bu eğrilere konik adı verilir.

Konsolide kamu kesimi : IMF tarafından destekleme kredi anlaşmaları çerçevesinde kamu kesiminin gecikmesiz bir biçimde izlenebilmesi için tanımlanan ve konsolide bütçe, üç bütçe dışı fon (Savunma Sanayii Destekleme Fonu, Özelleştirme Fonu ve Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonu), yirmi beş kamu iktisadi teşebbüsü, sosyal güvenlik kuruluşları ve işsizlik sigortası fonundan oluşan kesim.

Konsolide kamu kesimi faiz dışı dengesi : Konsolide kamu kesimi faiz dışı dengeleri toplamından oluşan denge. 2006 yılından itibaren bu denge hesaplanırken konsolide bütçe faiz dışı dengesi yerine merkezi yönetim bütçe faiz dışı dengesi kullanılmaktadır.

Konsolide kamu kesimi faiz dışı fazlası : Konsolide kamu kesimi faiz dışı dengesinin pozitif olduğu durum.

Koro kesidi : Roman kiliselerinde, koronun kare biçimli tasarı.

Koşer kesim : Kasaplık hayvanların Musevi dininin kurallarına göre kesilmesi.

Köfte kesilmek : Çok yorulmak, ayakta duramayacak duruma gelmek.

Kökü kesilmek : Soyu sopu kalmamak.

Kön kesiği : Hayvanlarda eğerin, semerin kesmesiyle olan derin yara.

Köz kesimi : Göz kararı.

Kulak kepçesinin kesilmesi : Görünümün arzu edilen biçimde olması veya kulakların dik durması amacıyla Bokser, Schnauzer, Doberman pinşır, Danua ve Boston teriyeri gibi köpek ırklarında estetik amaçla kulakların kesilme işlemi, otektomi.

Kuyruk kesimi : Hayvanlarda hastalıklı veya gangren olan veya köpeklerde estetik amaçla kuyruğun bir seviyeden kesilip çıkarılması, kaudektomi, kaudotomi.

Mali kesim : İktisadi etkinliklerin finansmanında rol oynayan banka, mali aracı ve sigorta şirketleri gibi kuruluşların bulunduğu kesim.

Medderden kesilmek : Gücü kesilmek, güçsüzleşmek.

Modern kesim : İşgücü sunumunun pozitif esnekliğe sahip olduğu sermaye yoğun üretim tekniklerinin kullanıldığı iktisadi kesim.

Molar kesici : Molar dişi keserek ikiye ayırıp kolayca çekilmesini sağlayan aygıt.

Negatif kesici : Negatif kesimini gerçekleştiren kimse.

Negatif kesimi : Bir filmin ana negatifini, son biçimini almış kurguya uydurmak amacıyla kesme.

Normal kesit : Bir S yüzeyinin M noktasındaki normal kesiti, onunla M noktasındaki normalinden geçen bir düzlemin ara kesit eğrisidir.

Opioit ağrı kesiciler : Güçlü ağrı kesici etkiyle birlikte merkezi sinir sistemi üzerinde hayvan türlerine göre değişmekle birlikte genelde baskılayıcı etki oluşturan kusma yapıcı, ishal kesici, anestezik ve öksürük kesici olarak kullanılan maddeler.

Otomatik kesinti : İşçi sendikasına verilecek ödentinin işveren tarafından işçinin ücretinden kesilmesi.

Ödemenin kesilmesi : Sürekli olan ödemelerden bazılarının yapılamaması, ödemeye ara verilmesi.

Öksürük kesici : Öksürük refleksini merkezi veya periferik etkileriyle önleyen.

Ölçer kesit görünümü : Etken çözümlemesiyle ayrıştırılan etkenler için tanısal nitelik taşıyan çeşitli ölçerlerde bir bireyin gösterdiği başarının toplam görünümü.

Ölü kesim : Kaynak işleminden etkilenmemiş ve yapısı anametalin yapısı ile benzer olarak kalmış kaynak kesimi.

Ömrü kesilmek : Ecelinden evvel ölmek.

Özeksel kesim : Bir kentin özeğinde yer alan yapılardan ve açık alanlardan oluşan kesimi, bk. özbölge.

Özel kesim tahvili : Anonim şirketler tarafından değişken veya sabit faizli, kupon ödemeli ya da iskontolu olarak çıkarılan bir yıldan uzun vadeli borç senedi.

