Kol nedir, Kol ne demek

Kol; bir anatomi terimidir.

  • İnsan vücudunda omuz başından parmak uçlarına kadar uzanan bölüm.
  • İş takımı, ekip, grup.
  • Bir halat oluşturan bükülmüş lif demetlerinden her biri.
  • Bazı çalgıların elle tutulan sap bölümü.
  • Bir şeyin ayrıldığı bölümlerden her biri, dal, kısım, şube, branş.
  • Giyside vücudun bu bölümünü saran parça.
  • Koyun, dana, kuzu vb.nde ön ayağın üst bölümü.
  • Ağaçlarda gövdeden ayrılan kalın dal.
  • Makinelerde tutup çevirmeye, çekmeye yarayan ağaç veya metal parça.
  • Koltuk, divan vb.nin yan tarafında bulunan dayanmaya yarayan parça.
  • Dizi, düzen.
  • Kanat.
  • Karakol

"Kol" ile ilgili cümleler

  • "Öteki koldaki iki hamlacıdan birisi acınacak bir zayıflıktaydı." - S. F. Abasıyanık
  • "Sağ kol. Sol kol."
  • "Türk Dil Kurumunun bilim ve uygulama kolları."
  • "Yürüyüş kolu."
  • "Lakin böyle kardan yolların örtüldüğü bu gecede, koldan korku yoktu. Rahatça eğlenebilirlerdi." - R. H. Karay
  • "Kara yağız oğlan yalandan gözlerinin yaşını pembe mintanının kollarına siliyordu." - O. C. Kaygılı

Yerel Türkçe anlamı:

Kiler.

Kol// kol bacah: bk. kol kiç// kol kiç: kol bacak

İmza : Kolunuzu atınız.

Kök, köken.

Orman.

Koyak, vadi.

Susuz dere.

Avcılıkta gözetleme deliğinin çevresine ve bu deliğe giden yolun iki yanına konan çalı çırpı.

 

Yapılarda kullanılan on onbeş santimetre çapında dörtköşe biçilmiş ağaç.

Ağacın dibinden çıkan sürgünler.

Boynuzlu olması gerektiği halde, boynuzsuz ya da kısa ve kırık boynuzlu olan hayvan

Biyoloji'deki anlamı:

İnsan ve bazı hayvanlarda omuzla bilekler arasında kalan kısmı.

Gösteri Sanat terimi olarak anlamı:

Ortaoyunu adı çıkmadan önce dans, gösteri, benzetme ve her türlü oyun oynayan topluluklara verilen ad.

Sinema ve Televizyon dünyasındaki anlamı:

Eski alıcı ve göstericilerde, aygıtı çalıştırmak için elle döndürülen, alıcı ya da göstericinin düzeneğini devindiren sap.

Tarih'teki anlamı:

Devlet buyruklarının ulaştırılmasında izlenmek üzere belirtilmiş kentler üzerinden geçen yollar: Anadolu'nun orta kolu, Rumelinin sağ kolu.

Tiyatro'daki terim anlamı:

(Ort. O.):Raks, temsil, taklit ve her türlü oyun oynanan topluluk.

Tarım alanında kullanılan kelime anlamı:

[Bakınız: fışkın, sürgün]

Zooloji alanındaki anlamı:

İnsan etrafının ön parçası; omuzla bilekler arasında kalan parça.

Diğer sözlük anlamları:

Taraf, yan, cihet.

El.

Devriye gezen asker, bekçi

Bilimsel terim anlamı:

Vücudun, omuz başından parmakların ucuna dek uzanan üyesi.

İngilizce'de Kol ne demek? Kol ingilizcesi nedir?:

arm, lever, crank, bras

Fransızca'da Kol ne demek?:

branche, stolon

Osmanlıca Kol ne demek? Kol Osmanlıca'da ne anlama gelir?:

tâbi, adût, sâk-ı zahîf, fışkın, saki zahif

Kol hakkında bilgiler

Kol, çeşitli hareketleri ve işleri yapmamızı sağlayan önemli bir uzvumuz. Omuz mafsalından, dirsek mafsalına kadar olan kısma kol, dirsek mafsalından el bileği mafsalına kadar olan kısma da ön kol denmektedir. Fakat genellikle kol denilince her ikisi birden anlaşılmaktadır.

 

Kol bölgesinde humerus isminde tek bir kemik bulunmaktadır. Ön kol bölgesinde ise radius ve ulna isminde bir çift kemik bulunmaktadır. Kolun ve önkolun hareketlerini sağlayan kaslar, bu kemiklere yapışmıştır.

