Söyletmek nedir, Söyletmek ne demek

  • Söylemesine yol açmak.
  • Söylemek zorunda bırakmak, itiraf ettirmek

"Söyletmek" ile ilgili cümleler

  • "Öldüreceği, laf söyleteceği adamı diri diri fırına kor, gözünün önünde yakardı." - Ö. Seyfettin
  • "Söylettiklerinin, bize çağrıştırdıklarının hep yeni şeyler olmasını özlüyorum." - A. Ağaoğlu

Diğer sözlük anlamları:

Dile getirmek.

Söyletmek anlamı, kısaca tanımı:

Söyletme : Söyletmek işi.

Söyleme : Söylemek işi.

Açmak : Geçit sağlamak. Ferahlık vermek. Görünür duruma getirmek. Sarılmış, katlanmış, örtülmüş veya iliklenmiş olan şeyleri bu durumdan kurtarmak. Beğenmek. Yakışmak, güzel göstermek. Engeli kaldırmak. Rengin koyuluğunu azaltmak. Düğümü veya dolaşmış bir şeyi bu durumdan kurtarmak. Bir aygıtı, bir düzeneği çalıştırmak. Bir toplantıyı, etkinliği başlatmak. Birbirinden uzaklaştırmak. Savaşla almak, fethetmek. Bir şeyi, bir yeri oyarak veya kazarak çukur, delik oluşturmak. Bir kuruluşu, bir iş yerini işler duruma getirmek. Yarmak. Ayırmak, tahsis etmek. Yapmak, düzenlemek. Bir konu ile ilgili konuşmak. Avunmak veya danışmak üzere söylemek, içini dökmek. Bir şeyi kapalı durumdan açık duruma getirmek. Alışverişi başlatmak. Sıkılganlığını, utangaçlığını gidermek. Tıkalı bir şeyi bu durumdan kurtarmak. Alanını genişletmek. Bulutların dağılmasıyla gökyüzü aydınlanmak. Satranç, poker vb. oyunları başlatmak.

 

Söylemek : Bir düşünceyi ileri sürmek, ortaya atmak. Türkü, şarkı vb. okumak. Haber vermek. Düşündüğünü veya bildiğini sözle anlatmak. Sipariş etmek. Yapılmasını istemek. Herhangi bir şeyi bildirmek, anlatmak, demek istemek, hatırlatmak. Önceden bildirmek, tahmin etmek. Yazmak, düzmek.

Bırakmak : Unutmak. Saklamak, artırmak. Sınıf geçirmemek, döndürmek. Bir alışkanlıktan veya bir işten vazgeçmek. Bulunduğu veya dokunduğu yerde bir şey oluşturmak, meydana getirmek. Bakılmak, korunmak için vermek. Ölen, ayrılan birinden iş, kişi, nesne vb. şeyler kalmak. Uğraşmaz olmak, artık uğraşmamak. Elde bulunan bir şeyi tutmaz olmak. Bir işin sorumluluğunu, yükümlülüğünü başkasına vermek, görevlendirmek. Koymak. Sarkıtmak. Boşamak. Sahiplik hakkını başkasına vermek. Ayrılmak, terk etmek. Bıyık veya sakal uzatmak. Bir pazarlıkta, belli bir fiyata vermeyi kabul etmek. Yanına almamak, yanında götürmemek. Kötü bir durumda terk etmek. Bir işi başka bir zamana ertelemek. Yapışık olan bir şey yapışıklıktan kurtulmak. Özgürlük vermek, hürriyetine kavuşmasını sağlamak. Engel olmamak. Bulunduğu yeri veya durumu değiştirmemek.

İtiraf : Başkaları tarafından bilinmesi sakıncalı görülen bir gerçeği saklamaktan vazgeçip açıklama, söyleme, bildirme.

Ettirmek : Etme işini yaptırmak.

Yol : Bir amaca ulaşmak için başvurulması gereken çare, yöntem. Kez, defa. Gidiş çabukluğu, hız. Karada insanların ve hayvanların geçmesi için açılan veya kendi kendine oluşmuş, yürümeye uygun yer. Gaye, uğur, maksat. İçinden veya üstünden bir sıvının geçtiği, aktığı yer. Düğünde, oğlanevinin kızevine verdiği para, mal veya armağan. Genellikle yerleşim alanlarını birbirine bağlamak için düzeltilerek açılmış ulaşım şeridi. Hile, tuzak. Karada, havada, suda bir yerden bir yere gitmek için aşılan uzaklık, tarik. Davranış, tutum, gidiş veya davranış biçimi. Uyulan ilke, sistem, usul, tarz, tarik. Kumaşta bulunan çizgi. Yolculuk.

 

Söyletmek ile ilgili Cümleler

  • Ona hakikati söyletmekte başarılı oldu.
  • Ne yapacağımızı Tom'a söyletmek istiyorum.
  • Sana bir ebeveyne yada bir öğretmene söyletmek yerine, kendiniz için bir şeyler öğrenin.

Diğer dillerde Söyletmek anlamı nedir?

İngilizce'de Söyletmek ne demek? : v. draw out