Causative türkçesi Causative nedir

  • Neden olan.
  • Fiilin, belirtilen oluş ve kılışın başka bir nesneye aktarıldığını gösteren, geçişsiz fiilleri geçişli fiile dönüştüren, geçişli fiillerden asıl hareketin başkalarına yaptırıldığını gösteren çift geçişli fiiller kuran -ar-, -(ı)r-/-(u)r-, -dır-/-dur-, -(ı)t-/-(u)t- eklerinden biriyle veya ikisinin üst üste getirilmesiyle oluşturulan fiil çatısı: oturt-(<otur-t-), aldır-(<al-dır-); aldırt-(<al-dır-t), şaşır-(<şaş-ır-), şaşırt-(<şaş-ır-t-) karıştır-(<karış-tır-), karıştırt-(<karış-tır-t-) vb.
  • Gramer alanında kullanılır.
  • Neden gösteren.
  • Ettirgen çatı.
  • Sağlayıcı.
  • Nedensel.
  • Ettirgen.
  • Ettirgen (dilbilgisi terimi).

Causative ingilizcede ne demek, Causative nerede nasıl kullanılır?

Causative verb : Ettirgen fiil. Ettirgen eylem. Sebep sonuç ilişkisi gösteren fiil (gramer). Hareketin her zaman özne dışındaki bir varlığa yöneldiği, geçişli veya geçişsiz fiil kök ve gövdelerine -ar-, (ı)r-/-(u)r-, -dır-/-dur-, -(ı)t-/-(u)t-, -z-, -zır- gibi ettirgenlik eklerinden birinin veya ikisinin üst üste getirilmesiyle kurulan fiil: çık-ar-, kop-ar-, aş-ır-, bit-ir-, uç-ur-, al-dır-, bak-tır-, gül-dür-, yol-dur-, acı-t-, eski-t-, çürü-t-, tanı-t-, ak-ıt-, kork-ut-, ürk-üt-, em-zir- gibi. kollarını gerdi, geriye doğru yaylandırdı (t. buğra, yalnızlar, s. 171). hürrem masaya biraz daha yaklaştırdı iskemlesini (göst. e., s. 231) vb.

 

Causative voice : Ettirgen çatı.

Causatively : Nedensel olarak. Neden.

Noncausative : Sebep teşkil etmeyen. Nedensel olmayan. Sebep veya mantık belirtmeyen (gramer). Etki üretmeyen.

Causation : Nedensellik. Sebep. Neden. İlliyet. Neden sonuç ilişkisi. Sebep olma. Neden olma.

One way causation approach : Toplumsal yapı öğelerinin kendi aralarında ve toplumsal yapıyla olan ilişkilerinde son çözümlemede tekyönlü belirleyicilik ya da nedensellik bağı kuran toplumbilim yaklaşımı. Tekyönlü nedensellik yaklaşımı.

Causa : Güdü (latince). Kauza. Taban, temel, neden. Neden. Sebep.

Causal analysis : Çizelgelenmiş ve bağıntı çözümlemesinden geçirilmiş verilere dayanarak incelenen değişkenler arasında nedensel sıra düzeni kurma işlemi. Etken analizi. Nedensel çözümleme.

Causal chain model : Nedensel zincir modeli.

Causal connection : Nedensel ilişki.

İngilizce Causative Türkçe anlamı, Causative eş anlamlısı

Sözcükler, direkt olarak Causative ile ilgili eş anlamlı kelimeler olmayabilir. Kelime anlamı benzer olan sözcükler olabilirler.

Actuating : Çalıştırmak. Harekete geçiren. Çalıştırma. Harekete geçirmek. İşletme. İşletmek. Tahrik. Harekete geçirme. Çalıştıran.

Causing : Sebebiyet. Gerçekleşme. Meydana gelme. Sebep olan. Ettirme.

Motive : Etkilemek. Saik. Devindirici. Motive etmek. Eğitim, sosyoloji alanlarında kullanılır. Kaynağı, dürtüde olduğu gibi duygu olmayıp us olan neden. Dürtü. Sebep. Hareket ettirici. Yönlendirmek.

 

Responsible : Sorumluluk gerektiren. Yükümlü. Mesul. Sağduyulu. Sorumluluk sahibi. Emin. Mesuliyetli. Sorumlu. Güvenilir. Sağlam.

Inductive : İlkel. Tümevarımsal. Endüktif.

