Stuff türkçesi Stuff nedir

  • Tıka basa doldurmak.
  • Madde.
  • Öz.
  • Kereste.
  • Uyuşturucu.
  • Hammadde.
  • Şey.
  • Macunlamak.
  • Doldurmak.
  • Tıka basa yemek.
  • Saçma.
  • Hamur.
  • Kağıt hamuru.
  • Kaçak içki.
  • Yünlü kumaş (ingiliz ingilizcesi).
  • Tıkmak.
  • Tıkıştırmak.
  • Zırva.
  • Tıkamak.
  • Kumaş.
  • Tıkınmak.
  • Eşya.
  • Tahnit etmek.
  • Saçmalık.

Stuff ile ilgili cümleler

English: Ali gathered his stuff and left.
Turkish: Ali malzemelerini topladı ve gitti.

English: Ali likes the same kind of stuff that Mary likes.
Turkish: Ali Mary'nin sevdiği aynı tür şeyleri seviyor.

English: "Isn't it easier to find your stuff when your room's tidy?" "I don't care. I don't want to clean my room."
Turkish: "Odan düzenli olduğunda eşyanı bulmak daha kolay değil mi?" "Umurumda değil. Odamı temizlemek istemiyorum."

English: Ali is putting stuff in his backpack.
Turkish: Ali çantasına eşyalarını koyuyor.

English: Ali gets stuff done.
Turkish: Ali işi yaptırır.

Stuff ingilizcede ne demek, Stuff nerede nasıl kullanılır?

Stuff and nonsense : Saçma sapan. Fasafiso. Fasa fiso. Saçma sapan (laf). Saçma sapan laf.

Stuff in : Tıkıştırmak.

Stuff oneself : Tıka basa yemek. Tıkınmak.

Stuff somebody : Kandırmak. Kazıklamak. Aldatmak.

Stuff somebody with lies : Yalanlarla kandırmak.

Food stuff : Yiyecek malzemesi.

Kitchen stuff : Taşan tencere ve tavalardan biriken yağlar. Mutfak kirleri.

 

Bit of stuff : (cinsel yönden) çekici kadın. (argo) cinsel yönden çekici kimse. Kız arkadaş.

Dye stuff : Boya maddesi.

Stuff with : Doldurmak.

İngilizce Stuff Türkçe anlamı, Stuff eş anlamlısı

Sözcükler, direkt olarak Stuff ile ilgili eş anlamlı kelimeler olmayabilir. Kelime anlamı benzer olan sözcükler olabilirler.

Sealing material : Conta gereci. Mühür. Su geçirmez malzeme. Sızdırmazlık gereci. Cam macunu.

Bunging : Dövmek. Ağzını tıpa ile kapamak. Hırpalamak. Fırlatmak. Tıpalamak. Tapalamak. Tapa. Tıpa. Savurmak.

Coloring material : Boyama malzemesi.

Rock : Şok etmek. Sallanmak. Kayalık. Sallayarak uyutmak. Sarsılmak. Kayaç. Sarsmak. Rak. Şok olmak. Irgalamak.

Baloney : Saçma sapan. Şişman salam. Yalan. Bir cins salam. Hikaye. Palavra. Saçma şey.

Pasted : Yapıştırmak. Ezme. Kola. Pasta. Macun. Pat. Yapıştırmak (tutkalla). Üstüne yapıştırmak. Yumruk atmak.

Absurdism : Evrenin anlamsız olduğunu savunan felsefi akım. Evrenin mantıksız ve anlamsız olduğu inancına dayalı olan felsefe. Mantıksızlık. Absürdlük.

Crowds : Üşüşmek. Sıkıştırmak. Kitle. Israr etmek. Toplanmak. Bıktırmak.

Clog : Nalın. Takunya. Sıkıntı vermek. Kösteklemek. Köstek vurmak. Engellemek. Pıhtılaşmak. Terlik.

Chemical : Kimyevi. Kimyasal madde. Kimyasal (madde). Kimyasal atık. Kemikal. Kimyasal. Şimik. Kimya bilimiyle ilgili olan. Kimya.

Stuff synonyms : detergent builder, adhesive agent, floc, overstuff, colouring material, abrasive material, sorbent material, plant substance, plant material, hazmat, vernix caseosa, adhesive material, particulate matter, coop up, putty, bundle, congesting, fill out, bilges, bulk, bird shot, junk, affair, discharge, raw material, timbers, bedding, glutted, choke up, pastry, clods, cores, clutters.

 

Stuff zıt anlamlı kelimeler, Stuff kelime anlamı

Insulator : Fincan. İzolatör. Yalıtım işçisi. Yalıtıcı. Yalıtkan madde. Bir cismi yalıtkan yapan veya yalıtan herhangi bir madde. Yalıtıcı madde. Yalıtaç. Elektrik akımını, ısıyı iletmeyen ya da çok az ileten özdek.

Conductor : Paratoner. İleten, nakleden, bağlayan. İletken madde. İletken. Bir filmin müziklendirilmesinde ya da bir televizyon dinletisinde orkestrayı yöneten kimse. Önder. Orkestra şefi. Konduktor. Rehber. Yol gösteren.

Pull : Çekiş. Kenara çekmek (araba). Kısa sandal gezintisi. Zorlu tırmanış. İltimas. Çekme. Nefes çekmek. Hareket etmek. Gelmek. Koymak.

Stuff ingilizce tanımı, definition of Stuff

Stuff kelimesinin İngilizce - İngilizce çevirisi (English to English) : To cram. Material which is to be worked up in any process of manufacture. To load to excess. To feed gluttonously. To fill by crowding something into. To cram with something. As, to stuff a bedtick.