Kırp nedir, Kırp ne demek

Yerel Türkçe'deki anlamı:

Donmuş kar.

Havanın biraz ısınmasiyle satıhtan erimeye başlamış, fakat, yeni bir soğukla buzlaşmış kar; üzerinde yüründüğünde yalnız ayakların bastığı kısımlar çöker, ve çökerken 'kırp' diye ses çıkarır.

Kırp ile ilgili Cümleler

  • Ali kötü bir şapka giydi ve bize göz kırptı.
  • O göz kırptı.
  • O bana göz kırptı.
  • “İki sahilde pencerelerden damla damla taşan ışıklar güzel aydedeye göz kırpmakta yıldızlarla rekabet ediyor sanılır.”
  • Gözümü kırpmadım.
  • Neredeyse gözümü kırpmadım.
  • Ali Mary'ye baktı ve sonra ona göz kırptı.
  • “Hem gülüyor hem sık sık bana kaçamak bakışlarla bakıyor, muziplikle göz kırpıyor.”
  • Neden sadece bana göz kırptın?
  • Ali gözlerini kırpıyor.
  • Ali kızlara göz kırptı.
  • Gözlerimizi kırpıyoruz.
  • “Bu yüzden gözlerini kırpmadan cinayet işleyebiliyorlar.”

Kırp ile ilgili Atasözü veya Deyim

göz kırpmadan : acımadan, merhamet etmeden duraksamadan, çekinmeden.

göz kırpmak : göz kapağını kapayıp açmak başkasına söylediklerinin doğru olmadığını işaretle anlatmak için, benimsediği kimseye bakarak gözünü kapayıp açmak.

göz kırpmamak : uyumamak.

gözünü (veya gözlerini) kırpmadan : çekinmeden, korkusuzca.

karanlıkta göz kırpmak : bir şeyi anlatmak isterken karşısındakinin anlayamayacağı bir işarette bulunmak veya bir söz söylemek.

 

Kırp anlamı, kısaca tanımı

Kırık kırpık : Ağaç ve odun parçaları

Kırpa : Peşkir, havlu, peçete. Çocuklarda karın şişmesiyle beliren bir hastalık. Bez parçası. [Bakınız: kırma]. Mendil, yağlık.

Kırpa bakmak : Gözünü kısarak bakmak.

Kırpabilme : Kırpabilmek işi.

Kırpabilmek : Kırpma imkânı veya olasılığı bulunmak.

Kırpe : Taş yapı : Bu yapı kırpedir, kolay kolay yıkılmaz.

Kırpetmek : Ekin biçilirken dökülen başakları toplamak.

Kırpı : Ekin biçilirken tarlaya dökülen başaklar. Kıyı kırpı, köşe bucak.

Kırpılmış yulaf yan ürünü : Yulafın kırpılma işlemi sırasında elde edilen; kavuz uçlarından kırılmış olan hafif samanımsı maddeler, boş kavuzlar, olgunlaşmamış hafif yulaflar ve toz içerebilen bir yan ürün.

Kırpıntı film : Bir kurgu sonunda geriye kalan film parçaları.

Kırpışım : Yıldızlardan gelen ışığın, hava katmanından geçerken uğradığı küçük kırılımilar yüzünden, yeğinliğinde gözlenen titrerlik.

Kırpışmalı ışıkölçer : Bir görsel ışıkölçer. Bu ışıkölçerde ışık, ölçüştürülecek kaynakların bir birinden bir öbüründen, art arda değişerek aydınlatılan aynı ve tek bir alan parçasından yansıyarak göze gelir. Kırpışmalı ışıkölçerde değişme hızı (frekansı), renklerin erime (birbiri içinde eriyip karışma) frekansından yüksek, ama parıltıların erime frekansından alçak olmak üzere, uygun bir biçimde seçilmelidir, bk. görüntü erime frekansı, eşitlik ışıkölçeri.

Kırpıt : El örgüsü ve yünden yapılmış pantalon : Kırpıtın yırtılmış. Istarda örülen çul tipinde bir kumaş. (Çallı, Yaylacık, Kuyucak, Burhaniye Balıkesir).

 

Kırpıtmak : Hayvan korkudan kulaklarını dikmek. Saç kestirmek : Saçlarım çok uzadı kırpıtmak lâzım. Kıyısından bir parça almak.

Kırpmaç : Ekilmek için çiçekten kopartılan dal.

Kırptırmak : Kırpma işini yaptırmak.

Kırpuk : Mantı yemeği.

Kırpık : Kırpılmış olan. Bölük pörçük.

Kırpılma : Kırpılmak işi.

Kırpılmak : Kırpma işi yapılmak.

Kırpıntı : Kırpılan şeyden kalan küçük parça.

Kırpıntı bohçası : İçine kumaş kırpıntıları konulan bohça.

Kırpışma : Kırpışmak işi.

Kırpışmak : Göz kapakları çok ışıktan sık sık kırpılmak. Işık yanıp söner gibi olmak.

Kırpıştırma : Kırpıştırmak işi.

Kırpıştırmak : Göz kapaklarını çabuk çabuk açıp kapamak, kırpıp durmak.

Kırpma : Kırpmak işi.

Kırpmak : Parçalara ayırmak, kesmek, kırkmak. Göz kapaklarını açıp kapamak, kıpmak. Kesinti yapmak, tutumlu davranmak.

Diğer dillerde Kırmızıya kayma anlamı nedir?

İngilizce'de Kırmızıya kayma ne demek ? : red-shift