High türkçesi High nedir
- Necip.
- Pikap.
- Yüksek basınçlı bölge.
- Yüksek yer.
- Lise.
- Yüksek.
- Zirve.
- Kabarmak.
- Rekor.
- Öfkelenmek.
- Uçma.
- Bilgisayar alanında kullanılır.
- Büyük vites.
- Direnmek.
High ile ilgili cümleler
English: A high wall stands all about the garden.
Turkish: Tüm bahçenin etrafında yüksek bir duvar duruyor.
English: A high school student made this robot.
Turkish: Bu robotu bir lise öğrencisi yaptı.
English: A group of foreign students visited Akira's high school.
Turkish: Bir grup yabancı öğrenci, Akira'nın lisesini ziyaret etti.
English: A high proportion of crime in any country is perpetrated by young males in their teens and twenties.
Turkish: Herhangi bir ülkedeki suçun büyük kısmı 10' lu 20' li yaşlardaki genç erkekler tarafından işlenmektedir.
English: A big title does not necessarily mean a high position.
Turkish: Büyük bir unvan mutlaka yüksek bir görev anlamına gelmez.
High ingilizcede ne demek, High nerede nasıl kullanılır?
High alloy steel : Yüksek alaşım çeliği.
High altitude : Yüksek rakım. Yüksek irtifa. 10 bin metrenin üzeri.
High altitude airplane : Yüksek irtifa uçağı.
High altitude disease : Yüksek rakım hastalığı. Yüksek irtifa hastalığı.
High and dry : Çaresiz. Dımdızlak ortada kalmış. Güvende. Yardımsız. Sorunlardan uzak. Sudan dışarı. Kimsesiz ve çaresiz kalmış. Karada. Karaya vurmuş. Tek başına.
High and mighty : Gururlu. Kurumlu. Mağrur. Kaba. Kendini beğenmiş. Tepeden bakan. Kibirli. Azametli.
High blood pressure : Hipertansiyon. Yüksek tansiyon. Kan basıncının anormal bir şekilde yüksek seviyede kaldığı sağlık bozulması durumu. Yüksek kan basıncı.
High camera viewpoint : Sinema, televizyon alanlarında kullanılır. Bir alıcının, orta boyda bir insanın göz düzeyinden yukarıda bulunduğu durum. alçak görüş noktasının karşıtı. Yüksek görüş noktası.
High beam headlamp : Uzun huzmeli far.
High building : Kat sayısı ülkeden ülkeye. kentten kente ve kent içinde kesimden kesime değişmekle birlikte, genellikle birkaç kattan daha yüksek yapıların yapılması. Yüksek yapım.
İngilizce High Türkçe anlamı, High eş anlamlısı
Sözcükler, direkt olarak High ile ilgili eş anlamlı kelimeler olmayabilir. Kelime anlamı benzer olan sözcükler olabilirler.
Insists : İddia etmek. Asılmak. Ayak diremek. Tutturmak. Diretmek. Üzerinde durmak. Kararlı olmak. Üstelemek. Dayatmak.
Advanced : İleri derece. İlerlemiş. Öncü. İleri düzey. Gelişkin. İleri. İleri düzeyde. İleri derecede.
Gymnasiums : Spor tesisi. Cimnastik salonu. Spor salonu. Lise (almanya). Jimnastik salonu. Kapalı spor salonu.
Acros : Akros. Yükseklik. Uç. Akro.
Jib : Diretmek. İstememek. Seren. Ayak diremek. Vincin yükü kaldıran ve indiren kolu. Bumba. Flok yelkeni. İnatla geri geri gitmek. Dayatmak.
Flight : Akış. Kazağı. Uçakla seyahat. Firar. Atletizm, madencilik alanlarında kullanılır. Sürü. Yağmur (kurşun, ok vb). Kaçma. Kaçış.
Bens : Yüksek nokta. İç oda. En tepe nokta.
Insist on : -da ayak diremek. -da diretmek. -da ısrar etmek. Israr etmek. Diretmek (için). Ayak diremek. Dayatmak. -de ayak diremek. Diretmek. -da tutturmak.
Flying : Havacılık. Savrulan. Break dans gibi enerjik ve ritmik tarz tekniklerinin bir arada olduğu sözsüz tiyatro oyunu. Kısa süreli. Hızla geçen. Tayeran. Dövüş sporları. Artistik jimnastik. Amigo. Uçurma.
Broad : Kaba. Belli. Geniş. Genişliğinde. Sınırsız. Açık. Liberal. Karı. Esas. Enli.
High synonyms : high topped, high top, up, high stepping, high stepped, altitudinous, acception, bloats, apexes, top, access mechanism, cusps, tall, accelerator key, insist, lofty, dander, bloat out, jibbing, culmination, blister, dilates, higher, perch, highs, flyings, heftiest, extremity, postgraduate, high rise, abnormal end, be dead against, nobler.
High zıt anlamlı kelimeler, High kelime anlamı
Low : Alçak. Böğürmek. Yıkmak. Düşük. Böğürme. Böğürmek (inek veya öküz). (ses) yavaş. Ucuz. (inek) böğürmek.
Inferior : Alt veya aşağı anlamında. Alt. Ast rütbede. İkinci derecede. İnferiyor. Aşağı. Ast. Aşağı derecede olan kimse. Aşağı derecede olan şey. Alt, alt taraf.
Down : Boyunca. Çökmek. Yıkmak. Aşağıya doğru. Aşağısında. Çabucak içmek. Yere yıkmak. Aşağı. Aşağısına doğru.
High antonyms : short, side, bottom.
High ingilizce tanımı, definition of High
High kelimesinin İngilizce - İngilizce çevirisi (English to English) : The sky. An elevated place. Having altitude. Lofty. Eminently. Tall. As, the sun higheth. Largely. The sun is high. Lifted up. A height. To a great degree. Powerfully. In a high manner. To hie. To rise. Elevated above any starting point of measurement, as a line, or surface. In a superior manner. As, a high mountain, tower, tree. Raised or extended in the direction of the zenith. To a great altitude. In a high place. A superior region. Heaven.
Bu kısımda High kelimesinin türkçesi nedir? ingilizcede High ne demek? gibi ya da benzeri soruları üye olmadan pratik olarak hemen sorabilir, daha sonra kısaca ingilizce High anlamı, açılımı ya da türkçe kelime anlamı hakkında bilgiler verebilir veya dilerseniz High ile ilgili cümleler sözler yazılar ile ingilizce türkçe çeviri sözlük anlamları paylaşabilir, diğer web sitelerinden de birçok kaynaklar sunabilirsiniz. Spam veya çok kısa yazılan mesajlar yayınlanmayacaktır.