Çımkışmak nedir, Çımkışmak ne demek

Yerel Türkçe'deki anlamı:

Uyuşmak ürpermek.

Vücudun bir yeri ağrımak, sızlamak.

Kaşınmak.

Boğaz gıcıklanmak.

İlk yağmur damlaları düşmek: Yağmur çımkıştı, biz yola çıktık.

Teknik terim anlamı:

Ürpermek.

Çımkışmak anlamı, kısaca tanımı

Çımkı : İnce, uzun değnek. Çalı, odun parçaları: Çımkı topla gel de şu ateşi yakalım. Kıvılcım

Gıcıklanmak : Gıcık oluşmak. Kuşkulanmak, huylanmak. Cinsel istek uyanmak.

Gıcıklanma : Gıcıklanmak işi.

Sızlamak : Hafifçe ağrımak. Yakınmak.

Ürpermek : Korku, tiksinti, üşüme vb. yüzünden tüylerin dikilip derinin nokta nokta kabarmasıyla görülen ani titreme. Korkmak.

Kaşınmak : Kaşıntısı olmak, kaşıma isteği duymak. Kendi kendini kaşımak. Kötü bir karşılık gerektiren davranışlarda bulunmak.

Uyuşmak : Soğuk, basınç vb. yüzünden vücudun bir yerinde, duygu ve hareket geçici olarak azalmak. Bir iş, düşünce, görüş vb. üzerinde anlaşmaya varmak, uzlaşmak, mutabık kalmak. Her konuda birbirine uymak, imtizaç etmek.

Ürperme : Ürpermek işi.

Kaşınma : Kaşınmak işi.

Sızlama : Sızlamak işi.

Ağrımak : Vücudun bir yeri ağrılı durumda olmak.

Yağmur : Atmosferdeki su buharının yoğunlaşmasıyla oluşan ve yeryüzüne düşen yağışın sıvı durumda olanı, yağar, yağış, baran, bereket, rahmet. Çokluk, bolluk. Çok ve sık düşen, gelen şey.

 

Uyuşma : Uyuşmak (I) işi. Uzlaşma.

Ağrıma : Ağrımak işi. Memeli hayvanlarda görülen ara konakçı kenelerin bulaştırdığı ağrıma asalaklarından ileri gelen hastalık.

Düşmek : Yer çekiminin etkisiyle boşlukta, yukarıdan aşağıya inmek. Fırsat çıkmak. Bazı deyimlerde "yürümek, birlikte gelmek" anlamlarında kullanılan bir fiil. Aşırı ilgi ya da sevgi göstermek. Vurmak, değmek, rastlamak. Bulunmak. Hızı, gücü, değeri azalmak. Yakışmak, uygun gelmek. Düşkünleşmek. Kötü bir sebeple istenmeden bir yerde bulunmak. Vücuda bol gelen giysi aşağı kaymak. Uğramak, kapılmak. Hava taşıtları kaza sonucu hızla yere inerek çarpmak. Yere devrilmek, yere serilmek. Atlanmak, aradan çıkmak, eksik kalmak. Eksilmek. Olmak, olumsuz bir duruma girmek. Bir yere ansızın gelmek, damlamak, tesadüfen gelmek. Telefon, sanal ağ vb. alanlarda bağlantı kurmak. Alışmak, müptela olmak. Belirli zamana rastlamak. Bayağılaşmak. Isı, basınç, ateş vb. eksilmek, azalmak. Bir bölüşme sonunda payına ayrılmak. İşbaşından uzaklaşmak. Yakışık almak. Vakti gelmeden ölü doğmak. Kötü yola girmek. Ödevi veya yetkisi içinde bulunmak. Savaşta savunulmaz duruma gelerek teslim olmak. Biriyle yaşama, çalışma, birlikte olma durumunda kalmak. Durduğu, bulunduğu, tutunduğu yerden ayrılarak veya dayanağını, dengesini yitirerek yukarıdan aşağıya inmek. Yağmak.

Düşme : Düşmek işi.

Ürper : Titreme, titreyiş.

Çıktı : Üretim sonucu ortaya çıkan ürün, girdi karşıtı. Bilgisayarda yazılan bir metnin kâğıda dökülmüş biçimi, çıkış. Mezuniyet belgesi. Artık.

 

Boğaz : Boynun ön bölümü ve bu bölümü oluşturan organlar, imik, kursak. Yiyeceği içeceği sağlanan kimse. İki kara arasındaki dar deniz. İki dağ arasında dar geçit. Yeme içme. Şişe, güğüm vb. kaplarda ağza yakın dar bölüm. Yedirip içirme yükümü, iaşe.

Diğer dillerde Çılgınlık oyunu anlamı nedir?

İngilizce'de Çılgınlık oyunu ne demek ? : fool's play

Fransızca'da Çılgınlık oyunu nedir ? : sotie