Kıran nedir, Kıran ne demek

Kıran; Dil bilgisi yönünden Türkçe'de sıfat olarak kullanılır.

"Kıran" ile ilgili cümle

  • "Kıranları ve zelzeleleri, feyezanları ve harpleri görmüşlerdir." - S. F. Abasıyanık
  • "Taş kıran işçiler."

Yerel Türkçe anlamı:

Çevre, yakın yerler.

Aşınan değirmen taşlarına sivri uçlu demir araçla açılan küçük çukurlar.

Çevre, kıyı, kenar, uç.

Öldürücü hastalık

Çoluk çocuk.

Yan, kenar, çevre.

Dağ sırtı, tepe.

Dağın sırtından geçen yol.

Dağlardan denizlere doğru esen yel.

Sazlık.

Suyun buz tutmuş durumu, don.

İki tarla arasındaki sınır.

Dağ sırtı, tepe, yamaç, bayır.

Tırpan.

Dağ eteği.

Dağ tepesindeki ağaçsız, çıplak düzlük.

Kıraç toprak

Taş yontmaya yarayan bir yanı sivri, öbür yanı keskin keser.

Kıraç toprak.

Büyük kaya.

Ufuk. 1

Diğer sözlük anlamları:

Öldürücü hastalık salgını

Kenar, kıyı, uç, sınır, etraf.

Ufuk

Pirinç tarlasında ayrılan tahtalardan her biri

Kıran isminin anlamı, Kıran ne demek:

 

Erkek ismi olarak; Çevre, kıyı, kenar. Ufuk. Tepe, yamaç, bayır.

Almanca'da Kıran ne demek?:

riedel

Gezilecek görülecek bir yer, şehir olarak tanımı:

Aydın kenti, Köşk belediyesi, merkez nahiyesine bağlı bir yerleşim birimi. Kastamonu şehrinde, Taşköprü ilçesi, merkez bucağına bağlı bir bölge. Kırşehir ilinde, Mucur belediyesi, merkez bucağına bağlı bir yerleşim bölgesi. Bingöl ilinde, Yamaç bucağına bağlı bir bölge. Adıyaman ili, Sincik ilçesinde, merkez bucağına bağlı bir yerleşim yeri. Bursa şehrinde, İnegöl ilçesi, merkez bucağına bağlı bir yerleşim bölgesi. Muğla ili, Yerkesik nahiyesine bağlı bir yer. Karabük ilinde, Eflâni belediyesi, merkez nahiyesine bağlı bir bölge. Uşak şehri, Ulubey ilçesinde, merkez nahiyesine bağlı bir bölge. Kütahya ilinde, Gediz belediyesi, merkez nahiyesine bağlı bir yerleşim bölgesi. Manisa şehri, Gördes ilçesi, merkez bucağına bağlı bir yerleşim bölgesi. Zonguldak ilinde, Alaplı ilçesinde, merkez nahiyesine bağlı bir yerleşim bölgesi.

Kıran kısaca anlamı, tanımı:

Kıran girmek : Bir şey bulunmaz olmak. kısa bir zaman içinde çok sayıda ölmek.

Kıran kırana : Bütün gücünü ve ustalığını kullanarak. Çok mücadeleli, çekişmeli (kavga, güreş, maç).

Bacakkıran : Nemli bölgelerde yetişen yeşilimsi sarı çiçekli bir bitki (Narthecium).

Buzkıran : Donmuş deniz, göl veya ırmaklarda ulaşımı öteki gemilere kolaylaştırmakta kullanılan, buzları kırarak yol açmak için yapılmış gemi.

Dalgakıran : Kıyıdaki yapıları, tekneleri, dalgaların yıpratıcı etkisinden korumak veya gemilerin yük alıp boşaltmasını sağlamak amacıyla liman ve iskele önlerine yapılmış olan uzun set.

 

Dalkıran : Şiddetli esen rüzgâr. Kabuk böcekleri familyasından, fındık ağaçlarında yaşayan kın kanatlı böcek (Anisandrus dispar).

Danakıran otu : Salepgillerden, bataklık yerlerde yetişen bir bitki (Epipactis).

Evcikkıran : Köygöçüren.

Fındıkkıran : İşveli, şuh, baştan çıkarıcı kadın. Fındık ve buna benzer kabuklu yemişlerin kabuğunu kırmaya yarayan araç.