Kol, çeşitli yönlere olan hareketlerini (aşağı yukarı, öne, arkaya, içe dönüş, dışa dönüş) omuz mafsalı ve bu bölgedeki kaslar vâsıtasıyla yapmaktadır.

Kol üzerinde dört ayrı kas yer almıştır. Bunlar içinde en mühimi iki başlı pazu kasıdır, ön kolun bükülmesini sağlar.

Kol ile ilgili Cümleler

  • Kol saatim geri kalmış olmalı.
  • Kol kırık.
  • Bir boya hastanın kol damarına enjekte edilebilir.
  • Çekik gözlü amcayla beraber diğerlerini de kol kola ülkemize bekliyoruz, çakal olanın fazla koruma getirmesine gerek yok biz koruruz.
  • Dirsek kol ve önkol arasında eklemdir.
  • Ali en iyi kol düğmelerini bulmaya çalışırken sorun yaşıyordu.
  • Kol saati çalışmıyor.

Kol anlamı, tanımı:

Kol atmak : Bitkinin gövdesinden ayrılan bir dal bir yöne uzanmak. çevreye yayılmak, genişlemek, ulaşmak, uzanmak.

Kol gezmek : Güvenlik amacıyla dolaşmak. dolaşmak. kötü durum ve davranışlar çokça olmak.

Kol kanat olmak : Yardım etmek, korumak, himaye etmek.

Kol uzatmak : Yayılmak, ulaşmak.

Kol vermek : Destek olmak.

Kol vurmak : Dolaşmak.

Kola çıkmak : Hırsız, polis vb. faaliyete geçmek, işe başlamak.

Kolları kopmak : Ağır bir şey taşımaktan veya çok iş yapmaktan yorulmak.

Kolları sıvamak : Bir iş yapmaya güçlü bir biçimde, istekle hazırlanmak.

Kollarını açmak : Korumak, yardım etmek. içtenlikle karşılamak veya kucaklamaya hazırlanmak, sevgisini ve dostluğunu göstermek.

Kollarını sallaya sallaya gelmek : Hiçbir şey getirmeden gelmek.

Kollarının arasına almak : Kucaklamak.

Kolu kanadı kırılmak : Bir şey yapamayacak duruma gelmek, çaresiz kalmak.

Koluna girmek : Kolunu birinin koltuğu altından geçirmek.

Koluna kuvvet : İş yapan bir kimseye, isteklendirmek, coşturmak için söylenen bir söz.

Kolunda altın bileziği olmak : Kazanç sağlayan bir mesleği, zanaatı olmak.

Kolağası : Osmanlı ordusunda yüzbaşı ile binbaşı arasında yer alan rütbe.

Kol ağzı : Giysi kolunun uç bölümü.

Kol akımı : Bir elektrik akımında ana devreye eklenen kollarla evlere elektrik veren akım.

Kol bağı : Kadın bileziği.

Kolbastı : Güreşte ayağı kapılan güreşçinin, rakibinin ayağını tutmasıyla ortaya çıkan geçersizlik durumu. Doğu Karadeniz Bölgesi'ne özgü, halka oyunlarından, hareketli, bireysel özellikleri öne çıkaran bir oyun türü.

Kolbaşı : Orta oyununda kolun başında olan ve kola adını veren oyunları düzenleyen, yöneten kimse. Herhangi bir ekibin, grubun, iş takımının başı.

Kol böreği : Bütün yufkanın içine kıyma, peynir, patates, ıspanak vb. konulup kol biçiminde sarılarak tepsiye döşenen ve fırında pişirilen bir börek türü.

Kol değirmeni : Bulgur, yarma vb. tahılların öğütülmesinde kullanılan, kol gücü ile çalışan taş değirmen.

Kol demiri : Bir kapıyı kapadıktan sonra dışarıdan açılmaması için duvarla kapı arasına konan demir destek.

Kol emekçisi : Sadece beden gücünü kullanarak çalışan kimse.

Kol kapağı : Giysi ve gömlek kolunun bileği örten bölümü.

Kol kemiği : Kolun omuz başından dirseğe kadar olan bölümündeki tek ve uzun kemik, pazı kemiği, karaca kemiği.

Kol kola : Yan yana ve kollarını birbirine geçirerek.

Kol nizamı : Mangaların yan yana veya arka arkaya dizilişinde kişiler arasında bir kolu boyu mesafe bırakılması durumu.

