The tube türkçesi The tube nedir

The tube ile ilgili cümleler

English: The subway in London is known as "the Tube."
Turkish: Londra'daki metrolar "the Tube" olarak bilinir.

English: The tubes are clogged.
Turkish: Tüpler tıkalı.

The tube ingilizcede ne demek, The tube nerede nasıl kullanılır?

The : Belirli veya spesifik bir kimse veya şeyi ifade etmek veya tanımlamak için kullanılan betimleyici (gramer). Belli bir objeyi veya kişiyi veya yeri nitelemek için kullanılır. Belgili tanımlık. Belirli durumlarda isimden önce kullanılır.

Tube : Uzun, içi boş ve bir ucu kapatılmış boru. 2-yüksek basınçtaki gazların içinde saklandığı özel metal kap (bunlara bomba da denir.). Deney tüpü. Motorlu taşıtlarda dıştaki koruyucu lastiğin içinde yeralan ve içine hava doldurulan lastik. İçlastik. Kullanım yerine göre çapı değişebilen genellikle camdan yapılmış içinde üşekler bulunan, havası alınmış ya da amaca uygun uçunlarla doldurulmuş yuvak biçimli kapalı gereç. temel parçacıkları algılayan geiger borulanndan televizyon görüntü borusuna ve eksicik borularına değin değişik kullanım yerleri vardır. Metro. Alıcı ışıtacı. Boru. Alıcının, mercekten gelen görüntüyü elektriksel ime çeviren ana bölümü. Radyo ışıtacı.

 

On the tube : Televizyonda.

The 1967 borders : Yeşil hat. Bağımsızlık savaşı sonrasında ateşkes anlaşmalarında oluşturulan sınırlar (israil tarihi). 1967 sınırları.

The 2004 tsunami : 26 aralık 2004'teki büyük tsunami. Bir depremin tetiklediği ve iki kıtada 8 ülkede (tayland, hindistan, endonezya, malezya, maldivler, seylan, somali ve sri lanka) yaklaşık 225. 2004 tsumanisi. 000 insanın ölümüne yol açan 26 aralık 2004'te meydana gelen yıkıcı tsunami.

The a team : Televizyonda macera dizisi ismi. A takımı.

The ablative : Çıkma durumu. Ablatif. İsmin -den hali.

İngilizce The tube Türkçe anlamı, The tube eş anlamlısı

Sözcükler, direkt olarak The tube ile ilgili eş anlamlı kelimeler olmayabilir. Kelime anlamı benzer olan sözcükler olabilirler.

Clarioning : Vazıh. Davulla zurnayla duyurmak. Boru ile çalınan müzik. Açık. İlan etmek. Temiz. Boru sesi. Berrak ve tiz ses. Duyurmak.

Funnel : Baca gibi yapmak. Ağızlık. Akıt. Baca. Huni. Havalandırma deliği. Huni biçimi vermek. Koni biçiminde, dar yanında boynu bulunan; doldurma boşaltma ve süzme işlemlerinde kullanılan gereç. Işıldak şapkası.

Bibbing : Çok içmek. Alkolik olmak. Mutfak önlüğü. Çocuk önlüğü. Önlük. İş önlüğünün üst kısmı. Eğri ağızlı alaturka musluk. Bebek önlüğü. Mama önlüğü.

Underground : Yeraltı. Yeni akıma ait (sanat). Alt geçit. Gizli. Altulaşım. Gizli örgüt. Toprakaltı. Yeraltı dünyası. Yeraltı treni. Yer altı.

Metro : Metro (ingiliz ingilizcesi). Büyük şehir veya başkent (hint ingilizcesi). Ölçü. Yeraltı treni.

 

Creeper : Sarmaşık. Tırmaşık kuşu. Zıbın. Sürüngen bitki. Bebek tulumu. Yaltakçı. Dalkavuk. Sürüngen. Krampon (dağcılık).

Boiler suit : İşçi tulumu. Tulum giysi. İş elbisesi.

Clarioned : Vazıh. İlan etmek. Boru ile çalınan müzik. Temiz. Berrak ve tiz ses. Boru sesi. Duyurmak. Açık. Davulla zurnayla duyurmak.

Jumpsuit : Paraşütçüler tarafından giyilen bütün streç giysi (paraşütle atlama sırasında giyilen). Kadın tulumu. Paraşütçü tulumu.

Chimney : Ocaklık. Krater. Gaz lambası şişesi. Yanardağlarda gazların çıkması ve patlamasıyle oluşmuş, magma haznesini yanardağın ağzına bağlayan kanal. Duman bacası. Ocak. Uçurum ağzı. Baca. Yanardağ bacası.

The tube synonyms : subways, tunneled, broadcast television, tellies, goatskin, subway, tanks, conduit, telly, boob tube, television set, tv, television receiver, televisions, babygro, bibler, undergrounds, bagpipes, conduits, duct, clarion, galleries, adits, bugled, catsuit, bottle, ducts, crawlers, bibs, picture transmission, boilers suit, subway train, gallery.