Evsimek nedir, Evsimek ne demek

Yerel Türkçe'deki anlamı:

Tahılın içindeki yabancı cisimleri evsecek denilen kap içinde savurarak temizlemek.

Kalp çarpmak, yürek oynamak.

Açlıktan içi ezilmek, baygınlık geçirmek.

Başak ve boy vermiş bitkiler rüzgârdan hafif hafif sağa sola sallanmak, yalpalanmak.

Hafifçe hoplatmak, havalandırmak: Kalburun içindeki mısırları evsidim.

Acıkmak.

Evsimek anlamı, tanımı

Evsi : Tahılın içindeki yabancı maddeleri bir araya getirme

Evsim : Avlanırken, avcıların hayvanlardan gizlendiği yer, öneze. Leblebi aktarmakta kullanılan kalbur. (Güdül Ankara).

Evsime : Yarı yarıya dövülmüş harman.

İçeri evsimek : Acıkmak.

Havalandırmak : Kapalı bir yerin pencere ve kapılarını açarak havalanmasını sağlamak. Havaya kaldırmak.

Yürek oynamak : Candan sevmek. Canı sıkılmak, içine sıkıntı girmek. [Bakınız: yürek sıçramak]. Çok korkmak. Kalb çarpmak, çarpıntı gelmek.

Havalandırma : Kapalı bir yerin havasını değiştirmek amacıyla dışarıdan temiz hava girişini veya çeşitli araçlarla hava akımını sağlama işlemi. Herhangi bir şeyi açık havada bir süre bırakma.

Hafif hafif : Yavaş yavaş, ağır ağır.

Yalpalanmak : Sallanmak, bir o yana bir bu yana gidip gelmek.

Temizlemek : Arıtmak. Öldürmek, yok etmek. Bitirmek, tüketmek. Sakıncalı, pürüzlü bir işi olumlu sonuçlandırmak. Kumar oyunlarında öbür oyuncuların bütün paralarını almak. Bir yaranın, bir dokunun sağlam olmayan bölümlerini neşter veya bıçakla kesmek.

 

Yalpalanma : Yalpalanmak durumu.

Temizleme : Temizlemek işi. Yüzeylere yapışmış leke ve kirlerin giderilmesi, çözelti veya asıltı durumuna getirilmesi olayı.

Hoplatmak : Hoplamasını sağlamak. Çocuğu koltuklarından tutup hafifçe havaya fırlatarak eğlendirmek.

Sallanmak : Bağlı bulunduğu yerde gevşek duruma gelip yerinden oynamak, kımıldamak. Güçlü bir biçimde sarsılmak, titremek. Makamından veya bulunduğu durumdan uzaklaşmak, yerini bir başkasına bırakmak tehlikesiyle karşılaşmak. Bir şey belli noktasından bir yere bağlı kalmak şartıyla, o noktanın iki tarafına aynı doğrultuda ve sürekli olarak gidip gelmek. Vaktini boş ve yararsız işlerle uğraşarak geçirmek, oyalanmak, savsaklanmak. Salıncak, hamak vb.nde kendini sallamak.

Baygınlık : Baygın olma durumu. Duyumların durması, kan dolaşımının ve solunum görevlerinin duraklaması, vücudun kımıldanamaması vb. fizyolojik aksamalarla beliren kendinden geçme durumu.

Hoplatma : Hoplatmak işi.

Geçirmek : Geçme işini yaptırmak, geçmesini sağlamak. Bir gereksinimi eldeki imkânla karşılamak. Bir şeyi kendisine ayrılmış olan yere yerleştirmek, takmak. Zaman harcamak. Giymek, giyinmek. Birine kötü söz söylemek. Bir işi birden çok kişi üzerinde uygulamak. Bir şeyi bir yerden başka yere taşımak, nakletmek. Alışverişte aldatmak, kötü mal satmak, kazıklamak. Bir süre yaşamak, oturmak, kalmak. Herhangi bir durumu yaşamış olmak. Tespit etmek, yazmak, kaydetmek. Bir şeyi bir yandan öbür yana götürmek. Yola çıkan birini uğurlamaya gitmek, selametlemek, teşyi etmek. Etmek, yapmak. Hastalık bulaştırmak. Vurmak.

 

Sallanma : Sallanmak işi.

Acıkmak : Yemek yeme gereksinimi duymak.

Yabancı : Başka bir milletten olan, başka devlet uyruğunda olan (kimse), bigâne, ecnebi. Aynı türden, aynı çeşitten olmayan. Belli bir yere veya kimseye özgü olmayan. Bir konuda bilgisi, deneyimi olmayan. Aileden, çevreden olmayan (kimse veya şey), özge. Başka bir milletle ilgili olan. Tanınmayan, bilinmeyen, yad.

Diğer dillerde Evrişme anlamı nedir?

Osmanlıca Evrişme : müşakele