Kırpı nedir, Kırpı ne demek

Yerel Türkçe'deki anlamı:

Ekin biçilirken tarlaya dökülen başaklar.

Kıyı kırpı, köşe bucak.

Kırpı ile ilgili Cümleler

  • Ali gözlerini kırpıyor.
  • Ali Ken'e göz kırpıyor.
  • Gözlerimi kırpıyorum.
  • Arkadaşına göz kırpıyordum.
  • Ali koyunları kırpıyor.
  • Gözlerimizi kırpıyoruz.

Kırpı kısaca anlamı, tanımı

Kırp : Donmuş kar. Havanın biraz ısınmasiyle satıhtan erimeye başlamış, fakat, yeni bir soğukla buzlaşmış kar; üzerinde yüründüğünde yalnız ayakların bastığı kısımlar çöker, ve çökerken 'kırp' diye ses çıkarır

Kırpılmış yulaf yan ürünü : Yulafın kırpılma işlemi sırasında elde edilen; kavuz uçlarından kırılmış olan hafif samanımsı maddeler, boş kavuzlar, olgunlaşmamış hafif yulaflar ve toz içerebilen bir yan ürün.

Kırpıntı film : Bir kurgu sonunda geriye kalan film parçaları.

Kırpışım : Yıldızlardan gelen ışığın, hava katmanından geçerken uğradığı küçük kırılımilar yüzünden, yeğinliğinde gözlenen titrerlik.

Kırpışmalı ışıkölçer : Bir görsel ışıkölçer. Bu ışıkölçerde ışık, ölçüştürülecek kaynakların bir birinden bir öbüründen, art arda değişerek aydınlatılan aynı ve tek bir alan parçasından yansıyarak göze gelir. Kırpışmalı ışıkölçerde değişme hızı (frekansı), renklerin erime (birbiri içinde eriyip karışma) frekansından yüksek, ama parıltıların erime frekansından alçak olmak üzere, uygun bir biçimde seçilmelidir, bk. görüntü erime frekansı, eşitlik ışıkölçeri.

 

Kırpıt : El örgüsü ve yünden yapılmış pantalon : Kırpıtın yırtılmış. Istarda örülen çul tipinde bir kumaş. (Çallı, Yaylacık, Kuyucak, Burhaniye Balıkesir).

Kırpıtmak : Hayvan korkudan kulaklarını dikmek. Saç kestirmek : Saçlarım çok uzadı kırpıtmak lâzım. Kıyısından bir parça almak.

Kırpık : Kırpılmış olan. Bölük pörçük.

Kırpılma : Kırpılmak işi.

Kırpılmak : Kırpma işi yapılmak.

Kırpıntı : Kırpılan şeyden kalan küçük parça.

Kırpıntı bohçası : İçine kumaş kırpıntıları konulan bohça.

Kırpışma : Kırpışmak işi.

Kırpışmak : Göz kapakları çok ışıktan sık sık kırpılmak. Işık yanıp söner gibi olmak.

Kırpıştırma : Kırpıştırmak işi.

Kırpıştırmak : Göz kapaklarını çabuk çabuk açıp kapamak, kırpıp durmak.

Köşe bucak : Her taraf.

Başak : Arpa, buğday, yulaf ve benzerleri ekinlerin tanelerini taşıyan kılçıklı başı. Tarlalarda, bağlarda dökülmüş veya tek tük kalmış olan ürün. Zodyak üzerinde Aslan ile Terazi arasında bulunan takımyıldızın adı. Merdiven, el merdiveni, merdiven basamağı, iskele. Tahıl ve meyveleri devşirdikten sonra geriye kalan döküntüler: Zavallı ihtiyar kadın, ömrünü başak toplamakla geçirir. Sigara izmariti: Tütün alacak parası yok ki başak toplayıp içiyor. Ana eksen üzerindeki çiçekleri sapsız olan çiçek durumu. Spika. Mahsûl devşirildikten sonra dal ve sap üzerinde kalmış olan artıklar. Demren, okun ucundaki sivri demir. İstanbul şehri, Karacaköy bucağına bağlı bir yerleşim birimi. Malatya ilinde, Hasançelebi bucağına bağlı bir yerleşim birimi. Mardin kenti, Kızıltepe belediyesi, merkez nahiyesine bağlı bir bölge. Şırnak şehri, Silopi ilçesi, merkez bucağına bağlı bir yerleşim bölgesi. Bir takımyıldızın ve bir burcun adı; Başak takımyıldızı, Başak burcu.

 

Bucak : Kenar, köşe, yer. İlçelerin, bir müdürle yönetilen bölümlerinden her biri, nahiye. Burdur iline bağlı ilçelerden biri.

Tarla : Tarıma elverişli olan, sınırlı ve belirli toprak parçası. Deniz hayvanlarının çok olduğu yer.

Diğer dillerde Kırmızıya kayma anlamı nedir?

İngilizce'de Kırmızıya kayma ne demek ? : red-shift