Strand türkçesi Strand nedir

  • Saç tutamı.
  • Karaya oturtmak.
  • Halatlarda lif demetleri.
  • Yalı.
  • Halat bükümü.
  • İpliğin bir teli.
  • Boncuk dizisi.
  • Halatın bir kolu.
  • Bükmek (ip).
  • Tel.
  • İp teli.
  • Aşama.
  • Sahil.
  • Karaya oturmak.
  • Saç teli.
  • İplik.
  • Flesa.
  • Örgü.
  • Zor durumda bırakmak.
  • Başarısızlığa uğramak.
  • Madencilik alanında kullanılır.
  • Kıyı.

Strand ile ilgili cümleler

English: She was stranded in the city.
Turkish: O, şehirde karaya oturmuştu.

English: If you were stranded on a desert island, what books would you want to have with you to read?
Turkish: Eğer ıssız bir adada karaya otursaydın, okumak için yanında hangi kitapların olmasını isterdin?

English: Ali's stranded.
Turkish: Ali mahsur.

English: Timmendorfer Strand is a well-known beach town.
Turkish: Timmendorfer Strand tanınmış bir sahil kasabasıdır.

English: He plucked one of his few strands of beard.
Turkish: O, sakalındaki az sayıda telden birini yoldu.

Strand ingilizcede ne demek, Strand nerede nasıl kullanılır?

Positive strand virus : Tek iplikli rna içeren pozitif kutupluluğa sahip virüs. bu virüsün rna'sı hücreye girdikten sonra doğrudan virüs mrna'sı olarak görev yapar, aynı nükleotit dizisine sahiptir ve virüs proteinlerine tercüme edilir. negatif iplikli virüslerde ise virüs rna'sı önce mrna'yı sentezler ve sonra bu, proteine tercüme edilir. tek iplikli dna içeren pozitif kutupluluğa sahip virüs. bu virüs dna' sı hücreye girdikten sonra önce ±dna sentezlenir, sonra aynı nükleotit dizisine sahip virüs mrna'sı yapılır (sadece dna'daki timin yerine mrna da urasil girer) ve bu da virüs proteinlerine tercüme edilir. 3.tek iplikli rna içeren pozitif kutupluluğa sahip bir retrovirüs. bu rna önce revers transkriptaz ile negatif dna'ya, sonra ± dna'ya, daha sonra da virüsün orijinal tek iplikli rna'sı ile aynı baz dizisine sahip mrna'ya çevrilir. Pozitif iplikli virüs.

 

Single strand binding protein : Ssb. Tek iplikli dna'yı bağlayan protein.

Coding strand : Kotlama ipliği. Bir dna çift ipliğinde rna’ya karşılık olan baz dizili tek bir dna ipliği. kodlama ipliği.

L strand : Hafif iplik. Ağır izotopla işaretlenmeyen ya da hafif izotopla işaretlenen polinükleotit zinciri. dna'nın hafif ipliği. l ipliği.

Lagging strand : Kesik dna zinciri. Dna kopyalanması esnasında çift ipliğin 5'-3' yönündeki ipliğini süreksiz parçalar halinde tamamlayan yeni sentezlenmiş zincir. ecoli’de bu parçalar okazaki parçaları olarak adlandırılmıştır. lider zincir olarak adlandırılan diğer iplik 3'-5' yönündedir ve süreklidir. tamamlayıcı nükleotitler her iki zincirde de 5'-3' yönündedir.

Be left stranded : Karaya oturtulmak. Yüzüstü kalmak.

Be stranded : Sahile vurmak. Yaya kalmak. Karaya oturmak. Mahsur kalmak. Karaya oturmuş olmak (gemi). Yolda kalmak.

Stranding : Telini koparmak (kablo vb.). Geminin karaya oturması. Bükmek (ip vb.). Başarısızlığa uğramak. Karaya oturmak. Karaya oturtmak.

Stranded wire : Bükülü tel.

 

Stranded : Sıkıntıda. Sahile vurmuş. Karaya oturan. Başarısız olmuş. Sıkışmış. Yolda kalmış. Çıkmaza düşmüş. Karaya oturmuş.

İngilizce Strand Türkçe anlamı, Strand eş anlamlısı

Sözcükler, direkt olarak Strand ile ilgili eş anlamlı kelimeler olmayabilir. Kelime anlamı benzer olan sözcükler olabilirler.

Come unstuck : Başarısız olmak. Ayrılmak. Düş kırıklığına uğramak. Gevşemek. Yüzü kızarmak. Kötü gitmek. Rezil olmak. Suya düşmek. Yanılmak.

Braiding : Saç örgüsü. Örme. Örgü biçiminde motif. Örgü biçimli süs.

Chaplet : Dizi boncuk. Küçük tespih. Başa konan çelenk. Peternoster. Çiçekten taç. Çelenk.

Ground : Toprak. İyileşmek. Yer. Çakmak. Yere sermek. Hareket izni vermemek. Kırsal toprak. Temel neden. Yere indirmek.

Sea front : Kıyı kesimi. Şehrin denize bakan kısmı. Rıhtım.

Mire down : Yarıda kalmak. Yarım kalmak.

Yarns : Hikaye. Masal.

Hand knitted : El ile örülmüş. El örgüsü.

Echelon : İngiltere. Avustralya ve yeni zelanda istihbarat örgütlerinin dünya üzerindeki iletişim sistemlerini denetlemek amacıyla kurdukları ortak projenin kod adı. Diziliş. Nizamına göre tanzim etmek. Kanada. Basamak. Abd. Işığı renklere ayıran cihaz. Paralel dizilme.

Waterside : Sahilde yaşayan. Irmak kıyısı. Sahilde bulunan. Su kenarında biten. Göl kıyısı. Deniz kıyısı. Sahilde olan.

Strand synonyms : adit, knittings, brink, bombs, knitted, beaches, flexes, coastlines, heated, rivage, come to grief, actinolite, abandoned mine, chorda, maroon, instance, rope yarn, chording, grid, buy it, littoral, desolate, shipwrecks, wreck, filament, littorals, plait, acid treatment, bank, banks, additional flotation, degree, plaits.

Strand ingilizce tanımı, definition of Strand

Strand kelimesinin İngilizce - İngilizce çevirisi (English to English) : To drift, or be driven, on shore to run aground. As, to strand a ship. To drive on a strand. One of the twists, or strings, as of fibers, wires, etc., of which a rope is composed. Rarely, the margin of a navigable river. To break a strand of (a rope). As, the ship stranded at high water. The shore, especially the beach of a sea, ocean, or large lake. Hence, to run aground.