Soka nedir, Soka ne demek

Yerel Türkçe'deki anlamı:

Ağılı.

Hayvanların geçmemesi için çalı ile örtülen geçit.

Dibekte, havanda dövme işini yapan tokmak.

Soka ile ilgili Cümleler

  • Sokaklarımız eskisinden daha temiz görünüyor.
  • “Babamın iğneli bakışlarından kurtulmak için o uyurken sokaklara düşerdim.”
  • Ali restoranın arkasındaki sokakta ölü bulundu.
  • Moloz sokakları kirletti.
  • “Her zaman, saat on bir buçuk dedi mi kadın erkek, kol kola sokağa dökülürlerdi.”
  • O vuruldu ve sokakta ölüme terk edildi.
  • Canımı sokakta mı buldum? Elbette biraz dinleneceğim.
  • Sokağa çöp atmamalısın.
  • Neyse ki, tam Dima'nın uyuduğu sokağın dışında bir Armani mağazası vardı.
  • “Ben böyle şeye gelemem efendim... Ben canımı sokakta bulmadım efendim.”
  • “Baban parayı sokaktan topluyordu.”
  • Sokaktan aşağıya doğru yürürken, eski bir arkadaşa rastladım.
  • Evimin önündeki sokak oldukça dar.
  • “Şimdi eski âdetler kalktı ama bu öksüzün kimseciği yok, sokakta kaldı.”
  • Küçük bir çocuk sokakta yalnız bırakıldığı için kaza oldu.
  • Hangi sokakta?
  • “İnsanı kolundan tutup sokağa atmazlar.”
  • Sokak lambaları yeterli ışık vermez.
  • O, yeni arabasını sokağa park etmek istemedi.
  • Sokakta hiç araba yok.

Soka ile ilgili Atasözü veya Deyim

alt yanı çıkmaz sokak : sonu gelmeyen, sonuç alınamayan işler için söylenen bir söz.

 

arı kızdıranı sokar : “kişi, sonunda öleceğini de bilse kendisini sinirlendirene saldırır” anlamında kullanılan bir söz.

(bir şeyi) sokaktan toplamak : kolayca sağlamak, masrafsız ve zahmetsiz elde etmek.

(birini) içine sokacağı gelmek : birini çok sevmek.

canımı sokakta bulmadım : “tehlikeye veya herhangi bir sıkıntıya katlanmaya niyetim yok” anlamında kullanılan bir söz.

canını sokakta bulmak : sağlığı korumak gerektiğini anlatan bir söz.

canının içine sokacağı gelmek : çok hoşlanmak, çok sevmek.

göbeği sokakta kesilmiş : evde durmayıp hep sokaklarda gezen, sürtük.

(herhangi bir şeyi) sokakta bulmamak : herhangi bir şeyi değerli ve önemli bulmak.

kendini sokağa (veya dışarı) atmak : sıkıntıdan dolayı rahatlamak amacıyla açık havaya çıkmak.

parasını sokağa atmak : değeri olmayan bir mala para vermek.

sokağa atmak : birini düşkün, yoksul kalacak biçimde evden, iş yerinden uzaklaştırmak veya kovmak para, eşya vb.ni boş yere harcamak.

sokağa çıkmak : gezmek veya bir iş görmek için evden çıkmak.

sokağa (veya sokaklara) dökülmek : herhangi bir sebeple dışarı çıkmak gösteri, protesto gibi amaçlarla insanlar sokaklara, meydanlara inmek.

sokağa (veya sokaklara) düşmek : kadın kötü yola saparak orta malı olmak bir şey çoğalıp değerini yitirmek sükûneti, huzuru evin dışında aramak.

sokakta kalmak : sığınacak yeri olmamak, bakacak kimsesi bulunmamak.

Soka anlamı, tanımı

Lombart sokağı : Londra para piyasasının doğduğu yer olarak kabul edilen ve birçok finansal kuruluşun merkezinin bulunduğu Londra şehir merkezindeki bir sokağın adı

 

Mal sokan : Belli bir malı yurda sokan kişi.

