Prescriptive türkçesi Prescriptive nedir

  • Öngören.
  • Kuralcı.
  • Zaman aşımı ile kazanılmış.
  • Sıkı kurallar koyan.
  • Kural koyucu.
  • Emreden.
  • Yapılagelen.
  • Yerleşik.
  • Zaman aşımına uğramış.
  • Buyuran.

Prescriptive ingilizcede ne demek, Prescriptive nerede nasıl kullanılır?

Nonprescriptive : Reçetesiz ilaç veya tedavi. Reçetesiz satılan. Reçete gerektirmeyen.

Prescriptivism : Kuralcılık.

Prescription : Önsav. Reçete. Aranılmaması nedeni ile bir hakkın yasaları yargılarına göre düşmesi için geçmesi gereken süre. Emir. Müruruzaman. Hukuk, ekonomi, veterinerlik alanlarında kullanılır. Zamanaşımı. Zaman aşımı. Talimat. Kural koyma.

Prescription of surtaxes : Vergi suçlarına ilişkin cezaların; doğduğu takvim yılından sonra gelen yılın birinci gününden başlamak üzere kaçakçılıkta beş yıl, kusurda üç yıl, usulsüzlükte olaydan sonra gelen yılın birinci gününden başlayarak iki yıl; kaçakçılık ile usulsüzlüğün birleşiminde beş yıl, kusur ile usulsüzlüğün birleşiminde üç yıl içinde kesilebileceğini yargıya bağlayan süre aşımı sınırı. Cezalarda süre aşımı.

Prescription of taxes : Vergilerde zaman aşımı. Vergi yöntemi yasasına göre vergi alacağının doğduğu takvim yılından sonra gelen yılın başından başlayarak doğal vergilerde 3 yıl kaçakçılık nedeni ile 5 yıl sonra verginin gerçekleştirilerek yükümlüye bildirilememesi. zaman aşımına uğraması.

 

Wage prescription : Ücret isteme hakkının yasalarına göre düşeceği zaman süresi. Ücret zaman aşımı.

Negative prescription : Zamanaşımı. Müruru zaman. Zaman aşımı.

Do you have a prescription : Reçeteniz var mı.

Fill a prescription : Reçetedeki ilaçları vermek.

With prescription : Reçete ile verilen.

İngilizce Prescriptive Türkçe anlamı, Prescriptive eş anlamlısı

Sözcükler, direkt olarak Prescriptive ile ilgili eş anlamlı kelimeler olmayabilir. Kelime anlamı benzer olan sözcükler olabilirler.

Immoveable : Kımıldatılamaz. Sabitleştirilmiş. Değişmez. Esnetilemez. Oynatılamaz. Değiştirilemez. Direngen. Kıpırdayamaz.

Imperative : Buyrultu. Tasarlanan, yapılması istenen işi emir veya dilek biçiminde ifade eden, zaman ve şahıs kavramının aynı ekle verildiği tasarlama kipi. bugün, tt.’nde bu kip daha çok ve şahıslarda kullanılır. şahıslarda emir ve istek kipleri iç içe girmiştir; eki -(y)ayım -(y)alım’dır. teklik şahısta emir doğrudan fiil kök veya gövdesinin söylenmesiyle oluşturulur. çokluk şahıs için -ın/-un, -ınız/-unuz, teklik şahıs için -sın/-sun, çokluk şahıs için -sınlar/-sunlar ekleri kullanılır: gel-eyim, otur-alım; gel, gelin (geliniz); gelsin, gelsinler gibi. kendi kendime gidip şu işi yapayım dedim. kalk gidelim artık. gel bakayım, ne oldu parmağına? (m.ş. esendal, ev ona yakıştı, s. 122). asla örtülü şeylere meyletme (y.k. karaosmanoğlu, erenlerin bağından, s. 99). ey güneş! siyah peçeli hatunun ay, sarı saçlı çocukların yıldızlarla başımızın üstünde dolaş ve bize doğru yolu göster! (a.h. müftüoğlu. çoğlayanlar, s. 16). pencereleri açın! kapıları açın! hava girsin! (a.h. müftüoğlu, göst. e. s. 129). delikanlı, nafile yere gözlerin arkada kalmasın! (y.k. karaosmanoğlu, erenlerin bağından, s. 98). şimdiye kadar yapılanları unutsunlar (göst. e.) aldanma ki sen bir susamış ruh, o bir aç; || sen bir susamış ruh, o bütün ten ve biraz saç; || ummana çıkar burda bugün beklediğin yol, || at kalbini girdaba, açıl engine, ruh ol (y.k. beyatlı, deniz, kendi gök kubbemiz, s. 128). || «ver allahım ver! ver ki şenelsin dünya. çayır çimen, kurt kuş da allah diye çağırıyor. ver! sellice ver!» (y. kemal, ortadirek, s. 386). vb. Zorunlu şey. Gerekli. Emir belirten. Buyruk. Emir. Mecburi. Emir kipi.

 

On board : Gemide. Araca monteli. Güvertede. Gemiye. Kişinin gemi veya tekne vb'ye binmiş olması durumu. Bordada. Trene. Hemfikir.

Primmest : Çok ciddi davranmak. Çok ciddi. Biçimci. Kurallara fazla bağlı. Bağnaz. Aşırı düzenli. Çok dikkatli ve ağırbaşlı. Formaliteci. Aşırı resmi.

Intrinsic : Asıl. İç kaynaklı, vücudun veya organın kendi yapısından gelen, kendi içinden doğan. İç. Esas. Bilgisayar, biyoloji, fizik, veterinerlik alanlarında kullanılır. Yapısal olarak içinde var olan, dışardan gelmeyen özellik. İntrinsik. Aslında olan. İçsel.

Enjoiners : Tembih eden. Hareket tarzı tayin edilen. Menedilen. Yasaklayan.

Normative : Örnek oluşturan. Normal. Örneğe ait. Düzgüsel. Düzgülü. Normatif.

Nonmigratory : Göç etmeyen. Göçmen olmayan.

Based : Tesis edilmiş. Merkezli. Dayandırılmış. Kurulmuş. Dayanmış. Temeli. İstinat edilmiş. Esaslı. Bulunan.

Builtin : Oluşumiçi.

Prescriptive synonyms : enactors, decreer, permanent, lapsed, built in, enactor, prim, decreers, permanents, established, rule based, located, outdated, past due, onboard, localised, localized, enjoiner, statute barred, commanding, primmer, entrenched.

Prescriptive zıt anlamlı kelimeler, Prescriptive kelime anlamı

Descriptive : Tanımlayıcı. İzahlı. Tasviri. Resmedici. Betimleyici. Betimsel. Belirtici. Betimlemeli.

Prescriptive ingilizce tanımı, definition of Prescriptive

Prescriptive kelimesinin İngilizce - İngilizce çevirisi (English to English) : As, a prescriptive right of title. Pleading the continuance and authority of long custom. Consisting in, or acquired by, immemorial or long-continued use and enjoyment.