Out of the way türkçesi Out of the way nedir

Out of the way ile ilgili cümleler

English: Ali got out of the way just in time.
Turkish: Ali tam zamanında yoldan çıktı.

English: Ali got out of the way.
Turkish: Ali yoldan çıktı.

English: Please move out of the way so this lady can go through.
Turkish: Lütfen yoldan çekil ki bu bayan geçebilsin.

English: Get the bicycle out of the way.
Turkish: Bisikleti yolun dışına al.

English: Get out of the way.
Turkish: Yol aç.

Out of the way ingilizcede ne demek, Out of the way nerede nasıl kullanılır?

Out : Dışarı atmak. Meydana çıkmak. Kendini belli etmek. Nakavt etmek. Yanmak. Dışarıda. Çıkarmak. Bayılmak. Kovmak. Dışarı.

Of : -dan. -den. Hakkında. -nin. Yüzünden. -den övünerek bahsetmek. -in. In. Karşı. Nin.

The : Belli bir objeyi veya kişiyi veya yeri nitelemek için kullanılır. Belirli veya spesifik bir kimse veya şeyi ifade etmek veya tanımlamak için kullanılan betimleyici (gramer). Belgili tanımlık. Belirli durumlarda isimden önce kullanılır.

Way : Mesafe. Gelenek. İş alanı. Civar. Usul. Yöntem. Davranış. Taraf. Huy. Davranış tarzı.

Out of the blue : Damdan düşercesine. Beklenmedik biçimde. Pat diye. Çat kapı. Apansız. Umulmadık biçimde. Damdan düşer gibi. Birdenbire. Umulmadık. Beklenmedik.

 

Out of the question : Söz konusu olamaz. İmkansız. Olanaksız. Münakaşaya değmez. Olamaz. Mevzu harici. Ehemmiyetsiz.

Out of the ordinary : Farklı. Alışılmamış. Olağandışı. Garip. Olağan dışı. Alışılmışın dışında. Olağanüstü. Ender. Nadir. Sıradışı.

Out of the running : Yarışa katılmayan. Kazanması imkansız. Kazanma şansı yok. Yarış dışı. Kazanma ümidi olmayan.

Out of the job training : İş dışında eğitim. Kurumlara bağlı kimselerin, görevlerini edimli olarak yaptıkları yerler dışında, belli amaçlara ve önceden belirlenen koşullara göre, yurt içinde ya da dışında yetiştirilmesini öngören eğitim.

İngilizce Out of the way Türkçe anlamı, Out of the way eş anlamlısı

Sözcükler, direkt olarak Out of the way ile ilgili eş anlamlı kelimeler olmayabilir. Kelime anlamı benzer olan sözcükler olabilirler.

Obscure : Karanlık. Bilinmeyen. Gizlemek. Örtbas etmek. Silik. Telaffuzu zor. Karartmak. Gözden saklamak. Anlaşılmaz hale getirmek.

Offbeat : Tuhaf. Vurgusuz. Vurgusuz nota. Sıradışı. Alışılmadık.

Crankiest : Çabuk öfkelenen. Ters. Tuhaf. Eksantrik. Huysuz. Sinirli. Laçka. Çabuk sinirlenen. Gevşek. Dengesi her an bozulabilir.

Aloof : Soğuk. Soğukça. Ayrı. Uzak duran. İlgisiz. Kendi halinde.

Crotchets : Garip tutku. Merak. Garip düşünce. Deli. Tuhaf düşünce. Tuhaf. Dörtlük. Saçma düşünce. Delilik.

Preternatural : Anormal. Doğaüstü. Olağanüstü. Olağan dışı.

Curious : Meraklı. Herkesin işine karışan. Tuhaf. Bilmek isteyen. İlgili. Görülmemiş. Her şeye burnunu sokan. Mütecessis.

 

Cranky : Ters. Tuhaf. Asabi. Dengesi her an bozulabilir. Laçka. Sinirli. Gevşek. Çabuk öfkelenen. Eksantrik. Ufak tefek şeylere çabuk kızan.

Aside : Ayrı. Kendi kendine söylenen sözler. Bir tarafa. Oyuncunun alçak sesle söylediği söz. Bir oyun kişisinin (oyun gereği) öbür oyun kişilerinden gizli olarak tek başına konuşması, mırıldanması, (bk. apar.). Apar. Oyuncunun rol gereği seyircilerin duyacağı biçimde, ama öbür oyuncular sanki duymuyormuş gibi düşünmesi ya da konuşması. oyuncunun doğrudan seyirciye dönerek konuşması. Kendi kendine. Bir kenara.

Esoteric : Özel. Bir kesime hitap eden. Ufak bir gruba özgü. Batıni. Ancak küçük bir grupça bilinen. İçrek. Gizli. Belli bir gruba hitap eden. Ezoterik.

Out of the way synonyms : remote, curiosity, lone, circumferential, far afield, deserting, crotchety, crackbrained, adiabatic, lonesome, esoterics, distant, far away, peculiar, particular, isolated, farther, crankier, deviant, bizar, awfully, bizarre, lonely, forsaken, extraordinaire, apo, bughouses, desolate, extraordinary, forlorn, deviants, antic, afar.