Kol saati : Bileğe takılan saat, bilek saati.

Beşinci kol : Bir ülkede gizli olarak düşman için çalışan örgüt.

Çift kol : Aynı yönde ilerleyen, duran veya yürüyen birliklerden ve araçlardan oluşan yan yana iki kol.

Eğitsel kol : Öğrencilerin çeşitli alanlarda kendilerini yetiştirmelerini amaç edinen çalışma kolu.

Kafakol : Güreşte bir oyun türü.

Karakol : Güvenliği sağlamak amacıyla dolaşan polis, jandarma veya asker topluluğu, kol, kulluk, devriye. Güvenliği sağlamakla görevli kimselerin bulunduğu yapı.

Karpuz kol : Bol büzgülü, kabarık, kısa giysi kolu.

Ön kol : Kolun dirsekle bilek arasındaki bölümü.

Sağkol : Birinin çok güvendiği kimse.

Sağ kol : Ordunun sağ tarafındaki kısım.

Takma kol : Kesilen, kopan bir kolun yerine takılan yapma kol.

Kolu uzun : Gücü yeter, sözü geçer.

Cırcır kolu : Lokma vidaları sökmeye yarayan alet.

Çengi kolu : Çengilerden oluşan topluluk, çengi takımı.

Dağ kolu : Sıradağlardan her iki yöne doğru uzanan dağ sırtı.

Deve kolu : Çöl nitelikli bölgelerde taşıma işlerinde kullanılmak için develerden kurulmuş askerî ulaştırma birlikleri.

İmdat kolu : Tehlike anında yolcuların aracı durdurabilmesi veya kapıları açabilmesi için görünür bir yerde bulunan durdurma veya açma kolu.

İş kolu : Ekonomik etkinliklerin sınıflandırılması sonucu birbirine benzeyen veya aynı nitelikte olan çalışma dallarından her biri. Bu dalların herhangi birinde çalışanların bütünü.

Kantar kolu : Üzerinde kantar topunun bulunduğu ve hareket ettiği demir çubuk.

Kapı kolu : Kapıyı açmaya veya kapamaya yarayan, genellikle metalden yapılmış nesne.

Keşif kolu : Düşmanın durumunu anlamak, arazi ve yollar hakkında bilgi toplamak için gönderilen kol.

Kumanda kolu : Genellikle bilgisayar oyunlarında oyunu yönetebilmek için kullanılan özel bir araç.

Sürgü kolu : Tüfeklerde fişek sürüp kovan boşaltan sürgünün elle tutulan kolu.

Tulumba kolu : Tulumbadan su çıkarmak için tulumbaya basmayı sağlayan uzun demir kol.

Vites kolu : Motorlu taşıtların dişlilerini birbirine geçirmeye yarayan manivela.

Yay kolu : Ok yaylarının esneyen uçlarının her iki yanı.

Yürüyüş kolu : Belli bir bölgeye ulaşmak veya bulunulan bir bölgeden ayrılmak amacıyla bir kumanda altında, düzenli yürüyüş yapan piyade, zırhlı veya motorlu birliklerin tümü. Bir amaç doğrultusunda bir yöne veya yere giden topluluk.

Zuhuri kolu : Orta oyunu takımı.

Kalın : Yoğun, akıcılığı az olan. Pes (ses). Cisimlerde uzunluk ve genişlik dışında üçüncü boyutu çok olan (cisim), ince karşıtı. Etli, dolgun. Mayalı hamurun parçalara ayrılıp tandırda pişirilmesiyle elde edilen ekmek türü. Enli ve gür (kaş). Gelin olacak kıza erkek tarafından verilen para veya armağan, ağırlık.

Dal : Arka, sırt. Boyun, ense. Ağacın gövdesinden ayrılan kollardan her biri. Branş. Kol. Çıplak, yalın. Bir bilim alanının içinde yer alan ana bilim dalında alt alanı. Canlıların bölümlenmesinde, sınıfların bir araya gelmesiyle oluşan birlik, şube. Omuz.

İş : Yakıtın tam yanmamasından oluşan, dumanla yükselen kömürleşmiş tanecikler. Sürme. Dumanın değdiği yerde bıraktığı kara leke.

Ekip : Takım.

Grup : Görüşleri, çıkarları bir olan kimseler bütünü, ekip. Çeşitli sınıf veya birliklere bağlı elemanların, belirli bir taktik görevi gerçekleştirmek üzere, tek komutanın emri altında birleştirilmesinden oluşan kıta topluluğu. Küme. Ortak özellikleri olan varlıklar, nesneler bütünü.

