Ütmek nedir, Ütmek ne demek

  • Bir şeyi, tüylerini yakmak için alevden geçirmek
  • Taze buğday veya mısırı ateşe tutup pişirmek.
  • Oyunda yenerek bir şey kazanmak, utmak.

Yerel Türkçe anlamı:

Koyun, tavuk ve benzeri hayvanların kıllarını, tüylerini yakmak.

Yenmek, kar ve zarara dayalı oyunlarda kara geçmek

Oyunda, kumarda yenmek.

Yenmek, aldatmak

Az kavurmak, ateşe tutmak.

Taze mısırı, buğdayı ateşe tutup pişirmek.

Asmanın ilk sürgünleri: Ütmekler bir karış olmuş.

Oyunda, kumarda kazanmak.

Tüyleri yolunmuş tavuğun kalan ince tüylerini ateşle yok etmek

Diğer sözlük anlamları:

Taze buğday ve nohudu kabuğu ile alevli ateşe atarak kebap etmek, kıllarını yakmak için alevden geçirmek.

[Bakınız: utmak]

Ütmek kısaca anlamı, tanımı:

Yakmak : Işık vermesini sağlamak. Güçlü sevgi uyandırmak. Türkü, ağıt vb. düzenlemek, bestelemek. Silahla vurmak. Tedavi etmek amacıyla doku, damar vb. dağlamak. Çok üşütmek. Keskin, sert ve ısırıcı bir duyum vermek. Yanıyormuş gibi bir etki yapmak. Çok sıcak olmak. Ateşle yok etmek. Kına, yakı vb.ni koymak, sürmek. Zamanında kullanılmadığından hükmünü yitirmek. Isı etkisiyle zarar vermek. Yıkıma, zarara yol açmak, büyük bir zarara uğratmak, mahvetmek. Karartmak. Kurutmak, zarar vermek. Yanmasını sağlamak veya yanmasına yol açmak, tutuşturmak.

 

Alev : Aşk ateşi. Mızrak uçlarına takılan küçük bayrak, flama. Kıvılcım. Yanan maddelerin veya gazların türlü biçimlerdeki ışıklı uzantısı, yalım, yalaz, alaz, şule. Sıcaklık.

Geçirmek : Bir şeyi bir yandan öbür yana götürmek. Bir gereksinimi eldeki imkânla karşılamak. Alışverişte aldatmak, kötü mal satmak, kazıklamak. Etmek, yapmak. Bir süre yaşamak, oturmak, kalmak. Herhangi bir durumu yaşamış olmak. Hastalık bulaştırmak. Bir şeyi bir yerden başka yere taşımak, nakletmek. Geçme işini yaptırmak, geçmesini sağlamak. Bir şeyi kendisine ayrılmış olan yere yerleştirmek, takmak. Bir işi birden çok kişi üzerinde uygulamak. Tespit etmek, yazmak, kaydetmek. Birine kötü söz söylemek. Vurmak. Giymek, giyinmek. Yola çıkan birini uğurlamaya gitmek, selametlemek, teşyi etmek. Zaman harcamak.

Taze : Dinç, yıpranmamış, yorulmamış. Genç kadın. Bozulmamış, bayatlamamış olan. Kuru olmayan, körpe, kuru karşıtı. Yeni, zamanı geçmemiş.

Buğday : Bu bitkinin başaktan ayrılıp öğütülmesiyle elde edilen tanesi. Buğdaygillerin örnek bitkisi (Triticum).

Mısır : "Duymayan kalmadı" anlamındaki Mısır'daki sağır sultan bile duydu atasözünde geçen bir söz. Bu ürünün taneleri. Bu bitkinin koçan üzerindeki taneli ürünü. Buğdaygillerden, gövdesi boğumlu ve kalın, yaprakları şerit biçiminde, boyu yaklaşık 2 metre olabilen, erkek çiçekleri tepede salkım durumunda, dişi çiçekleri yaprakla gövde arasında koçan biçiminde olan bir kültür bitkisi (Zea mays).

Ateş : Tutuşmuş olan cisim. Tehlike, felaket. Büyük üzüntü, acı. Coşkunluk. Yanıcı cisimlerin tutuşmasıyla beliren ısı ve ışık, od, nâr. Patlayıcı silahların atılması. Genellikle hastalık etkisiyle artan vücut sıcaklığı, kızdırma. Isıtmak, pişirmek için kullanılan yer veya araç. Öfke, hırs, hınç.

 

Diğer dillerde Ütmek anlamı nedir?

İngilizce'de Ütmek ne demek? : /y/ 1. to hold (something) over or to the fire. 2. to singe (poultry, etc.). 3. to roast (fresh corn or wheat) over the fire.

Rusça'da Ütmek : v. палить