On the streets türkçesi On the streets nedir

  • Evsiz.
  • Fahişe olarak çalışan.
  • Fuhuşa karışmış olan.
  • Kötü yola düşmüş.

On the streets ile ilgili cümleler

English: It's snowing on the streets.
Turkish: Sokaklarda kar yağıyor.

English: I met him on the streets by chance after many years.
Turkish: Yıllar sonra şans eseri ona caddede rastladım.

English: The drug ice can fetch an estimated $1 million per kilogram on the streets.
Turkish: Metamfetaminin kilosu sokaklarda tahmini bir milyon dolardan gidebiliyor.

On the streets ingilizcede ne demek, On the streets nerede nasıl kullanılır?

On : Hazır. Üzerinde. Yanmak. Açık. Esnasında. Yönünde. Giyilmiş. Devrede. Üstünde.

The : Belirli veya spesifik bir kimse veya şeyi ifade etmek veya tanımlamak için kullanılan betimleyici (gramer). Belirli durumlarda isimden önce kullanılır. Belli bir objeyi veya kişiyi veya yeri nitelemek için kullanılır. Belgili tanımlık.

Streets : Cadde. Sokaklar. Sokak.

Be on the streets : Kötü yola düşmek.

On the air : Radyoda. Ünalgıda yayınlanmakta. Yayında. Radyo tv yayında.

On the beam : Doğru yönde. Doğru fikirli. Tam. Doğru yolda. Doğru.

On the chance : Şansa tafih. Olur da. - olması durumunda. Ümidiyle. Eğer şans eseri olursa.

On the bias : Verev. Diyagonal. Verevine.

On the cheap : Çok ucuza. Ucuza. Sudan ucuza. Düşük fiyatla. Ucuz olarak.

 

On the cheap side : Oldukça ucuz.

İngilizce On the streets Türkçe anlamı, On the streets eş anlamlısı

Sözcükler, direkt olarak On the streets ile ilgili eş anlamlı kelimeler olmayabilir. Kelime anlamı benzer olan sözcükler olabilirler.

Dossers : Nerede olsa yatan kimse. Ucuz pansiyonda kalan kimse. Avare. Beleşçi tip. Serseri. Küfe.

On the street : Sokakta. Cadde üzerinde.

Houseless : Evi olmayan.

Rootless : Asılsız. Yurtsuz. Kökenleri olmayan. Dayanağı olmayan. Köksüz.

Dosser : Ucuz pansiyonda kalan kimse. Sırtta taşınan sepet. Avare. Küfe. Nerede olsa yatan kimse. Serseri. Beleşçi tip.

Homeless : Kimsesiz. Yuvasız. Evi barkı olmayan. Bakımsız. Yurtsuz. Evsiz barksız. Vatansız. Hane berduş. Yersiz.

Waifish : Vazgeçilmiş. İnce ve kırılgan görünen. Barınaksız. İhmal edilmiş. Bırakılmış. Terk edilmiş.

Sells her body : Bedenini satan. Para için seks yapan.

Fell into bad ways : Suçlu bir hayatı seçen.

Walk the streets : Sokağa düşmek. Yollarda dolanır. Sokak sokak dolaşmak. Sokaklara düşmek. Sokaklarda sürtmek. Sokakları gezer. Serseri.

On the streets synonyms : unhoused, fallen.