Kanat : Yan, taraf. Meclis, parti vb. topluluklarda düşünce yönünden özellik gösteren taraflardan her biri. Savaş düzenindeki ordunun iki yanından her biri, cenah. Kapı, pencere, dolap gibi dikine açılıp kapanan şeylerin kapağı. Bir uçağın havada durmasını sağlayan taşıyıcı aerodinamik güçlerin etkilediği yatay yüzey. Futbol, hentbol vb. takım oyunlarında hücum hattının sağ ve sol bölümü. Angıç. Kuşlarda ve böceklerde uçmayı sağlayan organ. Fırıldak biçiminde olan şeylerde kol. Balıklarda yüzgeç.

Dizi : Aynı söz dizimsel bağlam içinde birbirinin yerini alabilecek olan ve güçlü bir karşıtlık bağlantısı kuran ögelerin oluşturduğu bütün, paradigma. Bir iplik veya tel üzerine dizilmiş inci, boncuk vb.nin oluşturduğu bütün, sıra. Bir oktavın içinde sıralanan sekiz sesin bütünü. Herhangi bir bakımdan bir bütün oluşturan şeylerin tümü, seri. Değerleri artarak veya eksilerek art arda gelen terimler takımı. Saf durumundaki bir kıtada, birbiri arkasında duran erler. Yan yana, art arda veya zaman sırasına göre sıralanmış birbiriyle ilişkili nesne veya olayların oluşturduğu bütün sıra. Dizi film.

Düzen : Toplumsal bir yapı içinde ögelerin bütüne, bütünün ögelere ve ögelerin birbirlerine göre ilişkileri. Yerleştirme, tertip. Bir devletin belli başlı ilkeleri bakımından yönetimde tuttuğu yol, yönetim biçimi, rejim. Müzik aletlerinde ses ayarı, akort. Topluca ve gizlice yürütülen herhangi bir plan, dolap, komplo. Belli yöntem, ilke veya yasalara göre kurulmuş olan durum, uyum, nizam, sistem. Dolap, hile. Soyut ve somut nesnelerin bir sıraya, bir hedefe, bir amaca göre sıralanması, konsept. Bez dokuma tezgâhı. Bir kimseye, bir kuruluşa karşı toplu olarak alınan gizli karar, dolap, komplo. Alet edevat takımı.

Kol ağacı : Çatılara yatay olarak konan büyük ağaç.

Kol akarsu : Anaırmağa karışan akarsu, bk. ikincil kollar.

Kol alıştırmaları : Kolun işlekliğini ve gücünü geliştirmek amacıyla yapılan özel alıştırmalar.

Kol almak : Kuvvet almak. Bir kişi mısır tarlasında bir sıra yer çapalamak.

Kol atardamarı : A. axillaris'in iki ana kolundan distal yönde seyredeni, arterya brakiyalis.

Kol avı : Suyu çekildikten sonra derelerde ya da kaya diplerinde balık avlama. Sürek avı.

Kol ayaz : El ayası, avuç içi.

Kol burmak : Zorlamak, zor kullanmak: Kolunu burmadım ya rızanınan virdin.

Kol çalma : Karşı güreşçinin eli ensede iken bu kolun dirseğinin üstünden tutup yukarıya doğru iterek arkaya geçme.

Kol çekmede savunma : Kolu çekilmek istenen güreşçinin ayaklarını açıp geriye yaslanarak yaptığı oyun.

Diğer dillerde Kol anlamı nedir?

İngilizce'de Kol ne demek? : [KOL (Kiss On Lips) ] n. witch

adj. branch

n. arm; foreleg, branch, stolon; subsection, crank, embranchment, limb, offset, ramification, rod, rounds, tappet, wing, sleeve; handle, stick

Fransızca'da Kol : bras [le], (giysi) manche [la], section [la], branche [la], barre [la], division [la], manette [la], embranchement [le], branchement [le], rameau [le]

Almanca'da Kol : n. Arm, Ast, Backe, Brigade, Kolonne

Rusça'da Kol : n. рука (F), конечность (F), плечо (N), рукав (M), приток (M), проток (M), ручка (F), рукоятка (F), рычаг (M), балансир (M), коромысло (N), ветвь (F), отрасль (F), ответвление (N), ветка (F), отрог (M), отвод (M), отделение (N), колонна (F), отряд (M), б