Sıkmak nedir, Sıkmak ne demek
- Çevresine sarılarak veya bir şey sararak çepeçevre basınç altına almak.
- Yalan söylemek.
- Basınçlı bir araçla fışkırtmak, püskürtmek.
- Sıkıntı vermek.
- Baskı altına almak, üzmek, bunaltmak, zorlamak.
- Dar gelmek.
- Silahla ateş etmek.
- Bir şeyin suyunu, yağını, sıvı kısmını basınçla çıkarıp akıtmak
"Sıkmak" ile ilgili cümle
- "İhtimal inanmayacaksınız. Fakat ben sizi sıkmamak için uzatmayarak anlatacağım." - Ö. Seyfettin
- "Belimi sıktı kemer" - Halk türküsü
- "Yangına su sıkmak."
- "Küçük hanım, tabancayı kalbine sıkmak istemiş." - H. R. Gürpınar
- "Yalnız kalan kadın titriyor, hıçkırarak kucağındaki yavrusunu sıkıyor." - Ö. Seyfettin
- "Çocuğu çok sıkıyorlar."
- "Limon sıkmak. Üzüm sıkmak."
Sıkmak anlamı, tanımı:
Sıkıp suyunu çıkarmak : Sömürmek.
Sıkma : Bayat ekmeğin su ile ıslatılıp sıkılmasıyla elde edilen malzemeyi un, tuz ve suyla yoğurup hamur durumuna getirdikten sonra arasına kavrulmuş soğan, peynir konularak pişirilen bir yemek. Dar bir tür kadın yeleği. Sıkmak işi. Bir tür pantolon veya şalvar. Sımsıkı bağlanmış. Sıkılmaya, suyu alınmaya elverişli (portakal).
Ayağına sıkmak : Ayağına ateş ederek tehdit amacıyla gözdağı vermek.
Boğazını sıkmak : Bunaltmak, sıkıntı vermek.
Can sıkmak : Bıkkınlık vermek. huzur bozmak.
Canını sıkmak : Sözlerle veya davranışlarla kişinin neşesini kaçırmak, huzurunu bozmak.
El sıkmak : Selamlaşmak için birinin elini tutmak.
Hortum sıkmak : Yangına su sıkmak.
İçini sıkmak : Sıkıntı vermek.
Karanfili sıkmak : Tehlikelere ve güçlüklere göğüs gerebilmek.
Kemer sıkmak : Sıkı para politikası anlayışıyla daha az tüketmek.
Kendini sıkmak : Kendini zorlamak, çaba göstermek.
Kubur sıkmak : Silah atmak, tabanca sıkmak.
Kurşun sıkmak : Silahı ateşlemek, mermi yakmak.
Tatlı canını sıkmak : Gereksiz şeylere üzülmek ve bunları dert edinmek.
Ümüğünü sıkmak : Ümüğüne sarılmak.
Çevre : Aynı konu ile ilgisi bulunan kimselerin tümü, muhit. Hayatın gelişmesinde etkili olan doğal, toplumsal, kültürel dış faktörlerin bütünlüğü. Bir birimden önce veya sonra gelen aynı türden birimlerin tümü, bunların oluşturduğu küçük grup, kontekst. Kişinin içinde bulunduğu toplumu oluşturan ortam. Yağlık. Bir şeyin yakını, dolayı, etraf, periferi. Düzlem üzerindeki bir şekli sınırlayan çizgi. Bir kimse ile ilişkisi bulunanlar, muhit.
Basınç : Bir yüzey üzerine etkide bulunan gücün yüz ölçümü birimine düşen miktarı, tazyik.
Altın : Altından yapılmış sikke. Üstün nitelikli, değerli. Atom sayısı 79, atom ağırlığı 196,9 olan, 1064 °C'de eriyen, kolay işlenen, yüksek değerli, paslanmaz element, zer (simgesi Au). Bu elementten yapılmış.
Sıvı : Bulunduğu kabın biçimini alabilen ve üstü yatay bir düzlem durumuna gelebilen akışkan cisim, mayi, likit.
Akıtmak : Akmasını sağlamak, akmasına yol açmak, dökmek.
