Kıra nedir, Kıra ne demek

Yerel Türkçe'deki anlamı:

Çiçeği düşmemiş, ceviz büyüklüğündeki küçük kavun, karpuz.

Küçük : Ahmet'in kırasını gördün mü?.

Yalçın, sert kaya.

Çığlık, bağırtı.

Fasulye.

Çevre, kıyı, kenar, uç.

Kıra ile ilgili Cümleler

  • Kıraliyet Sarayı bir tepenin üstüne yapıldı.
  • Ali pencereyi kıran kişiydi.
  • Genç bitkiler kırağılı havadan korunmalıdır.
  • Neden kıravat takmıyorsun?
  • Kıral kahrolsun.
  • Pencereyi kıran çocuk Tom.
  • “Yüzlerini görür görmez, aşağıdaki misafirlerinin kıratlarını ölçmüştüm.”
  • Kıralın tahtı som altından yapılmıştı.
  • Sadece aşk kalbini kırabilir.
  • Bunu kıranın ben olmadığımdan eminim.
  • Bu fındıkları kıracak bir şeyin var mı?
  • O, odayı her temizlemesinde bir şey kırar.
  • Yarım saat boyunca denedikten sonra kapıyı kırarak açmayı başardık.
  • Onlar hiç olgun değiller. Dişlerinizi kıracaksınız!
  • “Olsa olsa mevzun cümlelerden mürekkep bir parçayı iyi kıraat etmiş olur.”

Kıra ile ilgili Atasözü veya Deyim

acı patlıcanı kırağı çalmaz : “herhangi bir duruma alışkın olan kimseyi benzer kötü durumlar etkilemez” anlamında kullanılan bir söz.

kıraat etmek : Kur'an'ı belli kural ve işaretlere göre okumak okumak.

kırağı çalmak (veya vurmak) : kırağı, dondurup bozmak.

kırağı düşmek (veya yağmak) : kırağı oluşmak.

 

kıran girmek : Öldürücü hastalık salgını musallat olmak.

kıratını ölçmek : değerini biçmek, kıymetini belirlemek.

kırk yıl kıran olmuş, eceli gelen ölmüş : “salgın ve öldürücü hastalık da olsa eceli gelmeyen ölmez” anlamında kullanılan bir söz.

suyu getiren de bir, testiyi kıran da : testiyi kıran da bir, suyu getiren de.

testiyi kıran da bir, suyu getiren de : “görevini iyi yapanla kötüye kullanan arasında bir fark gözetilmemektedir” anlamında kullanılan bir söz.

Kıra anlamı, tanımı

Altı kıran arpa : Başağı altı sıralı olan arpa

Arı kıran : Bal arılarını yiyerek geçinen, serçeden az büyük, türlü renkli ve bağ bozumu zamanı gelen bir göçmen kuş.

Arpa kıran : Arpaya zarar veren bir hastalık.

Çanak kıran : Gelincik çiçeği.

Doğal kıran : Yerel toplulukların genel yaşamını etkileyen, aksatan, bozan yersarsıntısı, yangın, su baskını, yer kayması, çığ ve kaya düşmesi gibi doğa olayları.

Doğal kıran akçesi : Doğal kıranlara ilişkin yasa uyarınca, bu yörelerde evsiz barksız ve umarsız kalanlara yardım etmek üzere, Genel Geçinge'den ayrılan ödeneklerle oluşturulan kaynak.

Doğal kıran bağışlaması : Doğal kıranlara uğramış bölgelerdeki yurttaşlara, devletçe, Doğal Kıran Akçesi'nden yapılan ve belli bir sürede geri alınması gerekli olan akçal yardım parasının alınmasından vazgeçilmesi.

Donuz kıran : Kuzey batıdan esen rüzgâr.

Filiz kıran : Ağaçların filizlendiği mevsimde esen bir çeşit fırtına.

Gök kırag : Mavi renkli karga.

Gök kıranı : Ufuk.

