Recommended türkçesi Recommended nedir

  • Öğütlemek.
  • Önermek.
  • Tavsiye edilmiş.
  • Tavsiye edilen.
  • Önerilir.
  • Beğendirmek.
  • Önerilen.
  • İyi izlenim bırakmak.
  • Tembih etmek.
  • Önerilen değer.
  • Tavsiye etmek.
  • Salık vermek.

English: Ali recommended that I apply for the job.
Turkish: Ali işe başvurmamı tavsiye etti.

English: Ali recommended Mary.
Turkish: Ali Mary'ye tavsiye etti.

English: Ali has recommended you for the job.
Turkish: Ali iş için seni tavsiye etti.

English: Ali is the one who recommended Mary for the job.
Turkish: Ali Mary'ye iş tavsiye eden kişidir.

English: Ali recommended me.
Turkish: Ali bana tavsiye etti.

Recommended daily allowance : Günlük tüketilmesi tavsiye edilen miktar. Amerikan gıda ve ilaç kurumu'nca günlük tüketilmesi tavsiye edilen vitamin ve mineral miktarı. Rda. Tüketilmesi tavsiye edilen günlük miktar. Önerilen günlük alım miktarı.

Recommended options for : Önerilen seçenekler.

Read only recommended : Salt okunur öner. Salt okunur önerilir.

Unrecommended : Tavsiye edilmeyen. Öğütlenmeyen. Önerilmesi imkansız. Önerilmeyen.

Recommender : Tavsiye eden. Tavsiyede bulunan.

Can you recommend a good brandy : İyi bir brendi tavsiye edebilir misiniz.

Can you recommend a ballet : Bale tavsiye edebilir misiniz.

 

Can you recommend a good beer : İyi bir bira tavsiye edebilir misiniz.

Can you recommend a good restaurant : İyi bir restoran tavsiye edebilir misiniz.

Recommenders : Tavsiyede bulunan. Tavsiye eden.

Sözcükler, direkt olarak Recommended ile ilgili eş anlamlı kelimeler olmayabilir. Kelime anlamı benzer olan sözcükler olabilirler.

Urge : Israrla tavsiye etmek. Kaynağı duygulanım olan ve bilinçle herhangi bir ilişkisi bulunmayan güçlü neden ya da güdü. insanı eyleme iten eğilim, ilgi ya da herhangi bir duygu. Doldurmak. Israr etmek. Teşvik etmek. Sevk etmek. Kışkırtmak. Dürtü. Sevketmek.

Enjoins : Menetmek. İstemek. Emretmek. Engellemek. Mahkeme emriyle men etmek. Yasaklamak. Takyit etmek. Empoze etmek. Buyurmak.

Preached : Vaaz çekmek. Vaazetmek. Öğüt vermek. Vaaz. Vaaz vermek. Telkin etmek. Vaaz etmek.

Warned : İkaz etmek. Uyarmak. İhtar etmek. Haber vermek. İhbar etmek.

Counsel : Maksat. Nasihat etmek. Tavsiye. Nasihat vermek. Öğüt vermek. Akıl vermek. Öneri. Avukat.

Offer : Bildirmek. Sunma. Sunu. İcap. Teklif vermek. Takdim. Alıcıya, aranılan özelliğinde satılacak mal olduğunu ederiyle bildirme. genel olarak satılacak mal için ederleriyle birlikte aracıya ve alıcılarına bildiride bulunma. İktisat, ekonomi alanlarında kullanılır. Sözleşmeyi yapabilmek için karşılıklı olarak ileri sürülen gerekli istem. Arzetmek.

Advising : Tavsiye edici. Öğüt vermek. Tavsiye etme. Fikir vermek. Akıl vermek. Haber vermek. Nasihat etmek. Uyarmak.

Counsels : Akıl vermek. Tavsiye. Maksat. Nasihat vermek. Öğüt vermek. Nasihat etmek.

 

Well advised : Temkinli. İhtiyatlı. İyice düşünülmüş. Tedbirli. Akıllı.

Advise on : Nasihat çekmek. Öğüt vermek. Öğütte bulunmak.

Recommended synonyms : counseled, hold forth, preaches, admonished, propose, commends, proposed, cautioning, commended, admonishing, proffers, exhorting, recommending, recommend, commit, proffering, posits, praise, suggest, preach, come off well, posit, proffer, cautioned, enjoin to, exhorts, advise, exhorted, advocate, cautions, warn, enjoin, advises.

Criticize : Kusur bulmak. Eleştiri yöneltmek. Kritik etmek. Kritiğini yapmak. Ayıplamak. Eleştirmek. Yermek. Eleştiri getirmek. Değerini belirtmek için (birşeyi) incelemek. Tenkit etmek.

End : Son çekit. Son kısım. Bitiş çekidi. Erek. Ölüm. Amaç. Bitmek. Akıbet. Uç. Sona erdirmek.