Sokabilme : Sokabilmek işi.

Sokabilmek : Sokma imkânı veya olasılığı bulunmak.

Sokaç : Arı iğnesi.

Sokak baladı : Sokak satıcılarının söylediği balad türü. bk. balad. karşılığı halk baladı.

Sokak çizgisi : Bir yol ile yapı adacıkları arasındaki yasal sınır. bk. önyüz çizgisi.

Sokak donanımı : Sokakları yararlı kılan ve işlevlerini gereği gibi yerine getirmelerini sağlayan, elektrik direkleri, gidiş gelişi düzenleyen ışıklı göstergeler, telefon kulübeleri, posta kutuları gezilik kanepeleri ve parmaklıkları, kapalı genbinit durakları, sokak lambaları, satıcı kulübeleri gibi, sokaklardaki durağan nesnelerin tümü.

Sokak giysisi : Oyuncunun günlük sokak giysisi.

Sokak oyuncuları : Sokaklarda çeşitli beceri gösterilerinde bulunan, skeçler oynayan ve buna karşılık seyredenlerden para toplayan küçük topluluk.

Sokak oyunları : Sokaklarda hokkabazlık yapan, skeçler oynayan ve buna karşılık seyredenlerden para toplayan küçük topluluk.

Sokak sokak etmek : Parça parça etmek.

Sokak süpürgesi : Evinde oturmayıp çok gezen kadın. Çok gezen kadın.

Sokak virüsü : Doğal enfekte hayvanlardan elde edilen virülent kuduz virüsü.

Sokaklar açmak : Düşman saflarını yarmak.

Sokaklı çarşaf : Yolllu, çubuklu dokuma, çizgili çarşaf.

Sokal : Sakal.

Sokalak : Çimlenmiş ekin.

Sokalanmak : Aşağılanmak.

Sokan : İskorpit.

Sokancak : İğne.

Sokansak : İğne.

Sokar sinek : İğneli sinek.

Sokarak : Yeni çıkan ekin. Ekilen tahılların ilk çıkan filizleri.

Sokarca : Kardelen.

Sokarı : Yeni çıkan ekin.

Sokarıç : İnce doğranmış soğanı yağda kavurarak yapılan yemek.

Sokarıç etmek : Yağda soğan kızartmak.

Sokarıç tavası : Yemeğe konan soğan ve yağın eritildiği küçük tava.

Sokarık : Yeni çıkan ekin. Ekilen tahılların ilk çıkan filizleri. İki, üç aylık pilicin ince tüyleri. Topraktan ilk çıkan filiz, filizlenme, filizin topraktan çıkması, intaş.

Sokarış : İnce doğranmış soğanı yağda kavurarak yapılan yemek.

Ara sokak : Ana yola açılan ikinci derecedeki yol.

Arka sokak : Ana yola açılan ikinci derecedeki sokak.

Çıkmaz sokak : Girişi ve çıkışı aynı olan sokak. Sonu olmayan olay, durum vb., boşuna çaba.

Sokak : İl, ilçe vb. yerleşim bölgelerinde, iki yanında evler olan, caddeye oranla daha dar veya kısa olabilen yol.

Sokak çocuğu : Vaktini genellikle sokaklarda geçirip eğitimden yoksun kalmış çocuk. Evi ve yakınlarından yoksun, sokaklarda yaşayan çocuk.

Sokak kadını : Kötü yola düşmüş kadın veya kız, sokak kızı.

Sokak kapısı : Evin sokağa açılan kapısı.

Sokak kızı : Sokak kadını.

Sokaktaki adam : Genellikle kamuoyunun görüşünü dile getirdiğine inanılan herhangi bir kişi. Belirgin bir özelliği olmayan, sıradan adam.

Diğer dillerde Soğutum anlamı nedir?

İngilizce'de Soğutum ne demek ? : refrigeration