Pain in the neck türkçesi Pain in the neck nedir

Pain in the neck ile ilgili cümleler

English: Ali is a real pain in the neck.
Turkish: Ali bir baş belasıdır.

English: Her talkativeness is a pain in the neck.
Turkish: Onun konuşkanlığı rahatsızlık verici.

English: It's a pain in the neck.
Turkish: Bu bir baş belası.

English: It might be a pain in the neck to do this, but we have to do it.
Turkish: Bunu yapmak can sıkıcı olabilir fakat onu yapmak zorundayız.

English: It's a pain in the neck to get there by public transportation.
Turkish: Toplu taşıma aracı ile oraya gitmek can sıkıcı.

Pain in the neck ingilizcede ne demek, Pain in the neck nerede nasıl kullanılır?

Pain : Ağrı. Sızı. Acıtmak. Üzmek. İncitmek. Sancı. Kırmak. Kalbini kırmak. Istırap. Baş belası.

In : İç. İçine. Halinde. De. İktidardaki. İçeri doğru yönelen. Da. Çok moda olan. Tutulan. Gelmiş olan.

The : Belgili tanımlık. Belirli durumlarda isimden önce kullanılır. Belli bir objeyi veya kişiyi veya yeri nitelemek için kullanılır. Belirli veya spesifik bir kimse veya şeyi ifade etmek veya tanımlamak için kullanılan betimleyici (gramer).

Neck : Sap. Sarmaş dolaş olmak (amerikan ingilizcesi). Büyük baş hayvanlarda boyun altındaki sarkık deri. bos indicus ırkı sığırlarda deri sarkıklığıyla belirgin ön bacaklar arasındaki alan. boyun eti. Boyun (şişede). Dikey biçimli yanardağ baca dolgusu. Boynun arka yüzü. (giyside) yaka. Ense. Giysi boynu. Çalgının sap kısmı.

 

Pain in the ass : Baş belası (argo).

Back of the neck : Ense.

Bend the neck : Vazgeçmek. Bırakmak. Teslim olmak.

Pain in the muscle : Kas tutukluğu. İşe alıştırılmamış kasların çalışma durumunda duyulan ağrı ve sızılar.

Get it in the neck : Cezalandırılmak. İşten çıkarılmak. Ağır ceza görmek. Okkanın altına gitmek. Aşağılanmak. Acımasızca azarlanmak. Fırçayı yemek.

İngilizce Pain in the neck Türkçe anlamı, Pain in the neck eş anlamlısı

Sözcükler, direkt olarak Pain in the neck ile ilgili eş anlamlı kelimeler olmayabilir. Kelime anlamı benzer olan sözcükler olabilirler.

Bellyaches : Dırdır etmek. Sızlanmak. Dırdır. Şikayet. Şikayet etmek. Vızıldamak.

Harassers : Eziyet eden kimse. Taciz eden kimse. Tacizci. Sıkıntı veren biri veya bir şey. İşkenceci.

Bedevilment : Karmaşa. Zorlaştırma. Karmaşa halinde olma durumu. Karıştırma. Karışık olma durumu. Karışıklık. Kaygı. Tedirginlik. Tasa.

Bores : Bela. Delik. Sıkıntı. Sıkıcı tip. Yüksek dalga. Kalibre. Çap (mermi). Sıkıcı şey. Sonda.

Arch nudnik : Çok dırdır eden kimse. Rahatsız edici şey. Sıkıcı kimse. Sıkıcı tip.

Stomach ache : Mide ağrısı.

Afflictions : Üzme. Acı. Izdırap. Bela. Istırap. Ağrı. Üzüntü. Felaket. Keder.

Hydras : Çok hücrelilerden (metazoa), sölenterler (coelenterata) alt bölümünün, knidliler (cnidaria) filumundan, çoğu hem medüz hem de polip tiplerini kapsayan, poliplerin koloniler meydana getirdiği, medüzlerin bazen koloniye bağlı kaldığı, eşey hücrelerinin dış deriden (ektoderm) meydana geldiği bir sınıf. tatlı su polibi (hydra) ve obelya (obelia) iyi bilinen cinsleridir. Suyılanı. Suyılanı (takımyıldızı). Çok başlı yılan (mitoloji terimi). Hidra (zooloji terimi). Polip (zooloji terimi). Çok başlı yılan. Hidralar.

 

Dolor : Keder. Elem. Sızı.

Pain in the neck synonyms : a thorn in the side, distress, collywobbles, banes, colic, gastralgia, botheration, abdominal pain, humdrums, stomachaches, discomfort, headachy, disease, abdominal, bore, belly ache, bad hat, bane, bother, balls ache, pest, complaints, bellyache, a thorn in the flesh, complaint, annoyance, jangler, fly in the ointment, headaches, humdrum, affliction, abdominal pains, hydra.