Sticks türkçesi Sticks nedir

  • Çubuklar.
  • Direk.
  • Dal parçası.
  • Asa.
  • Değnek.
  • Çam yarması.
  • Hödük.
  • Çubuk.
  • Engel (yarış).
  • Sopa.
  • Ardarda atılan bombalar.
  • Uçaktan ardarda atlayan askerler.
  • Sırık.
  • Kuş uçmaz kervan geçmez yer.
  • Vites kolu.
  • Baston.
  • Kumpas.
  • Çıta.
  • Tokmak.
  • Dağbaşı.
  • Kol.
  • Sap.

Sticks ile ilgili cümleler

English: After school, Moustapha usually sticks around as long as he can because he doesn't want to go home.
Turkish: Okuldan sonra, Mustafa eve gitmek istemediği için genellikle elinden geldiğince takılır.

English: He sticks to his principles.
Turkish: O, ilkelerine bağlıdır.

English: Selfie sticks are banned in many museums and galleries.
Turkish: Selfie çubukları, birçok müze ve galeride yasaklandı.

English: He never sticks to anything very long.
Turkish: Bir şeye asla uzun süre bağlı kalmaz.

English: Hookworm is a worm, a parasite of man, that sticks to the small intestine.
Turkish: Kancalı kurt bir kurttur, ince bağırsağa yapışan bir insan paraziti.

Sticks ingilizcede ne demek, Sticks nerede nasıl kullanılır?

As cross as two sticks : Siniri tepesinde. Huysuz. Küplere binmiş.

Dry sticks : Çam yarması. Hödük.

Joss sticks : Çin buhurdanı. Çinlilerin çin mabudu önünde yaktıkları uzun ve kalın çubuk. Tütsü çubuğu.

Karate sticks : Nunchaku. Uçları kısa ham deri şeridi bağ veya zincire birleştirilmiş iki ahşap sopadan oluşan dövüş sanatı silahı.

 

The sticks : Dağbaşı. Kuş uçmaz kervan geçmez yer. Çubuklar. (argo) çalı çırpı. Çok uzakta (ör. kırsal bölgede çalı çırpı içinde yaşıyor, çok uzakta yaşıyor). Kırsal bölge.

Chopsticks : Çubuklar. Çubuk. Çinlilerin yemekte kullandığı çubuk. Çin yemeği çubukları. Çin yemek çubukları.

Lipsticks : Dudak boyası. Ruj.

Dipsticks : İdiyot. Yağ çubuğu. Ölçme çubuğu. Salak. Daldırmalı seviye ölçme çubuğu. Yağ göstergesi çubuk. Sefil. Seviye çubuğu. Yağ ölçme çubuğu. Ölçü mastarı.

Fiddlesticks : Saçma. Keman yayı. Arşe. Saçmalık. Zırva.

Joysticks : Joystick. Çük. Çük (argo sözcük). Manevra kolu. Denetim kolu. Kumanda kolu. Oyun çubuğu. Penis. Oyun kolu. Zevk çubuğu.

İngilizce Sticks Türkçe anlamı, Sticks eş anlamlısı

Sözcükler, direkt olarak Sticks ile ilgili eş anlamlı kelimeler olmayabilir. Kelime anlamı benzer olan sözcükler olabilirler.

Gear lever : Vites değiştirme kolu. Dişli kolu. Ucundaki çatal aracılığıyla dişlileri birleştirip ayıran sürgüye bağlı kol.

Bell crank : Dirsekli krank. Manivela. Mafsal. Mafsallı levye. Dirsekli mafsal. Hareketin yönünü değiştirmek için kullanılan manivela. Hareketin yönünü değiştirmek için kullanılan kol.

Viscid : Visid. Ağdalı. Yapıştırıcı gibi. Akışkanlığı az olan. Yapışkan. Yapış yapış.

Boyfriend : Flört. Sevgili. Erkek arkadaş.

Hammer : Atletizm, biyoloji, madencilik alanlarında kullanılır. Dövmek. Çakmak. Orta kulağın üç küçük kemiğinden çekiç biçimindeki ilk kemik. malleus. (fiyat) indirmek. Tokmak, sap ile tutaktan oluşan, 7.257 kg. ağırlığında, 117. 5 cm. -121. 5 cm. (tutağın içinden ölçüldüğünde) uzunluğunda atma aracı. Çekiçle çakmak. Tüfek horozu. Çekiç.

 

Apaches : Apaçi. Suçlu. Ağ sunucusu. Apaş. Külhanbeyi. Oklahoma eyaletinde yerleşim yeri.

Gummy : Zamk kapsayan. Yumuşak. Yapış yapış. Zamk veren. Ağdalı. Sakız gibi. Yapışkan. Çipil. Dişleri dökülmüş veya dökük. Sakızlı.

Pile : Hav. Stok yapmak. Büyük miktarda para. Yığıl. Tüy. Yığın haline getirmek. Yığın. Birikmek. Stoklamak. Kuru pil.

Conspiracy : Gizli anlaşma. Tezgah. Kötü amaçla yapılan gizli anlaşma. Komplo. Suikast. Gizdüzen. Anlaşma.

Sticks synonyms : growth stock, hot issue, authorized shares, ordinary shares, common shares, preference shares, quarter stock, reacquired stock, common stock equivalent, authorized stock, no par stock, hot stock, voting stock, no par value stock, preferred shares, brachion, department, composing stick, pillars, cross bar, banister, american sailing association, callipers, hafted, club, cudgel, common stock, gear stick, trellis, beetled, pillared, handgrip, blackjacks.

Sticks zıt anlamlı kelimeler, Sticks kelime anlamı

Nonadhesive : Yapışmayan. Yapışkan olmayan. Yapışkanlı olmayan. Yapışmaz.

Dislodge : Evi boşalttırmak. Yerinden çıkartmak. Çıkarmak. Yerinden çıkarmak. Yerinden atmak. Yerinden oynatmak. Kovmak.

Unfasten : Çözmek. Açmak. Gevşetmek. Çözülmek. Gevşemek. Açılmak. Koyuvermek.