Paslanma kesimi : Yeryüzüne ya da yakınına çıkmış kükürtlü bir cevher yatağının, bol pasedon etkisiyle yeraltı su tablasına dek kükürt tozu olduğu, ısla paslaştığı, karbonatlaştığı kesim. (Buradaki kimyasal çökelmeler, işletmeye yeterli olmayan metal tenörlerini işletilir duruma getirir.).

Pektineus kasının kesilmesi : Kalça displazisi bulunan köpeklerde fonksiyonel bozukluğu azaltmak için m. pectineus kasının orta kısmından veya tendinöz kısma yakın kasla birlikte tam veya kısmi olarak kesilmesi işlemi.

Periyodik kesir : Virgülden başlayan herhangi bir yerden sonra ancak periyodik tekrarlanan bir sayılar grubunun yer aldığı sonsuz ondalık kesir. Bu sayılar grubuna kesirin periyodu denir. Örneğin, 3, 14718718718... veya 2, 030303... gibi. Buradaki periyod parantez içinde 3, 14(718) veya 2,(03) gibi gösterilir.

Program tanımlı konsolide kamu kesimi faiz dışı dengesi : Program tanımlı konsolide kamu kesimini oluşturan her bir biriminin faiz dışı dengeleri toplanmasıyla hesaplanan denge. 2006 yılından itibaren bu denge hesaplanırken program tanımlı konsolide bütçe faiz dışı dengesi yerine program tanımlı merkezi yönetim bütçe faiz dışı dengesi kullanılmaktadır.

Reel kesim : Mal ve hizmetlerin, hammadde, ara malı ve üretim faktörleri kullanılarak üretildiği, faktör ve mal piyasalarından oluşan kesim, reel sektör. Mal ve hizmetlerin, hammadde, aramalı ve üretim faktörleri kullanılarak üretildiği, faktör ve mal piyasalarından oluşan kesim.

Reel kesim güven dizini : Reel kesim (üreticiler) açısından hesaplanan güven dizini.

Resim kesilmesi : Bir yayında herhangi bir nedenden ötürü resim alınamaması.

Sagital kesi : Vücudu sağ ve sol olmak üzere iki eşit bölgeye ayıran boyuna bir kesi.

Sagital kesit : Vücudu sağ ve sol olmak üzere iki eşit bölgeye ayıran uzunluğuna kesit.

Seme kesilmek : Yorgunluktan başı dönmek, sersemlemek.

Ses kesilmesi : Bir yayında herhangi bir nedenden ötürü sesin alınamaması.

Sinir iletisinin kesilmesi : Anestezik madde enjeksiyonuyla sinirsel iletimi ortadan kaldırma, sinir blokajı.

Sonlu kesişim özelliği : Bir kümeler takımında sonlu her alttakımın kesişiminin boş olmaması özelliği.

Sonlu ondalık kesir : Virgülden sonra sonlu sayıda basamakları olan ondalık kesir.

Su kesiği : Nöbetle alınan su hissesi, su nöbeti.

Su kesilmek : Çok ıslanmak : Yağmurdan üstüm başım su kesildi.

Suyu kesik değirmene dönmek : Gürültü patırtı kesilmek, sessizlik olmak.

Sürükleyici kesim : İleriye doğru bağlantısı ve geriye doğru bağlantısı yüksek olan ve diğer kesimleri etkileyip yönlendiren kesim.

Sütten kesilmek : Hastalık, üzüntü veya bebeğin emmemesi nedeniyle anneye süt gelmemek.

Sütten kesim ağırlığı : Hayvanların sütten kesimde veya standart bir sütten kesim yaşındaki ağırlıkları.

Sütü kesik : Hlk. Meme yangısı.

Tarım dışı kesim : Tarım kesimi dışında yer alan madencilik, sanayi ve hizmetlerden oluşan kesimlerin tümü.

Tarım kesimi : Tarımsal etkinlikte bulunan üreticilerden oluşan kesim.

Ters akım kesicisi : Motor çalışmadığında doldurma çevrimini açarak akımsakların üreteç üzerinden boşalmasını önleyen çevirgeç.

Tıltabı kesilmek : Çok yorulmak, güçsüz kalmak : Su taşıya taşıya tıltabım kesildi.

Transversal kesit : [Bakınız: enine kesit]. Enine kesit.