Filizkıran : Mayıs ayında ağaçların filizlendiği mevsimde esen bir fırtına.

Kayışkıran : Baklagillerden, kökleri toprağa derince girdiği için tarlalar sürülürken sabanı tutan, çiçekleri kırmızı bir bitki, sabankıran (Onosis spinosa).

Kervankıran : Çoban Yıldızı.

Kılkıran : Saçkıran.

Malkıran : Hayvan vebası.

Pirekıran : Pireyi yok etmeye ve öldürmeye yarayan ilaç.

Sabankıran : Kayışkıran.

Saçkıran : Bir mantarın oluşturduğu, saçları döken bir deri hastalığı, kılkıran.

Taşkıran : Taşkıran otu.

Yelkıran : Yelkesen.

Yıldırımkıran : Yıldırımsavar.

Kıranta : Kırlaşmış (saç, sakal). İlerlemiş yaşına rağmen bakımlı, özenli (erkek). Saçları ağarmaya başlamış (erkek).

Kırk yıl kıran olmuş eceli gelen ölmüş : "salgın ve öldürücü hastalık da olsa eceli gelmeyen ölmez" anlamında kullanılan bir söz.

Suyu getiren de bir testiyi kıran da : Testiyi kıran da bir, suyu getiren de.

Testiyi kıran da bir suyu getiren de : "görevini iyi yapanla kötüye kullanan arasında bir fark gözetilmemektedir" anlamında kullanılan bir söz.

Kırma : Yabancı etkilerle özgün niteliğini yitirmiş olan. Melez. Basılı kâğıtları forma durumuna getirmek için belli yerlerinden bükme ve katlama işi. Kırılmış veya dövülmüş tahıl. Pili. Ot bitmeyen bayır. Kırmak işi. Ortasından kırılarak doldurulan (tüfek).

Toplu : Vücutça dolgun. Topu olan. Bir arada, bütün, kombine. Hepsi bir arada bulunan, toplanmış. Düzenlenmiş, dağınık olmayan. Topunu, tamamını, bütününü içine alan.

Hayvan : Akılsız, duygusuz, kaba, hoyrat (kimse). At, eşek, katır gibi türlü hizmetlerde kullanılan yaratık. Kızılan bir kimseye söylenen bir söz. Duygu ve hareket yeteneği olan, içgüdüleriyle hareket eden canlı yaratık.

Büyük : Makam, rütbe, derece bakımından daha üst olan kimse. Önemli. Büyük abdest. Üstün niteliği olan. Niceliği çok olan. Çok, ortalamayı aşan (soyut kavram). Yetişkin, belli bir yaşa gelmiş. Boyutları, benzerlerinden daha fazla olan (somut nesne), makro, küçük karşıtı.

Bölüm : Bir bütünü oluşturan parçaların her biri, kısım. Canlıların bölümlenmesinde filumların bir araya gelmesiyle oluşan birlik. Bir okul veya üniversitenin herhangi bir bilim ve uzmanlık dalında eğitim sağlayan birimlerinden her biri, departman. Bölme işlemi sonunda elde edilen sayı. Bir kuruluşun yönetim birimlerinden her biri, departman, seksiyon. Çağ, devir.

Hastalık : Aşırı düşkünlük, tutku. Ruh sağlığının bozulması durumu. Organizmada birtakım değişikliklerin ortaya çıkmasıyla sağlığın bozulması durumu, rahatsızlık, çor, dert, sayrılık, illet, maraz, maraza, esenlik karşıtı. Bitkilerin yapılarında görülen bozukluk.

Ölet : Öldürücü hastalık salgını, kıran.

Kıyı : Kenar, periferi. Issız, tenha yer. Kara ile suyun birleştiği yer. Sahil.

Kenar : Pervaz, çizgi, antika, baskı vb. çevre süsleri. Bir biçimi sınırlayan çizgilerden her biri. Bir şeyin, bir yerin bitiş kısmı veya yakını, kıyı, yaka. Bir şeyi çevreleyen çizgi. Merkezden uzak olan, kuytu, ıssız, sapa, tenha yer. Yan.