Gelme : Gelmek işi. Yetişme. Bir ışının, kaynağından çıkarak bir ayna yüzüne veya saydam bir cismin yüzeyine erişmesi. Gelmiş olan.
Basınçlı : Basınç yüklenmiş olan.
Dar gelmek : Sıkıntı ve huzursuzluk vermek.
Dar : Yetersiz. Az, elverişsiz, sınırlı. Ev. Genişliği az veya yetersiz olan, ensiz, mikro. İçine alacağı şeye oranla ölçüleri yetersiz olan, geniş ve bol karşıtı. Güçlükle, ucu ucuna, ancak. Sıkıntılı. Yurt. İdam mahkûmlarını asmak için dikilen direk.
Gelmek : Olmak, -e uğramak. Düşmek, rast gelmek. Kadar olmak. Getirmek. Akmak. Uymak. Kazanılmak, sağlanılmak. Uygun düşmek. İzlemek, takip etmek. Ulaşmak, varmak. Sonuç çıkmak. Kendine yapılmış olan herhangi bir davranış veya durumu iyi karşılamak. -dikçe, -esi biçiminde kullanılan sıfat-fiil eklerinden sonra geldiğinde önceki fiille ilgili olarak pekiştirilmiş bir istek ve sürerlik bildiren bir fiil. Biriyle birlikte gitmek. Varlığını sürdürmek, yaşamak, intikal etmek. Oturmaya, ziyarete gitmek. Daha önce üzerinde durulmuş olan bir konuya yeniden dönmek. Belli bir zamana ulaşmak. Belli bir süre dolmak. İhtiyaç anlatan deyimler kurmaya yarayan bir fiil. Yönelme durumundaki bazı kelimelere getirilerek birleşik fiil yapar. Bir şeye sonradan inanmak, doğruluğuna hak vermek, eğilim göstermek, kabul etmek. Kök veya gövdeleri sonuna -a (-e) eki almış fiillere gelerek süreklilik bildiren birleşik fiiller oluşturur. İsabet etmek. Bir yerden alınıp bir yere ulaştırılmak. Ortaya çıkmak, doğmak. Çıkmak, yönelmek. Türemek. Herhangi bir sırada bulunmak. Başlamak, ortaya çıkmak. Görünmek, sanılmak. -mez, -mezlik ile birlikte yapmacık anlatan deyimler yapar. Katılmak, eklenmek. Mal olmak. Dayanmak, tahammül etmek. Etkisini herhangi bir biçimde göstermek.
Bir : Değer, önem bakımlarından birbirinden farksız, birbirine eşit, birbirine benzer. Sadece. Aynı, benzer. Beraber. Bu sayıyı gösteren 1 ve I rakamlarının adı. Bir kez. Bu sayı kadar olan. Sayıların ilki. Ancak, yalnız. Herhangi bir varlığı belirsiz olarak gösteren (sayı). Eş, aynı, bir boyda. Ortaklaşa olan, birleşik, müşterek. Tek.
Fışkırtmak : Fışkırmasını sağlamak.
Püskürtmek : Geri dönmek zorunda bırakmak. Hızla ve savurtarak çıkarmak. Fışkırtmak. Püskürme işini yaptırmak.
Ateş : Tutuşmuş olan cisim. Öfke, hırs, hınç. Tehlike, felaket. Genellikle hastalık etkisiyle artan vücut sıcaklığı, kızdırma. Patlayıcı silahların atılması. Büyük üzüntü, acı. Yanıcı cisimlerin tutuşmasıyla beliren ısı ve ışık, od, nâr. Isıtmak, pişirmek için kullanılan yer veya araç. Coşkunluk.
Etmek : Herhangi bir değerde olmak. Kötülükte bulunmak. Birini bir şeyden yoksun bırakmak. "İyi, kötü" zarflarıyla birlikte davranmak. Küçük veya büyük abdestini yapmak. Demek, söylemek. Bulmak, erişmek. Eşit değer kazanmak. Bir işi yapmak.
Sıkıntı vermek : Tedirgin etmek, bunaltmak.