Turizm kesimi : Dinlenme, eğlenme, tarihi ve doğal yerleri görme ve tanıma gibi etkinliklere yönelik istemin karşılandığı hizmet kesiminin bir alt kesimi.

Unsuluğu kesilmek : Un yağda iyice kavrulmak.

Ücret kesimi cezası : Toplu iş sözleşmesinde ya da hizmet bağıtlamasında belirtilen nedenlerle işçiye verilen ve uyarı niteliğinde bulunan cezalar.

Üzül kesil olmak : Yakınlığı, arkadaşlığı, ilgiyi kesmek.

Üzülüp kesilmek : Alâkayı kesmek, tamamiyle ayrılmak.

Üzüt kesit olmak : Ortaklığı kesmek, alacağı vereceği kalmamak.

Vergi kesintileri sayışımı : İlgili bulunduğu yıla ilişkin gelir içindeki kazançlardan kesilmiş olan vergilerin, bildirim üzerinden sayışımlanarak yılın tümü için gerçekleştirilen gelir vergisinden indirilmesiyle oluşan sayışım.

Vergi kesintilerinin yazılım zorunluluğu : İşverenlerin çalıştırdıkları kişilere ödedikleri ücretlerden yasasına göre kestikleri vergilerin vergi yöntemi yasasında belirtilen temel yargılara göre düzenledikleri ücret çizelgerinde ya da bunların yerine geçen diğer belgelerde gösterilmesi zorunluluğu.

Vergi kesintisi : Yasalarına göre yükümlülerinden kesilen vergi.

Vergide kesinlik ilkesi : Verginin açık, kesin ve belirli olmasını öngören vergileme ilkesi.

X kesisi : R nin bir altkümesi üzerinde tanımlanan bir gerçek işlevin tanım kümesi içinde X-eksenini kestiği noktalardan biri.

Y kesisi : Bir gerçek işlevin Y-eksenini kestiği nokta.

Yarma kesim : Yıldız kesilmiş keresteye benzeyen ancak yüzü ile cephesindeki damarlar birbirine daha açılı ve yüzeyinde pullar belirmeyen keresteler elde edilmesini sağlayan, yıldız kesime benzer kesim yöntemi.

Yatay kesit : (Mimarlık) Bir yapının kuşbakışı tasar çizimi. a. bk. dikey izdüşüm.

Yayın kesilmesi : Yayının herhangi bir aksaklıktan dolayı kısa ya da uzun süre verilememesi durumu.

Yer kesiti : Katmanların doğrultusuna dikey bir yarmadaki görülenlerin kâğıt üzerinde gösterilmesi.

Yerpaylaşır kesim : Bir izlencede, sürekli olarak bellekte tutulması gerekmeyen, böylece ortaklaşa kullanım için ayrılmış bir bellek alanına çağrıldıkça yerleşen kesimlerden her biri.

Yıldız kesim : Tomruğun merkezinden kabuğuna dik açı yapacak biçimde dilimlenmesi yoluyla; dayanıklılık, öz yankıma ve görünüm açısından nitelikli, düzgün ve paralel damarlara sahip, yüzü ile cephesindeki damarlar birbirine dik veya dike yakın ve yüzeyinde pullar belirebilen keresteler elde edilmesini sağlayan, uygulanması fazla zaman ve maliyet gerektiren kesim yöntemi.

Yol kesilmek : Yol kapanmak.

Zarı zehti kesilmek : Çok yorulmak, bitkin düşmek.

Zeri zahtı kesilmek : Gücü kalmamak.

Zilingir kesilmek : Çok acıkmak, açlıktan gücü tükenmek.

Zorunlu kesinti : Sendika ödentilerinin işçilerin ücretlerinden kesilmesi hususunda bir sendika ile işveren arasında varılan anlaşma gereğince yapılan kesinti.

Adi kesir : Bayağı kesir.

Ağrı kesici : Ağrı duyusunu ortadan kaldıran, dindiren (ilaç vb.), analjezik. Ağrı duyusunu ortadan kaldıran, dindiren ilaç, madde vb.

Ağrı kesimi : Ağrı yitimi.

Ara kesit : Çizgilerin, yüzeylerin, katı cisimlerin birbirlerine rastladıkları ve kesiştikleri yer.

Basit kesir : Payı paydasından küçük olan kesir.

