Buz nedir, Buz ne demek

  • Donarak katı duruma gelmiş su.
  • Çok soğuk bir etki uyandıran (şey veya kimse)

"Buz" ile ilgili cümle

  • "Hep kar yağmıştı, her yer buzdu." - T. Dursun K
  • "Bu romanın neresini beğendiniz? Buz!"

Yerel Türkçe anlamı:

Buz // buz denizi: masal ülkesinde bir deniz

Kimya'daki anlamı:

Yoğunluğu 0,92 g/mL, e.n. 0 °C olan renksiz donmuş veya katı su.

Su ürünleri alanındaki kelime anlamı:

Suyun katı biçimi.

İngilizce'de Buz ne demek? Buz ingilizcesi nedir?:

ice

Fransızca'da Buz ne demek?:

glace

Buz hakkında bilgiler

Buz suyun donmuş haline verilen addır. Oda koşullarında 0 °C ve altında bulunur. Buzun yoğunluğu suyun yoğunluğundan az olduğu için su üstünde yüzebilir.

Buz aynı zamanda eğlence için de kullanılabilmektedir. Buz pateni, tour skating, buz hokeyi, ice fishing, ice climbing, körling, broomball ve kızak yarışları olan bobsled, kızak ve skeleton gibi sporlarda buzlu bir alana ihtiyaç duyulur. Buzlu ortamlarda yapılmış olan birçok farklı spor dalı, 4 yılda bir düzenlenen ve bu sporların uluslararası düzeyde temsilini sağlayan Kış Olimpiyat Oyunları'nda boy göstermektedir.

Buz ile ilgili Cümleler

  • Böyle buz gibi soğuk bir yerde ne yapıyorsun?
  • Buz bizim ağırlığımızı taşıyacak kadar kalın değil.
  • Ali bir buz tutacağı ile öldürüldü.
  • Satürn buz ve tozdan oluşan 1000'den fazla halka ile çevrilidir. Halkaların bazıları çok ince ve bazıları çok kalındır. Halkalardaki parçacıkların boyutları çakıl boyutundan ev boyutuna kadar değişir.
  • Buz alacağım.
  • Sana biraz buz getirdim.
  • Buz bizim ağırlığını taşıyabilecek mi?
 

Buz anlamı, tanımı:

Buz bağlamak : Sıvıların yüzeyi donmak.

Buz gibi : Çok soğuk. çok soğuk bir etki uyandıran (şey veya kimse). kesinlikle.

Buz gibi soğumak : Birinden tiksinmek.

Buz kesilmek : Şaşılacak, üzülecek bir durum karşısında donakalmak.

Buz kesmek : Çok üşümek.

Buz tutmak : Sıvının üstünde buz oluşmak, buzla kaplanmak.

Buz üstüne yazı yazmak : Bir kimseye etki yapmayan sözler söylemek. süresi, etkisi çok az olacak bir iş yapmak.

Buzlar çözülmek : Aradaki soğukluk, dargınlık, gerginlik ortadan kalkmak. buzlar erimeye ve kırılmaya başlamak.

Buzçözer : Buzu çözen, donmayı önleyen alet.

Buz dağı : Kutup bölgelerinde buzullardan koparak akıntılarla yer değiştiren büyük buz parçası, aysberg.

Buz dansı : Buzla kaplı bir zeminde zorunlu figürler ve serbest danslarla yapılmış olan bir spor dalı.

Buz demiri : Tekneyi bağlamak için buz çatlağı arasına takılan tek sivri uçlu demir.

Buzdolabı : Yiyecek, içecek vb.ni soğuk olarak saklamaya yarayan, motorla çalışan dolap, soğutucu, frijider.

Buz duvarı : Samimi olmamaktan ortaya çıkan, arzu edilmeyen, arada soğukluk yaratan durum.

Buzhane : Buz yapılmış olan yer. Soğuk hava deposu.

Buz hokeyi : Altışar kişilik iki takım arasında, buzla kaplı bir alanda, küçük, yassı, sert bir diski sopalarla vurup kaydırmaya dayanan bir tür oyun.

 

Buz ışığı : Buz dağı görünmeden önce buzlu bölgeden gelen ve ufka yayılan ışık, buz serabı.