Kayış kıran : Kökleri toprağın derinliklerine giden ve yoncaya benzeyen bir bitki.

 

Kervan kıran : (Halk edebiyatı terimi) Türkü çeşitlerinden biri.

Kıra çıkarmak : Kızını gelin etmek.

Kıra çıkmak : Kızını gelin etmek.

Kıra kıra : Tüyleri parlak kül renkli karga. Kıra kıra diye ses çıkaran yeşil renkli göçmen bir kuş : Bizim evin saçağında kıra kıra yuvası var.

Kırabilme : Kırabilmek işi.

Kırabilmek : Kırma imkânı veya olasılığı bulunmak.

Kıraç yılanı : Kötülüğünden korkulan kimse.

Kıraçbağı : Iğdır kenti, Aralık ilçesinde, merkez nahiyesine bağlı bir yerleşim yeri.

Kıraçgülü : Gaziantep kenti, Nizip ilçesi, merkez bucağına bağlı bir yerleşim bölgesi.

Kıraçköy : Elâzığ şehrinde, merkez ilçesinde, merkez bucağına bağlı bir yerleşim birimi.

Kıraçlar : Tunceli şehri, Çemişgezek belediyesi, merkez nahiyesine bağlı bir yerleşim yeri.

Kıraçlaşma : Kıraçlaşmak işi.

Kıraçoba : Çanakkale kenti, Kalkım bucağına bağlı bir yerleşim bölgesi.

Kıraçtepe : Bingöl kenti, Karlıova ilçesinde, merkez nahiyesine bağlı bir bölge. Diyarbakır ili, Çatakköprü bucağına bağlı bir yerleşim bölgesi.

Kıragı : Kırağı.

Kırağ : Keskinlik (Bıçak, makas ve benzerleri şeyler için). İstek, neşe, sağlık. Çevre, kıyı, kenar, uç. Kıyı. [Bakınız: kıran].

Kırağan : Geçit, dağın boynu : Şu dağın kırağanından geçerken gördüm.

Kırağlı : Üstün, yüksek.

Kırah : Çevre, kıyı, kenar, uç.

Kırahmetler : Antalya şehrinde, Gazipaşa belediyesi, merkez bucağına bağlı bir yer.

Kırak : Çevre, kıyı, kenar, uç. Kıyı: Kitabın kırağını yırttım. [Bakınız: kıran].

Kıral : Üzüm asması. Akasya ağacı.

Kıral koşuğu : (Fransız edebiyatı) Her biri onbir dizeli olmak üzere beş dönü ile sekiz dizeli bir bitimlikten ibaret koşuk çeşidi.

Kıralan : Adana şehrinde, Karaisalı ilçesinde, merkez bucağına bağlı bir bölge. Denizli kenti, Çivril belediyesi, merkez nahiyesine bağlı bir yerleşim yeri. Diyarbakır kenti, Ergani ilçesinde, merkez nahiyesine bağlı bir yerleşim yeri. Diyarbakır ilinde, Lice belediyesi, merkez bucağına bağlı bir yerleşim yeri.

Kıralanmak : İmrenmek.

Kıralı : Parlak, cilâlı.

Kırallık : Krallık.

Kıralmak : Saç ağarmak.

Kıralp : Ak saçlı ve sakallı, yaşlı yiğit.

Kıraltı : Kırlık, saçtaki aklık.

Kıraltmak : Ağartmak.

Kıram : Soğukluğundan ya da sıcaklığından içilemeyen (su ve benzerleri şeyler için).

Kıraman : Karaman ili, Ayrancı ilçesi, merkez nahiyesine bağlı bir yer.

Kıramık : Hamken yeşil, olgunlaşınca siyah, küçük meyveleri olan bir çeşit funda. Dağ sırtı, tepe, yamaç, bayır.

Kıramise : İkiyüzelli kuruşluk Osmanlı altını : Geline iki beşibirlik, bir kıramise taktı.

