Fish türkçesi Fish nedir

  • Araştırmak.
  • Balık avlamak.
  • Balık eti.
  • Bulup çıkarmak.
  • Denizden çıkarmak.
  • Balık tutmak.
  • Tutmak.
  • Balığa çıkmak.
  • Balık.
  • Omurgalı hayvanlardan, sularda yaşayan, yüzgeçleriyle hareket eden, kemikli veya kıkırdaklı olan, soğukkanlı, suda erimiş oksijeni solungaçlarıyla soluyan, genellikle yüzme keseleri bulunan, ayrı eşeyli, yumurtayla çoğalan, çoğunlukla pullu, mekik biçiminde yüzmeye elverişli vücutları olan canlılar.
  • Avlamak.

Fish ile ilgili cümleler

English: A fish swims by moving its tail.
Turkish: Bir balık kuyruğunu hareket ettirerek yüzmektedir.

English: A fish out of water.
Turkish: Sudan çıkmış balık.

English: A fish can swim.
Turkish: Bir balık yüzebilir.

English: A fish leaped out of the water.
Turkish: Bir balık suyun dışına fırladı.

English: A fish rots from the head down.
Turkish: Balık baştan kokar.

Fish ingilizcede ne demek, Fish nerede nasıl kullanılır?

Fish anatomy : Balıkların yapılarıyla uğraşan bilim dalı, ihtiyotomi. Balık anatomisi.

Fish and chips : Balık ve patates cipsi. Balık ve patates kızartması. Üzerine malt sirkesi dökülmüş kızarmış balık ve patates. Kızartılmış balık ve patates kızartması içeren yaygın ingiliz yemeği.

Fish around : Araştırmak.

Fish ball : Özellikle levrek, yayın, mezgit, akya gibi beyaz etli balıkların etlerinin çeşitli baharatlarla karıştırılması sonucu yağda kızartılmasıyla sıcak olarak hazırlanan bir balık ürünü. Balık köftesi. Haşlanmış ve kılçıktan arınmış balık etinin süt, un ve baharatlarla karıştırıldıktan sonra topak haline getirilerek taze veya donmuş olarak tüketime sunulan biçimi.

 

Fish bolt : Lama cıvatası.

Fish catching : Su ürünleri avcılığı. Denizlerde ve iç sularda ticari, sportif veya başka bir amaçla su ürünleri avlama işi.

Fish cake : Taze, pişmiş veya tuzlanmış balık etine, patates, baharat, yumurta, tereyağı vb. katkı maddeleri eklenerek hazırlanan, yumurta ve una batırılıp yağda kızartılan yiyecek. Balık köftesi. Balık keki. Taze veya tuzlanmış balık kullanılarak patates, yumurta, yağ vb çeşitli ilavelerle birlikte yapılan kek.

Fish breeding : Balık üretme. Balık büyütme. Balık yetiştiriciliği. Balık yetiştirme. Balıkların kontrollü koşullar altında, üretilmesi, beslenmesi ve pazar ağırlığına kadar büyütülmesi.

Fish eagle : Balık kartalı. Balıkkartalı.

Fish by product meal : Balık kalıntı unu. Yağı alınmış balıktan tutkal elde etmek işleminden geriye kalan temiz, kurutulmuş, bozulmamış, % 3 dolayında tuz bulunduran kalıntının unu.

İngilizce Fish Türkçe anlamı, Fish eş anlamlısı

Sözcükler, direkt olarak Fish ile ilgili eş anlamlı kelimeler olmayabilir. Kelime anlamı benzer olan sözcükler olabilirler.

School : Okula göndermek. Tiyatroda yeni bir görüş, başka bir duyuş, anlayış ve heyecan getiren ve bunları birtakım kurallara bağlayan çığır. Okul binası. Bilimyurdu. Yetiştirmek. Öğretmek. Balık sürüsü. Okul. Sürü halinde yüzmek (balık). Tarz.

 

Bespeaking : Rica etmek. İstemek. Hitap etmek. Sipariş vermek. Ayırtmak. Göstergesi olmak. Konuşmak. Ismarlamak. Bir şeye delalet etmek.

Check up : Check up yapmak. Muayene etmek. Kontrol etmek. Tepeden tırnağa sağlık muayenesi yapmak. Soruşturmak. Gözden geçirmek.

Chivies : Sıkmak. Kovalamak. Rahatsız etmek.

Analyze : Çözümlemek. Çözümleme. Analiz yapmak. Analiz etmek. Tahlil etime, inceleme. Tahlil etmek. İncelemek. Tahlil yapmak.

Accounted : Açıklamak. Gözüyle bakmak. Açıklamasını yapmak. Saymak. Yakalamak (av).

Piscine : Balık gibi. Balığa ait.

Shoal : Kalabalık. Balık sürüsü. Sığ yer. Sürü halinde toplanmak ya da dolaşmak. Sığlık.

Analysed : Analiz edilmiş. Tahlil etmek. İncelemek. Çözümlenen. Çözümlemek. Analiz etmek.

Affect : Duygulandırmak. Etki etmek. Değiştirmek. Dokunmak. Poz yapmak. Hoşlanmak. Etkilemek. Duyguları etkilemek. Sarsmak. Gibi davranmak.

Fish synonyms : panfish, bottom feeder, rock salmon, sport fish, mouthbreeder, rough fish, young fish, lateral line organ, a. testudineus, gray mullet, bottom dweller, climbing perch, schrod, anabas testudineus, bottom lurkers, chondrichthian, aquatic vertebrate, northern snakehead, hagfish, pisces, book up, account, salmon, grey mullet, delve into, chevy, catch fish, finny, chases, catch, delve, cast around, fin.

Fish ingilizce tanımı, definition of Fish

Fish kelimesinin İngilizce - İngilizce çevirisi (English to English) : To attempt to catch fish. To be employed in taking fish, by any means, as by angling or drawing a net. To draw out or up. To catch. A counter, used in various games. A name loosely applied in popular usage to many animals of diverse characteristics, living in the water. As, to fish up an anchor.