Buz kalıbı : Suyun belli biçimlerde donmasını sağlayan özel kap.

Buz kayığı : Donmuş deniz, göl veya akarsularda seyredebilen kızaklı ve yelkenli tekne.

Buzkıran : Donmuş deniz, göl veya ırmaklarda ulaşımı öteki gemilere kolaylaştırmakta kullanılan, buzları kırarak yol açmak için yapılmış gemi.

Buz pateni : Bu ayakkabı ile yapılmış olan kayma sporu, patinaj. Buzla kaplı zemin üzerinde yapılmış olan buz sporlarında kullanılan, altı çelik bıçaklı, özel ayakkabı.

Buz serabı : Buz ışığı.

Buz sisi : Buzlu duman.

Buz torbası : Tedavi amacıyla kullanılan ve içinde buz parçaları bulunan plastik torba.

Buz yalağı : Yüksek dağlarda kalıcı kar ve buzulun birlikte oluşturduğu, arkası ve yanları dik, önü açık, çember biçimli çukurluk, yalak.

Deniz buzu : Kutuplara yakın yerlerde soğuk havanın etkisiyle denizlerin üstünde oluşan buz.

Katı : Çok, aşırı derecede. Taşlık. Sıvıların ve gazların tersine, içinde bulunduğu kabın veya üstünde bulunduğu yerin biçimini almayan, sulp. Düşünce ve davranışlarında belli ilkelere sıkı sıkıya bağlı olan. Hoşgörüsüz, acımasız, merhametsiz, zalim. Sert, yumuşak karşıtı.

Su : Hidrojenle oksijenden oluşan, sıvı durumunda bulunan, renksiz, kokusuz, tatsız madde, ab. Demir araçları ateşte kızdırdıktan sonra, suya daldırılarak sağlanılan sertlik. Meyve, sebze vb.nin sıkılmasıyla elde edilen sıvı. Yemeğin sıvı bölümü. Bu sıvıdan oluşan kitle, deniz, akarsu. Sutaş. Bazı kokulu yaprak veya çiçeklerin imbikten çekilmesiyle elde edilen kokulu sıvı. Kez.

Buz bacaları : Dik yüzeylerde kırılmış piramit ya da ok biçiminde buz tomrukları.

Buz bağlama : Eksenucu ve orta kuşağın yeğin karasal iklim bölgelerinde akarsu, göl gibi içsularla az tuzlu denizlerin kışın yüzeyden az çok kalın bir buz katmanıyla örtülmesi.

Buz başlık : Geniş bir bölgeyi örten, her doğrultuda devinen kalıcı bir buz ve kar kütlesi.

Buz çağlayanı : Buzulun, yatağındaki dik bir yeri geçişi.

Buz çalmak : Patinaj yapmak.

Buz çözülmesi : (ırmak) bk. buz çözümü.

Buz çözümü : Kış boyunca donan ve buzla tıkanan ırmakların ilkbahar ya da yaz başlarında buzdan kurtulmaları. (ırmak) (coğrafya)

Buz dalgıcı : (zooloji) (Colymbus glacialis) Dalgıçkuşları (Pygopodes) takımının dalgıçkuşugiller (Colymbidae) familyasından bir kuş türü. Uzunluğu 95-100 cm. Amerika ve Avrupanın kuzeyinde yaşar.

Buz düşmesi : Buz çözülmesi, erimesi.

Buz foku : Yüzgeç ayaklılar (Pinnipedia) takımının, fokgiller (Phocidae) familyasından boyları 150 cm olabilen, yavrularını kar ile buzdan oluşmuş mağaralarda doğuran, Kuzey Kutbu civarındaki ülkelerin kıyılarında ve göllerinde yaşayan bir tür.buz örtüsü

Diğer dillerde Buz anlamı nedir?

İngilizce'de Buz ne demek? : [Bus upgrade zone] n. respectful kiss, formal kiss, kiss given in respect and reverence of someone

adj. glacial

n. ice

Fransızca'da Buz : glace [la]; (yerde) verglas [le]

Almanca'da Buz : n. Eis

Rusça'da Buz : n. лед (M)

adj. ледяной