Bayağı kesir : Ondalık olmayan kesir, adi kesir.

Bileşik kesir : Payı paydasına eşit veya payı paydasından büyük olan kesir.

Devre kesici : Devrenin aşırı yüklenmesi durumunda akımı kesen araç.

Et kesimi : Hristiyanların büyük perhize girmek üzere bulundukları günler, et kırımı, apukurya.

İnce kesim : Kemikleri ince ve zayıf.

Kamu kesimi : Devlet eliyle yürütülen ekonomik işlerin bütünü, kamu sektörü.

Kesici : Kesme işini yapan kimse. Futbolda savunmanın önünde görev yapan ve topu kesip dağıtan oyuncu, stoper. Kasaplık hayvanları kesen kimse. Kesme işinde kullanılan araç.

Kesici diş : Alt ve üst çenenin ön tarafında bulunan, yiyecekleri kesmeye yarayan, yassı, keskin ön dişlerden her biri.

Kesici kılıç : Eskrimde kullanılan bir kılıç türü.

Kesicilik : Kesici olma durumu. Kesicinin yaptığı iş.

Kesif : Yoğun. Saydam olmayan. Sık, kalın.

Kesif yem : Sindirilebilir besin maddeleri yüksek, selülozu düşük yem.

Kesik : Kesilmiş olan. Aralıklı. Gazete, dergi vb.nden kesilmiş yazı, kupür. Takım kadrosuna alınmamış (oyuncu). Kısa. Çiğ sütten yapılmış olan yağsız peynir, çökelek, ekşimik. Tarla, bağ ve bahçe çevresine açılan hendek. Kesilerek bozulmuş olan. Parası olmayan. Kesilmiş olan yer. Tutkun, hayran.

Kesik hava : Halk şiiri dışında yanık ezgili deyiş.

Kesik kelime : Bir bölümü kesilerek kullanılan söz.

Kesik kerem : Âşık Kerem'in ezgilerinde görülen yanık türkü dalı.

Kesik kesik : Kısa kısa. Ara vererek.

Kesik koni : Bir koninin, tabanına paralel bir düzlemle kesilmesinden elde edilen cisim.

Kesik piramit : Bir piramit, tabanına paralel bir düzlemle kesildiğinde taban yönünde kalan cisim.

Kesik prizma : Bir prizmanın bütün yer ayrıtlarını kesen bir düzlemle elde edilen, kesiti ile tabanı arasında kalan cisim.

Kesikli : Kesikleri olan. Aralıklarla süren, duraklamalar yapan (elektrik akımı).

Kesiklik : Kesik olma durumu. Ansızın duyulan hâlsizlik, kırıklık, yorgunluk.

Kesiksiz : Kesilmeden süren, sürekli, süreli, devamlı, mütemadi. Ara vermeden. Kesilmeden, ara vermeden sürüp giden (elektrik akımı).

Kesiliş : Kesilme işi.

Kesilme : Kesilmek işi.

Kesilmek : Kesme işi yapılmak. Tutulmak, kapatılmak. Gibi olmak, benzemek, dönmek. Çok beğenmek, çok hoşlanmak. Durmak. Son ya da aralık verilmek. Süt, ayran vb. bozulmak, ekşimek. Kendini herhangi bir şey gibi göstermek. Akmamak. Akım gelmez olmak. Sona ermek. Dinmek. Sünnet olmak. Yoksun kalmak. Bitkin duruma gelmek, gücü, takati kalmamak, çok yorulmak. Kendinden önceki kelimeyi "olmak" anlamıyla pekiştiren bir fiil. Makaslanmak.

Kesim : Kesme işi. Pazarlık, anlaşma. Boy bos, endam. Bölüm, parça, kısım, sektör. Hazineye ait herhangi bir gelirin belli bir bedel karşılığı keseneğe verilmesi, mukataa. Kesme zamanı. İşaretlenmiş belli yer. Bölge. Terzinin belli bir ölçü ve örneğe göre kumaşa biçim verme işi, fason.

Kesimci : Kesenekçi.

Kesimcilik : Kesenekçilik.

Kesimevi : Kasaplık hayvanların kesilip yüzüldüğü yer, kesimhane, kanara, mezbaha.

Kesimhane : Kesimevi.

Kesimlik : Kesime elverişli (hayvan).

