Sprawling türkçesi Sprawling nedir

  • Yayılma.
  • Yayılan.
  • Genişleyen.
  • Büyüyen.
  • Sallı.

Sprawling ile ilgili cümleler

English: Houston is a huge, sprawling city.
Turkish: Houston kocaman, büyüyen bir şehir.

Sprawling ingilizcede ne demek, Sprawling nerede nasıl kullanılır?

Send somebody sprawling : Yere sermek. İki seksen uzatmak.

Sprawl out : Germek. Serilmek. Uzatmak. Yaymak.

Urban sprawl : Kentsel yayılma. Uygunsuz kentsel gelişme. Kentin düzensiz yayılması. Çarpık şehirleşme. Yerleşim yerlerinin, genellikle bir tasara uygun olmayan, toplum yararına aykırı, bireycil eğitim ve etkinlikler doğrultusunda gelişmesi. Düzensiz gelişme. Kentsel boşalma. Bozuk kentleşme. Aşırı ölçüde kalabalıklaşması, toprak değerlerinin yükselmesi ve işlevlerini, gereği gibi yerine getirememesi sonucunda, kentteki insanların ve işleyim kuruluşlarının özel taşıtların ve toplu taşıma araçlarının varlığından da yararlanarak yörekentlere göçmeleri süreci. bk. yayılma. Çarpık kentleşme.

Sprawl : Sereserpe uzanmak. Çok geniş bir alana yayılmak. Yayılarak oturmak. Genişlemek. Sere serpe uzanmak. Yayılmak. Uzanmak. Serilmek. Yayılma. Yayılıp yatmak.

Sprawled : Yayılmak. Sereserpe uzanmak. Yayılarak oturmuş. Yayılmış. Yayılarak oturmak. Uzanmak. Serilmek. Genişlemek.

Sprawlers : Rahatlayan bir şekilde bacaklarını ve kollarını yayan kimse. Gerinen kimse (otururken veya uzanırken).

 

Sprawler : Gerinen kimse (otururken veya uzanırken). Rahatlayan bir şekilde bacaklarını ve kollarını yayan kimse.

Sprawls : Yayılıp yatmak. Genişlemek. Yayılma. Yayılmak. Serilmek. Çok geniş bir alana yayılmak. Sere serpe uzanmak. Yayılarak oturmak. Dağılma. Sereserpe uzanmak.

İngilizce Sprawling Türkçe anlamı, Sprawling eş anlamlısı

Sözcükler, direkt olarak Sprawling ile ilgili eş anlamlı kelimeler olmayabilir. Kelime anlamı benzer olan sözcükler olabilirler.

Crescive : Gelişen. Yükselen.

Expansive : Geniş. Coşkun. Yaygın. Arkadaşça. Açılan. Büyük. Açık. Engin. Ateşli. Açık yürekli.

Backlash : Geri tepmek. Ters tepme. Güçlenen bir inanca karşı oluşan güçlü tepki. Güçlü tepki (siyasal veya toplumsal bir gelişmeye karşı). Geri tepme. Laçka. Boşluk (mühendislik terimi). Karşı çıkma. Geriye doğru yapılan ani hareket.

Contagion : Sirayet. (hastalık) bulaşma. Kontajiyon. Hastalık bulaşması. Bulaşma. Kötü etki. Bulaşıcı hastalık. Geçme. Etkilenme.

Increscent : Daha çok aydınlanan. Biriken. Artan. Şişen. Daha çok ışıklanan (ay'da olduğu gibi). Yükselen. Gelişen.

Diffusion : Yeniliklerin piyasada ve piyasa dışı kanallarda yayılma biçimi. Dağıtım. Halkbilim öğe, ürün, olay ya da olaylarının, coğrafyasal düzeyde, bir halk kültüründen diğerine geçişi, bk. temel yayılım, ikincil yayılım, ödünç yayılım. krş. koşut gelişim, dağılım, temel düşünce. Bilgisayar, biyoloji, fizik, kimya, iktisat, veterinerlik alanlarında kullanılır. Diffüzyon. Difüzyonizm. Difüzyon. Yayınım. Moleküllerin veya iyonların hareket enerjileriyle çok yoğun ortamdan az yoğun ortama hareket etmesi. Doğrultulu bir ışınımın bir ortamdan geçerek ya da bir yüzeyden yansıyarak uzaysal dağılışının değişmesi ve birçok doğrultulara yayılması.

 

Diffusing : Tamim. Dökmek. Nüfuz etmek. Karıştırmak. Dağılmak. Yayılmak. Yaymak. Dağıtmak.

Widespreading : Yaygınlaşan. Gittikçe daha büyük bir alan kapsayan.

Circulation : Dolaşım. Yayma. Devretme. Tedavül (para için). Bir sıvının, kanın ya da sitoplazma gibi sıvı içeren yapıların bir kanal ya da bir yönde sürekli hareketi. sirkülasyon. Mal, para, çek, bono gibi değerlerin iktisadi karar birimleri arasında el değiştirmesi. Devridaim. Kitaplıktan dışarı çıkarılmasında sakınca görülmeyen gereçleri, belirli bir süre için, kitaplık dışında yararlanmak üzere okura verme. Akıntı.

Attitude : Tüm gövdenin uyumlu bir biçimdeki duruşu. dansçının bir bacağı üzerinde dururken, öteki bacağını doksan derecelik açıyla kaldırarak ve dizden bükerek arkaya götürmesi. çeşitli biçimleri vardır. Davranış. Bakış açısı. Durum. Poz. Tutum. Düşünce. Davranışları güdüleyen kalıplı ve kazanılmış eğilim ya da yatkınlık. Yargı. Hal.

Sprawling synonyms : contagions, creepages, permeating, position, straggly, dilaters, diasporas, expanding, widening, deployments, outgrowths, untidy, disseminative, dilater, creeps, deploying, serpiginous, deployment, sprawl, hypogeous, invasive, accrescent, being opened, straggling, broadenings, aberration, accretionary, posture, frim, spreading, rambling, dilatational, growing.

Sprawling zıt anlamlı kelimeler, Sprawling kelime anlamı

Tidy : Düzeltmek. Toparlamak. Tertip. Çekidüzen vermek. Şık. Derli toplu. Tertipli. Çok. Temiz. Ivır zıvır kutusu.