Nestled türkçesi Nestled nedir

Nestled ile ilgili cümleler

English: The baby nestled in his mother's arms.
Turkish: Bebek annesinin kollarına sokuldu.

Nestled ingilizcede ne demek, Nestled nerede nasıl kullanılır?

Nestle : Birbirine sokulmak. Sığınmak. Gömmek. Koymak. Yaslamak. Barındırmak. Sokulmak. Sığındırmak. Yerleşmek. Yerleştirmek.

Nestlers : İçice düzenlemek. Yuvalamak. Yerleştirilen kimse veya şey. İç içe yerleştirmek. İçiçe girmek. İç içe yerleştirilen şey. Yuvalanmak. Yuva. Yuva yapmak. İçiçe düzenlemek.

Nestles : Koymak. Gömülmek. Yerleşmek. Birbirine sokulmak. Sığınmak. Sokulmak. Gömmek. Kurulmak. Barındırmak. Bağrına basmak.

Nestlike : Yuvaya benzeyen. Yuva gibi.

Nestling : Kuş yavrusu. Kuşcağız.

Honestly : Samimiyetle. Valla. Dürüst olarak. Sahiden. Dürüstçe. Dürüst olmak gerekirse. Gerçekten. Doğruyu söylemek gerekirse. Mertçe. Aslında.

Nest provisioning : Bazı soliter eşek arılarında olduğu gibi, gelişen yavrulara besin getirmek üzere düzenli olarak yuvaya dönme. Yuva iaşesi.

Earnestly apologize : Pişman olarak özür dilemek. Ciddi bir şekilde özür dilemek. Kalpten bir şekilde özür dilemek. İçtenlikle özür dilemek.

 

Nestlings : Yavru. Yerleştirme. Yavru kuş. Kuş yavrusu.

Empty nest syndrome : Boş yuva sendromu. Tüm çocukları büyüyüp evi terk ettiklerinde anne baba tarafından bazen yaşanan üzüntü veya depresyon durumu. Çocukların evi terk etmesi sendromu. Tüm çocukların evi terk etmesi sendromu.

İngilizce Nestled Türkçe anlamı, Nestled eş anlamlısı

Sözcükler, direkt olarak Nestled ile ilgili eş anlamlı kelimeler olmayabilir. Kelime anlamı benzer olan sözcükler olabilirler.

Indwelling : Oturtmak. Oturmak. Nüfuz etmek. İşlemek. İkamet etmek. Kalıcı.

Harbour : Demir atmak. Yataklık etmek. Saklamak. Gemilerin yolcu indirip-bindirme, yükleme-boşaltma, bağlama ve beklemelerine elverişli yeterli su derinliğine sahip, teknik ve sosyal altyapı tesisleri, yönetim, destek, bakım-onarım ve depolama birimleri bulunan doğal veya yapay olarak rüzgar ve deniz tesirlerinden korunmuş kıyı yapıları. Korumak. Sığınak. Barınmak. Kıyıda, doğal olarak ya da mendirek ve dalgakıranlarla fırtınalara karşı korunmuş yer ve böyle yerlerde deniz ulaştırmacılığının giriş ve çıkış kapısı olarak gelişmiş kent.

Ingrain : Tam. Yer etmek. Kökleşmiş. Ham halinde boyanmış. Ham iken boyamak. İçine işletmek. Kökleştirmek.

Welcome : Hoş geldiniz. Karşılama. İstenilen. Hoşgeldin. Kabul etmek. Hoş karşılamak. Serbest. Karşılamak. Sıcak karşılama.

Hold : Tutuklu olarak tutmak. Almak. Düzenlemek. Günlük çekimler arasından asıl filmde kullanılmak üzere ayrılmış başarılı çekim. (ağırlık) taşımak. (uçak veya kap) (yolcu veya su vb) taşımak. Karara bağlamak. Gemi ambarı. Bilgisayar, sinema, televizyon, ekonomi alanlarında kullanılır. İyi çekim.

 

Accommodated : Uyum sağlamak. Sağlamak. Alışmak. Uydurmak. Uzlaştırmak. Bağdaştırmak. Alıştırmak. Kalacak yer sağlamak.

Host : Davet vermek. Evsahipliği yapmak. Konuk ağırlamak. Asalağın erginini ya da gelişim evrelerinden herhangi birini taşıyan canlı. a. bk. arakonakçı, son konakçı. Mihmandar. Ev sahibi. (konsere maça vb) ev sahipliği yapmak. Kutsanmış ekmek. Bir asalağın hayatının tümünü ya da bir kısmını içinde ya da üzerinde geçirdiği, besin ihtiyacını ve korunmasını sağladığı organizma. Takdimci.

Domiciles : Konut. Ev. Ödemek. Oturma yeri. Ödemek (poliçe). Poliçenin ödendiği yer. İkamet ettirmek. Mesken vermek.

Deposited : Emanet etmek. Bankaya yatırmak. Tevdi edilmiş. Tortu bırakmak. Yumurtlamak. Çökelmek. Yatırmak. Bırakıntı. Para yatırmak.

Defecting : Kusur. Kaçmak. Özür. Arıza. Ayrılmak. Bozukluk. Döneklik etmek. İltica etmek.

Nestled synonyms : come up, crouch down, held, have recourse to, come closer, indwell, asylums, ensconce oneself, house, accommodate, draw out, edges, bed, accommodates, snuggled, embraced, harbor, cherishes, domicil, hut, domiciling, come to stay, canoodle, creep, houses, ensconces, collocate, encroaches, housed, close, domicils, firm up, indwelt.

Nestled zıt anlamlı kelimeler, Nestled kelime anlamı

Distant : Uzak. Samimiyetsiz. Uzaktan. Uzakta. Mesafeli. İlgisiz. Irak. Irak (yer). Ağır. Soğuk.