Çevre : Kişinin içinde bulunduğu toplumu oluşturan ortam. Bir şeyin yakını, dolayı, etraf, periferi. Bir birimden önce veya sonra gelen aynı türden birimlerin tümü, bunların oluşturduğu küçük grup, kontekst. Hayatın gelişmesinde etkili olan doğal, toplumsal, kültürel dış faktörlerin bütünlüğü. Düzlem üzerindeki bir şekli sınırlayan çizgi. Aynı konu ile ilgisi bulunan kimselerin tümü, muhit. Bir kimse ile ilişkisi bulunanlar, muhit. Yağlık.

: Kurşun kalemlerde yazmayı sağlayan kömürden yapılmış olan madde. Bir uzaklığın son noktası. Bir şeyin kenarı. Bir şeyin baş veya son noktası. Dış kenar, periferi. Bir şeyin başı, tepesi. Türk devletlerinde genellikle sınır boylarındaki eyalet ve sancak. Bir şeye gereğinden çok fazla bağlanan, önem veren, ekstrem. Genellikle uzun bir nesnenin incelerek biten son ve sivri noktası.

Dağ : Büyük üzüntü, acı. İyileştirmek için vücudun hastalıklı bölümüne kızgın bir araçla yapılmış olan yanık. Yer kabuğunun çıkıntılı, yüksek, eğimli yamaçlarıyla çevresine hâkim ve oldukça geniş bir alana yayılan bölümü. Kızgın bir demirle vurulan damga, nişan.

Tepe : Birinin yanı başı, baş ucu. Bakışım ekseni bulunan bir eğrinin veya yüzeyin bu eksenle kesişme noktalarından her biri. İkizkenar bir üçgende eşit kenarların kesişme noktası. Başın üst, kafatasının iki kulak arasında kalan bölümü. Bir yerin, bir nesnenin vb.nin üstü, hizası. Yüksekliği genellikle birkaç yüz metreyi geçmeyen, çok kez tek başına, yamaçları yatık yer biçimi. Çokgende veya çok yüzlüde köşelerden her biri. Bir şeyin en üstteki bölümü.

Bayır : Küçük yokuş, belen, kıran, şev.

Kıraç : Verimsiz veya susuz, bitek olmayan (toprak).

Toprak : Kara. Ülke. Yer kabuğunun bu bölümünden yapılmış. Memleketli. Yer kabuğunun, toz durumuna gelmiş türlü kütle kırıntılarıyla, çürümüş organik cisimlerden oluşan ve canlılara yaşama ortamı sağlayan yüzey bölümü. Arazi, tarla.

Kıran borcu bağışı : Doğal kırana uğrayan yörelerde yaşayanlara, devlet elindeki doğal kıran akçesinden sağlanan yardımlardan doğan borçların, olağanüstü koşullar göz önünde tutularak devletçe borçlulara bağışlanması.

Kıran gibi : Sömürürcesine, çok (yemek, içmek için).

Kıran karşıtı :

Kıran yıldızı : Gece dört ile beş arasında doğan yıldız.

Kıranalan : Samsun şehrinde, Mezraa nahiyesine bağlı bir yerleşim yeri.

Kıranalp : 3. Bir erkek ismi olarak anlamı; Düşmanı bozguna uğratan yiğit.

Kıranardı : Kayseri şehrinde, Melikgazi ilçesinde, merkez bucağına bağlı bir yer.

Kıranbaşalan : Amasya ilinde, Suluova belediyesi, merkez nahiyesine bağlı bir yerleşim yeri.

Kıranbığ : Hafif geçen bir çeşit kızamık hastalığı.

Kıranboğaz : Samsun ilinde, Lâdik belediyesi, merkez nahiyesine bağlı bir yerleşim birimi.

Kıran ile ilgili Cümleler

  • Bunu kıranın ben olmadığımdan eminim.
  • Pencereyi kıran kişinin sen olduğunu biliyorum.
  • Pencereyi kıran çocuk Tom.
  • Camı kıranın Mustafa olduğundan emin misin?
  • Camı kıran Tom'du.
  • Ali pencereyi kıran kişiydi.
  • Sanırım camı kıran Mustafa olmalı.

Diğer dillerde Kıran anlamı nedir?

İngilizce'de Kıran ne demek? : [HAL Kiran] n. rent, hire, rental

adj. refractive

Almanca'da Kıran : n. Viehseuche

Rusça'da Kıran : n. мор (M), эпидемия (F), берег (M), хребет (M)

adj. разбивающий