Kesin : Şüphe ve duraksamaya yer bırakmayan veya geri dönülmeyen, değişmez, mutlak, kati, maktu. Kesinlikle.

Kesin bilgi : Doğruluğundan kuşkulanılmayan bilgi.

Kesin fiyat : Değişmez olarak tespit edilmiş, pazarlık edilmeyen fiyat, maktu fiyat.

Kesin kayıt : Belli bir düzeyi, puanı tutturan ve belirlenen şartları yerine getiren adaylar için yapılmış olan kayıt.

Kesinkes : Kesinlikle.

Kesinleşmek : Kesin bir durum almak, katileşmek. Değişme olanağı olmadan yürürlüğe girmek.

Kesinlik : Kesin olma durumu, katiyet. Bir bilginin, bir kanaatin şüpheye düşmeden onaylanması durumu.

Kesinlikle : Kesin bir biçimde, kesin, kesin olarak, kesinkes, yüzde yüz, her hâlde, her hâlükârda, mutlak, mutlaka, katiyen, banko.

Kesinme : Kesinmek işi.

Kesinmek : Kesme işi yapılmak.

Kesinsizlik : Kesin olmama durumu.

Kesinti : Kesilen parça, kırpıntı. Bir işin bir süre için durması, inkıta. Ödenen bir paradan herhangi bir sebeple kesilen bölüm.

Kesintili : Ara verilerek yapılan. Kesintisi olan (para).

Kesintisiz : Aralıksız. Hiçbir vergi kesilmeden verilen (para).

Kesintisiz güç kaynağı : Bilgisayarda elektrik kesildiğinde devreye giren, bilgisayar ile ona bağlı donanımlara belirli bir süre güç sağlayan araç.

Kesintisizlik : Kesintisiz olma durumu.

Kesir : Bir birimin bölündüğü eşit parçalardan birini veya birkaçını anlatan sayı.

Kesir ölçek : Plan ve haritalarda küçültme oranını basit kesirle ifade eden ölçek türü.

Kesirli : Kesir niteliğinde olan (sayı).

Kesirli sayı : Kesri olan sayı.

Kesirsiz : Kesir niteliğinde olmayan.

Kesiş : Kesme işi.

Kesişen : Bir nokta veya çizgi üzerinde birbirini kesip geçen (çizgiler veya yüzeyler).

Kesişme : Kesişmek işi.

Kesişmek : Birbirini kesmek. Erkek ve kadın, bakışlarla anlaşmak. Pazarlıkta, herhangi bir fiyatta anlaşmak. Bir nokta veya çizgi üzerinde birbirine kavuşmak.

Kesit : Bir şey enlemesine veya boylamasına kesildiğinde ortaya çıkan yüzey. Bir toplumun bölümü, kesim. Bir cisim düz olarak kesildiğinde ortaya çıkan düzlemin biçimi, makta. Ayırıcı özellikleriyle belirlenen süreç.

Kulağı kesik : Görmüş geçirmiş, deneyimi fazla olan, uyanık.

Kulağı kesiklik : Kulağı kesik olma durumu.

Nefes kesici : Heyecanlı, coşkulu. Çok güzel.

Ondalık kesir : Paydası 10 veya 10'un herhangi bir kuvveti olan kesir: 0,3 (onda üç), 0,15 (yüzde on beş), 0,007 (binde yedi) gibi.

Ön kesinti : Ücretlerde, serbest meslek gelirlerinde ve sonraki yıllara devredilen taahhüt işlerinde ödemeler sırasında bu ödemelerin belirli bir kısmı ödemeyi yapanlarca tutulduktan sonra kişiler adına vergi dairelerine yatırılan miktar, stopaj.

Öz kesit : Tomruğun boyu yönünden alınan ve özünden geçen kesit yüzeyi.

Özel kesim : Resmî kesimden ayrı ve bağımsız çalışan grup.

Soluk kesici : Çok heyecan veya korku veren.

Söz kesimi : Gençlerin evlenmeleri için ön anlaşma yapılması, sözlenme.

Su kesimi : Geminin su üstünde ve su altında kalan bölümlerinin kesiştiği yer, su hattı.

Yaş kesim : Tabandan sızma veya toplanma suretiyle yer altından sulanan veya çoğu zaman ıslak durumda olan arazi.

Diğer dillerde Kesenlik anlamı nedir?

İngilizce'de Kesenlik ne demek ? : secant