Blushing türkçesi Blushing nedir

Blushing ile ilgili cümleler

English: I'm not blushing!
Turkish: Ben utangaç değilim!

English: Are you blushing?
Turkish: Kızarıyor musunuz?

English: "Tom, you're blushing." "No, I'm not."
Turkish: "Tom, kızarıyorsun." "Hayır, kızarmıyorum."

English: I couldn't help blushing.
Turkish: Kızarmaktan kendimi alamadım.

English: Ali is blushing.
Turkish: Ali kızarıyor.

Blushing ingilizcede ne demek, Blushing nerede nasıl kullanılır?

Blushingly : Yüz kızartıcı bir şekilde. Kızarırken. Utanarak. Terbiyeli bir şekilde. Kızararak.

Unblushing : Yüzsüz. Arsız. Utanmaz.

Unblushingly : Utanmadan. Terbiyesizce. Utanmazca. Yüzü kızarmayan bir şekilde.

Blush with shame : Utanmak.

At first blush : İlk bakışta. İlk görüşte. İlk anda.

Blushfully : Gösterişsizce. Utanarak. Utangaç bir şekilde. Alçak gönüllü bir şekilde. Sakince. Uysalca.

Blush : Kızarmak. Utanma. Kızarmak (yüz). Utançtan kızarmak. Kırmızılaşmak. Kızartı. Yüzü kızarmak. (yüzü) kızarmak. Utanıp kızarma. Kızarmak (yüz vb).

Blushed : Kırmızılaşmak. (yüzü) kızarmak. Kızarmak (yüz). Kızarmak. Utanmak. Kızartmak. Yüzü kızarmak. Kızarmak (yüz vb). Kızartı.

 

Blushes : Kızarmak. Kırmızılaşmak. Yüzü kızarmak. Utanmak.

A face suffused with blushes : Utançtan kızarmış yüz.

İngilizce Blushing Türkçe anlamı, Blushing eş anlamlısı

Sözcükler, direkt olarak Blushing ile ilgili eş anlamlı kelimeler olmayabilir. Kelime anlamı benzer olan sözcükler olabilirler.

Suffusions : Kaplama. Gizlenme. Yayma. Saklanma. Kızartı. Yayılma. Sufüzyon.

Dullness : Mutlak matite. Kesat. Körlük. İdraksizlik. Matlık. Asamiyet. Sersemlik. Durgunluk.

Politest : İncelikli. Edepli. İnce. Rikkatli. Nazik. Kibar. Nezaketli. Görgülü.

Arbiter : Tarafsız kişi. Arabulucu. Söz sahibi. Son söz sahibi. Yargıcı. Hakem. Belirleyici. Uyuşmazlığı çözmekle görevli.

Density : Dansite. Özgül ağırlık. yoğunluk. film üzerindeki kararma derecesi. Ağırlık (yazıda). Sıkılık. Bir maddenin hacim ağırlığının, standart olarak alınan başka bir maddenin aynı hacminin ağırlığına oranı, dansite. Bir görüntünün herhangi bir noktasının ışığı durdurma derecesini gösteren sayı. Sıkışıklık. Sıklık (orman veya saç vb için). Koyuluk. Bir maddenin birim hacminin kütlesi, birim hacimdeki madde miktarı, densite.

Couth : Kültürlü. Görgülü olan. Son derece kültürlü.

Disgraceful : Utanılacak. Rezil. Ayıp. Çok ayıp. Utanç verici. Kepaze. Utandırıcı.

Fatuities : Saçmalık. Akılsızlık. Hebennekalık. Anlamsızlık. Aptallık. Budalalık.

Effendis : Aristokrasi sınıfına ait olan erkek (ortadoğu ülkelerinde). Saygı belirten eski bir türkçe unvan.

Cultivated : Bayındır. Kültürlü. Görgülü. Seviyeli. Düzeyli. Ekili. İşlenmiş.

Blushing synonyms : blushful, blushfully, densities, reddening, blusher, flushed, coyly, mannered, abashed, fatuity, civil spoken, mannerly, gentleman, timidly, civilised, esquires, shyly, flushing, reproachful, lakings, ignominious, decent, polite, embarrassedly, inglorious, couths, erubescent, shily, politer, highbred, gallant, gallants, dimwittedness.

 

Blushing zıt anlamlı kelimeler, Blushing kelime anlamı

Composed : Bileşke. Kendi halinde. Aynı olay üzerinde çeşitli güçlerin bileşik etkisi. Bileşmiş. Sakin. Oluşmuş. Kompoze. Oluşan.

Blushing ingilizce tanımı, definition of Blushing

Blushing kelimesinin İngilizce - İngilizce çevirisi (English to English) : Rosy red. Roseate. The appearance of a reddish color or flush upon the cheeks. Having a warm and delicate color like some roses and other flowers. Ruddy. Showing blushes. The act of turning red. Blooming.