Television türkçesi Television nedir

  • Devinimli görüntülerin kablolar ya da telsiz bağlantısıyla çok uzaklardaki yerlere ulaştırılması ve buralarda izlenebilmesi. (bunu gerçekleştirmek için gerekli başlıca aygıt ve donanımlar alıcı, kablolar, verici, verici dalgalık, alıcı dalgalık, almaçtır. alıcı, aktarılacak konuyu satır satır, nokta nokta tarayarak çözümler. bu çözümlemeye uygun biçimde oluşan televizyon imleri, eşeksenli kablolar ya da verici yayacın verici dalgalığı yoluyla almaca doğru yola çıkarılır. bu ikinci durumda, televizyon imlerini bir taşıyıcı dalga, dalgalığa ulaştırır. bu dalgalığın almaca verdiği televizyon imleri almacın çeşitli katlarından geçerek bir elektron topundan çıkan elektron demeti yardımıyla almacın görüntülüğünde konuyu yeniden kurar. görüntülükteki bu resim, alıcının ereğindeki resmin tıpkısıdır). bir ülkede televizyonu oluşturmak için gerekli kuruluşların tümü, televizyon işleyimi. güzel sanatların bir kolu olarak televizyon sanatı. televizyonu gerçekleştirmek için yapılan çalışmaların tümü, televizyonculuk. bir ülkenin kendine özgü nitelikler taşıyan ulusal televizyonu.
  • Televizyon.
  • Elektromanyetik dalgaları canlı resim haline getiren ve eğitim alanında kendisinden etkili biçimde yararlanılan araç.
  • Sınalgı.
  • Televizyon seti.
  • Eğitim, sinema, televizyon alanlarında kullanılır.
 

Television ile ilgili cümleler

English: Ali was on television last week.
Turkish: Ali geçen hafta televizyona çıktı.

English: Ali only allowed Mary to watch three hours of television a week.
Turkish: Ali Mary'ye sadece haftada üç saat TV izlemesine izin verdi.

English: Be sure to switch off the television before you go to sleep.
Turkish: Yatmaya gitmeden önce televizyonu kapattığından emin ol.

English: Could you please turn your television down?
Turkish: Lütfen televizyonunun sesini kısar mısın?

English: Ali didn't watch much television when he was younger.
Turkish: Ali daha gençken çok televizyon izlemedi.

Television ingilizcede ne demek, Television nerede nasıl kullanılır?

Television act : Televizyon yasası. Sinema, televizyon alanlarında kullanılır. Bir ülkedeki televizyon çalışmalarını ya da bu çalışmaların yalnız bir bölümünü düzene bağlamak amacıyla çıkarılmış yasa.

Television announcer : Televizyon spikeri.

Television antenna : Televizyon anteni. Sınalgı sırgavılı.

Television audio : Televizyon sesi.

Television band : Televizyon bandı. Sınalgı bandı.

Television channels : Televizyon kanalı.

Television channel : Televizyon kanalı. Sinema, televizyon alanlarında kullanılır. Sınalgı arnası. Elektriksel imlerin aktarılmasında kullanılan, tek ya da iki yönde olabilen tek yol (alıcı oluğu, ses oluğu, seslendirme oluğu, yinelenim oluğu, vb.). tv. bir televizyon yayınında resim yayını ile buna bağlı ses yayınının kapsadığı yinelenim kuşağı; televizyon kuşaklarının ayrıldığı bölümlerden her biri. Oluk.

 

Television coverage : Yayın alanı. Sinema, televizyon alanlarında kullanılır. Televizyon yayın bölgesi. Televizyon yayın alanı. Bir televizyon vericisinin ya da birçok vericiden oluşan bir televizyon ağının eriştiği alanın tümü.

Television camera : Televizyon kamerası. Alıcı. Sinema, televizyon alanlarında kullanılır. Sinema filmi çevirmekte kullanılan aygıt. tv. televizyon almacına ulaştırılacak konunun görüntüsünü elektriksel ime çeviren elektronik yapılı alıcı çeşidi. Sınalgı kamerası.

Television cameraman : Alıcı yönetmeni. Televizyon kameramanı. Alıcıyı doğrudan doğruya çalıştıran ve yöneten, alıcı devinimlerini gerçekleştiren, görüntülerin film üzerine saptanmasını sağlayan kimse. tv. televizyon alıcısını doğrudan doğruya çalıştıran kimse. Tv kameramanı. Sinema, televizyon alanlarında kullanılır. Sınalgı kameramanı.

İngilizce Television Türkçe anlamı, Television eş anlamlısı

Sözcükler, direkt olarak Television ile ilgili eş anlamlı kelimeler olmayabilir. Kelime anlamı benzer olan sözcükler olabilirler.

Cable system : Elektrikli kablo sistemi. Kablolu sistem.

Color tv : Ekranında renkli görüntüler üreten televizyon seti. Renkli televizyon.

Crt : Bir takımyıldızın adı. Eksiuç ışıtacı. Kupa. Yaygın bir bilgisayar ekranı türü (bilgisayar). Ekran. Eksiuç ışınlarının devinimini doğrudan doğruya gözlemeyi sağlayabilen, havası boşaltılmış ışıtaç. (eksiuç ışıtaçları, almaç ışıtaçlarının temelini oluşturur). Uzay, sinema, televizyon alanlarında kullanılır. Cathode ray tube (katot ışınlı tüp).

Tv set : Televizyon takımı.

Television transmitter : Radyo yinelenimlerindeki elektromıknatıs ışınımı yaymakta kullanılan donatım; radyo vericisi. eşeksenli kablo, telsiz bağlantısı ya da alıcı dalgalık yardımıyla elektrik gerilimi biçiminde resim ve ses imlerini alan, genlik ya da yinelenim değiştirimine uğramış bir taşıyıcı dalga üreten ve bu yolda işlenmiş olan televizyon imlerini verici dalgalıkla yayan donatım; televizyon vericisi. bir televizyon vericisinde ses imini gönderen bölüm; ses vericisi. bir televizyon vericisinde resim imini gönderen bölüm; resim vericisi. Verici. Televizyon vericisi. Televizyon aktarıcısı. Sınalgı vericisi. Bir ya da birkaç vericisi, verici dalgalığı ve öbür donatımı bulunan, bir yayın merkezinden gelen televizyon imlerini, yayına uygun biçimde işleyerek yayan kuruluş. Verici yayaç. Sinema, televizyon alanlarında kullanılır.

Colour television : Renkli sınalgı. Renkli televizyon.

Hdtv : Daha iyi görüntü kalitesi sağlayan yeni televizyon teknolojisi. Yüksek tanımlı televizyon.

Television equipment : Televizyon donanımı.

The tube : Tulum. Boru içine yerleştirmek. Boru. Metro. İnce etli boru. Tüp içine koymak. Tüp. Tv tüp. Tv.

Television synonyms : color television system, telecom system, colour tv, satellite tv, telecommunication equipment, colour television system, video equipment, goggle box, telecom equipment, idiot box, cable television service, televisions, color television, video, cable television, television system, broadcasting, tubes, broadcast television, cable, small screen, picture transmission, monitor, closed circuit television, television receiver, tellies, boob tube, high definition television, sound, audio, tv, satellite television, telecasting.