Motor : Fizik, sinema, televizyon alanlarında kullanılır. Başka tür erkeyi işleyim erkesine çeviren işlerge. Taşıt. Hareket ettirici. Muharrik. Araç. Çeşitli biçimlerdeki erkeyi mekanik erkeye çeviren aygıt. (daha çok elektrik motoru anlamına kullanılır). Otomobil. Motor. İtici güç.

Precipitating : Yoğunlaşıp yağmak. Çökelme. Çökeltmek. Düşürmek. Çökelten. Başlatıcı. Yoğunlaşmak (yağış). Çökelmek. Tetikleyici. Yüksekten atmak.

Accentuation : Vurgu. Vurgu işaretlerini koyma. Ahenk durağı ile birbirinden ayrılmış kelime öbeklerinde, çok kez vurgulu hece üzerine düşen ve anlamı güçlendirmek üzere onun şiddetini artıran vurgu: ey türk gençliği/ birinci vazifen/ türk istiklalini/ türk cumhuriyetini/ ilelebet muhafaza/ ve müdafaa etmektir./ mevcudiyetinin/ ve istikbalinin/ yegane temeli/ budur./ bu temel/ senin/ en kıymetli hazinendir. (m.k. atatürk, nutuk, s. 607). || dur yolcu/ bilmeden gelip bastığın || bu toprak/ bir devrin/ battığı yerdir. || eğil de kulak ver/ bu sessiz yığın || bir vatan kalbinin/ attığı yerdir. (n.h. onan, çakıl taşları, ant., s. 921) vb. Vurgu işaretleri koyma. Vurgulu okuma. Belirtme. Vurgulama. Oyun düzeninde tasarımın bir öğesi. bir uygulamada çeşitli yöntemlerle kişiler, yığınlar, eşyalar ve simgeler vurgulanır. yönetmenin önemli işlerinden biri seyircinin en çok gözüne çarpması gereken şeyi seçmesidir. vurgu, gövde görünüşleri, değişik alanlar, ilişkiler, karşıtlıklar, yükseltiler vb. ile sağlanır. sahne konuşmasında bir tümceyi, belli bir durum içindeki anlamını doğru vererek söylemek için uygun sözcükleri yoğunlaştırmakta kullanılan ses vurgusu. Harekeleme.

Ablative : İsmin -den hali. Ergiyen. Den hali. Çıkma durumu. Buharlaşan. Den halindeki. Ablatif. İsmin den hali. Kelime gruplarında ve cümlede, fiilin gösterdiği oluş ve kılışın kendisinden uzaklaştığını göstermek için kullanılan ad durumu: ikisinde de aynı sebeplerden gelme derin bir hüzün vardı (p. safa, şimşek, s. 34). önlerinden geçtiğimiz bütün bu yalılar, mehtaplık halleriyle, bizi guya bir «elite» bulunduğuna inandırıyordu (a.ş. hisar, boğaziçi mehtapları, s. 133). gençlikte önümüzde atinin bitmez mesafeleri gibi serilen bütün zamanlar elimizden ne kadar çabuk geçiyor. (göst.e. s. 225). fatmayı derinden beri daldığı içlenmelerden, unutulmanın acılarından, en keskin hareketle geçirmek için bu kadarı kafiydi (a.h. tanpınar, huzur, s. 77). tanıdığı adamdan bu odada ne vardı? maddenin ıstırabından başka hemen hemen hiçbir şey (göst.e., s. 324) vb.

Activating : Aktif yapma. Etkinleyici. Aktif hale getirme. Faal. Aktive edici. Etkinleştiren. Harekete geçirme eylemi. Harekete geçirerek.

Causative synonyms : responsible for, sternutative, inducive, anorectic, creative, adjektive, contributing, anorexigenic, tributary, contributory, abortifacient, errhine, motivative, active voice, confirmer, fast, causative voice, provoking, contributive, confirmor, factitive voice, accent intensive, adjectival construction, vendor, accent of group, adams apple, conducive, causal, verifier, action noun, abstract noun, provider, ablaut.

Causative zıt anlamlı kelimeler, Causative kelime anlamı

Noncausative : Nedensel olmayan. Etki üretmeyen. Sebep teşkil etmeyen. Sebep veya mantık belirtmeyen (gramer).

Causative ingilizce tanımı, definition of Causative

Causative kelimesinin İngilizce - İngilizce çevirisi (English to English) : Effective, as a cause or agent. Causing. A word which expresses or suggests a cause.