Kıran borcu bağışı : Doğal kırana uğrayan yörelerde yaşayanlara, devlet elindeki doğal kıran akçesinden sağlanan yardımlardan doğan borçların, olağanüstü koşullar göz önünde tutularak devletçe borçlulara bağışlanması.

Kıran gibi : Sömürürcesine, çok (yemek, içmek için).

Kıran yıldızı : Gece dört ile beş arasında doğan yıldız.

Kıranalan : Samsun ilinde, Mezraa bucağına bağlı bir yerleşim yeri.

Kıranalp : Düşmanı bozguna uğratan yiğit.

Kıranardı : Kayseri ili, Melikgazi ilçesi, merkez bucağına bağlı bir yerleşim bölgesi.

Kıranbaşalan : Amasya ilinde, Suluova belediyesi, merkez nahiyesine bağlı bir yerleşim yeri.

Kıranbığ : Hafif geçen bir çeşit kızamık hastalığı.

Kıranboğaz : Samsun şehri, Lâdik ilçesinde, merkez nahiyesine bağlı bir yer.

Kırancık : Çevre, yakın yerler.

Kırancıklar gire : Öl, yok ol anlamında ilenç.

Kırançiftliği : Manisa şehri, Üçpınar nahiyesine bağlı bir bölge.

Kırandamı : Denizli ilinde, Buldan ilçesi, merkez nahiyesine bağlı bir yerleşim birimi.

Kırandibi : Tepenin en aşağı bölgesi, eteği.

Kıraner : Düşmani bozguna uğratan kimse.

Kıranharmanı : Ankara şehrinde, Polatlı belediyesi, merkez nahiyesine bağlı bir yerleşim yeri.

Kıranışıklar : Bursa ilinde, Keles ilçesi, merkez bucağına bağlı bir bölge.

Kırank : Kıyı.

Kırankışla : Çorum kenti, Sungurlu ilçesinde, merkez bucağına bağlı bir yerleşim bölgesi.

Kıranköy : Balıkesir şehrinde, Sındırgı belediyesi, merkez bucağına bağlı bir yerleşim yeri. Trabzon ili, Vakfıkebir belediyesi, merkez nahiyesine bağlı bir yerleşim birimi. Uşak şehrinde, Eşme ilçesi, merkez nahiyesine bağlı bir yerleşim bölgesi.

Kıranlar : Bursa ili, Karacabey ilçesinde, merkez nahiyesine bağlı bir yerleşim birimi.

Kıranlı : İzmir ilinde, Kozak nahiyesine bağlı bir bölge.

Kıranlık : Çoluk çocuk. Kıtlık, kuraklık. Kötülük, fenalık. Yokluk, kötülük (ilenç). Kalabalık, çokluk.

Kıranlıkoz : Kastamonu ilinde, Cide belediyesi, merkez bucağına bağlı bir bölge.

Kıranmak : Nazlanmak, durumundan yakınmak.

Kırannamak : Dönmek.

Kıranşeyh : Kütahya ilinde, Tavşanlı belediyesi, merkez bucağına bağlı bir bölge. Manisa şehri, Köprübaşı belediyesi, merkez nahiyesine bağlı bir yerleşim bölgesi.

Kırantaş : Trabzon şehri, Maçka ilçesinde, merkez nahiyesine bağlı bir bölge.

Kırantepe : Erzincan kenti, Çatalçam bucağına bağlı bir bölge.

Kıranyağmur : Ordu şehri, Ulubey belediyesi, merkez nahiyesine bağlı bir yer.

Kıranyer : Denizli şehri, Babadağ belediyesi, merkez bucağına bağlı bir bölge.

Kırarmak : Saç ağarmak : Senin saçların kırarmış. Saç ağarmak.

Kırartı : Kırlık, saçtaki aklık.

Kıras : İç çamaşırı, atlet.

Kıraş : Az meyilli (yol için).

Kıraşmak : Boynuzlu hayvanlar birbirleriyle vuruşmak, süsüşmek.

Kırata : Kıraç toprak. Çokluk, kalabalık. [Bakınız: kıran].

