Foul türkçesi Foul nedir

  • İğrenç.
  • Bir oyuncunun, karşı takımdan çembere atış yapanın elini tutarak kural dışı sayı yapmasını engellemesi.
  • Kirletmek.
  • Çirkin.
  • Ağır.
  • Bindirmek (gemi).
  • Bir oyuncunun, oyun sırasında bilerek yaptığı kural dışı davranış.
  • Tıkanmış.
  • Bozuk.
  • Hilebaz.
  • Futbol, basketbol alanlarında kullanılır.
  • Hilekar.
  • Dolaşık.
  • Karıştırmak.
  • Pis.
  • Sapkı.
  • Kokuşmuş.
  • Faul.
  • Kurallara aykırı hareket.
  • Pisletmek.
  • Kaba.
  • Kirlenmek.
  • El kesme.
  • Bulaştırmak.
  • Hain.
  • Karışmış.
  • Kurallara aykırı.
  • Fena.

Foul ile ilgili cümleler

English: Cigarette smoke fouls the air in a room.
Turkish: Sigara dumanı odadaki havayı kirletir.

English: There was a foul smell.
Turkish: Kötü bir koku vardı.

English: That foul odor is coming from the river.
Turkish: O kötü koku nehirden geliyor.

English: I wonder why Tom was in such a foul mood.
Turkish: Tom'un neden böyle bir iğrenç ruh hali içinde olduğunu merak ediyorum.

English: He uses foul language whenever he gets angry.
Turkish: Her ne zaman kızsa, bozuk dil kullanır.

Foul ingilizcede ne demek, Foul nerede nasıl kullanılır?

Foul air : Grizu. Bozuk hava. Pis hava.

Foul anchor : Çaprazlı demir.

Foul bill of lading : Kusurlu konşimento. Rezerveli konişmento. Rezerveli konşimento. Hasarlı yüklenen yükü belirten konşimento. Kirli konşimento.

 

Foul blow : Kurallara aykırı olarak yapılan vuruş.

Foul by holding : Rakip futbolcuya sarılmak suretiyle yapılan faul. Karşı takım oyuncusunun beline sarılıp durdurulması biçimindeki sapkı. bk. sapkı. Bele sarılmak.

Foul smelling : Kötü kokulu. Kötü kokan. Leş gibi. Berbat kokan. İğrenç kokulu.

Foul spoken : Küfürbaz. Ağzı bozuk.

Foul charge : Bir oyuncunun ayaktopu kurallarına aykırı olarak vücudu karşı takım oyuncusunun üzerine abanması. Kuralsız yüklenme.

Foul shot : Faul atışı. Serbest atış. Faul atışı (basket.).

Foul play : Suikast. Hainlik. Birisinin arkasından iş çevirme. Faul. Kalleşlik. Hatalı oyun. Kurallara aykırı oyun. Cinayet.

İngilizce Foul Türkçe anlamı, Foul eş anlamlısı

Sözcükler, direkt olarak Foul ile ilgili eş anlamlı kelimeler olmayabilir. Kelime anlamı benzer olan sözcükler olabilirler.

Chocked : Takozla desteklemek. Destek koymak. Kızağa çekmek. Kısık.

Intricate : Dallı budaklı. Müşkül. Girişik. Çapraşık. Darmaduman. Karmakarışık. Girift. Çetrefil. Karışık.

Brattier : Tiksindirici. Rahatsızlık verici (genellikle bir çocuk ile ilgili olarak kullanılır). Yaramaz. Berbat.

Carrion : Leş gibi şey (argo terim). Kokmuş. Cife. Kokmuş et. Kokmuş şey. Leş yiyen. Leş (argo terim). Leş. Leşçil. Çürümüş et.

Cardsharps : Hilebaz (iskambil). İskambilde hileci. İskambilde üçkağıtçı. Hileci.

Clart : Sıvamak. Harç veya çamurla kaplamak. Sürmek.

Eviler : Keder verici. Kötü. Dert. Fenalık. Şer. Zarar. Günah. Bela. Günahkar.

Draggle : Sürükleyerek çamurlamak. Ağır ağır takip etmek. Bulaşmak. Islanmak. Yerde sürüyerek kirletmek.

Bad person : Kötü kimse. Günahkar. Suça yatkın kimse. Kriminal kimse. Düzenbaz. Aldatıcı. Kötü insanoğlu. İyi olmayan kimse. Kötü kişi.

 

Dirtied : Pislemek. Batırmak. Lekelemek. Kirli. Pislenmek.

Foul synonyms : malodourous, ill scented, ill smelling, unpleasant smelling, cardsharper, amalgamate, blotted, stuffier, begrimed, congested, bespreads, foul smelling, cactus, graceless, eldritch, foulest, accursed, bumpy, clarty, dispiteous, taint, barbarious, smelly, despiteful, cardshark, cattier, circuitous, blackest, asper, balled up, graveolent, clapped out, besmearing.

Foul zıt anlamlı kelimeler, Foul kelime anlamı

Fragrant : Hoş. Itırlı. Mis gibi. Rayihalı. Güzel kokulu. Kokulu. Mis kokulu.

Disinfect : Arınıklaştırmak. Mikroplardan arındırmak. Temizlemek. Mikroptan temizlemek. Arındırmak. Mikropsuzlandırmak. Dezenfekte etmek. İlaçlamak.

Clean : Temizlemek. Yasal. Temiz. Parlatmak. Kusursuz. Budaksız. Ruhsatlı. Arıtmak. Saf. Bitirmek.

Foul ingilizce tanımı, definition of Foul

Foul kelimesinin İngilizce - İngilizce çevirisi (English to English) : Not clean. A bird. As, to foul the face or hands with mire. An entanglement. Filthy. Polluted. A well is foul with polluted water. A collision, as in a boat race. To soil. Nasty. A foul stroke, hit, play, or the like. Defiled. As, a foul cloth. To defile. Covered with, or containing, extraneous matter which is injurious, noxious, offensive, or obstructive. To daub. To dirty. A foul chimney. To make filthy. A ship`s bottom is foul when overgrown with barnacles. Foul air. In various games or sports, an act done contrary to the rules. A gun becomes foul from repeated firing. Dirty. To become clogged with burnt powder in the process of firing, as a gun. Foul hands.