Tendency türkçesi Tendency nedir

  • Meyletme.
  • Temayül.
  • Eğilin.
  • Yönelim.
  • Çalma (maviye vb).
  • İstidat.
  • Bireyin belli bir görüş, kanı, tutum ve davranışa olan yatkınlığı; yetenek ve beceri kazandıran bir ilgi alanına olan yakınlığı.
  • Yönseme.
  • Meyil.
  • Eğilim.
  • Yüz tutma.
  • Trend.
  • Çalma (yeşile vb.).

Tendency ile ilgili cümleler

English: It seems to me that she has a tendency to exaggerate.
Turkish: Onun abartma eğilimi var gibi görünüyor.

English: He has a tendency to be pessimistic.
Turkish: Onun kötümser olma eğilimi var.

English: He has a tendency toward exaggeration.
Turkish: Mübalağa etme eğilimi var.

English: People have the tendency to speak more loudly when they get excited.
Turkish: İnsanlar heyecanlandıklarında daha yüksek sesle konuşma eğilimleri vardır.

English: Children have a tendency to become rebellious.
Turkish: Çocukların asi olma gibi bir eğilimleri var.

Tendency ingilizcede ne demek, Tendency nerede nasıl kullanılır?

Central tendency measures : Merkezi eğilim ölçüleri.

Barometric tendency : Barometrik tandans. Barometrik temayül.

Central tendency : Ana eğilim. Merkezi eğitim. Merkezi eğilim. Bir toplumsal kümenin ya da bir olgular yığınının temel, ortalama ya da ortaklaşa özelliği. Bir sıklık dağılımının ortalama özelliklerini yansıtan ve çeşitli ortalama değerleriyle gösterilen sayısal değer. Ortaç eğilim. Ortalama, ortanca, mod gibi bir sıklık dağılımını gösteren puan. bir dağılımdaki gözlem ya da deneklerin, mutlak değer ya da yineleniş oranına göre bir noktada toplanma eğilimi. Odaksal eğilim. Eğitim, sosyoloji alanlarında kullanılır.

 

Downward tendency : Azalma eğilimi.

Escaping tendency : Bir özdeğin kimyasal gerilimini (µ), logaritmik olarak veren buhar basıncına benzer nicelik (f). Fizik, kimya alanlarında kullanılır. Kaçma eğilimi.

Tendentiousness : Taraf tutma. Taraflılık.

Tendencies : Yüz tutma. Meyil. Çalma (yeşile vb.). Eğilim. Eğilin.

Superintendence document : Gözetim belgesi. Ülke ekonomisine yönelik dış ticaret kaynaklı bir risk ortaya çıktığında, dışalım ve dışsatımı gözetim altında tutmak amacıyla yetkili kuruluş veya kuruluşlar tarafından yapılan inceleme sonucunda düzenlenen belge.

Sidewalk superintendent : Sokak serserisi. Kaldırım mühendisi. Yolda yürürüken durup inşaat çalışmalarını veya yıkım işlemlerini seyreden yaya.

Chief superintendent : Başkomiser. En yüksek rütbeli polis memuru. Baş müfettiş.

İngilizce Tendency Türkçe anlamı, Tendency eş anlamlısı

Sözcükler, direkt olarak Tendency ile ilgili eş anlamlı kelimeler olmayabilir. Kelime anlamı benzer olan sözcükler olabilirler.

Proclivity : İnhimak. Yatkınlık. Eğim.

Understanding : Kafalı. Anlayış. Halden anlar. Bilgi. Akıllı. Anlama yetisi. Vakkaflık. Karşılıklı anlayış. Anlaşma. Anlama.

Favoritism : İltimas. İltimasçılık. Taraf tutma. Adam kayırma. Belli bir birey, küme, düşünce ya da uygulamayı, bir başkasıyla karşılaştırıp aralarında bir seçim yapmak gerektiğinde nesnellikten uzaklaşıp yan tutma. Adam kayırmacılık. Kayırmacılık. Kayırıcılık.

 

Attitude : Tavır. Davranışları güdüleyen kalıplı ve kazanılmış eğilim ya da yatkınlık. Bakış açısı. Fikir. Dansçının gövdesini tek bacağı üzerine durdururken, öbür bacağını doksan derecelik bir açıyla kaldırması ve dizden bükerek geriye getirmesi. Düşünce. Yöneliş. Durum. Tüm gövdenin uyumlu bir biçimdeki duruşu. dansçının bir bacağı üzerinde dururken, öteki bacağını doksan derecelik açıyla kaldırarak ve dizden bükerek arkaya götürmesi. çeşitli biçimleri vardır. Duruş.

Denominationalism : Tarikatçılık. Tarikatlara ayırmacılık. Nispi temsil usulünü benimseyen politika. Mezhepçilik. Tarikatlara bölme eğilimi.

Favour : Hediye (sürpriz). Onaylamak. Yüreklendirmek. İyilik. Lehinde olmak. Üstün tutma, benimseyerek koruma, kişiye yapılacak işlemde kolaylık gösterme. Onay. İltimas. Gözetmek. Onaylama.

Appetence : İştah. Doğal eğilim. Arzu. İstekli.

Disposition : Doğa. Hilkat. Düzen. Kural. Kullanma yetkisi. Yapı. Emir. İdare. Dispozisyon.

Leverages : Güçlendirmek. Baskı gücü. Manivela gücü. Manivela hareketi. Geliştirmek. (konumsal) avantaj. Piston. Kaldıraç gücü. Baskı.

Disapproval : Doğru bulmama. Onaylamama. Beğenmeme. Uygun görmeme onaylamama. Reddetme. Uygun görmeme. Hoşnutsuzluk. Kınama. Tutumu ölçülen bireyin bir ölçek sınarını olumsuzlaması ya da sınarda dile getirilen görüşe katılmaması.

Tendency synonyms : predisposition, nonpartisanship, tendance, anisotropy, devices, leaning, desiring, aptitude, bent, declinations, dower, tropism, purpose, inclinations, orientation, dowry, call, dowered, declivities, device, bents, sympathy, direction, affection, affinity, favouritism, favor, undertone, dowers, aptness, propensities, penchant, nutations.

Tendency zıt anlamlı kelimeler, Tendency kelime anlamı

Impartiality : Tarafsızlık. Yansızlık.

Partiality : Kısmiyet. Yanlılık. Beğenme. Özel sevgi. Düşkünlük. Tarafgirlik. Taraf tutma. Asabiyet. Kısmilik. Yan tutma.

Disinclination : İsteksizlik. Gönülsüzlük. Niyeti olmama.

Tendency ingilizce tanımı, definition of Tendency

Tendency kelimesinin İngilizce - İngilizce çevirisi (English to English) : Direction or course toward any place, object, effect, or result. Causal or efficient influence to bring about an effect or result. Drift.