Kıratbükü : Samsun şehri, Vezirköprü ilçesinde, merkez nahiyesine bağlı bir yerleşim yeri.

Kıratlı : Rahat, sessiz, sakin. Hırslı, öfkeli. Şaka, iltifat olarak kullanılır. Değerli, nitelikli. Batman ili, Bekirhan nahiyesine bağlı bir yerleşim birimi. Bayburt ili, Maden bucağına bağlı bir bölge. Gaziantep şehri, Nizip ilçesi, merkez bucağına bağlı bir yerleşim bölgesi. İzmir şehrinde, Dikili ilçesi, merkez nahiyesine bağlı bir yerleşim birimi. Trabzon şehri, Yomra ilçesi, merkez nahiyesine bağlı bir bölge. Van şehri, merkez ilçesinde, merkez bucağına bağlı bir yerleşim yeri.

Kıratsamak : İstek, özlem duymak.

Kırav : Kıraç toprak. Sert, sinirli : Ömer bugün kıravlı. Kırağı.

Kıravana : Aba kumaşından yapılan şalvar.

Kıravaş : Uşak, oğlan.

Kıravat : Kağnı tekerleklerinin üstüne oturtulan kağnı iskeleti, kağnıevi.

Kıravdan : Eskişehir kenti, merkez ilçesi, merkez bucağına bağlı bir yerleşim bölgesi.

Kıravga : Kıraç toprak.

Kıravka : Kıraç toprak.

Kıravu : Kırağı.

Kırk kıran : Herkes : Kırk kıranla konuşurum.

Koyun kıran : İlâç yapmakta kullanılan bir çeşit bitki, sarı kantargon.

Piyango kıravat : Kelebek biçiminde bağlanmış, papyon, kravat.

Su kırağı : Su kenarı : Bu ırmak çok yelli akıyor, su kırağında dolaşmayın.

Kıraat : Okuma. Kur'an'ı belli kural ve işaretlere göre okuma.

Kıraathane : Kahve, kahvehane. Müşterilerinin okumaları için gazete, dergi ve kitap bulunduran geniş, temiz ve iyi döşenmiş kahvehane.

Kıraathaneci : Kıraathane işleten kimse.

Kıraathanecilik : Kıraathanecinin yaptığı iş.

Kıracak : Nalbantların atın tırnağını kesmek için kullandıkları keskin demir alet.

Kıraç : Verimsiz veya susuz, bitek olmayan (toprak).

Kıraçlaşmak : Kıraç duruma gelmek, verimsizleşmek.

Kıraçlık : Kıraç yer.

Kırağı : Su buğusunun soğuk havalarda, yerde, bitkiler, ağaçlar ve öteki nesneler üzerinde donmasıyla oluşan ince tabaka.

Kırağılı : Kırağısı olan.

Kıran : Kırma işini yapan (kimse). Dağ sırtı, tepe, bayır. Kıyı, kenar, çevre, uç. Bir topluluğun ve özellikle hayvanların büyük bir bölümünü yok eden hastalık veya başka neden, ölet, afet. Birbirine paralel olarak uzanan iki akarsu arasında kalmış dağ sırtı. Kıraç toprak.

Kıran kırana : Çok mücadeleli, çekişmeli (kavga, güreş, maç). Bütün gücünü ve ustalığını kullanarak.

Kıranta : Saçları ağarmaya başlamış (erkek). Kırlaşmış (saç, sakal). İlerlemiş yaşına rağmen bakımlı, özenli (erkek).

Kırat : Elmas, zümrüt vb. değerli taşların tartısında kullanılan, 0,20043 gramlık ağırlık ölçü birimi. Nitelik, değer, düzey, seviye.

Kıratlık : Herhangi bir kırat değerinde olan (taş). Herhangi bir nitelikte, değerde olan.

Kıray : Yol kesen, asi. Genç, delikanlı.

Diğer dillerde Kır konut anlamı nedir?

İngilizce'de Kır konut ne demek ? : homestead