Welded türkçesi Welded nedir

  • Kaynatılmış kaynaklı.
  • Kaynak edilmiş.
  • Kaynak yapılmış.
  • Kaynaklanmış.
  • Kaynaklı.
  • Kaynaklı (yapı vb).

Welded ile ilgili cümleler

English: Ali welded the two pipes together.
Turkish: Ali iki boruyu birbirine kaynattı.

English: This door has been welded shut.
Turkish: Bu kapı kaynakla kapatıldı.

Welded ingilizcede ne demek, Welded nerede nasıl kullanılır?

Welded bellows : Kaynaklı körük.

Welded joint : Kaynaklı bağlantı. Kaynaklı mafsal. Kaynaklı ek. Kaynak bağlantısı.

Fusion welded : Kaynaşma kaynaklı. Erime kaynaklı.

Welder : Kaynak makinesi. Kaynakçı. Kaynak makinası. Kaynak yapımında uzman kişi.

Welders : Kaynakçı. Kaynak makinesi.

Fillet weld : Köşe dikişi. Bindirme kaynak. Dolgu kaynağı. Pervaz kaynağı. Köşe kaynağı. Açı kaynağı. Dolgu kaynak.

Weld profile : Kaynak profili. Kaynak yanayı.

Butt weld : Küt kaynak. Alın kaynağı. Uç uca kaynatmak. Alın bağlantısı. Ucuca kaynak. Küt kaynak dikişi. Uç kaynağı.

Weld defect : Kaynak bozukluğu. Kaynak hatası. Kaynak kusuru.

Weld together : Bir araya getirmek. Birleştirmek. Birbirine kaynatmak. Birbirine iliştirmek.

İngilizce Welded Türkçe anlamı, Welded eş anlamlısı

Sözcükler, direkt olarak Welded ile ilgili eş anlamlı kelimeler olmayabilir. Kelime anlamı benzer olan sözcükler olabilirler.

 

Welding : Kaynak. Kaynama. Kaynaklama. Etme veya olma. Kaynak makinesi. Kaynak işlemi. Kaynaklamak. Metal parçalarını ısı etkisi ile eriterek birbirlerine yapıştırma.

Fused : Erimiş. Karışık. Lehimle tutturulmuş. Harmanlanmış. Sigortalı. Kaynaşık. Birleşik. Kaynaşmış. Lehimlenmiş.

Dean : Fakültede eğitim öğretim etkinliklerinin düzenle yürümesinden başlıca sorumlu olan yönetici; fakülte başkanı. Papaz meclisi başı. Baş papaz. En kıdemli üye. Katedralin başrahibi. Dekan. Başkan.

Adult : Biyoloji, eğitim, veterinerlik alanlarında kullanılır. Bedensel, ruhsal ve duygusal bakımdan olgunluğa erişmiş olan kimse. yasaların belirttiği belli bir yaşı aşmış olup toplumsal sorumluluklarını bilme durumunda olan genç insan. Erin. Normal olarak seyahat hizmetlerine tam ücret ödemesi gereken kişi. Yetişkin. Yetişkin kişi. Reşit. Büyümüş. Erişkin. Ergin.

Grownup : Olgun. Yetişkin kimse. Yetişkin. Ergin.

Needful : Gerekli. Lüzumlu. Lazım. Elzem. İcap eden. Lazım olan.

Required : Gerekli. Talep edilmiş. Lazım. İhtiyaç duyulmuş. Gerek duyulan. Mecburi. İstenmiş. Mukteza. Gereken.

Doyen : Grubun en kıdemli üyesi. Grubun en yaşlı üyesi. Üst rütbeli subay. Duayen (erkekler için). Türkümün en yaşlı üyesi. En kıdemli üye. Duayen. Eski efendi.

Necessary : Vacip. Muhakkak. Vazgeçilmez. Kaçınılmaz. Lüzumlu. Lazım. Zorunlu. Gerekli. Gereken şey. Gerek.

Requisite : İster. Zorunlu. Lazım. Gerekli şey. Gereklilik. Gerekli. Bir durum, koşul ya da bağlamın gerekli öğelerinden her biri. Malzeme. Gereç. Lüzum.

Welded synonyms : senior, doyenne.

Welded zıt anlamlı kelimeler, Welded kelime anlamı

 

Unnecessary : Faydasız. Lüzumsuz. Fuzuli. Gereksiz. Abes. Gereğinden fazla.

Juvenile : Jön. Genç erkek rolü. Olgunlaşmamış. Çocuk. Otuz yaşına kadar olan erkeklerin canlandırabileceği rol. Delikanlı. Juvenil. Jüvenil. Gençlikte olan, gençliğe ait olan. Temel olarak ergin bireylere benzeyen fakat henüz eşeysel olgunluğa erişmemiş olan genç bireyler.