Sıkıntı : Yokluk ve parasızlığın yol açtığı geçim darlığı. İşsizlik, tekdüzelik, bezginlik vb. sebeplerden doğan ruhsal yorgunluk, cefa, eziyet. Sorun, mesele, sendrom, problem. Bir bozukluğun, karışıklığın sebep olduğu etkili ve sürekli yorgunluk, mihnet. Bulunmama durumu.
Vermek : Ayırmak, harcamak. Üzerinde, elinde veya yakınında olan bir şeyi birisine eriştirmek, iletmek. Ödemek. Ondan bilmek, atfetmek. Bir şey üzerinde etki yapmak, biçimini değiştirmek. Kök veya gövdeleri sonuna -ı (-i, -u, -ü) zarf-fiil eki almış fiillere gelerek tezlik bildiren birleşik fiiller oluşturur. Cinsel yönden kendisini kullandırmak. Döndürmek, çevirmek, yöneltmek. Bitki ve ağaç, ürün üretmek. Hepsini herhangi bir duruma sokmak. Kızı, kadını biriyle evlendirmek. Satmak. Herhangi bir duruma yol açmak. Yaymak. Doğurmak. Dayamak. Kazandırmak, katmak. Düşünce veya bilgi anlatan şeyleri başkalarına iletmek, bildirmek. Sahip olmasını sağlamak. Bırakmak veya bağışlamak. Tespit etmek. Herhangi bir şey ortaya çıkarmak, oluşturmak.
Yalan : Uydurma. Doğru olmayan, gerçeğe uymayan söz, kıtır. Yalancı kimse.
Söylemek : Herhangi bir şeyi bildirmek, anlatmak, demek istemek, hatırlatmak. Türkü, şarkı vb. okumak. Önceden bildirmek, tahmin etmek. Yapılmasını istemek. Yazmak, düzmek. Haber vermek. Sipariş etmek. Düşündüğünü veya bildiğini sözle anlatmak. Bir düşünceyi ileri sürmek, ortaya atmak.
Sıkmaköfte : Bulgur ve kıyma ile yapılan köfte.
Sıkmak ile ilgili Cümleler
- Tom'a canımı sıkmaktan vazgeçmesini söyledim.
- Onların elini sıkmak girişiminde bulundum ama bu hareketimin yersiz olduğunu hissettim.
- Ali Mary'nin canını sıkmak istemiyordu.
- Tom'un boynunu sıkmak istiyorum.
- Sen o vidaları sıkmak zorundasın.
- Ekonomi yakında toparlanmazsa kemerlerimizi sıkmak zorunda kalacağız.
- Bu civatayı sıkmak zorundayım.
Diğer dillerde Sıkmak anlamı nedir?
İngilizce'de Sıkmak ne demek? : v. squeeze, tighten, make fast, hold tight, grip, bore, bother, give the willies, depress, ail, chevy, chivvy, chivy, clench, constipate, constrict, crush, cumber, distress, extrude, harass, hatchel, incommode, irk, jam, load, mope, oppress, pinch
Fransızca'da Sıkmak : serrer, presser, oppresser, embêter, enlacer, importuner, incommoder, pressurer, tirailler, vexer
Almanca'da Sıkmak : v. ausquetschen, ballen, bedrücken, beengen, beklemmen, belästigen, drillen, drücken, einklemmen, einschnüren, lasten, pressen, wringen
Rusça'da Sıkmak : v. жать, сжимать, давить, сдавливать, стискивать, тискать, выжимать, отжимать, выдавливать, стягивать, затягивать, опрыскивать, пожимать, наседать, угнетать, гнести, стеснять, сжать, задавить, сдавить, выжать, отжать, выдавить, стянуть, затянуть, пожать, насесть
Bu kısımda Sıkmak nedir? Sıkmak ne demek? gibi ya da benzeri soruları üye olmadan pratik bir biçimde hemen sorabilir, daha sonra kısaca Sıkmak tanımı, açılımı, kelime anlamı hakkında ansiklopedik bilgi verebilir veya dilerseniz Sıkmak hakkında sözler yazılar ile ingilizce veya almanca sözlük anlamı paylaşabilir, diğer web sitelerinden de birçok kaynaklar sunabilirsiniz. Spam veya çok kısa yazılan mesajlar yayınlanmayacaktır.