Give in türkçesi Give in nedir

  • Kabul etmek.
  • Teslim etmek.
  • İstemeyerek razı olmak.
  • Boyun eğmek.
  • Razı olmak.
  • Teslim olmak.
  • Çökmek.
  • Pes etmek.
  • Pes demek.
  • Kabullenmek.
  • Vermek.

Give in ile ilgili cümleler

English: I always have to give in to him.
Turkish: Ben her zaman ona boyun eğmek zorundayım.

English: We will never give in to terrorist demands.
Turkish: Teröristlerin taleplerine asla boyun eğmeyeceğiz.

English: Do not give in to those demands.
Turkish: O taleplere boyun eğmeyin.

English: They'll give in to us some day.
Turkish: Onlar günün birinde bize boyun eğecekler.

English: I won't give in to you no matter what.
Turkish: Ne olursa olsun sana boyun eğmeyeceğim.

Give in ingilizcede ne demek, Give in nerede nasıl kullanılır?

Give : Düzenlemek. Esnemek. Esneklik. Koparmak. Doğruluğunu kabullenmek. Eğilmek. Armağan etmek. Uçlanmak. Yapıvermek. Bel vermek.

In : İçine. İçeriye. De. İçeri doğru yönelen. Halinde. Gelmiş olan. İçinde. Mevsimi gelmiş. İçeri. Çok moda olan.

Give in charge : İşi kabul etmek.

Give in marriage : Evlendirmek. Baş göz etmek.

Give in to blackmail : Şantaja boyun eğmek. Haracı kabul etmek.

Give instruction : Talimatta bulunmak. Talimat vermek.

Give instruction in : -konusunda talimat vermek. Eğitmek (belli bir konuyu). Derse vermek.

İngilizce Give in Türkçe anlamı, Give in eş anlamlısı

 

Sözcükler, direkt olarak Give in ile ilgili eş anlamlı kelimeler olmayabilir. Kelime anlamı benzer olan sözcükler olabilirler.

Come to terms with : İle uğraşmak. Anlaşmaya varmak. Güçlükle kabul etmek (sevmediği bir şeyi). (durumunu vb) kabullenmek. Kabul etmek (durumu). İlgilenmek. Anlaşmak. Mutabık kalmak.

Confesses : Söylemek. İkrar etmek. Günah çıkarmak. Günah çıkartmak. İtiraf etmek.

Acceding : Tahta çıkmak. İktidara gelmek. Yanaşmak. Yönetime geçmek. Yerine getirmek. Katılmak. Uymak. İş başına gelmek.

Accede to : Belli bir duruma razı olmak. Çıkmak (hükümdar tahta). Başkasının bakış açısına saygı göstermek.

Break down : Bozmak. Yıkmak. Duygularını kontrol edememek. Yıkılmak. Bozulmak. Baskıya dayanamamak. Kendinden geçmek. Ruhen yıkılmak. Arıza meydana gelmek.

Give up : Ele vermek. Yarıda bırakmak. Vazgeçmek. Adamak. Ümitsizliğe düşmek. İstifa etmek. Bırakmak. Umudunu kesmek. Terk etmek.

Cowering : Korkudan sinmek. Sinen. Sinme. Dizlerinin bağı çözülmek (argo terim). Çömelmek.

Allow : İmkan vermek. Göz önüne almak. Saymak. Koyvermek. Ayırmak. Müsaade etmek. Hesaba katmak. Fikrinde olmak.

Allowing : Göz önüne almak. Bırakmak. Koyvermek. Fikrinde olmak. Düşünmek. İzin verilen. İtiraf etmek. Hesaba katmak. Ayırmak.

Abide by : Uymak. Sadık kalmak. Bağlı kalmak. Dayanmak. Katlanmak. İtaat etmek. (sözünü) tutmak. -e göre davranmak. Sözünde durmak.

Give in synonyms : relents, collapsing, committals, bend the knee, crack up, commits, caved, bow, cower, capitulated, back down, agree to, cowers, accepting, attribute, give ground, relent, ascribe, accepts, administers, ascribes, say uncle, accede, administer, bends, accord, relented, bow to, cede, acknowledges, conceding, succumb, approve.