Trainee türkçesi Trainee nedir

  • Stajyer.
  • Eğitilen kimse.
  • Eğitilecek eleman.
  • Stajyer öğrenci.
  • Kursiyer.
  • Eğitim alan.
  • Acemi.
  • Öğrenci.
  • Pratisyen.
  • Eğitilmiş kişi.
  • Aday.
  • Yetiştirme elemanı.

Trainee ile ilgili cümleler

English: At first, the trainees were awkward in his company.
Turkish: Başlangıçta stajyerler bu şirkette sakardılar.

English: The trainee could hardly bear the burden of the task.
Turkish: Stajyer, görevin yüküne dayanamadı.

English: She works as an office trainee.
Turkish: Bir büroda stajyer olarak çalışır.

English: He gave instructions to the trainees, but they couldn't make heads or tails of them.
Turkish: O stajyerlere talimatları verdi fakat onlar talimatlarla ilgili karar veremediler.

English: I'm a trainee.
Turkish: Ben bir stajyerim.

Trainee ingilizcede ne demek, Trainee nerede nasıl kullanılır?

Trainees : Eğitim görenler. Eğitilen kimse. Acemiler. Kursiyerler. Acemi. Stajyer.

Distrainee : Eşyalarına haciz konan kişi. Malları haczedilen kişi. Malı haczedilen kişi.

Trained : Eğitimli. Talimli. Yetişmiş. Eğitilmiş. Alışkın. Yetiştirilmiş.

Trained nurse : Diplomalı hastabakıcı. Eğitimli hemşire.

Trained reflex : Şartlı refleks.

Animal trainer clow : Hayvan eğiticiliği yapabilen ama aynı zamanda halkı güldürmekle görevli sanatçı. Hayvan eğiticisi soytarı.

 

Animal trainer : Hayvan terbiyecisi. Hayvanları eğiterek gösteri yapacak duruma getiren yetiştirici kişi. Hayvan eğiticisi.

Trainers : Eğitici. Eğitimci. Antrenör. Spor ayakkabısı. Tenis ayakkabısı. Çalıştırıcı. Eğitim uçağı. Top nişancısı.

Be trained : Eğitilmek. Terbiye görmek.

House trained : Ehlileşmiş. Terbiye edilmiş. (özellikle tuvalet alışkanlıkları ile ilgili) eğitilmiş (hayvan). Tuvaletini dışarıda yapmaya eğitilmiş.

İngilizce Trainee Türkçe anlamı, Trainee eş anlamlısı

Sözcükler, direkt olarak Trainee ile ilgili eş anlamlı kelimeler olmayabilir. Kelime anlamı benzer olan sözcükler olabilirler.

Pupil : Omurgalı gözünde irisin ortasında bulunan ve ışınların geçerek ağ tabakaya ulaştığı, irisin çevresindeki silli yapının kasılması ile genişliği değişen, aydınlıkta daralan, karanlıkta genişleyen küçük açıklık. Biyoloji, eğitim alanlarında kullanılır. İriste, içinden görüntüyü doğuran ışınımların geçtiği, değişken açıklık. Gözbebeği. Öğrenim görmek amacıyla herhangi bir öğretim kurumunda okuyan kimse. bir öğretmenin gözetimi ve yol göstericiliği altında belli bir konu üzerinde çalışan kimse. Göz bebeği.

Novice : Kiliseye yeni giren kimse. Keşiş adayı. Bir işe yeni başlayan kimse. Çırak. Toy. Rahibe adayı. Yeni kimse. Acemi çaylak. Yeni.

Pupillary : Vasiyet altındaki çocukla ilgili. Pupiller. Pupiler. Gözbebeği.

Blunderings : Pot kıran. Hantal. Hödük. Sakar. Sarsak. Çam deviren. Gaf yapan. Beceriksiz.

Ambitionist : Yarışmacı. Arzusu olan kimse. Tutkulu olan. Arayıcı. Hırslı kişi.

Candidates : Adaylar. Namzet.

 

Catechumen : Din eğitimi gören kimse. Hristiyanlık öğrencisi. Kateşizm talebesi.

Trainees : Acemiler. Eğitim görenler. Kursiyerler.

Aspirant : İstekli. Talip. Uman kimse. Bekleyen. Uman. Arzulu.

Disciples : Taraftar. Mürit. Talebe. Havari. Öndere bağlı olan kimse. Çömez. Şakirt.

Trainee synonyms : interns, entrants, apprentice, beginners, contestant, schoolgirl, apprentices, apprenticing, pupils, practitioner, general practitioner, internals, disciple, internal, bunglers, student, probationers, discipless, aspt, brash, intern, initiate, classman, entrant, students, unsalaried, beginner, learner, schoolboy, junior clerk, tyro, bungler, callow.