Hang on türkçesi Hang on nedir

  • Sarılmak.
  • Dayanmak.
  • Bekletmek (telefon).
  • Beklemek.
  • Peşini bırakmamak.
  • Ümidini yitirmemek.
  • Germek.
  • Sallanmak.
  • Asılı durmak.
  • Beklemek (telefon).
  • Tutunmak.
  • Asılmak.
  • Sıkı tutmak.
  • Takmak.
  • Tutmak.
  • Israr etmek.
  • Bağlı olmak.
  • Asmak.

Hang on ile ilgili cümleler

English: Just hang on.
Turkish: Sadece bekle.

English: We're a bit busy at the moment. Can you hang on a minute?
Turkish: Şu anda biraz meşgulüz. Bir dakika bekleyebilir misiniz?

English: Now, hang on a second.
Turkish: Şimdi, bir saniye bekle.

English: My uncle retired from teaching last year, but he still managed to hang onto a position at the university.
Turkish: Amcam geçen yıl öğretmenlikten emekli oldu, fakat üniversitede bir görevi hâlâ sürdürebiliyordu.

English: Hang on a bit until I'm ready.
Turkish: Ben hazırlanana kadar az bekle.

Hang on ingilizcede ne demek, Hang on nerede nasıl kullanılır?

Hang : İdam etmek. Batmak. Eğmek. Sarkmak. Bağlı olmak. Dayanmak. Bağlanmak. Takmak. Sarkıtmak. Asılı durmak.

On : Olmakta olan. Devrede. Açık. Üstünde. Makbul. Hazır. Yönünde. Yanmak. Giyilmiş.

Hang on board : Askıya almak.

Hang on like grim death : Tüm gücüyle tutunmak. Sıkıca tutunmak. Bir şeye sım sıkı tutunmak.

Hang on the lips of : Can kulağıyla dinlemek. Can kulağı ile dinlemek.

 

Hang on to : Sıkıca tutmak. Sımsıkı tutmak. Tutunmak. Sıkı tutunmak. Bir şeye sıkıca tutunma. Yapışmak. Bir şeye tutunma.

Hang on to the bitter end : Sonuna değin sürdürmek. Pes etmemek. En sonuna kadar dayanmak.

İngilizce Hang on Türkçe anlamı, Hang on eş anlamlısı

Sözcükler, direkt olarak Hang on ile ilgili eş anlamlı kelimeler olmayabilir. Kelime anlamı benzer olan sözcükler olabilirler.

Bother : Sıkıntı vermek. Dert. Canını sıkmak. Sinir bozmak. Sıkmak. Sinir etmek. Zahmet etmek. Rahatsız etmek. Üzülmek.

Affects : Sarsmak. Bozmak. Etki etmek. Numarası yapmak. Dokunmak. Hoşlanmak. Yaşamak ( de). Üzmek. Etkilemek.

Dallied : Haylazlık etmek. Eğlenmek. Vakit öldürmek. Zaman öldürmek. Oynaşmak. Oyalanmak. İşi ağırdan almak.

Forced the issue : Birisinin kendi yolunda ısrar etmesi. Devam etmek. Diğerine baskı yapmak. Sürdürmek.

Awaited : Bekletilmiş. Hazır olmak. Beklenen.

Be subject to : Bağımlı olmak. Tabi olmak. Haiz olmak. Arasıra tekrarlanan bir durumu belirtmek için kullanılır.

Be affiliated with : Üye olmak.

Clips : Kazıklamak. Klipslemek. Hile yapmak. Kelepçe. Mandallamak. Koşmak. Kısaltmak. Kırpmak. Kesmek. Vurmak.

Hang out : Çamaşır asmak. Vakit öldürmek. Sarkmak. Takılmak. İkamet etmek. Sürekli bir yere takılmak. Oturmak. Oyalanmak. Sarkıtmak.

Bear : Uymak. Götürmek. Dişini sıkmak. Yönelmek. Katlanmak. Vermek. Gütmek (kin). Sineye çekmek. Beslemek. Aklında olmak.

Hang on synonyms : claim, be wrapped, bothering, affix, appertains, belong to, abideth, abides, dilly dally, clamp, attach oneself to, hound, become loose, caught, claimed, fixates, bargain on, be predicated on, gibbets, follow hard after, gibbeted, hangs, bespeaks, latch onto, carry on, be on to, be urgent about something, clasp, extend, poises, dangles, poise, be slung from.